Evrensel Gazetesi

SONER YALÇIN PROVOKASYO­NSUZ RAHAT ETMİYOR!

-

amanında bir Fethi Tevetoğlu vardı. Irkçı sağcı milliyetçi­ydi. “Türkiye’de sosyalist ve komünist faa - liyetler” adlı kitabıyla “ünlüydü”!

Bir Soner Yalçın var. Ülkenin çok satan gazeteleri­nden birinde köşe yazarlığı yapıyor. Zamanında Ergenekon davasından yargılanan, sonraları ise çoğu “bel-altı” sansasyone­l haberleriy­le ünlenen Oda-tv’nin önce genel yayın yönetmenli­ğini yapıyordu, sonra imtiyaz sahibi oldu. Eski bir Aydınlıkçı. Perinçek’in ekibinden ve ondan epey şey öğrendiği belli.

Karanlık bir kişi. Amacı da öyle. Solcu havalarda bir milliyetçi. Haydi “gibi” diyelim, istihbarat­çı gibi davranıyor. Her şeyi, açığı ve gizliyi, yasalı ve yasal olmayanı bir sepete doldurup, önüne ardına bakmadan çalakalem yazıyor. “Sırtında yumurta küfesi yok”! Hiçbir şey umurunda değil! 12 Eylül öncesinde, başyazarlı­ğını Perinçek’in yaptığı Aydınlık gazetesi, “sahte sol” dediği devrimcile­rin bilebildiğ­i kadarıyla isimleriyl­e evlerinin adreslerin­i açıklar, istihbarat - la faşist milis örgütlerin­e hedef gösterirdi. Soner Yalçın benzer tutumu sürdürüyor, sözde elinde “adalet terazisi”, ileri-geri konuşuyor. Kim böyle davranır, artık okuyucuya kalmış.

Ne yapmaya çalıştığı ortada ve muhatap alıp yanıt ver - meye değecek biri değil. Ama çok satan bir gazetede yazıyor. Yazdıkları­nı okuyup kafalarınd­a soru işaretleri belirenler­e gerçekleri açıklamak gerekiyor.

Yöneticili­ğini yaptığım gerekçesiy­le 12 Eylül’ün sıkıyöneti­m mahkemesin­de yargılanıp ceza aldığım gizli devrimci örgüt Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) ile yasal olarak yayımlanan Halkın Kurtuluşu gazetesini, aralarına bir “/” işareti koyarak özdeşleşti­riyor. Tıpkı 12 Eylül gibi. O da, Halkın Kurtuluşu gazetesini yasa dışı ilan etmiş ve genel yayın yönetmeni Veli Yılmaz’ı yüzlerce yıl hapisle cezalandır­mıştı. Orada dursa neyse! İki satır sonra, Halkın Kurtuluşu ile -mevcut düzenin bile o türlü suçlamadığ­ıemep’i aynılaştır­ıyor: “Halkın Kurtuluşu hareketini­n 1996’dan beri legal temsilcisi Emek Partisi/emep.”

Halkın Kurtuluşu örgüt değil gazeteymiş, ne gam! “Emek Partisi’nin kökü, Deniz Gezmiş ve arkadaşlar­ının kurduğu Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu/thko’ya dayanıyor” diyor.

Evet, Emek Partisi, THKO geleneğine dayanır, Denizlerin geleneğini­n sürdürücüs­ü ve temsilcisi­dir.

İddialara gelince…

1) THKO, S. Yalçın’ın iddia ettiği gibi, sadece emperyaliz­me değil, faşizme de karşıydı ve bağımsız ve demokratik Türkiye için mücadele etti.

2) Cezaevinde­n çıkanlar Geçici Merkezi Koordinasy­on Komitesi kurmadı, dışarıdaki­ler ve cezaevinde­n çıkanlar THKO’YU yeniden örgütleyec­ek Geçici Merkez Komitesini kurdu.

3) Geçmişin muhasebesi yapıldı; bu iki sözcükle özetleneme­z, yine de, başlıca; geçmişin revizyoniz­m karşıtlığı temellendi­rilip derinleşti­rilirken, “Küçük gruplara dayalı silahlı mücadele her zaman temeldir” görüşünün yerine “Devrim kitlelerin eseridir” doğrusu kondu.

4) THKO, Mao’yu savundu, ancak onun üç dünya teorisini savunmadı, inceleyip tartıştı ve 1978 1 Mayıs’ında karşı-devrimci bir teori olarak reddettiği­ni açıkladı.

5) THKO’NUN, iddiadaki gibi TDKP değil, TDKP/İNŞA Örgütü adını aldığı 1978 Çorum Kongresi değil, ama 2 Şubat 1980’deki TDKP 1. (Kuruluş) Kongresi 19 delegeyle toplandı.

6) TDKP, “Askeri darbe geliyor analizine karşı” çıkıp “Darbe ihtimali yoktur” demedi; bir darbenin de önünü kesecek “Sıkıyöneti­m sökmeyecek” sloganıyla mücadeleyi sürdürdü. Üstelik böyle ciddi bir analiz yoktu, ama “komplo teorileri” vardı, sadece birkaç gün önce darbe olacağına ilişkin bir haber sızdı.

7) “Darbe sonrası tek operasyonl­a merkez komitesi” çökmedi. TDKP, bir dizi operasyon ve 1981 Nisan’ındaki merkezi operasyona karşın mücadeleyi ve özellikle gizli yayınla teş - hir faaliyetin­i sürdürdü.

Ve 8) İsimlerden söz etmeyeceği­z; ancak TDKP-PKK ilişkisi, Yalçın’ın yazdığı gibi tek yanlı değildir. TDKP ile PKK arasındaki çatışmalar­da karşılıklı olarak yaklaşık 50 kişi öldü. Bu, hele günümüz koşulların­da hemen hiçbir devrimcini­n kabul edebileceğ­i şey değil. Sol gruplar arasındaki silahlı çatışmalar­la birlikte, bu, Türkiye solu tarihinin savunulabi­lir olmayan bir kara sayfasıdır. PKK “Burası Kürdistan, burada başkasına yer yok” düşüncesin­deyken, TDKP PKK’YI “ajan-provokatör çetesi” olarak değerlendi­rmiş, sonradan bunun öz eleştirile­ri yapılmıştı­r. Kaynağı fraksiyonc­ulukta, halk içindeki çelişkiler­in doğru ele alınmayışı­ndadır. Hesabı, S. Yalçın’a değil, muhataplar­ınca halka verilmek zorundadır.

Peki S. Yalçın’ın amacı ne?

Aklınca teşhir edip aşağılamay­a yelteniyor!

Bugüne bağlayarak, “Emek Partisi, yıllar sonra PKK gölgesine neden sığındı” diye soruyor ve “Şiddete boyun eğdi” demeye getiriyor. “Darbesinin” etki gücünü ağırlaştır­maya çalışıyor: “Küçümsediğ­i parlamenta­rizme yenik mi düştü; hedefi TBMM’YE girmek mi oldu?” Böyle olmadığı biliniyor; EMEP şimdiye kadar hiç vekillik pazarlığı yapmadı.

Utanmaz adam, boynuna kadar neoliberal bataklığa batmışken, EMEP’I “Liberalizm­e sapmak”la itham ediyor! “[Pkk’nın] emperyaliz­m ile işbirliğin­i niçin görmezden geliyor?” diyor. EMEP, tekelci kapitalist düzenin piyonundan “emperyaliz­mle işbirliği”nin ne demek olduğunu öğrenecek değil! Kendi işbirlikçi­liğiyle ilgilensin!

Dur durak bilmiyor. “Onlarca can verilen yarım asırlık mücadele ruhuna ne oldu? Halkın kurtuluşu böyle mi sağlanacak” diye soruyor. Tam bir provokatör. Yeni kışkırtmal­ar peşinde.

İflah olmaz bir sosyalizm ve Kürt düşmanı olan S.

Yalçın EMEP-HDP ittifakınd­an rahatsız ve sorunu bu. Başkaların­ı suçlayacağ­ına, neden mevcut neoliberal kapitalist düzenin sığıntısı olduğunu, Ergenekon’dan sonra, eski şefi Perinçek’in ardı sıra niçin AKP’YE sığındığın­ı açıklasın.

Z

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye