‘SENDİKALARI İŞÇİLER DEĞİŞTİRECEK’
İŞÇILERIN neden örgütlenmediği, neden yan yana gelmediğine ilişkin sorumuzu bir başka işçi yanıtlıyor: “İşçinin karşısında engel çok. İşçiyi bölmeye çalışıyorlar, sendika işverenle iş birliği halinde oluyor. Azınlığın çoğunlukta olduğu ülkede, biz patronları doyuramıyoruz bir türlü. Doymazlar da. Bu ülkede engellerin yasakların kalkması lazım ki işçi rahat etsin. Bekaert işçileri grevde, hemen yasak. Bizim de desteğe gitmemiz lazım ama gitmiyoruz işte. İşçiyi kendine sermaye olarak gören bir sendikalaşma var. İşçiyi kimsenin düşündüğü yok. Önce bu sendikaların değişmesi lazım işçinin ayağa kalkması için. Alttan gelen tabanın değiştirmesi lazım bunu da. He zaman alır mı, alır. Ama böyle gelmiş böyle gitmez artık.
Açım, insan yiyecek halim yok. İsyan çıkar böyle giderse zaten.” larla karşılıyoruz. Tek ben çalışıyorum. Bu durumun değişmesi için örgütlü olmak lazım ama bütün sendikalar sarı sendika, çünkü hiçbiri işçinin hakkını savunmuyor. Biz burada bunları yaşadık gördük. İşçiyi örgütleyecek kimse yok.”
‘EKMEĞİMİN YARISINI BEN, YARISINI DEVLET YİYOR’
3 senelik bir başka işçi de, “Geçinmek zor. Ben de ek iş yapıyorum. Oto
EK İŞ, FAZLA MESAİ…
İşçilerin örgütlülüğüne dair daha umutsuz olan 6 senelik belediye işçisi devam ediyor, “Burada konuşsan işten atacaklar, öbür tarafta konuşsan Silivri soğuk. O yüzden korkuyor işçiler. Sendikalarla devlet birbirine ses çıkarmıyorlar. Sendika da diretmiyor vergilerin kaldırılmasını. Göz boyamak için vergi dilimleri kaldırılsın diyor ama hepsi laf. Çünkü iki taraf da kârlı. 10 bin liranın 2 bin lirasını devlet alıyor, sendika da aidat alıyor. O yüzden de birbirlerine ses çıkarmıyorlar. İki taraf da kârlı yani. Verginin kaldırılması için işçinin örgütlü olması lazım ama o da yok işte. Sindirilmiş bir hale geldiğimiz için böyle devam edecek bu. Niye örgütlenemiyoruz? Mesela Bekaert’te grev var, normalde buradaki işçilerin oraya gitmesi lazım ki onlar da yarın öbür gün bana gelsin. Ama niye gidemiyoruz? büse çıkıyorum. Ev kira. Ev sahibi evi satacak, yeni ev bakmam gerekecek. En kötü kira 6 bin lira. Aldığım maaş belli. 10 bin liranın 6 binini ben kiraya mı vereyim? Vergi çok fazla kesiliyor. Bir ekmek alıyorsam ben evime, yarısını ben yiyorsam yarısını devlet yiyor. Doymuyorum da ben üstelik. Devlet benim aldığım her şeye ortak yani. Düzen böyle zaten. Ücretler yoksulluk sınırına çekilse, dışarıdaki vatandaş ‘Temizlik işçisine 25 bin lira mı verilir” der. Ama o para öyle çok
Bugün burada çalışanların yüzde 80’i ek iş yapmadan geçinemiyor, oraya gideceğime ek işe giderim diyor. Ben de minibüse gidiyorum şoförlük yapmaya. Elime üç beş kuruş fazla gitsin diye. 5 ay öncesine kadar yapmıyordum ek iş. Burada temizlikçilik, motokuryelik, şoförlük pek çok ek iş yapan var. 16 saat fazla mesaiye kalanlar var. ‘Normalde yasak, niye yapıyorsun’ dediğimizde ‘Sen karışma bana para lazım’ diyor. Ne diyeceğim ben adama? Doğru söylüyor. Ama bu yorgunlukla çalıştığında kaza yapsa ne yapacağız? Ailesine kim bakacak, hiç kimse. Personel eksikliğinden dolayı 16 saat çalışan işçinin geçinmesi lazım, işine geliyor çalışmak, belediye de ‘Bütçe yok’ diyor işçi almak için. Ama her şeye gelince bütçe var işçiye gelince yok.”
‘VERGİ KESİNTİSİ OLMASA MEYVE SATMAYA ÇIKMAM’
7 senelik bir işçi giriyor söze, “Ben kiracıyım. 2 bin lira kira veriyorum ama ev sahibi gelip benden 6 bin lira istedi şimdi. Şimdi baskı yapıyor bana. Benle bir hanımız evde. İki kişiye anca yetiyor aldığımız, ama ben de ek işe gidiyorum. Meyve satıyorum çıkıp. Üç market gezip ucuz salça peşine koşuyorum. Vergi kesintisi olmasa meyve satmaya çıkmam, ne işim var. Ayakta zor duruyorum ben” ifadelerini kullandı.
‘İŞÇİ BİRBİRİNE SAHİP ÇIKSIN Kİ EK İŞE GİTMEK ZORUNDA KALMAYALIM’
Bu kez masanın ucunda tüm konuşma boyunca dinleyen işçi söz alıyor ve son noktayı koyuyor: “İşçi birbirine sahip çıkacak. Birlik olacak. Yoksa ne vergi ne de başka bir şey… Değişmez. Bunu yap ki ek işe gitmene gerek kalmasın. Ek işe gideceğin zamanı çoluğun çocuğunla, ailenle geçir. Ben korkmam, bir gidecek canım var. Niye korkacağım ki. Buradaki sosyal devlet anlayışında sorun var. İhtiyaç sahibini göreceksin, zengini niye görüyorsun ki? Zenginin zaten derdi yok, derdi olan belli.”