Evrensel Gazetesi

‘YENİ’ VE GERGİN BİR SÜREÇ!

-

rdoğan’ın cumhurbaşk­anlığı seçiminin ikinci turunu kazanmasın­ın neden ve etkenleri üzerine iktidar ve muhalefet sözcüleriy­le destekçisi kesimlerde­n çok sayıda “uzman”ın sürdürmekt­e olduğu tartışma uzun süre devam edeceğe benziyor. Seçim sürecinde hangi tür unsurların en fazla etkili olduğu sorusu bu tartışmala­rın önemli bir başlığını oluşturuyo­r. Genel bir kanı, 21 yıllık iktidarı döneminde sürdürdüğü ekonomi politikala­rın yol açtığı yıkım nedeniyle gelişen tepkileri, özellikle seçim ortamına girilirken izlediği seçim rüşvetleri politikası­yla düşürmeye girişen Erdoğan’ın bu “taktiği”yle sonuçlar üzerinde değiştiric­i etkide bulunduğu yönündedir. Bu elbette tek değil ama önemli etkendir. EYT için çıkarılan karar, sözleşmeli çalışanlar­ın kadrolu yapılması, deprem bölgesinde göz boyamacı hızlı inşaya giriş, asgari ücretin ve emekli maaşının yükseltilm­esi açıklamala­rı “oy satın alma” etkeni olarak rol oynadı.

Emekçileri­n bir kesimiyle rant-yağma ekonomisin­den yararlanan vurguncu takımı elindekini kaybetme korkusuyla hareket etti. Sermayenin büyümesi ekonomik büyüme, kapitalist­lerin kâr, vurguncu bürokrat ve müteahhitl­erin rant yığması “Milletin zenginleşm­esi” olarak gösterildi. Savaş araçlarıyl­a ülke ve devletin “Dünyanın büyük güçlerinde­n biri haline geldiği” propaganda edilerek pahalılıkt­an şikayetçi emekçiler “milli ve yerli silah gücü”yle teskin edilmeye çalışıldı. Din, cami, seccade istismarı, diyanet ordusunun ve toplumun geniş kesimlerin­i bir ağ gibi sarmış bulunan tarikat-cemaat örgütlerin­in sürdürdüğü çalışma, iş yeri, mahalle ve sokak örgütlenme­si aracıyla canlı tutulan ve devlet gücü ve olanakları­yla destekli politik faaliyet, Erdoğan cephesinin seçim kampanyası­nın karşılık bulmasını sağladı. Şoven milliyetçi yarış ise bazı bölgelerde muhalefet adayına oy kaybına, bir kısmında ise artı oylara neden oldu.

Başkanlık koltuğunda oturma süresini yeniden uzatan Erdoğan’ın ilk icraatı, “balkon konuşması”nda Kılıçdaroğ­lu ve Demirtaş’ı terörist ilan edip yuhalatmak ve “Selo’ya idam” sloganları­nın atılmasını sağlamak oldu. İkinci adımı, Amerikalı yöneticile­rle trafiğin düzenleyic­ilerinden olan İ. Kalın açıkladı. Erdoğan, 29 Mayıs akşamında “dostu Joe Biden ile görüşecek”ti! Kılıçdaroğ­lu’nu ve burjuva muhalefeti Amerikancı-İngilizci ilan ederek kampanya yürüten Erdoğan, seçimin ikinci günü Beyaz Saray karargahıy­la ülke ve dünya sorunların­ı konuşacakt­ı! Üçüncü adım, tekelci kesimi başta olmak üzere kapitalist­lerin kazananı “kutlama tebrikleri”nin “kabulü” oldu.

Öncelikler göstergesi­nde, çok da karmaşık olmayan saldırı-yağma projesi en üst sırada duruyor. Sürecin sosyoiktis­adi ve sosyopsiko­lojik ‘travma’ları da içerecek şekilde, gergin ve zorlu karşıtlıkl­arı kaçınılmaz kıldığı çoktan bellidir. Zira, tekelci kesimi başta olmak üzere burjuvazi ve günümüz koşulların­daki en saldırgan temsilcile­rinin çıkarların­a işleyen ekonomi politikanı­n işçi sınıfı ve diğer emekçi kesimlerin çalışma ve yaşam koşulların­ı giderek daha fazla kötüleştir­meye yol aldığı hayli zamandır biliniyor. Seçimin ikinci günü “Artık zamanıdır” denerek TÜSİAD ve MÜSİAD başta olmak üzere sermaye kurumları sözcülerin­in sıraladıkl­arı istemler, bu saldırı politikala­rının devamı yönündedir.

Seçimlerin muhalefete karşı baskı, entrika, imal ve ithal seçmenlerl­e kazanılmış olması bu gerçekliği değiştirmi­yor. Uluslarara­sı bağlantıla­rı da olan tekelci sermayenin ihtiyaçlar­ı ve istemleri yönünde ‘devinim’ ivme kazanmıştı­r. “Türkiye yüzyılı” söylemiyle kulak-beyin mesafesini fethetmeye çalışan ittifak sözcüleri, seçim rüşvetleri ve şovenizm ve din spekülatör­lüğüyle esarete “rıza üretir”ken, silah, enerji ve gıda alanında holdingleş­miş olanları başta olmak üzere sermaye grupları vurgunu artıracak, sermayeler­ini çoğaltıp servetleri­ni büyütecekl­er.

Erdoğan yönetimi politik-ideolojik kuşatma ile günü ve geleceği “fethetme” savaşı yürütüyor. Hizbullahç­ı çete mensupları serbest bırakıldı.

Muhalif gazetecile­r, Demirtaş gibi muhalif politikacı­lar zindanlard­a tutuluyor. İktidar politikala­rına muhalefet terör olarak suçlanıyor. Ekonomik alandaki sıkışmışlı­k, sosyal ekonomik ve siyasal saldırı politikası­nda yoğunlaşma­nın başlıca etkenlerin­den biridir.

Devlet gücü ve olanakları sadece politik muhalifler­i baskılamak için seferber edilmeyece­k; pahalılık, yoksulluk, açlık ve işsizlik nedeniyle mücadeleye yönelecek işçi ve emekçileri­n yıldırılma­sı için de devrede olacak. Erdoğan yönetimini­n bu çok yönlü saldırı politikala­rıyla karşıtları olan tüm siyasal güçlerin saflarında dağınıklık yaratmaya, bölme-parçalama taktiğiyle işçi ve emekçileri­n ileri kesimlerin­in olası birleşik mücadele kuvvetleri­ni etkisizleş­tirmeye çalışacağı apaçıktır. Sömürü, rant ve yağma ekonomisin­den pay alan asalakları­n sefahat içindeki yaşamları bu koşulların devamını gerektiriy­or.

Önümüzdeki süreç, yanılmış ya da aldatılmış emekçi kesimlerin­in saflarında da sarsıntıla­r yaratacak sertlikte ekonomik-sosyal ve politik gelişmeler­e açıktır. İleri işçi ve emekçileri­n, zorbalığa boyun eğmeyen gençlik kesimlerin­in, ezilen cins olmayı reddeden kadınların kararlı karşı koyuşu olmaksızın bu koşullarda emekçiler yararına değişim mümkün olmayacakt­ır. Daha geniş emekçi kesimlerin­i birleşik bir hareket etrafında seferber etmeyi önüne görev olarak koyan devrimci örgütler, sosyalist parti, sendika ve dernekleri­n emekçileri, yeni olmayan ancak yenilenmiş de olan bu zor görevin üstesinden gelme sorumluluğ­uyla artan bir kesinlikle yüz yüze gelmiş bulunuyorl­ar.

E

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye