FELAKET KAPİTALİZMİ
AKP beyannamesinde, deprem tehdidi altındaki İstanbul öne çıkmakla birlikte aslında deprem bölgesi de dahil, tüm Türkiye için akılda tutması zor sayılarda konut vaatleri öne çıkıyor. Deprem kentlerine söz verilen konutların bir yıl sonra ancak yüzde 8’inin teslim edilebilmesini geçerek genel olarak soralım, neden bu kadar çok konut yerel seçim vaadinin omurgasını oluşturuyor?
AKP, inşaat, emlak rantı üzerinden çarklarını döndüren bir modele mahkum etti bizi. Üretemeyen bir ekonominin içindeyiz. Tarım arazileri gidiyor, 11 deprem kenti aynı zamanda çok önemli tarım alanlarını barındıran bir bölge, oraya da inşaatlar giriyor. Ve belirttiğim gibi deprem bile inşaat uğruna araçsallaştırılıyor. Felaket kapitalizmi burada karşımıza çıkıyor, yıkıp yapma üzerinden. Bu acele neden? Hâlâ artçılar devam ediyor. Ayrıca, bina dikmekle şehir olmuyor. O nüfusların gereksinimleri soruldu mu, bütçeler neye göre düzenlenecek, bütüncül planlamadan nasibini almamış bir seri imalat düzeni var karşımızda.
Ayrıca deprem neden hep konut üzerinden ele alınıyor?
Haklısınız, depremin başka sorunları yok mu? Deprem öncesi, hazırlıklar çok önemli. Örneğin deprem toplanma, çadır kent alanları? Buralara AVM, otel, rezidans diktiler. Yine, bu kadar çok kentsel dönüşümün yapıldığı yerde bir enkaz atık yönetmeliği olmaz mı, nereye dökeceksin, nasıl ayrıştıracaksın? Aksi takdirde suyu, toprağı, havayı zehirleyip başka bir felakete yol açıyorsun ki deprem kentlerinde tam da bu yaşanıyor. Çok önemli başka bir şey de cezasızlık. Bugün imar affına imza atan Erdoğan’dan başlayarak Murat Kurum, tüm aktörler yine yeniden her şeyden muaf. Yine birkaç müteahhit sorumlu tutuluyor. Murat Kurum, imar affına imza atmış, bunu savunmuş biri olarak nasıl İstanbul’da aday olarak dolaşıyor? O insanların vebali hepsinin boynunda ama hiçbiri yargılanmıyor, böyle bir şey olmaz.