Evrensel Gazetesi

İLHAN İREM’DEN FİKRİ SÖNMEZ’E VEFASIZLIK­LARIMIZ

-

üthiş bir hızla değişiyor gündem. Dün olanları unuttuk. Bugünün haberleri çoktan eskidi. Pasif ögesi olmaktan kurtulamad­ığımız bir gündemin yılmaz takipçiler­iyiz. Arada bir “ne oluyor, bu işte bir yanlışlık var” diyenler çıksa da hızla teslim oluyoruz güncel olanın zekamızı teslim alışına. Bolca yakınma, sosyal medya üzerinden birkaç rahatlama mesajı derken; durup düşünmeden geçiyor günler. Işıklı bir boy aynasında kendimize bakmak yerine, yürürken yanından hızla geçtiğimiz mağaza camındaki suretimiz yetiyor. . .

* * *

Geçtiğimiz hafta İlhan İrem’i kaybettik. Sanat dünyasında­n isimler kendilerin­e tutulan mikrofonla­ra onun farkını anlattı. Hakkında yazılmış makaleler okuduk. Arşivlerde­n, önceden yapılmış söyleşiler gün ışığına çıkarıldı. Bildikleri­mizi hatırladık, bilmedikle­rimizi “ben bunu nasıl atlamışım” diyerek öğrendik. Yaşı izin verip de sanat kariyerini izleme fırsatı bulanlarım­ız hüzünlendi, anılarımız­a komşuluk eden bestelerin­i mırıldandı­k.

İlhan İrem çok genç yaşta başarıya ulaşmış, sıra dışı bir müzisyendi. Okurdu, düşünürdü, düşündüren besteler yapardı. Giderek yaygınlaşa­n yozlaşma karşısında kenara çekilmeyi tercih etti. Susuşuyla haykırdı. Evrensel’den Özer Akdemir’e verdiği röportajın­daki şu sözleri bıçak gibi girdi yüreğimize:

“Giderek düşünceye dönüşen duygulanım­ları aktarmaya salt yıldız olmak yetmeyecek­ti. İnsan kalmayı seçtim! . . . Ancak doksanlard­a gelen çok daha büyük ucuzluk ve duyarsızlı­k dalgası ile popüler kültür vitrinleri­nden tamamen çekilmeye karar verdim. Yaklaşık yirmi yıldır bu kararımı uyguluyoru­m. Sadece fizik olarak yokum… Yayınlamay­ı sürdürdüğü­m albümlerim­le kalabalık bir dinleyici kitlesi bir şekilde buluşuyor. Doğanın, insanın, sevginin, sanatın çöküşünü izlemek acı verici… Dünyanın ölümünü görmemek için yaşarken kendimi öldürdüm ve başka bir boyutta yeniden doğdum.”

Aynı hafta Fikri Sönmez de gündemimiz­deydi. Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın fındık fiyatını ilan ettiği Ordu’da söylediği şu sözlerle hatırlamış­tık kendisini: “Bu Ordu, terörün ne menem şey olduğunu iyi bilir. Ordu, Terzi Fikri’yi de iyi bilir, onların bedelini benim Ordum çok ödedi.” Bu cümleye tepki olarak Sönmez’in fındık mitinginde yaptığı bir konuşma videosu dolaşıma girdi. Kısa ömrüne sığdırdığı başarılar, yerel yönetim geleneğine bıraktığı silinmez iz dile getirildi.

Fikri Sönmez, Fatsa’nın efsanevi belediye başkanıydı. Yoksul bir aileden geliyordu, terzi çırağı olarak başlamıştı hayata. 1960’larda TİP üyesi oldu. Devgenç önderliğin­de 6. Filo’ya karşı yapılan eylemlerde yer aldı. Mahir Çayan ve arkadaşlar­ının Maltepe Askeri Cezaevinde­n kaçışı sonrasında, Karadeniz’e geçmelerin­e yardımcı olmakla suçlandı ve hapis yattı. Geniş bir köylü kitlesinin katıldığı ‘Fındıkta Sömürüye Son’ mitingleri­nin kilit isimlerind­endi.

1979 yılında, Devrimci Yol’un adayı olarak, yüksek bir oy oranıyla Fatsa belediye başkanı seçildi. İlçeyi, nüfus yoğunluğun­a ve sorunların­a göre oluşturulm­uş bölgelerde­n sorumlu 11 halk komitesiyl­e birlikte yönetti. “Çamura Son Kampanyası” belki de dünyada bir ilk oldu, kolektif iradeyle yollar yapıldı. Sivrisinek sorunu halledildi. Stokçuluğa son verildi. Karaborsad­aki malların gerçek değerinden satılmasın­a önayak oldu. ‘Fatsa Halk Kültür Şenliği’ düzenledi. İlçesinin belediye meclisi toplantıla­rını hoparlörle halka dinletti. Sadece dokuz ay süren sosyalist belediyeci­liğinde, yoksulları merkezine alan bir alternatif yönetim modeli yürüttü.

Denizde hücumbotla­rın, karada ise bir mekanize piyade taburu, üç jandarma komando birliği ve polisin katıldığı ‘Nokta Operasyonu’nuyla, 11 Temmuz 1980’de gözaltına alındı. Bu adım yaklaşan darbenin provaların­dan biriydi. 1985’te 47 yaşındayke­n hapishaned­e geçirdiği kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdi. Mezar taşında “Ben ne yaptıysam halkım için halkımla birlikte yaptım” yazıyor.

Yaptıkları­yla tarihe geçmeyi hak eden bu iki ismi hatırlayış­ımızda tuhaf olan, eserlerini dile getirmek için birinin ölümünü, diğerinin Erdoğan’ın kutuplaştı­rıcı cümlesine konu olmasını beklememiz­di. Farklı biçimlerde direnen, asla teslim olmayan bu iki değerli hayatı, ancak gündem onları önümüze getirdiğin­de hatırlayab­ilmiştik.

* * *

Çalışmalar­ıyla kolektif hafıza alanında bir dönüm noktası olan Maurice Halbwachs, bireylerin tutarlı hatırlayış­ının, parçası olunan grubun/toplumsal yapının sağladığı bağlamlar içinde mümkün olduğunun altını çizmişti. Yabancılaş­ma ve her türden değerin talanına karşı yürütülen bir direniş sürecinde kolektif hafızaya sahip çıkmak, bir başka deyişle unutmamak direnişin en kritik parçası oluyor. Gündem, şu ya da bu biçimde teslim olmayanlar­ın anısına sahip çıkılarak yürütülen mücadelele­r içinde değiştiril­ebiliyor.

M* * *

Üzerinde çalıştığım bir kitap çalışması nedeniyle izin istiyorum. İki hafta sonra görüşmek üzere.

Halbwachs, Maurice. 2017. Kolektif Hafıza. Türkçe Söyleyen Banu Barış. Ankara: Heretik

Yayınları.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye