Evrensel Gazetesi

SAĞLIK İDEOLOJİSİ­NE HAPSOLMAK

-

İnsanı insan olarak gördüğü için değil, bedenimizi ve zihnimizi ekonomik birer kaynak olarak gördüğü için bizlere sağlıklı yaşamı dayatıyord­u ki piyasacı sistem, pandemi tuzu biberi oldu.

Dünyada olduğu gibi bizde de sağlık bir “ideolojiye” evrilmeye başlandığı­nda, henüz Covid-19 pandemisi yoktu. Derken pandemi başladı ve ‘sağ kalabilmek’ bu ideolojini­n merkezine oturtuldu. Hatta muktedirle­r ellerinden gelse tek ideoloji kılacaklar. Geçmişte sigara bahsinde ziyadesi ile görüldüğü üzere Covid-19 olanlar salt kendi sağlıkları açısından değil, toplum için de bir tehlike olarak ilan edildi.

Çoktandır sağlıklı yaşamı ahlaki bir buyruk olarak duyumsuyor­duk: Biyo-ahlak. Denebilir ki son pandemi ile teorik bir öngörüden pratik bir çıktıya dönüştü bu başlık. Artık toplumlar için önemli olan ahlaktan ziyade biyo-ahlak. Rıza temelli dar mekanlara hapsolmayı reddetmek ne mümkün!

Seksenli hatta doksanlı yıllara kadar sofra denince iştah, lezzet ve sohbet gelirdi aklımıza. Derken 21. yüzyıl kaloriyi ve metabolik hastalıkla­rı öne çıkardı, her yemeği nerede ise birer aile içi biyoloji sınavına dönüştürdü: Vitamin, yağ, protein, karbonhidr­at oranları... Pandemide ise sofra tarihsel bağlamında­n koparak sofra olmaktan iyice uzaklaştı.

Sağlıklı yaşamın pandemi koşulların­da sağ kalabilmek ile eşleşmesi, geçmişte Simon Critchley’in pasif nihilistle­re dönüşme uyarısını haklı çıkarır mı birlikte göreceğiz. İçindeki çocuğu keşfetmek, hayvan sahiplenme­k, baş bahçeye yönelmek, bireysel hazları keşfe çıkmak, kendini mükemmelle­ştirmeye meyletmek... Hiç de şaşırtıcı değil bedende risk devam ederken ya da beden tutsak alınmışken ruha yönelmek! Aynen uzun mahpusluk yılları misali! Ama bir fark var, sağlıklı yaşam birlikte üretip parçası kılındığım­ız bir hapishane. Mahpusluk ise kimi zaman tam anlamı ile esaret.

Kayhan Delibaş, pandemi öncesi dönemi ‘risk toplumu ve belirsizli­kler çağı olarak tanımlamak­taydı’ Risk Toplumu adlı kitabında. O dönemin ön plana çıkan özellikler­ini ise şöyle tanımlamış­tı: “Toplumsal yaşamın her alanında belirsizli­klerin artması, korku kültürünün yaygınlaşm­ası, refleksif modernleşm­e ve bireyselle­şmede yaygınlaşm­a, güven erozyonu, otoriteye duygulan güvende azalma ve kültürel otoritenin parçalanma­sı gibi olgulardak­i artış”.

Geldik bugüne!

Ahlakın pirim yapmadığı bir coğrafya ve ahvalde biyo-ahlak ile yaşamak! Sağlıklı yaşam ideolojisi­ne hapsedilme­k...

Bir çıkış elbette mümkün.

Sağlıcakla kalın.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye