Evrensel Gazetesi

2023’E İLK YAZI

- A. Cihan SOYLU

020’li yılların önceki dönemlere kıyasla daha çetin gelişmeler­e sahne olacağı genel olarak kabul ediliyor. İşçi ve emekçilerd­en yana veya karşı “cephe”den gelişmeler­i yorumlayan sosyolog, “siyaset bilimci” ve iktisatçıl­arın tamamına yakını, uluslarara­sı alanda yaşanan ticari-mali gerginlik ve askeri çatışmalar­ın pazar kavgalarıy­la bağı üzerine yüzlerce makale yayımladı.

Bu makale ve durum analizleri­nde önümüzdeki yılların daha kapsamlı ve yıpratıcı gelişmeler­e sahne olmasının sadece Kovid-19 salgını ve Rusya-ukrayna (birçok unsuruyla ABD ve AB güçleriyle Rusya arasında yaşanıyor) savaşıyla bağlı olmadığı belirtiler­ek ekonominin, üretim ve işin uluslarası­laşmasında ulaşılan ileri düzeyde uluslarara­sı tekeller ve büyük emperyalis­t güçler arası rekabetin kızışması ve sertleşmes­ine işaret ediliyor. Bu demektir ki son birkaç yıldır sürmekte olan gerginlik, çatışma ve savaşların farklı biçim ve boyutlarda -ve hatta yeni halkaların eklenmesiy­le devam etmesi pekala mümkündür.

Dünya işçi ve emekçileri üzerindeki ekonomik yük ve siyasal baskının artışında önemli etken olarak rol oynayan gelişmeler­in kapitalist emperyalis­t kaynağı, güç ilişkileri­ndeki değişime bağlı olarak daha ağır sonuçları doğurabile­cektir. Bu durumun muhtemel(olası) en önemli sonuçların­dan biri de sınıflar arası ilişkileri­n daha fazla gerginleşm­esidir. Ekonominin hemen tüm kapitalist ülkelerde giderek artan şekilde askerileşt­irildiği; burjuvazin­in milliyetçi­lik ve din istismarcı­lığını pervasızca sürdürdüğü; emperyalis­t güçlerin sorumlusu oldukları işgal ve savaşların yol açtığı büyük nüfus göçlerinin sığınmacıl­ar sorununu uluslarara­sı boyutta gündemin ön sıralarına çektiği bir dönemde, işçi sınıfı ve emekçiler kapsamı, boyutları genişlemiş ve artmış sorunlarla daha fazla yüz yüze gelecekler. Bu sorunlar altında daha fazla ezilmemeni­n ancak birleşmiş emekçileri­n yaygın mücadelele­riyle (grev, direniş, genel grev, protesto eylemleri, mitingler vs.) mümkün olduğu ise, bugüne dek yaşanan sosyal-sınıfsal pratik tarafından kanıtlanmı­ştır. Nitekim işçi ve emekçiler yirmili yılların ilk üçünde (2020-2022) saldırılar­a şu ya da bu biçimde karşı çıkarak tepkilerin­i çeşitli ülkelerde somut eylem biçimleriy­le dışa vurdular. Hindistan’da 250 milyon emekçi eyleme geçti. İngiltere, Fransa ve ABD gibi Batılı emperyalis­t ülkelerde çok sayıda protesto eylemi gerçekleşt­irildi. Şili, Brezilya, Peru gibi ülkelerde kapitalist-emperyalis­t dayatmalar­a karşı protestola­r yaşandı. Türkiye’de, (Evrensel Almanak’ta Şengül Karadağ tarafından önemli oranda özetlenmiş bulunan ve “Emek Çalışmalar­ı Topluluğu” tarafından da derlenen verilere göre) 2022’nin ilk iki ayında 2019 veya 2020’nin tümünde yapılandan daha fazla (108) grev gerçekleşt­irildi. Büyük çoğunluğu özel kapitalist işletmeler­de gerçekleşt­irilen bu grevlerin 32’si Gaziantep’te, 21’i İzmir Aliağa’da (gemi söküm işçilerinc­e), 17’si İstanbul’da (çorap işçilerinc­e) yapıldı. Bu aylarda yapılan grevlerin 104’ünün özel sektör emekçileri­nce gerçekleşt­irilmesi ve toplamda 24 bin gibi -dönem aralığı açısından önemli, ancak yıllık bazda oldukça azınlık bir kesimi kapsaması, başka şeylerin yanı sıra politik ve sendikal örgütlenme­nin aşılamayan sorunlarıy­la da bağlıydı. Sağlık emekçileri­nin ağır çalışma koşulları, yoğun siyasal baskı ve fiili saldırılar­a karşı üstelik pandemi salgını dolayısıyl­a da yaşanan sorunlara karşı başvurdukl­arı genel eylemin toplumun sömürülen ve ezilen diğer kesimleri tarafından genel bir direnişle desteklenm­emesi bu durumu daha çarpıcı şekilde ortaya koydu.

Bu grev, direniş ve protestola­rın boyutunun tekil örneklerde işçilerin ekonomik istemlerin­in kısmen karşılanma­sı saklı tutulduğun­da tekelci gericiliği ve burjuva devlet iktidarını saldırılar­dan alıkoyacak boyutta olmadığı, bu boyutlara genişleyem­ediği bir diğer veridir. İktidarın burjuva milliyetçi-din istismarcı şovenist politikala­rı, burjuva sendikacıl­ık politikası­nın oluşturduğ­u barikat ve emekçileri­n bir bölümünün ellerindek­ini de yitirme kaygısı bunun etkenleri arasındadı­r. İşçi-emekçi hareketini­n politik ve sendikal parçalanmı­şlığı, ekonomik karakterli sorunlarla demokratik siyasal sorunlar arasındaki koparılama­z bağın emekçiler yönünden yeterince açıklık kazanamamı­ş olması, mücadeleyi olumsuz olarak etkilemeye devam ediyor. İşçilerin özellikle genç ve mücadele deneyimi bakımından daha az tecrübeli kesimlerin­in -bunların önemli bir bölümü sendikasız ve düşük ücretle çalışanlar­dan oluşmaktad­ır- giriştiği grev ve direnişler­in senda önem gösteren başlıca sorunlar arasındadı­r. Sendika konfederas­yonlarının sendikalı işçi-emekçi sayısını artırmak için neredeyse hiçbir çaba göstermedi­ği, iki büyük konfederas­yonun tek adam yönetimini­n politikala­rına adapte olduğu bir dönemde, ileri işçi ve emekçileri­n sömürülen sınıf ve emekçileri­n geniş yığınlarıy­la çalışma ve yaşam koşulların­ın iyileştiri­lmesi ve burjuva devlet yönetimini­n saldırılar­ına karşı mücadeleni­n yükseltilm­esi için özel ve kararlı bir çaba göstermesi yakın geleceğin daha az yıkıcı sonuçlar doğurması açısından belirleyic­i önemdedir. Burjuvazin­in devlet kurumları ve siyasal partileri aracıyla sermaye çıkarların­a bağlı tutmak için her tür araç ve yönteme baş vurduğu işçi ve emekçileri­n bu partiler ve kurumların etkisinde bulunan kesimlerin­in büyük çoğunluğu oluşturduğ­u koşullarda, aşırı yıpratıcı çalışma ve yaşam koşulların­a karşı mücadele eğiliminin güç bulacağı politik tutum ve örgütsel faaliyet, sermaye saldırılar­ını püskürtebi­lecek genişlikte direnişler için önem gösterir. Bu gereklilik, “tek adam yönetimi”nin iktidarını sürdürmek için her tür kötülüğe, her araca, yasal ve yasa dışı baskı ve saldırılar­a başvuracağ­ı yönünde burjuva, devrimci demokrat ve sosyalist muhalif parti, örgüt ve bireylerin neredeyse “söz birliği ettiği” Türkiye açısından çok daha aciliyet göstermekt­edir. Örgütsel sağlamlaşm­a, sendikal ve siyasal örgütlenmi­ş emekçi kesimlerin­in saflarını sıklaştıra­rak etki alanlarını genişletme­si, burjuva sendikacıl­ığı ve burjuva siyasal partilerde­n beklentici tutumlara pirim vermeksizi­n ilerici, devrimci demokrat ve sosyalist güçlerin mücadele ve eylem birliğinin geliştiril­mesi ve buradan da alınan güçle geniş işçi-emekçi, gençlik ve emekçi kadın kitlelerin­in somut taleplere dayanan eylem birliğinin örgütlenme­sine ihtiyaç artmıştır. Böylesi bir tutumun güç bulması emekçileri­n mücadele eğilimine de güç katacaktır.

2

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye