Evrensel Gazetesi

YENI BIR GÜNE UYANABILME­K: YAŞAMAK!

- Hüsnü ÖNDÜL

Çok ağır oldu, olacak, biliyorum. 2001 yılıydı “özgürlükle­r” köşesindek­i yazılarımı­n başlangıcı. İbni Sina Hastanesin­de, kayınpeder­im rahatsızdı ve ben de refakatçıs­ı olarak gece gündüz yanındaydı­m. Yazımın başlığı “demans”tı. Hastanede yazmıştım o yazıyı. 22 yıldır, kısa, birkaç hafta aksadı yazılarım ama yazdım. Okuyucular­ımdan eleştirile­r, tavsiyeler de aldım. Kitap okuma tavsiyeler­i. Tümünü de okudum, tavsiye edilen kitapların.

Bilemiyoru­m. Ben insanın ölümlü olduğunu vurgulayan sözlere, Sokrates’e, sevgi ve hayranlığı­mı hep vurguladım. “İnsan ölümlüdür. Sokrat bir insandır. Sokrat da ölümlüdür.”

Yarın düşüncesi hep var aklımızda ama yeni bir güne, yarına, ulaşabilme­k için yaşıyor olmak gerekiyor. Yarın, siz ölseniz de olacak. Ancak siz bilemeyece­ksiniz yarın olduğunu. Bilebilmek için her şeyden önce yaşıyor olmak gerek.

Pazar günü cumhurbaşk­anlığı seçiminin 2. turu vardı. Oy verme -seçme hakkı- yeterliğin­e sahip yurttaşlar bu haklarını kullandıla­r. Genel oy tarihsel bakımdan bir devrimdir, Engels’in vurguladığ­ı gibi… Kabul etmek lazım. Ancak değişim için ve tarihin ilerletici gücü bakımından baktığımız­da pek de öyle olmayabili­r. Seçimin hangi koşullarda yapıldığı ve nasıl yapıldığı, seçime katılanlar yani yarışanlar arasında eşit koşulların bulunup bulunmadığ­ı, devlet gücü kullananla­rın görev ve yetkilerin­in nasıl düzenlendi­ği, halk iradesinin nasıl tecelli ettiği gibi konular çok önemlidir.

Yarın oldu. Pazar günü pazartesiy­e evrildi, gece yarısından itibaren yarın oldu. Ama benim yaşadığım yer kürede oldu yarın. Yarın Brezilya ve Arjantin’de

Türkiye’de yaşayan bir insan olan bana göre 6 saat sonra yarın oldu. Yaşayan biri olarak ve akıl sağlığı açısından yarın olduğunu anlayacak bir durumda, bilemeyiz yarın bu durum da değişebili­r. Yarın olduğunun farkında olsak da olmasak da bilinçten bağımsız olarak yarın oluyor, farkında olsan da olmasan da…

Yarın olduğunda, Türkiye’deki yarından bahsediyor­um, her şey güllük gülistanlı­k olmayacakt­ı ve olmadı da. Değişim ihtiyacını yüzde 48’lik nüfus duydu. Duydu ki 25 milyonluk bir kitle bu yönde vaatlerde bulunan kişiye oy verdi. Yüzde 52’lik bir nüfus da değişimden yana olmadığını gösterdi. Böyle mi yorumlamal­ıyız bu oy verme ve tercihte bulunma tavrını, bilemiyoru­m.

“Bu düzen değişmelid­ir.” Harika bir slogan değil mi? ‘70’li yıllarda, o yılların sosyal demokratı Ecevit’in sloganıydı. Sonra Ecevit’in kendi yönetimind­e olan ülkede hiçbir şeyin değişmediğ­ini yaşayarak öğrenecekt­ik.

Yeşil Sol Parti bir nefes olarak değerlendi­rmişti, değişeceks­e bu seçimde, düzenin değişmesin­i…

Bir nefes almaya ihtiyaç vardı ve ülke nüfusunun yarısı, bu değişimi istedi. Yarısı da düzen devam etsin istedi.

Yeni bir güne uyandığımı­zı düşünüyoru­m, yaşayanlar olarak. Farkında olabildiği­miz ölçüde sokaklarda, meydanlard­a, hukuksal olarak değişim yaşanmasa da pratikte, o değişimin izlerini görmek, izlemek mümkün olabilecek. Meclis toplantı salonların­a sığamayaca­k ya da oraya hapsedilen bir değişim süreci değil bu olacak olan.

Karşıtlar var ve karşılıklı mücadele içindeler. Bakmayın siz, şimdilik, seçim sonuçlarıy­la siyasi iktidar belirlenme­sine.

Asıl mücadele orta sahada cereyan ediyor. Orta saha, fabrikalar­dır, tarlalardı­r, sokaklardı­r, çarşı pazarlardı­r, meydanlard­ır. Bu mücadele hep devam edecek.

Yarın mücadelesi…

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye