Akkuyu Ngs’nin ‘saha polisleri’
Akkuyu NGS şantiyesinde çalışan işçiler insanlık dışı koşullarda yaşadıklarını söylüyor. Yemeklerden barınmaya kadar birçok sorun sıralayan işçiler, bir de ‘saha polisi’ dedikleri kişilerin baskısıyla karşılaşıyor. Sigara içtiklerinde, telefonla konuştuklarında ‘saha polisleri’nin para cezası kestiğini aktaran işçiler, “Kelle başı para alıyorlar” diyor.
İşçi servislerinin yoğun olarak geçtiği çukurlu yollardan bakıldığında, her yeri saran toz duman, yeşil alanların yok oluşu ve tıraşlanmış dağlar göze çarpıyor. Uzaktan dinamit sesi geliyor kulağımıza, Akkuyu Nükleer Güç Şantiyesi (NGS) inşaatının yakınlarında bir kıraathaneye girerken. Bir masada oturan iki işçinin yorgunluğu yüzlerinden okunuyor. “İnsanlık dışı koşullarda çalışıyoruz, o yüzden bu haldeyiz” diyor biri. İkisi de TSM Enerji İnşaat isimli şirketin bünyesinde çalışıyor.
SÜREKLİ CEZA KESİLİYOR
“Akkuyu adeta köle kampı” diyor biri: “İşçiler eylem yapıyor, üç aydır maaş alamayan arkadaşlarımız var. Maaş bordrosu dahi vermiyorlar, neyin ne olduğunu bilmiyoruz...”
Şantiye sahasında işçilere sürekli ceza kesen ‘Saha polislerinden’ söz ediyorlar: “Oturuyorsun ceza kesiyorlar, eşinle konuşuyorsun ceza, hastalık, çocuklar falan merak edip arıyorsun yine ceza... Hatta yavaş yürüdüğün zaman dahi ceza kesiyorlar. Paydos oluyor, çıkışa doğru yürüyoruz, ‘Hızlanın, oyalanmayın’ diyerek ceza kesiyorlar. Tuvalete gitmene bile karışıyorlar. Valla biz robot değiliz ki, insanız! Depremzede arkadaşımızın ayağında platin var, ona da yavaş yürüyor diye ceza kesiyorlar. Birkaç dakika sigara içtiğimizde dahi ceza kesiliyor. Kartımızı alıp ceza kesiyorlar ya da yattığımız kamptan atıyorlar... Cezalar ek kesinti şeklinde kesiliyor.”
ÜCRETLER DÜZENLİ YATMIYOR
TSM bünyesinde çalışan işçilerin yakın zamanda yaptıkları eylemelerden bahsediyorlar: “29 Mart’ta maaşlarımızı alabildik, ayın 5’i ila 15’i arasında almamız gerekirken. Her zaman bir maaş içerideyiz zaten. Rus yetkililer ‘Gidin şu tarihte gelin’ dediler, izinli sayılacaksınız denildi ama devamsızlıktan işten atılan arkadaşlarımız oldu.”
Üç aydır ücretlerin düzenli yatmadığını ya da eksik yattığını söylüyor biri: “Yatmayan maaşların yanı sıra 45 saatten fazla yaptığımız mesai ücretleri de yatmıyor” diyor. Şantiyede Rusya’dan gelen işçilerin de çalıştığını hatırlatıyor diğeri: “Türk işçilerin ve şeflerin değeri yok. Yemek geliyor içinde ne olduğu belli değil. Önümüze gelen et midir bilmiyoruz, korkuyoruz yemeği yemek için. Sabah 4’te kalkıyoruz yemek yiyebilmek için, çünkü sıralar çok uzun...”
Kısa bir süre önce işçilerde rastlanan menenjit hastalığını hatırlatıyorlar: “Sabahın o saatinde sıraya giriyoruz, bazen yağmur bazen güneş altında bekliyoruz yemek sırasını. Giriş ve çıkışlarda çok zamanımız gidiyor. Yemekler de kötü, yeterli beslenemiyoruz. Servisler geç geliyor. 4’te iş bırakıyoruz 8’e doğru kampta oluyoruz.”
KOLLARDA TAKİP CİHAZI VAR
İşçilerin koluna saat şeklinde bir takip cihazı takılıyor, her an denetim hissi olduğu için kötü etkilendiklerini söylüyorlar.
Buradan önce çalıştıkları fabrikalarda sendikalı olduklarını söyleyen işçiler, “Sendika olursa toplu sözleşme hakkı oluyor ama burada öyle bir durum yok. Sendikanın ne kadar kıymetli olduğunu anladık” diyor.
‘HER GÜN TAM ÇALIŞIRSAK 38-40 BİN ALIYORUZ’
Aynı şirkette çalışan bir grup işçi geliyor iş çıkışı. 6 ay önce Urfa’dan çıkıp gelmişler. Hızlıca anlatıyor içlerinden biri: “Ağabey yemekler çok kötü, çöpe atılacak halde olan yemekleri getirip bize veriyorlar. İçinde kıl, tüy ne ararsan var. Kaldığımız kamptan para alıyorlar ama yediğimiz yemekler ve barındığımız yerler çok kötü.”
Gelen 4 işçi de akraba olduklarını, çocuk yaşlarda işe başladıklarını anlatıyor. “Asgari üret 17 bin lira, bu parayla başka işte çalışsak hiç geçinemeyiz” diyor işçiler: “Ağır çalışma koşulları da olsa, yoksulluk sınırının altında da olsa burada 30 bin lira daha iyi.
Ful mesai yaparsak 38-40 bin civarında maaş alıyoruz. Bu parayı alabilmek için sadece hafta içi değil hafta sonu da tüm gün çalışmamız gerekiyor. Biz bekarız, yine iyi bizimkisi. Hiçbir sosyal aktivitemiz yok. Silifke ve Taşucu’ya gittiğimizde 1000 liradan fazla paramız gider...”