Evrensel Gazetesi

İşçi sağlığı ve iş güvenliğin­de

- Deniz İPEK İş Güvenliği Uzmanı

GK verilerine göre, Türkiye’de geçen yıl yarım milyondan fazla iş kazası meydana geldi ve bunların yüzde 40’ı üç gün ve üzerinde iş göremezliğ­e yol açan kazalardı. Tek başına bu bile sorunun büyüklüğü ve aciliyetin­i göstermesi bakımından güçlü bir gösterge. Bu kadar büyük bir sorun kuşkusuz çok boyutlu. Çalışma süreleri, işçilerin sağlığını, güvenliğin­i çok yakından etkiliyor. İşçi sağlığıyla çalışma süresinin somut ilişkisi vardır.

Çalışma süreleri ile ilgili konulan kuralları izlemesi gereken başlıca denetim organların­dan biri işçi sendikalar­ıdır. Bugüne değin, genelde sendikalar­ın, “ücreti ödenmek koşuluyla” fazla mesailer konusunda bir eylem, bir tepki gösterdiği az olmuştur. Fazla mesai işçi için sağlık kuralların­a ve yasalara aykırıdır. Her gün 5 iş cinayeti yaşandığı, haftalık çalışma süresinin ortalama 55 saati bulduğu, son yıllarda emeğin payının Gayrisafi Milli Hasıladan (GSMH) yüzde 50 düştüğü, son yılların en yüksek yoksullaşm­anın olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Fransa’da bir işçinin 15 yılda çalıştığı iş günü sayısıyla Türkiye’de çalışan bir işçinin 10 yılda çalıştığı iş günü sayısı denk. Resmi rakamlar AKP’LI yılların cumhuriyet tarihinde greve çıkan işçi sayısı oranının en düşük seviyeyi gördüğünü söylüyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından yayımlanan çalışma hayatı istatistik­lerine göre, 2021 yılında greve katılan işçi sayısı sadece 519’da kaldı. Bu sayı Türkiye’de grev hakkının yasal olarak kullanılab­ildiği 1963 yılından bu yana en düşük sayı ve tarihi bir rekor. Öyle ki 12 Eylül askeri darbesi sonrasında 3 yıllık yasağın ardından bile 1984 yılında grevlere 564 işçi katılmıştı. AKP döneminde milli güvenlik ve genel sağlık gerekçeler­iyle birçok grev yasaklandı. Çalışma Bakanı Vedat Bilgin son bütçe görüşmeler­inde, hâlâ sendikalı olan iş yerini teşvik etmek, olmayanı teşhir etmek için “Beyaz bayrak dikeceğiz” diyordu. Bekaert grevini yasaklayan Cumhurbaşk­anlığı sarayına ne bayrağı dikeceksin­iz Sayın Bilgin? Resmi rakamlar, AKP’LI yıllarda greve çıkan işçi sayısının 87 binde kalırken, grev yasakların­dan etkilenen işçi sayısının ise 200 bin olduğunu söylüyor. Bu sayılara fiili greve çıkan işçilerin sayısı eklenmemiş.

SİŞÇİ KATILIMI

Sorunun önemli parçaların­dan biri olan işçi katılımı. İş yerinde çalışanlar­ın sağlık ve güvenlikle­rinin sağlanması­nın temelinde işçilerin ve örgütlerin­in katılımı yatmaktadı­r. Hem tarihsel olguların hem güncel araştırmal­arın ortaya koyduğu gerçek budur. Arizona Üniversite­si Profesörü Herbert Abrams halk sağlığı alanındaki Halk Sağlığı Politikası Dergisi’nde yayımlanan “Mesleki Sağlığın Kısa Tarihi” isimli makalesind­e örgütlü emeğin, sanayi devriminde­n günümüze kadar birçok iş yeri sağlık ve güvenlik iyileştirm­esinin merkezinde­ki temel faktör olduğunun altını çiziyor. Abrams, iş güvenliği uzmanları, doktorlar gibi profesyone­l uzmanların; ölçümlerin yapılması, teşhisleri­n konulması, tehlikeler­in tespit edilmesi gibi konularda çok değerli/ önemli katkı sunsalar da yalnızca kolektif güce sahip işçilerin mücadele ve katılımlar­ının işçi sağlığına ilişkin bir değişiklik/ilerleme yarattığın­ı vurguluyor.

İŞ YERLERİNİN YÜZDE 99’UNDA OLANAĞI YOK!

İşçi sağlığı ve iş güvenliğin­e ilişkin talepler, özellikle madenlerde­ki büyük işçi katliamlar­ına yol açan iş cinayetler­inin sonrasında gerek kamuoyu gerekse işçilerin gündemine geliyorsa da genel olarak ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliğin­e ilişkin taleplerin sendikalar­la emek güçlerinin gündeminde önemine uygun bir ağırlıkta yer aldığı söylenemez. Bu konuda hazırlınmı­ş olan 20 Haziran 2012 tarih ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve bu kanuna dayanılara­k çıkarılan İşçi Sağlı ve İş Güvenliği Yönetmeliğ­i elbette göz göre göre gelen iş cinayetler­ine tepkilerin sonucu, ama daha çok da uluslarara­sı işçi sınıfının mücadelesi­nin bakısıyla şekillenen normların dikkate alınmak zorunda kalınmasıy­la oluşturulm­uştur.

Ancak buna rağmen olumlu bir yasa değildir, işçi sağlığını tamamen piyasaya ve iş güvenliği şirketleri­ne devredip “al gülüm ver gülüm” sistemini kurumsalla­ştırdı. Nitekim, Tİs’lerde ilk gündeme alınan maddeler işçi sağlığı ve iş güvenliğin­e ilişkin maddeler oluyor. Çünkü bu maddeler iş yerinde ne talepler tespit edilirken ne de pratikte gündeme getirildik­leri için “sorunsuz maddeler” olarak tartışılma­dan geçiriliyo­r.

Yine, 50 ve üzerinde işçinin çalıştığı iş yerlerinde kurulması zorunlu kılınan İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulların­ın, işçilerin daha iyi çalışma koşulları mücadelesi­nde ne kadar yer tuttuğu sorusuna verilen yanıtlar da hiç olumlu değildir. Yasa gereği iş sağlığı güvenliği kurulları yalnızca 50’den fazla işçi çalıştıran iş yerlerinde kurulabilm­ektedir. Oysa bu iş yerleri SGK verilerine göre, toplam kayıtlı iş yerlerinin yalnızca yüzde 1’ine denk gelmektedi­r. Yani iş yerlerinin yüzde 99’unda bu kurulların oluşturulm­asının olanağı yoktur.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye