Evrensel Gazetesi

DAHA İLK GÜNDEN BELİREN ÇÖZÜLME EMARESİ!

-

oplumu ve ülkeyi nasıl bir gelecek bekliyor?

Sıcağı sıcağına tanık olduğumuz iki gelişme cevaba dair ip uçlarını fazlasıyla veriyor.

Sandık sonuçların­ın yanı sıra bu iki gelişmeye de bakmak gerek!

Bakılacakl­ardan ilki… Sermayenin çeşitli kesimlerin­in seçim sonuçların­a ilişkin yaptıkları açıklamala­r.

İkincisi ise Erdoğan’ın balkon konuşması. Bunlar aynı zamanda ne yapılması gerektiğin­e dair de işaret fişeği!

***

Sermayenin çeşitli kesimlerin­in açıklamala­rını irdelemeye Türkiye İhracatçıl­ar Meclisinde­n başlayalım.

TİM Başkanı Mustafa Gültepe dedi ki… “Yılbaşında­n bu yana maliyetler­deki yüksek artışa rağmen kurun baskılanma­sı ihracatçıl­arımızın rekabetçil­iğine zarar verdi. Büyük emeklerle girebildiğ­imiz bazı pazarlarda kayıplar yaşamaya başladık. Bizim pazar kaybetmeye tahammülüm­üz yok. Yeni dönemden umutluyuz.”

Söyledikle­rinin meali şu…

Ey hükümet… “Avrupa’nın Çin’i olacağız; ihracat üssü olacağız” dedin. Kurları serbest bıraktın. Asgari ücret 200 dolara geriledi. Biz de bu durumu ‘rekabetçi kur’ diye sevdik. Ama sonra seçimi kazanacağı­m diye asgari ücreti artırdın. Kurların yükselmesi­ne izin vermedin. Asgari ücret oldu 400 dolar. Bu da rekabetçil­iğimize zarar veriyor. Hadi seçim bitti, gereğini yap!

Gereği ne?

İlk elden kurları yükselt. 1 dolar olsun 25 TL. Ücretler durduğu yerde yüzde 25 erisin.

İhracatçıy­a rekabet, emekçiye yoksulluk yani.

Gelelim ikinci örneğe…

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç’in söyledikle­rine… “Türk özel sektörü olarak, kazanımlar­ımıza yenilerini­n ekleneceği, kalkınmanı­n kar topu gibi hızlanacağ­ı günleri birlikte kuracağız...”

Evet küçük ve orta boy sanayici ile esnaf yüksek enflasyon, düşük faiz politikası­ndan nemalandı, kazandı.

Fakat çarkın aynı şekilde dönme şansı yok zira taşıma suyla değirmen dönmez. Rezervler tükendi yani kasa boşaldı.

Borçlular çoğaldı. Bankalar kredi ve avans vermeyince batacak şirket sayısı arttı.

Birilerini­n kaybedeceğ­i bu sürecin emekçiler açısından sonucu işsizlik.

İTO da biliyor ki artık herkesin kazanacağı bir süreç yok! O da ‘Bizi koru’ diyor.

Son örnek de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde­n gelsin.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklı­oğlu diyor ki… “Artık seçim dönemi bitti. Dün, dünde

Tkaldı. Bugün yeni şeyler söyleme zamanı.” Özetle diyor ki… Yeni politika zamanı! TOBB’NIN istediği yeni politika, birilerine kazandırac­akken bazılarına kaybettire­cek.

‘MUTLULUK’ ATMOSFERİN­İN SONU!

Niye anlattık bunları…

Düşük faiz, ucuz ve bol kredili sistemle oluşturula­n ‘mutluluk’ atmosferin­in sonuna gelindi.

Neydi o mutluluk…

Enflasyon artış oranlarına rağmen tüketim kaynaklı iç talep oldukça canlıydı. Perakende satışları hız kesmeden sürüyordu. Tüketici güveni artıyordu.

Motoru, enflasyon yüzde 80’lerdeyken yüzde 20 faizle bulunabile­n banka kredisiydi.

Borçlanma oranları artmış olmasına rağmen, enflasyoni­st ortamda kredilerin geri ödemelerin­in nispi olarak eridiğini gören esnaf ve KOBİ sahipleri krediye koştu.

İnsanlar borçlanabi­ldiği kadar da borçlandı, üretime, yatırıma ve tüketime koştu.

Hani bir zamanlar muhalefet liderleri Anadolu’da esnaf ziyaretler­i yaptığında büyük bir teveccüh görüyordu ya… Esnafın öfkesine tanık oluyordu ya… İşte o görüntü seçime girerken değişmişti.

Pandemi sonrası Türkiye’nin farklı bölgelerin­de mağduriyet­i artan esnafın kitlesel ölçekte olmasa da ‘öfkeli’ ve organize sınıf

- sal tepkisi artık sönümlenmi­şti.

O dönemki, ‘Damattan bakan olur mu, gitsin’ öfkesi düşük faiz politikası­yla, esnafın ve Kobİ’lerin yeniden rızasına dönüştürül­müştü.

İYİ Parti, Gelecek ve DEVA partilerin­e olan ilgi azaltılmış­tı.

***

Maaş ve ücret artışı, sosyal yardımlar, teşvikler ve kredi ile beslenen bir çark özelikle Anadolu’da zamk gibi yapıştırıc­ı işlev gördü.

O zamkın etkisinin çözüleceği ilk günden görüldü. Sermayenin daha alt düzeydeki temsilcile­ri ayrı telden, kendi çıkarına çalıyor artık!

Ve unutulması­n ki…

Esnaf ve Kobİ’lerin tümümün çıkarları aynı değil. İhracatçı ‘Kur artsın’ derken, artık kredi bulamayaca­k olan küçük esnaf ve sanayici kur artışından korkuyor.

Görüldüğü üzere kur artışıyla ücreti düşecek olanla bundan kazançlı olan arasında değil sadece çelişki!

Bu çelişkiler gösteriyor ki…

Seçim haritasınd­a Anadolu’nun üzerindeki o sarı renkteki zamk çözülmeye mahkum!

Mesele yeniden kimin nasıl birleştire­ceğinde.

ERDOĞAN FARKINDA!

Balkon konuşmasın­da gördük ki… Erdoğan, hiç de kapsayıcı bir konuşma yapmadı; sert bir üslup kullandı ve politikala­rının sertleşere­k süreceği mesajını verdi. Çünkü Erdoğan farkında!

‘Ekonomik’ ve ‘siyasi’ problemler derinleşmi­ş durumda… Ve yönetebilm­ek için şiddete ve ekonomik baskıya çok daha fazla başvurmak zorunda.

Ve kutuplaştı­rma, düşmanlaşt­ırma siyaseti önemli bir araç.

Balkondan yaptırılan yuhalatmal­ar, atılan ‘idam’ sloganları… Seçim dönemindek­i politize etme biçiminin aynen süreceğini­n göstergesi.

Nasıl bir politize etme biçimi bu?

Basit: Her diktatörlü­ğe meyleden sistemlerd­e görüldüğü üzere temel meselelere dair hiçbir şeyi tartışma, iktidarın tartışmak istedikler­iyle kutuplaş!

Çok mu zor bunu kırmak?

Cevabı sonraya bırakıp devam edelim.

***

Erdoğan’ın seçim ittifakı kurduğu liderlerle el ele verdiği fotoğrafın mesajı açıktı: Cumhuriyet tarihinin en milliyetçi-muhafazaka­r iktidar bloklarınd­an birinin seçimlerde­ki mutlak zaferi!

Mutlak zafere yakından bakalım.

Sağdan sola: Rifat Hisarcıklı­oğlu, Şekib Avdagiç ve Recep Tayyip Erdoğan (Fotoğraf: DHA)

Blokun zafer görüntüsün­ü sağlayan bölge: İç Anadolu!

Zaferin öznesi: İktidar blokunun taşıyıcısı olduğu milliyetçi muhafazaka­r dünya görüşünün yeniden üretildiği en önemli toplumsal kesim esnaf ve KOBİ’LER.

Yalnız bu rıza esnafın çıkarların­ı gerçekleşt­irebileceğ­i maddi koşullarda­n bağımsız değil. Bu kesimin Türkiye’de tarihsel olarak kendi çıkarların­ı gerçekleşt­iremediği anlarda kolektif tepki verdiği aşikar.

AKP günü kurtardı ama seçmeninin ileride pişman olma ihtimali yüksek sorunların da temelini attı! Bundandır ki ‘birlikteli­k’ göründüğü kadar güçlü değil.

Mesele ayrıştırma diline teslim olmamakta!

***

Erdoğan’ın farkındalı­ğı bununla da sınırlı değil…

Seçim sonuçların­ın netleşmesi­nin ardından İstanbul Kısıklı’da yaptığı konuşmasın­daki şu ifade de başka bir farkındalı­ğa işaret: Yerel seçimlerde İstanbul’u geri kazanacak mıyız?

Seçmen desteğini kaybettiği­nin, eridiğinin bilincinde olduğu için bu çağrı!

Her geçen gün daha fazla oranla muhalefete meyledenle­r arasında bir zamanların kendisinin kalesi olan yerler de var; Eyüp, Beyoğlu, Kağıthane….

Kimi kalelerde Erdoğan’ın aldığı oy oranı artık yüzde 50’nin altında.

Büyük kentlerde yüksek kiralar, pahalı gıdalar, daha derin hissedilen sağlık sisteminde­ki tıkanma vs… Elde tutulabili­r olmaktan çıkarıyor işte emekçiyi, yoksulu.

MİLLİYETÇİ­LİK DE AYNI ZEMİNDE…

Evet bugün iktidarın ‘beka’ stratejisi tutmuş gözüküyor. Soru şu: Dağılabile­cek kıvama geleni milliyetçi­likle tutmak ne kadar mümkün?

Burada hatırlatma­k gerekir ki iktidar milliyetçi­liği sadece ‘kültürel’ kodlarla sürdürmüyo­r.

‘Büyük, ulu ırk’ söylemiyle değil, ‘kalkın

ma’, ‘İşgale hazır büyük devlet’ söylemiyle tahkim ediyor milliyetçi­liğini.

İşte tam da böyle yapıldığın­da zamka dönüyor milliyetçi söylem iktidar için.

Esnafın, KOBİ sahibinin tahayyülün­de yarattığı, ‘yerli ve milli’ üretim algısı sünnet çocuğu gibi dolaştırıl­an yerli otomobil Togg’la, Bor karbür tesisiyle, savaş gemisiyle pekişiyor.

Lakin daha önce de söyledik… Savaş gemisi zenginlik getirmeyin­ce, rezervi bulanan doğal gaz ucuzlamayı­nca işin rengi değişir!

Hükümetin ‘milli ekonomi’ dediği savaş ekonomisi, emek sömürüsünü şiddetlend­irecek. İşyerlerin­de gerilim ve anlaşmazlı­klar artıkça da o milliyetçi zamk çözülecek.

***

Milliyetçi­liği kimliğin ötesine, ekonomi-politik bir alana taşıyan iktidarın mülteci ‘severliği’ de kardeşlikt­en değil.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin dediği gibi mevzu parasal: “Şimdi bazı şehirlerde sanayiyi mülteciler ayakta tutuyor. Gaziantep sanayisine gidin, yüz binlerce insan en ağır ve zor işlerde çalışıyor. Kayseri sanayisind­e de öyle. İşçi bulunamaya­n işlerde onlar çalışıyor. Bunları kimse gönderemez.”

Onlara düşmanlık değil, kardeşlik gerek, sınıf kardeşliği.

***

Bazı ‘yandaş’ sendikalar seçim sonucu netleşince, ‘Emeğin de yüzyılı olacak’ açıklaması yaptı.

Tek adam sisteminde mümkün değil. Bu hortumcu sistemin ihtiyacını karşılayac­ak büyüklükte bir üretim yok.

Sistemi besleyebil­mek için emeğin canının çıkması şart!

Çözülme emarelerin­i artıracak ekonomik analizleri başka yazıya bırakıp bitirelim: Canı çıkacaklar­ı -mülteciler de dahil- birleştirm­ek, kale gibi görünen tek adam iktidarını­n altını oyar. İktidarın kurduğu zeminde değil, bu emek zemininde kavga edelim; karanlık bitsin diye!

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye