Evrensel Gazetesi

MAHKEME GEZİ DAVASINDA KARARINI VERDİ AMA DAVA BİTMEDİ, BÖYLE BİTMEYECEK DE!

HABERİN İÇİNDEN

-

ezi davası, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesin­in skandal kararıyla sonuçlandı.

Osman Kavala’ya ağırlaştır­ılmış müebbet hapis cezası veren mahkeme, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’ye 18’er yıl hapis cezası verirken ceza verdiği tüm sanıkların tutuklanma­sına da karar verdi!

Osman Kavala’ya hükümeti devirmeye teşebbüste­n ağırlaştır­ılmış müebbet hapis cezası verilirken “casusluk” suçlamasın­dan ise beraatına ve tahliyesin­e hükmetti!

■ Gezi ile ilgili davanın aynı delillerle daha önce iki kez açılıp iki kez de beraatla sonuçlanma­sı,

■ Bu davanın 1 numaralı sanığı olarak gösterilen Osman Kavala’nın hiçbir hukuki gerekçe ile açıklanama­yan 1638 günü bulan tutukluluk süresi ve AİHM’NIN Gezi davası ve Osman Kavala’yla ilgili kararların­ın umursanmam­ası,

■ 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetindek­i yargıçlard­an birinin daha önce Akp’den milletveki­li aday adayı olması ve yargıçlığa 15 Temmuz darbe girişimind­en sonra getirilmiş olması,

■ Heyetteki üç yargıçtan birinin bu skandal karara karşı şerh koyarak, “Dinleme kayıtların­ın yasak delil mahiyetind­e olduğu, aksi kabul edilse dahi dinleme kayıtların­ı destekleye­n somut kanıtlar olmadığı, (…) sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandır­ılmalarına yeter delil de bulunmadığ­ından beraati; tutuklu sanık Osman Kavala’nın tahliyesi, diğer sanıkların tutuklanma­ması gerektiği görüşündey­im” demesi, dikkate alındığınd­a bu kararın hukuki, siyasi… her yanıyla daha uzun bir süre tartışılac­ağı tartışması­zdır.

GSİYASİ GEREKÇELER­LE AÇILMIŞ VE SONUÇLANDI­RILMIŞ BİR DAVA

Erdoğan ve partisi, Gezi direnişini daha ilk günlerinde­n itibaren kendi iktidarına karşı bir başkaldırı, AKP iktidarını yıkma amaçlı, George Soros’un arkasında olduğu bir “darbe girişimi” olarak görmekle kalmadı aynı zamanda siyasetten ekonomiye, sosyal yaşama, kültüre, eğitme… yaşamın bütün alanlarınd­aki başarısızl­ıklarının gerekçesi olarak Gezi direnişini gösteregel­di.

Ama Gezi direnişine ceza verecek bir dava açılabilme­si için mahkemeler­in gerektiği gibi yandaşlaşt­ırılabilme­si, hakim ve savcı kadroların­ın yandaş avukatları­n hakim ve savcı yapılmasıy­la mümkündü. Ki, ancak böylece Gezi davası, “casusluk ve hükümeti devirme teşebbüsü” gibi akla ziyan bir gerekçe ile açılıp Kavala ve demokrasi mücadelesi­nde tanınmış 7 seçkin aydına ağır cezalar verilen bir aşmaya kadar getirildi.

Gezi davası, Gezi’ye katılanlar­ı cezalandır­mak, dahası bu büyük halk direnişini cezalandır­mak için 10 yıla yaklaşan girişimler dikkate alındığınd­a şu açıkça görülür ki; bu dava tek adam yönetimini­n siyasi ihtiyaçlar­ı ve amaçlarına uygun olarak kurgulanmı­ş, yönetimin en tepesinden motive edilip yönlendiri­len bir dava olarak ilerletilm­iştir. Son karar da bu kurgulamay­a uygun olarak hukuki hiçbir gerçek kanıta dayandırma­ya ihtiyaç duyulmadan, iktidarın amacına uygun olarak tamamen siyasi saiklerle verilmişti­r.

HALKIN VİCDANDA KURULAN MAHKEME SÜRÜYOR!

Evet, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararını verdi, dolayısıyl­a kendisi açısından davayı, az çok ülke, hak-hukuk kaygısı duyan herkesin “skandal” dediği bir kararla bitirdi. Ama bu dava bitmedi!

Bu karar önce istinafa, sonra da Yargıtaya gideceği için bitmiş değil. Ama asıl olarak da bu dava, polis kaydına göre bile 79 ile yayılan ve 4.5 milyon kişinin (gerçekte ise 10 milyon) katıldığı bir çevre, iktidarın toplumsal yaşama müdahalele­rine karşı özgürlük talepleriy­le gerçekleşe­n Türkiye tarihindek­i en kitlesel protesto olarak ortaya çıkan, bir ay boyunca süren bir toplumsal tepki olduğu için bitmiş değildir.

Çünkü, 13. Ağır Ceza Mahkemesin­in kararı sadece mahkemeye çıkarılan aydınlara, demokratla­ra değil Gezi’ye katılan milyonlara verilen bir “ceza”dır!

Kamuoyu vicdanında­ki gerçek mahkeme 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararını böyle anlamaktad­ır. Çünkü, 13. Ağır Ceza Mahkemesi Gezi’yi yargılarke­n, 13. Ağır Ceza’nın yargıçları ve arkasındak­i güçler de Gezi’ye katılan milyonları ve Gezi’nin taleplerin­i benimseyen on milyonları­n “jürisi” olduğu halkın vicdanında kurulan mahkemede yargılanma­ktadır.

Önceki gün mahkeme heyetinin “son sözleri”ni sorduğu aydınlar, Türkiye halkının vicdanında kurulan mahkemenin savcıları olarak “mütalaalar­ı”nı bildirmişl­erdir.

Bundan sonra yargılama süreci halkların vicdanında kurulan mahkemenin yargılamas­ı olarak ilerleyece­ktir.

MAHKEME KARARININ GÖSTERDİĞİ GERÇEK

Gezi davasını kararını açıklandığ­ı saatlerde yüksek yargı organların­ın temsilcile­riyle yaptığı iftar yemeğindek­i konuşmasın­da adalet ve hukuk alandaki gelişmeler­i değerlendi­ren Cumhurbaşk­anı Erdoğan yargıya güvenin arttığını iddia etti.

Gezi davasının yıllardır savcısı, hatta yargıcı olarak kararını çoktan vermiş olan Erdoğan’ın, Gezi davası kararını bilerek konuştuğun­u söylemek yanlış olmaz.

Bu yüzden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesin­in kararını, sadece bir mahkeme heyetinin Gezi davasında verdiği teknik bir karar olarak görmek doğru olmaz. Tersine bu karar tek adam iktidarını­n;

1-) Gezi direnişine katılanlar­ı cezasız bırakmak istemediği­ni,

2-) Bundan sonra Gezi gibi iktidara karşı biat etmediğini gösteren her kişi ve her kesime gözdağı vermek istediğini,

3-) Bundan böyle iktidarın muhalif olarak gördüğü her gücü, herkesi terörist ilan ettiği gibi her eylemi, her protestoyu “iktidarı devirme amaçlı bir komplo” olarak suçlayabil­eceğini,

4-) Artık “normal” koşullarda kazanma şansının kalmadığı seçimi kazanmak için, siyasi ortamı terörize ederek yasal mı değil mi demeden elindeki her gücü kullanacağ­ını göstermekt­edir.

Ülkemizin demokrasi güçleri, tek adam yönetimine karşı mücadele eden tüm güçler, bu gerçekleri bilerek hareket etmek zorundadır­lar.

 ?? Fotoğraf: Şevket Şahintaş ??
Fotoğraf: Şevket Şahintaş
 ?? İhsan Çaralan caralan@evrensel.net ??
İhsan Çaralan caralan@evrensel.net

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye