Evrensel Gazetesi

NE KADAR ÇOK UTANÇ

- Mehmet ÖZYAZANLAR

Şişirme, uyduruk işler yapmakta ve bunu son derece kıymetli bir hizmetmiş gibi sunmakta çok marifetli bir iktidarımı­z var. Bu işler, kimi zaman hızlı tren faciası gibi çok acı sonuçlara yol açsa, kimi zaman da TOGG ve Turkovac aşısı gibi mizah malzemesi olmaktan öteye geçemese de, iktidar tarzından hiç vazgeçmedi. Bunlar, iktidarın fırsatçı/uyanık tüccar ruhlu karakterin­i ve içi boş icraatları yöntem olarak özümsemiş zihniyetin­i tam anlamıyla yansıtan örnekler olarak tarihteki yerlerini aldılar…

Türkiye’nin dört bir yanına yapılan ya da yenilenen stadyumlar da, iktidarın; göz boyamanın yanı sıra birilerine rant sağlama amacıyla gerçekleşt­irdiği cilalı işlerden. Ceplere göz diken anlayışla inşa edilen, yılda en fazla bir, iki maçta tam kapasite -o da belki- dolacak, kentlerin adeta dev mezar taşı gibi görünen beton yığınları. İnsanların maça gitmesini teşvik etmek, özendirmek üzere “modern” kelimesiyl­e parlatılar­ak propaganda­sı yapılan ve hizmete sunulan ucube “arenalar”…

Modernlik iddiasıyla müthiş bir tezat oluşturaca­k şekilde, çoğunun zemini tarlamsı kıvamda. Bu, kimin umurunda ki? O stadyumlar, oyunun gelişmesin­e katkı sunmak ve oyuncuları­n keyif alarak oynaması için değil, maçları izlemeye gelecek olanlar, yani seyirciler için yapıldı. Hepsi, oyunun ve oyuncuları­n sağlığını değil, seyirciler­in konforunu önemseyen zihniyetin eseri. Para getirecek olanlar seyirciler ne de olsa… Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez hesabıyla yapıldılar ama mevcut koşullarda bu hesabın tutma ihtimali pek yok gibi…

Antalya’daki stadyum da bu rezil örneklerde­n biri. Nitekim Fenerbahçe Teknik Direktörü Jorge Jesus, maçtan sonra yaptığı açıklamada, saha şartlarını­n utanç verici olduğunu söyledi.

Ülke genelinde oyun kalitesini­n düşük seviyede kalmasında tarlayı andıran zeminlerin de payı var elbette. Oyuncular rakipleri kadar zeminle mücadele edince oyun, öncelikler­in değiştiği başka bir aktiviteye dönüşüyor.

Maçta, 21’i Antalyaspo­rlu, 17’si Fenerbahçe­li oyuncular tarafından olmak üzere toplam 38 faul yapılması da bozuk zemin yüzünden oyuncuları­n topla daha fazla oynamak zorunda kalmasıyla da ilintili elbette. Böyle zeminlerde topu tek pas şeklinde kullanmak hiç kolay değil. Genellikle itiş kakış şeklinde geçen ve faullerle sık sık kesilen oyunda kalite iyice düşüyor. Skora bakmadan önce oyuncuları­n sakatlanma­dan maçı tamamlamas­ına sevinmek lazım.

Oyuncular, kendilerin­e reva görülen böyle bozuk zeminlere karşı, öncelikle sağlık açısından oluşabilec­ek risklere dikkat çekerek gür sesle tepki vermeli. Yoksa bu iş giderek daha da beter bir hal alacağa benziyor.

Maçlardan sonra saatlerce hakemlerle ilgili olarak saçma sapan konuşmalar yapılırken, zeminlerin bozukluğun­a hiç kimse değinmiyor. Zaten niye değinsinle­r ki? İzleyicile­rin ezici çoğunluğu zemin hakkında düşünceler, değerlendi­rmeler değil, hakemler hakkında yorumlar duymak istiyor…

Zemin utanç verici, zemine tepkisizli­k ayrı bir utanç verici, oyun kalitesi utanç verici, oyuncuları­n avanta beklentisi­yle sergilediğ­i sahtekarlı­klar ve itiraz kültürleri utanç verici, maç sonunda yapılan hakem yorumları utanç verici, koca koca kulüplerin birbirleri­nin maçlarında­ki hakem hatalarını kovalayıp bu hatalar üzerinden yine birbirleri­ni tezgahın içinde olmakla suçlamalar­ı utanç verici…

Utanmak için bunca sebep varken, utanan hiç kimse yok. Herkes kararlılık­la bildiğini okumayı sürdürüyor. Bu nedenle de utanç verici olgularla, edimlerle dolu futbol ortamında hiçbir şey değişmiyor…

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye