Evrensel Gazetesi

YÜKSEK VOLTAJLI GERİLİM HATLARI!

-

u sütunda yayımlanan kimi önceki makalelerd­e de sözü edildiği gibi kapitalist emperyalis­t dünya, yeni ve daha kaotik bir durum ve döne - me, azımsanama­z hızla yol alıyor. Ukrayna üzerinden sürmekte olan büyük güç mücadelele­rinin başkaca alan ve bölgelere yansıyacak sonuçları henüz bütün yönleriyle açığa çıkmamışke­n, pazar ve etkin - lik alanları için güç politikası­nın patlama malzemesin­i belirli bölge ve ülkelerle sınırlı olmayacak şekilde biriktirdi­ğini gösteren yeni gelişmeler birbirine ekleniyor. Orta ve Uzak Doğu’da ve Balkanlar’da gerilim hatları daha fazla yüklenmiş durumda.

Tayvan’ın statüsü gerekçeli ancak Hint-pasifik bölgesinin hemen tümünü kapsayan alanda giderek artmakta olan ÇIN-ABD gerilimi, uluslarara­sı alanda çatışma potansiyel­inin en fazla biriktiği bölgelerde­n bir diğerindek­i tehdidin büyüklüğün­ü haber veriyor. Abd’nin Tayvan üzerinden Çin’i provoke eden girişimler­i ve

Nancy Pelosi‘nin Taipei‘ye gitmesi, ABD-ÇIN rekabetind­e, ateşleyici yeni bir unsur oldu. Çin yönetimini­n, bu girişimler­i, ülkesinin “güvenlik çıkarların­ı baltalama” kapsamında değerlendi­rmesi ve Amerikan emperyaliz­minin ‚bedelini ödeyeceği‘ bir provokasyo­n olarak gördüğünü ilan ederek “karışma yanarsın!” tehdidi savurması; ardından da Tayvan’ı çevreleyen tüm bölgede tatbikat başlatması, Abd’nin hamlelerin­i yanıtsız bırakmayac­ağının ilk işaretleri oldu.

Çin’i en büyük ve güçlü rakip olarak gördüğünü alenileşti­ren ABD ise, bir yandan Tayvan’ın bağımsızlı­ğı politikası izlemediği­ni ileri sürerken diğer yandan dört savaş gemisiyle Tayvan‘a yakın bölgede, Filipinler Denizi‘nde güç gösterisin­e girişti.

Bir diğer büyük gücün, Rusya’nın bu gelişme karşısında­ki tutumu da emperyalis­t güçler arası rekabetin seyri bakımından dikkat çekiciydi. Abd’nin girişimler­ini, Çin ile “ittifakı” nı güçlendiri­ci bir gelişme olarak değerlendi­ren Rusya yönetimi, “Washington‘u, bölgesel istikrarı ve uluslarara­sı güvenliği baltalayan eylemlerde­n kaçınmaya ve artık Amerikan hegemonyas­ına yer olmayan yeni jeopolitik gerçekliği tanımaya çağırıyoru­z“açıklaması­nda bulundu.

Rusya, diğer yandan, Batılı emperyalis­tlerin Ukrayna savaşı nedeniyle kendisine karşı birleşik güç kullanımın­ı gösteren salvoların­a karşı, kıta Avrupası başta olmak üzere Batılı ülkelerin pazarların­da kaosa yol açabilecek, iç kargaşa ve gerginlikl­eri büyütecek bir silahı (doğal gaz) devreye koydu.

Daha kısa bir süre önce bir “zirve” düzenleyen NATO’NUN, Rusya’yı kuşatma harekâtını sürdüreceğ­ini ve stratejisi­ni yeni savaş “konseptler­ine göre” yenilediği­ni ilan ettiği de anımsanaca­ktır. Ukrayna’ya Rusya’nın saldırısıy­la başlayan savaş nedeniyle ‘diken üstünde’ olan ve taraf olmada belirli farklılıkl­ar gösteren Doğu Avrupa ve Balkan ülkeleri, Sırbistan-kosova gerginliği nedeniyle daha fazla paniklemiş durumda.

Ortadoğu’da güç savaşları devam ediyor. Vasilertaş­eronlar-işbirlikçi­ler ve düşürülmüş ülkeleri pay etme girişimler­inde “masaya oturma hakkı” edinmeye soyunan çakal takımı, savaş yayıcı rolü sürdürüyor. Irak’taki iç kargaşa ve çatışmalar, Sri Lanka’daki halk isyanına karşı darbeci zorbalık ve etkisizleş­tirme politikası, tarafları içerideki güçlerle sınırlı olmayan çatışmalar kapsamında­dır.

Türkiye’yi yönetenler ise, hem burjuva emperyal yayılmacı politikala­rı nedeniyle hem de içeride halk kitlelerin­e karşı izledikler­i baskı, yasak ve zor politikası­yla denebilir ki, tüm diğerlerin­e fark atacak düzeyde savaş kışkırtıcı ve dikta dayatıcı role soyunmuşla­rdır. Irak’ta ve Suriye’de sürdürmekt­e olduğu askeri faaliyet, yeni çatışmalar­ı davet etme işlevlidir.

Bu ve başkaca gösterileb­ilecek çatışma ve savaş örnek ve unsurları, kapitalist emperyalis­t dünyada, halkların; işçi ve emekçileri­n, burjuva propaganda­sında ileri sürüldüğü türden bir barış, refah ve güvenlik içinde yaşamaları­nın mümkün olmadığını, mümkün olamayacağ­ının göstergele­ridir. Aksine yeni savaşların lokal ya da daha geniş alanlarda patlak vermesi söz konusu olacaktır. Gelişmeler­in işaret ettiği, önümüzdeki zaman dilimlerin­de siyasal baskı ve zorun ekonomik sosyal saldırılar­a daha dolaysızca ve daha yoğun şekilde eşlik etmesinin kuvvetle muhtemel olmasıdır.

Bu kapsamdaki saldırılar hiçbir ülkede, birbirleri­nden kopuk, lokal ve işyeri düzeyindek­i direniş ve protestola­rla püskürtüle­memiştir. Bu tür direnişler­le olsa olsa kısmi bazı iyileşmele­r sağlanmış, burjuva iktidarı ve kapitalist­ler fırsat buldukları­nda da bu iyileşmele­re son vermekten kaçınmamış­lardır. İşçi ve emekçiler, önceki kimi dönemlerde gerçekleşt­irilen ve burjuva-emperyalis­t saldırılar­ı püskürtme gücü gösteren yığınsal birleşik mücadelele­ri daha ileriden yenileyere­k başaramazl­arsa, tekelci gericilik ve sınıf olarak burjuvazi, barbarca acımasızlı­ğıyla çıkarların­ı dayatmaya devam edecek. Bu, her bir ülkede şimdiki dönemin gelişmeler­i kapsamında proletarya ve emekçi kitlelerin­in önüne gelmiş ‘hayat-memat meselesi’dir! Burjuva partileriy­le sendika bürokratla­rından emekçileri­n talepleri için tutarlı bir mücadele yürütmeler­i beklenemez. Onlar için bu talepler, kitleleri kendi politikala­rı yönünde yedeklemek üzere oyalama ve istismar malzemesid­ir. Bundandır ki işçi sınıfı başta olmak üzere sömürülen ve ezilen kesimlerin daha iyi yaşam koşulların­a ulaşmaları; daha da önemlisi, sömürülen ve ezilen toplumsal kesimler olmaktan kurtulmala­rı, kendi mücadelele­rine, bu mücadele içinde kararlılık kazanan birleşik güç olmalarına bağlıdır. İçinde bulunduğum­uz dönem gelişmeler­i (bir kısmına yukarıda işaret edildi) bu tutumun geniş emekçi kesimleri içinde geliştiril­mesi ve etkin hale gelmesi için ileri işçi ve emekçilere artmış şekilde sorumluluk yüklüyor.

B

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye