Katledilen kardeşleri için adalet istiyor
DARGEÇİT’TE iki yıl arayla katledilen Celal ve Mehmet Ata Acar kardeşler için “terörist öldürüldü” denildi. Aradan geçen 30 yıla rağmen ne failler bulundu ne de yargılama yapıldı. Ağabeyleri için adalet mücadelesi veren Nebiha Acar, “Tek suçumuz Kürt olmaktı” dedi.
İki kardeş aynı güçler eliyle aynı kurguyla iki yıl arayla katledildi. Ailenin girişimleri sonuçsuz kalınca Nebiha Acar, ağabeylerinin faillerini bulmak için Cumartesi Anneleri eylemlerinde yerini aldı. Ancak Celal Acar’ın 30, Mehmet Ata Acar’ın ise 28 yıldır ne failleri bulundu ne de yargılama yapıldı. Aynı zamanda Barış Anneleri Meclisi üyesi olan Acar, ilerleyen yaşına rağmen bıkmadan usanmadan kardeşlerinin faillerini sormaya devam ediyor.
‘CENNETİMİZİ CEHENNEME DÖNDÜRDÜLER’
Ma’ya konuşan Nebiha Acar, o dönem yaşadıkları şöyle anlattı: “Köyümüzden bir dere geçerdi. Bereketli olduğu için ‘cennet deresi’ diyorduk. Ekin eker, hayvancılıkla uğraşırdık. Ama daha sonra devlet geldi ve deremizin ismi ‘cehennem deresi’ olarak değişti. Pirinç ekerdik. Geçimimizi bu şekilde yapıyorduk ve çocuklarımız dışarıya iş yapmaya gitmezdi. Ama devlet rahat bırakmadı ve ‘ya korucu olacaksınız ya da buradan çıkacaksınız’ dediler. 1992’de askerler köye geldi. Ağabeyim Celal ve köyden bir arkadaşını evden çıkartıp götürdüler. Onları köy mezarlığına gö
Nebiha Acar türdüler ve orada katlettiler. O gün kardeşim siyah bir takım elbise giymişti. Ama o elbiselerini çıkartıp PKK elbiselerini giydirmişlerdi. Sonra ‘bunlar PKK’LI’ dediler. Halen o gün giydiği elbiselerin nerede olduğunu bilmiyoruz. Elbisenin sadece cebini kesip orada bırakmışlardı. Sivildi ve çocukları vardı. Cenazesini tanıyamadım. Onu ayakkabısından tanıdım. Kardeşimi vahşi bir şekilde katletmişlerdi.”
‘İMAM KORKUDAN CENAZEYİ YIKAMADI’
Koruculuk dayatmasını kabul etmedikleri için üzerlerindeki baskının arttığını vurgulayan Acar, “Baskılara rağmen korucu olmadık. ‘Korucu olacağımıza köyü terk ederiz’ dedik. Bu kararımızdan sonra da evimizi ateşe verdiler. O gece, saat 01.00 sularında askerler evimizi bastı ve ‘köyü boşaltın’ dedi. Bizim köyün ilerisinde bir köy vardı. O gece orada kaldık. Her şeyimiz ise köyde kaldı. Evden sadece çocuklarımızı alabilmiştik. Bir süre Zerbîz köyünde kaldıktan sonra asker oraya da gelip koruculuk dayatmasında bulundu. Daha sonra oradan da İdil’e göç ettik. 1994’te ağabeyim Mehmet Ata, İdil’den Dargeçit’e amcamın oğlunu ziyarete giderken yolda asker ve korucular tarafından alıkonuldu. Bir süre sonra asker ve korucular cenazesini bir katıra yükleyip Dargeçit taburuna götürüyorlar. Orada, ‘Terörist öldürdük’ diyorlar. Ölüm haberi geldiğinde babamla birlikte Dargeçit’e gittik. Herkes babama, ‘Sakın benim oğlumdur deme yoksa seni de kaybettirirler’ diyordu. Ben tabura gitmeye kararlıydım. Babamla birlikte gittik. Tabur komutanı babama, ‘Senin oğlun teröristti ve elinde silah vardı’ dedi. Bunu kabul etmedik. Çünkü yanında bıçak bile bulundurmazdı. Komutana, ‘Köy muhtarını ara terörist mi değil mi diye sor’ dedim. Cenazeyi götürmek için araç vermediler. Traktörle cenazeyi aldık ve Dargeçit’te camiye götürdük ancak imam korkudan yıkamadı. Bu kez cenazeyi İdil’e getirdik ve yıkamak için izin istedik. O zamandan beri devletin zulmü üzerimizde. Celal 30 yıl, Mehmet Ata ise 28 yıl önce katledildi ancak failleri ortaya çıkarılmadı” diye belirtti.
YASAKLARDA İKİNCİ KEZ EVİ YAKILDI
Kürt’ün mücadeleden başka çaresinin olmadığına dikkat çeken Acar, şöyle devam etti: “Korucu olmadık diye başımıza bunlar getirildi. Belki de tek suçumuz Kürt olmaktı. Bedenimde tek damla kan kalana kadar mücadele etmekten ve failleri aramaktan vazgeçmeyeceğim.
Ayaklarım beni götürebildiği kadar bu yolda yürüyeceğim. Öldürülsek de tutuklansak da bu davadan vazgeçmeyeceğiz. 2 defa göç ettirildik. Nereye gittiysek koruculuğu dayattılar. En sonunda İdil’e geldik. 2015 yılındaki sokağa çıkma yasağında da evimizi yaktılar. Çocuklardan geriye anne ve babalar kaldı. Gerçeklerin aydınlatılması için mücadele ediyoruz.” (HABER MERKEZİ)