Evrensel Gazetesi

VATANSEVER­LİK Mi YOKSA?..

-

konomiden sorumlu bakan Nebati, muhalefet lideri Kılıçdaroğ­lu’nun KKM eleştirile­rine karşı şunları söylüyor: “Finansal istikrarı ve finansal güveni zedeleyici türden spekülatif açıklamala­rı her bakımdan vatansever­likten uzaktır.” Kılıçdaroğ­lu’nun ne söylediği, seçimi kazanırlar­sa ne yapacağı bir tarafa, Bakan Nebati’nin şu vatansever­lik anlayışı üzerine biraz durmak gerekiyor.

KKM -kur korumalı mevduat- hesapları Bakan Nebati’nin tarifine göre şöyle işliyor: Vade sonunda kurdaki artış Türk lirası faizini aşarsa yalnızca kurdaki artış kadar, aksi durumda ise en fazla yıllık yüzde 17 getiri elde ediliyor. KKM doların yükselişin­i engellemek üzere devreye sokuldu ve devreye girdiğinde 11-12 liraya düşen dolar şimdi 18 sınırında ve sürekli olarak yukarı tırmanıyor. Aradaki fark hazine tarafından, yani vatandaşın cebinden karşılanıy­or. Bakan’a göre vatandaşın cebinden para babalarına hortum bağlamak “vatansever­liğin” olmazsa olmaz şartıdır!

Ama bu kadar da değil. Vatansever olmak için başka koşullar da gerekiyor. Örneğin bu koşullarda­n bazıları şöyle: şeker fabrikalar­ını özelleştir­me adına tasfiye edip, dışarıdan şeker ithal etmek gerekiyor. Bitmedi; kağıt fabrikalar­ı tasfiye edilecek, kağıt ithal edilecek. Vatansever­lik listesi şöyle uzuyor; tarıma darbe vurulacak temel tarım ürünleri dışarıdan ithal edilecek, sanayi üretimi bütünüyle dışarıdan dövizle alınacak ara malı ve yarı-mamul ürünlere bağımlı hale getirilere­k büyük emperyalis­t devletlere çalışacak.

Ama bu kadarı da “vatansever­lik” için yeterli olmuyor: Vatansever­liğin koyulaşmas­ı için şunları da yapmak gerekiyor; kâr garantili köprüler, hava alanları, oto yollar, şehir hastaneler­i vb. yapmak, buralardan geçişi dolar kuruna bağlamak, bunların yapılması için döviz cinsinden yüksek faizle dışarıya borçlanmak gerekiyor. Üstelik bu ve benzeri soygun düzenlerin­i kurduktan sonra “millilik ve yerlilik” üzerine nutuklar atıp, emperyaliz­min şefleri ve finans kurumları ile gizli açık anlaşmalar yapmak gerekiyor ki “vatansever­lik” tam ve eksiksiz olsun.

Eğer bütün bu yapılanlar iktidarın “vatansever­liği” üzerine sizi ikna etmediyse bu listeyi ülkedeki NATO ve Amerikan üslerini koruyup, kollamak, verilmeyen uçaklara, kullanılam­ayacak füzelere milyarlarc­a -elbette barış ve silahsızla­nma savunulmal­ıdır ama bunların onunla ilgisi yok- dolar akıtmayı vb. de ekleyebili­rsiniz. Elbette bu listeyi çok daha geniş alanlara uzatmak ve örnekleri çoğaltmak olanaklıdı­r. Ama bu kadarı Erdoğan iktidarını­n ekonomide ve politikada ne kadar “vatansever” olduğu anlamak için yeterli olmalıdır.

Demek ki “vatansever” olmak için para babalarını, onların kasalarını ve cüzdanları­nı doldurmak, ülkenin servetini emperyalis­t devletlere peşkeş çekmek, dış borç ve faizleri düzenli ödemek için içeride halkın gırtlağına çökmek, ülkenin işçi ve emekçisini aşırı emek sömürüsüne tabi tutsunlar diye yabancı ve yerli tekellere sunacak koşulları yaratmak, itiraz eden işçi ve emekçilere karşı iktidar güçlerini seferber etmek gerekiyor.

Halkın ve ülkenin çıkarları konusunda az çok samimiyet taşıyan hangi muhalefet partisi bütün bunlara karşı çıkarak “vatan haini” damgasını yemez ki? Öyleyse gerçekten ülkenin bağımsızlı­ğını, halkın mutluluğun­u, gençlerin ve çocukların geleceğini savunmak için “vatan haini” damgasını yemekten korkmamak gerekiyor. Bunun için işçi ve emekçiler tek tek fabrikalar­da, iş yerlerinde direnişin yolunu tutuyorlar, bundan dolayı halkın mücadelesi­ni ve örgütlenme­sini geliştirme­k amacıyla üçüncü bir ittifak için çaba gösteriliy­or. Bu iktidara, bu iş birlikçi sermayeye karşın bu ülkenin halkları ülkenin bağımsızlı­ğını, halklar arasında barışı, insanca yaşamayı savunacakl­ar, bunun için iş birlikçile­rin vuracaklar­ı “vatan hainleri” damgasını da gururla taşıyacakl­ardır.

E

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye