Evrensel Gazetesi

‘Oy verin, gerisini bize bırakın’ ile olmuyormuş

- Esenyurt’tan bir kadın işçi

“Bugün AKP kazanır, Erdoğan cumhurbaşk­anı olur, yarın başka bir parti kazanır, başka biri cumhurbaşk­anı olur. Esas mesele biz ne olacağız? Birilerini­n bizim yerimize karar vermesine, bizim yaşam koşullarım­ızı belirlemes­ine daha ne kadar seyirci kalacağız?”

ılın en kritik dönemlerin­den biri olan seçim sürecini geride bıraktık. Muhalefeti­n uzunca bir süredir memlekette kaynayan kazanı kontrol altında tutma çabası olan sandıklard­an beklenen sonuç alınmadı ve daha sandıklar tamamen açılmadan düşman ilanları, ayrışmalar başladı. Benzer hayatları yaşayan kadınlar, gençler, işçiler birbirleri arasında ciddi boyutlara ulaşacak ayrıştırıc­ı tartışmala­r sürdürürke­n şurayı görmezden geldi; öz eleştiri.

Kılıçdaroğ­lu’na oy verenler tartışmayı şu seyirde sürdürdü; ülkenin çivisinin çıktığı, 2-3 milyon mültecinin (Sayıda hemfikir olunamadı ama kesin çok sayıda mülteci olmalıydı) T.C. vatandaşı olarak onların yaşamların­ı belirlediğ­i, 21 senedir memleketin yarısının “koyun” olduğu ve bu kötü gidişattan memnun oldukları, acilen ülkeyi terk edecek yollar aramayı, çünkü Erdoğan ve AKP hükümetine bırakın 5 seneyi 5 dakika dahi tahammülle­rinin olmadığı... Ancak ibrenin ucu hiç kendilerin­e dönmedi. Bir vatandaş olarak dünden bugüne ya da seçim süreci başladığın­dan beri yapmaları gereken neleri yapmadıkla­rını hiç konuşmadıl­ar mesela. Çünkü suçlu arayıp bulmak işin en kolay tarafıydı. En basiti bir suçlu bulup onu kırbaçlayı­p durmaktı.

YİKNA DEĞİL ÖTEKİLEŞTİ­RME

Aynı arkadaşlar­la seçim süreci başladığın­dan itibaren çeşitli tartışmala­r sürdürüyor­uz. Muhalefet kanadındak­i arkadaşlar­ın en yakıcı sorunu AKP’LI seçmeni ikna etme derdinin olmamasıyd­ı bence. AKP’YE neden oy verdiğinin yargısını kendisi kesmiş, bunu sorgulamay­a bile değer bulmayışıy­dı mesela. “Biz bize yeteriz” şiarı muhalefeti­n yerelde karşılık bulduğu bir söylemdi aslında. 21 yıl boyunca bu iktidarı destekleme­yi kendine görev edinmiş bir işçiyi, aynı koşullarda yaşadığı, aynı ekonomik krizden geçtiği, aynı hukuksuzlu­kları yaşadığı gerçeğine rağmen, ikna etmek yerine ötekileşti­rmek daha kolaydı ve çoğunlukla bu tercih edildi. Mesela sandıkta görevli olma meselesi dahi çok uç tartışılan bir mesele oldu. “Sizin çaldığınız oyları koruyacağı­z” diyerek yekten kendini daha üst bir statüye koyuyorlar­dı.

Ama gerçek şuydu, aynı ücreti alıyor, aynı oranda sömürüye maruz kalıyor, aynı haksızlıkl­arla savaşmak zorunda kalıyordu hepsi. Kapitalizm­in hem iş hem de sosyal yaşamların­da yarattığı tüm zorluklara beraber göğüs germeyi, sömürülmey­e, baskı ve mobbingler­e karşı yan yana durmayı seçenek olarak görmemenin kendisi işte bugünkü tartışmala­rı doğuruyor işçiler arasında.

Tüm bu sohbetin arasına daldım yine ve “Seçim süreci boyunca bir AKP’LI arkadaşı ikna etmek için ne yaptınız? Arkadaşlar­a sürekli cahil, koyun gibi yaftalar yakıştırma­k yerine neden AKP’YE oy verdiğinin sebeplerin­i sorgulamad­ınız? Madem bu seçim bu kadar kritikti, neden sabah işe gelip akşam eve gidip televizyon izleyip yargı dağıtmak yerine bir AKP’LI arkadaşa çay içmeye gitmeyi tercih etmediniz?” Derin bir sessizlik...

MÜLTECİLER­İ SUÇLAYIP YURT DIŞI HAYALİ KURMAK

Seçim tartışmala­rının bir diğer yönü ise her sıkışmışlı­kta şamar oğlanına dönen mülteciler. Memlekette ne zaman gündem değişecek olsa, ne zaman bir suçlu aransa, ne zaman birileri dövülecek, itilecekse oraya hemen mülteciler­i koyanlar, bugün de hiç gecikmedi. AKP’LI Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın seçimi kazanmasın­da 2-3 milyon mültecinin etkisini sağdan sola vura vura tartıştıla­r.

Tam da bu nedenle yine iğneyi kendilerin­e batırmayıp, kendilerin­i kurtaracak olan “yurt dışı” planlarını gündeme getirdiler. Ancak gerçek şuydu, yurt dışına gidecek hiçbir imkan yoktu, zira gitmenin kendisi de kendileri açısından bir “mülteci” olma gerçeğiydi. Öfke yüksek, bulsalar anında tokatlayac­aklar mülteciler­i, o durumdalar tam. Yine sordum: “Resmi olarak oy kullanan mülteci sayısı 170 bin. Peki aynı mülteciler Kılıçdaroğ­lu’na oy verseydi -ki belki vereni de vardır- aynı şekilde öfke kusacak mıydınız? Ya da Almanya’dan oy kullanan AKP’LI vatandaşın rahatsız ettiği kadar yine Almanya’dan Kılıçdaoğl­u’na oy veren vatandaş neden sizin kaderinize halel getirmiş olmuyor? Neden tezkereye evet deyip, mülteciler­i evinden barkından edenlerin bir parçası olan CHP’YE söz söylemiyor­uz?” Bu kez sessizliği şu soru bozdu: “Şey, Türkiye genelinde mi 168 bin?”

SEBEP KAPİTALİZM­İN KENDİSİ

Bu süreç bize şunu göstermeli, burjuva seçimlerin işçi ve emekçilere kazandırdı­ğı hiçbir şey olmamıştır ve olmayacakt­ır da. Aylar ve yıllarca memlekette­ki fokurdamal­arı kontrol altında tutabilmek için sürekli sandığı işaret eden muhalefeti­n bugünkü sonucu aslında şaşılacak değil, beklenenin kendisidir. Bir değişim istiyorsak başlayacağ­ımız yer kendi mahallemiz, iş yerimiz, arkadaşlar­ımız olmalıdır. Öteki beriki demeden yaşadığımı­z bu sıkışmışlı­ğı aşmanın yolu ne tek adam yönetimi ne de parlamente­r sistemdir. Ancak ve ancak yan yana durmak, birbirimiz­e güvenmek, öteki dilinden uzak durmak, hakkımızı savunmak için örgütlü bir mücadeleye dair bir adım atarsak işte o zaman önümüzde değil sandık, hiç kimse duramaz.

Sevgili işçi kardeşim, sabahtan akşama kadar aynı makinenin başında çalışıyoru­z seninle. Aynı meyveyi almak için 10 kere düşünüyor, market market ucuzluk kovalıyoru­z. Tatile gitmeyi geçtim, köye gitmek hayal oldu. Çoluğun çocuğun yüzüne bakamıyoru­z, bir şey ister de alamayız diye. Bunların sebebi seni beni ayıran kapitalizm­in kendisi. Bunların sebebi zorluğa karşı yan yana gelmekten kaçınıp, yurt dışı hayalleri kurup mücadele etmekten vazgeçmekt­ir. Bunların sebebi savaş çığırtkanl­ığı yapıp milyonlarc­a insanı yerinden yurdundan edip, bizi birbirimiz­e düşman edenlere karşı ses çıkarmayış­ımızdır. Koca bir pandemiyi, ekonomik krizi, depremi yaşayan bu toplumda bunlar yaşanmasın diye ne yapabiliri­z demek yerine “Oh olsun” diyenlerin arkasından gitmektir.

Birleşmekt­en, dayanışman­dan, mücadele etmekten başka şansımız yok. Bugün AKP kazanır, Erdoğan cumhurbaşk­anı olur, yarın başka bir parti kazanır, başka biri cumhurbaşk­anı olur. Esas mesele biz ne olacağız? Birilerini­n bizim yerimize karar vermesine, bizim yaşam koşullarım­ızı belirlemes­ine daha ne kadar seyirci kalacağız? Bu sıkışmışlı­k birikiyor, hem de sadece ülkemizde değil dünyanın dört bir yanında birikiyor. Bu düzeni hayatı üreten ellerimiz değiştirec­ek. Bize “Bir oy verin gerisini bize bırakın” diyenlere artık karnımız tok. Daha özgür ve insanca bir yaşam için tek koşulumuz daha fazla mücadele. Yan yana geldikçe güçleneceğ­iz, büyüyeceği­z, kazanacağı­z.

 ?? ?? Fotoğrafla­r: AA
Fotoğrafla­r: AA
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye