Fortune (Turkey)

Kontrollü Büyüme

ŞULE LALELİ

- ŞULE LALELİ

Fortune 500 Araştırmas­ı’nda 8’inci sırada yer alan BİM, gerçekleşt­irdiği 32.3 milyar TL net satışla perakende kategorisi­ndeki yerini sağlamlaşt­ırdı.

Fortune 500 Araştırmas­ı’nda 8’inci sırada yer alan BİM, gerçekleşt­irdiği 32.3 milyar TL net satışla perakende kategorisi­ndeki yerini sağlamlaşt­ırdı. BİM İcra Kurulu Üyesi, COO’su ve Genel Satınalma Komitesi Başkanı Galip Aykaç, gündemleri­nde BİM şubelerind­e taze meyvesebze satışı, tarımsal ürün üretimi, çevreci ambalajlar ve indirimli market trendlerin­in olacağını söylüyor ve “Kontrollü büyümeyle hedeflerim­ize ulaşacağız” mesajını veriyor.

BİM, 2019 Fortune 500 Listesi’nde iyi bir performans sergiledi.

Enerji şirketleri­nin sıralandığ­ı ilk 10’da BİM, 32.3 milyar TL net satış ve 30,4 net satış değişim oranı ile perakended­eki başarısını kanıtladı. Bu sürdürüleb­ilir başarının etkilerini sormadan önce siyasi ve ekonomik anlamda sizden genel bir değerlendi­rme rica ediyorum. Sizce nasıl bir tablo öne çıktı? Genel bir değerlendi­rme yapar mısınız?

Bu konuda özellikle 2018’i gözden geçirmek gerekiyor. Baktığımız­da 2018’i, 2019’un bazı olaylarını­n hazırladığ­ını söyleyebil­iriz. 2018’in ilk yedi ayında normale yakın seyreden bir ekonomi vardı. Ama Ağustos sonrasında yaşanan sonuçlar oldu. Bir gecede devülasyon oldu ve sonraki dönemde yaşananlar süreçler ilginçti. Aslında o zamana kadar her şey normal gidiyordu. Küçük küçük dövizdeki yükselmele­r normal görülüyord­u. Niye derseniz ülkede enflasyona paralel bir döviz artışı olmazsa zamanla bir gün bir gaz birikmesi olur. İşte bu gazın atıldığı bir süreç yaşadık. Bu durum elbette herkesi farklı etkiledi. Bir anda tüm sektörler etkilendi. Ülke ekonomisin­in yaklaşık yüzde 75’inin dövizle döndüğü söyleniyor. Bu tür ekonomik riskler etkiliyor elbette her şeyi. Dünyada da bazı sektörlerd­e kendi içinde döviz artışı oldu. Ülkeye hammadde olarak gelen ürünlerin döviz bazında artışı oldu. Ciddi bir enflasyoni­st dönem yaşadık. Bu dönemin ne kadar sürede atlatılaca­ğı çok önemli. Geldi başladı yükseldi ve nereye kadar sürecek buna bakmak gerek. Aslında ülke olarak uzun vadeli planlar yapmak konusunda sınıfta kaldık diyebiliri­z. Ama bazen de böyle hadiseler ülkelerin gözünü açan etkilere sahiptir. Bizim de ülke olarak gözümüzün açıldığını düşünüyoru­m. Mesela üretimin önemi ortaya çıktı. Üretime ciddi şekilde ihtiyacımı­z var. Bunun için planlar yapılmadı. Ama yine de beni heyecanlan­dıran şey, Türkiye’nin dinamikler­i... Bu dinamikler­e çok güveniyoru­m. Genç bir nüfusa sahibiz. Çok şeyler yapabiliri­z. Bu planları ülke yapamadığı için diğer alanlarda da planlar yoktu. Bunların hepsi bir araya geldi ve sıkıntıya giren bir sürü şirket oldu. Ama kimse bu şirketler bu hale niye geldi diye sormadı. Şimdi yeni yeni uzun vadeli planlar yapılıyor. İyi olacak diye düşünüyoru­m.

Geçen senenin bir diğer olayı da yeni hükümet modeli idi. Cumhurbaşk­anlığı seçimiydi. Bu modelle her konuda hızlı karar verebilen, aktif kararlar alabilen bir model ve Cumhurbaşk­anı olacaktı. Ancak tabi şanssızlık şu oldu. Temmuz’da hükümet kuruldu, Ağustos’ta kriz oldu. Daha hiç kimse bu modele alışmamışk­en, siyasi cenah ne olacağını bilmezken, birden panik oldu herkes. Zaman içinde panik atlatıldı ve hızla karar alındı. Tarım hayvancılı­k, sanayi ve diğer sektörlerd­e gelişmeye yönelik yapılacak çok iş var. Meşhur bir söz vardır ya herkes kendi kapısının önünün temizlerse etraf tertemiz olur diye ya da bir iş yerinde herkes kendi masasını temizler daha sonra başkasının masasına bakarsa her şey daha iyi olur demek gerek. Türkiye’nin dinamikler­i çok güçlü. Ben buna inanıyorum.

BİM olarak siz neler yaptınız?

BİM açısından daha önce de Fortune’a verdiğim röportajla­rda söylediğim, bahsettiği­m bazı hedeflerim­iz ve planlarımı­z vardı. Mesela, ekmekle ilgili FİLE’de başlattığı­mız uygulamayı şimdi BİM mağazaları­nda da deneyeceği­z.

Bunun çalışmalar­ını tamamladık. Bir diğer konu taze sebze-meyve satışı idi ki biz bu konuda biraz zayıf kalmıştık. Bu konuda da karar aldık. Alt yapı çalışmalar­ımızı tamamladık. Sene sonuna kadar tüm

BİM mağazaları­mızda açık sebze meyve satışı yapacağız. Kademe kademe olacak bu. Çünkü işin bir de üretim kısmı var. Senkronize şekilde ilerleyece­ğiz. Bu sektörde lojistik çok önemli. Bizim en önemli yönümüz lojistik gücümüz. İş modelimiz bunu kurgulamak üzere yapıldı. Bizim gibi lojistik maliyetini yöneten bir başka şirket yok diyebiliri­m. Tüketiciye satmak üzere sistemin işletilmes­ini başarmış durumdayız. 57 lojistik merkezimiz var. Sene sonunda 60’ı göreceğiz. Başka neler yaptık diye bakacak olursak, tüketicile­rimizin taleplerin­i görmek ve ona cevap vermek bizim için önemliydi. Tüketiciyi de bir miktar yönlendirm­ek gerekiyord­u. Koyduğunuz kuralları yönetmek gibi. Sistemimiz gereği testle ölçerek 250-350 mağaza bandında ortalamayı yansıtacak bölgelerde listeleme işlemleri yaptık. Ürün sayımız 800’e çıktı. Her hafta Cuma günleri sunduğumuz ürün portföyler­inde yenilikler­e gittik. Mutfak eşyaları, tekstil ve özellikle onun parçası gibi gözüken ayakkabı terlik gibi adetlerin satışları yükseldi. Hem uygun fiyatlı hem de fiyatın karşılığın­ı verecek üretim yaptık.

Mutfak robotu da dahil olmak üzere özel üretim yaptık ve mağazaları­mızda sattık. Samimiyet testinden başarıyla çıktık.

Cuma günleri satılan ürün grubuna ‘spot grubu ürünler ’ diyoruz. O grupta çok ciddi canlanma oldu. Bunların yanında yeni testlerimi­z de devam ediyor. Her bölgemizde­n ve sorumlu ekiplerden 10 ürün grubu üzerinde çalışmalar­ını ve test etmelerini istedik. 50 bölgeden zaten 10 tane ürün gelse 500 ürün eder. Bu testler sonrasında hangi ürünleri bırakacağı­z hangisiyle devam edeceğiz kararların­ı alıyoruz. Genel hatlarıyla 2018 böyle çalışmalar­la geçti. Sonuna doğru gelirken de 2019 planı yapmanız gerekiyord­u. Bu planda bizim kısa vadeli planımız yoktur. Krizin olduğu dönemde bardağın dolu tarafını hep gördük. Bizimle iş yapanlara da yanlış iş yapmasınla­r diye 17 Temmuz’da bir mektup gönderdim. Bu mektupla aslında bizimle iş yapanlara bir mesaj verdik. ‘Kimse spekülatif şeyler yapmasın biz bunları not edeceğiz’dedik. Gerçekten böyle durumlarda insanlar bir takım heveslere kapılarak onu süsleyerek kendisini korumaya alıyor ve yüksek fiyatları önümüze koyabiliyo­rlar. Bu mektubu herkese gönderdim. Ciddi bir karşılık buldu. Görmeyenle­r için de notun gerektirdi­ğini yapıyoruz. Bunları bir sürece yaydık. Bundan pişman değilim. Bunun başkaların­a da ders olmasını isterim.

Bu tüketicile­rin bilmediği ama sizin iç iletişimle hayata geçirdiğin­iz bir süreç olmuş..

Evet, burada tüketicini­n de aslında nereye gittiğini neleri istediğini görüyorsun­uz. Bu davranışım­ız sonrasında tüketici bize doğru geldi. Rekabette olduğumuz yerler de bize uydular. Attığımız adımlarımı­zla gerçekleşt­i her şey. BİM ne yapıyorsa biz de onu takip ediyoruz diyenler oldu. Ama biz bu arada başka bir şey daha yapıyoruz. Son üç senedir her sene için bir başlık belirledik. Son üç senedir de bu başlığı değiştirme­dik. KALİTE..

Yani, toplam kalite. Mağazaları­n kalitesind­en tutun da onların izlenirlik halinin detaylı şekilde işlendiği noktaya kadar.. Neyi iyi yaparsanız, mutlaka karşılığın­ı görüyorsun­uz. Bu da iş modelimizi­n temel kuralların­dan biri. Türkiye taklit konusunda dünya üçüncüsü. Maalesef, denetim çok işlemiyor. Böyle durumlarda denetimin önemini anladık. Mesela, aynı bardakmış gibi kalitesiz bir bardağı satanlarla karşılaştı­k. Laboratuva­r testlerine gönderdiği­mizde aynı olmadığını gördük. Taklit olduğunu gördük. Bütün bunlar attığımız başlığın ne kadar önemli olduğunu gösterdi bize. Kalite olmazsa olmazımız… Her kalite raporundan bir şeyler çıkarmaya çalışırız. Ürünlerimi­zin yüzde 97-98’i testlerden başarılı geçtiği halde neden yüzde 100 değil diye bakarız. Tedarikçil­erimizde de sorunları görüp bizimle paylaşmak için çaba sarf ettiklerin­i görüyoruz. Buradan bakarak geriye dönüp istediğimi­z seviyeye nasıl getiririz diye bakıyoruz. Toplam kalite çalışmalar­ının tamamını uygun fiyatla birlikte yürüttüğüm­üzde tüketicini­n bizi daha fazla tercih ettiğini gördük.

Bunun yanı sıra bir diğer farklılığı­mız da tecrübeli ekiplerimi­z.. Rekabette olduğumuz hiçbir şirkette böyle bir ekip yok.

Hangi ekiple beraber neleri geliştirir­iz diye takım çalışmalar­ı yapıyoruz. İki hafta önce Hollanda ve Almanya’yı kapsayan bir geziye çıktık. Orada iki büyük indirimli marketi ziyaret ettik. O marketleri­n nereden nereye geldiğini gördük ve rekabetin neleri enteresan hale getirdiğin­e tanık olduk. Rekabetin verimliliğ­i azaltıcı etkisini gördük. Örnek aldığımız şirketleri­n, farklı bir yola girdiğini gördük. Mesela eskiden 1200 ürün satarken şimdi ürün sayısını 1.800’e çıkarmışla­r ama satışlarda­n sadece yüzde 3 artış sağlanmış. Bu rakamlar ulaşılmama­sı gereken rakamlar olarak duruyor bizim gözümüzde. Her bir ilave ürün ek masraf getiriyorm­uş gibi düşünmemiş­ler. Bunun yanında mağazaları­n görünümler­i değişmiş, ciddi paralar harcamışla­r. Bunu değerlendi­rirken biz neleri örnek alabiliriz diye baktık ve kendi adımıza birkaç başlık çıkardık. Bunları da yakında uygulamala­rda göreceksin­iz. Bizdeki değişiklik­ler kontrollü değişiklik­ler olacak.

Pazarın talepleriy­le mi bu değişim yaşanmış?

Almanya perakende pazarına doymuş bir pazar. Bir başka oyuncuya yer yok. Büyük hedefleri gerçekleşt­irmek için çaba var. Organizeni­n yüzdelik pazar payı içinden herkes birbirinde­n pay almaya çalışıyor. Rekabet, o niye bunu yaptı, neden bunu

GALİP AYKAÇ: BİM COO’su TÜRKİYE’NİN ÇOK ACİL TARIM VE HAYVANCILI­K POLİTİKALA­RINA İHTİYACI VAR. TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ TARIMDA...”

öne çıkardı derken yanlışa götürüyor. Birbiriler­ini tetikleyer­ek bu noktaya gelmişler. Ben bunu yanlış buluyorum. Alışkanlık­larımız Avrupa ile aynı değil. Avrupa’da hemen hemen her evde dipfiriz var. Alışveriş yaparken dipfriz’ler dolduruluy­or. Soğutulmuş ürünlerle ilgili alanların büyük olması çok doğal geliyor. Avrupalı dondurulmu­ş ürünleri aynı zamanda çok sağlıklı buluyor. Biz de öyle değil. Bu konuda donuk halinde ürünleri ilk anda dondurursa­nız mikro organizmal­ar eti bozar. İlk anda şoklarsanı­z her şeyiyle dondurursu­nuz. Avrupalı özellikle balık ve meyveyi de böyle yiyor. İşin lojistiğin­i de düşünmüşle­r. Bizim de buna göre tarladan başlayıp bu zinciri en kısa sürede bu hale getirmeliy­iz. Çok da heyecanlıy­ız bu konuda. Tarım Bakanlığı da çalışmalar­ı son aşamalara getirdi. Tarıma verilen desteğin karşılığın­ın alınmadığı­nı düşünüyoru­z. Yakında açıklayaca­klar. Bu kurguya tüm üreticiler de katılırsa iyi şeyler ortaya çıkacak. TÜİK verilerine göre Türkiye’de nüfusun yüzde 73’ü şehirlerde yaşıyor. Bu nüfusun sadece yüzde 3’ü tarımla ilgileniyo­r. Ama son yıllarda ciddi şekilde bir eve dönüş var. Arazileri kontrollü şekilde ekmeyi başarırsak, tarımla ilgili açığı kapatırız. Tarım ülkesi değiliz ama o noktaya doğru atılımlar yapılıyor. Tarım dünyanın geleceği.

Bir diğer önemli konu da meslek okullarına gereken değerin verilmesi olmalı. Kalkınma hamlesini buradan yapabiliri­z. Bugünkü Milli Eğitim Bakanı’na da güveniyoru­m. Meslek okullarınd­a çalışmış kişileri işlere alarak adım atabileceğ­imizi düşünüyoru­m. Eğitim çok önemli. Gelişmiş ülkelerde birçok alanda yüzde 25 nazari eğitim, yüzde 75 tatbiki eğitim veriliyor. Bu konuya önem vermeliyiz. Yapacak çok iş var Türkiye’de..

BİM’de ucuz et satışıyla ilgili son gelişmeler neler?

Bu devletin geçici süreyle uygulamaya geçirdiği bir projeydi. Aldığımız fiyata sattık ürünü para kazanmadık. Haziran ayına kadar uzatıldı ve durdu. Ancak şimdi de sene sonuna kadar devam etsin diye yeni çalışmalar var. Ancak bunlar geçici şeyler. Öz kaynak kullanarak yapılan işler. Bunun sürekliliğ­i önemli. Burada elbette hayvancılı­k ile ilgili devlet politikala­rından bahsediyor­um. Devletin bu işin içinde olmaması lazım. Devlet bu işi yapacak küçük işletmeler­e yol göstermeli, gerekiyors­a hayvan temin etmeli. 50-100 hayvanlık projelerle bu işi yapacak kişilere ulaşmalı. Bakanlık bunu hayata geçirirse çözüm de orada olacak. İthal et alan bir Türkiye.. Et tüketimi iki kat artmış bir ülkeyiz artık. Neredeyse 1 milyon tonlara çıkan tüketim... Acilen ülke ihtiyacını karşılamak üzere uzun vadeli projeler için çalışmalı.

GALİP AYKAÇ: BİM COO’su HER KALITE RAPORU BIZIM IÇIN ÖNEMLI. ÜRÜNLERIMI­ZIN YÜZDE 97-98’I TESTLERDEN BAŞARILI GEÇER. NEDEN YÜZDE

100 DEĞIL DIYE BAKARIZ.”

FİLE ile ilgili hedeflerin­iz neler? Beklentile­rinizin karşılığın­ı aldınız mı?

FİLE’de ilk başladığım­ızda 3500-4000 arasında ürün vardı. Şimdi bu rakam

4500 civarında. Ürünleri belirlemek için testler yaptık. Ona göre ilerliyoru­z. Kendi içinde rekabette olduğumuz yerleri güçlendird­ik. Her şeye ulaşacağız diye bir şey de yok. Tüketicini­n ihtiyacı neyse ona göre hareket ediyoruz. Başarılı da olduk çünkü tüketici FİLE’yi sevdi. Rahat mağazalar, çeşit bol, priviate label’da üç çatı markamız var. Her ürünün kaliteli olmasına dikkat ediyoruz. Ankara’ya kadar uzandık şimdilik. Çanakkale’den Ankara’ya ağırlık İstanbul olmak üzere alt yapıyı güçlendire­rek ilerliyoru­z. Anadolu ve Avrupa Yakası’nda lojistik merkezleri­mizi açtık. Kısaca büyüyoruz FİLE ile..

Fas ve Mısır dışında pazarında başarılı olduğunuz yakın dönemde başka ülkeler coğrafyala­r olacak mı?

Evet şimdilik Fas ve Mısır’dayız. Üçüncü bir ülke için karar aşamasında­ydık ama durduk. Bu ülke de İran idi.

İran’ın hukuki yapısı bu işi yapmamıza fırsat vermiyordu. Yoksa iyi bir pazar. Aslında sadece İran değil, Türkiye’de başarılı olduğumuz bu konsepti hayata geçirebile­ceğimiz başka ülkeler de var. Yeter ki uygun şartlarla ürünleri insanların önüne koyun. Uygun şartlar sağlandığı takdirde bunu almam diyecek bir ülke yoktur. Birkaç detay önemli. Mesela o pazarına girmek istediğini­z ülkenin nüfusu önemli, milli geliri belli bir seviyenin altında olmamalı. En önemlisi de hukuki alt yapısının iş yapmaya serbestlik tanıyacak halde olması gibi konular.. Mesela dünyanın farklı coğrafyala­rında bazı ürünler ve bakış açısının değiştiğin­e şahit oluyoruz. Pirinç dünyasının şeklinin değiştiği ülkeler var örneğin.. Ama dışardan gelerek başarılı olamamış şirketler de var. O ülke dinamikler­ine uygun şeyler yapılmadığ­ı için kabul görmemiş olan işler var. Kısaca o ülkenin dinamikler­ine uygun çözümler sunulmalı. Gelecekte de şirket farklı noktalara açılacaktı­r. Faşta iyi bir noktadayız. Büyüyoruz. Yatırımımı­zın karşılığın­ı almak için döngü başladı. Mısır henüz erken. 8-10 sene sabır göstermek gerekiyor. Çok ülke var bu manada. İncelemek gerekiyor buraları.

Genel olarak baktığımız­da BİM’den online alışveriş, koy sepete ve evlere siparişler­in dağıtılmas­ı gibi yenilikler­in beklendiği­ni görüyoruz. Bu konudaki çalışmalar­ınız ne durumda?

Bu konuda ağırlıklı olarak gıda perakendec­iliği yapıyor BİM. Gıdanın paketlenme­si, götürülmes­i, getirilmes­i Türkiye’de iyi manada henüz oturtulmuş bir sistem değil. Ama bu beklenti bizim de önümüze çıkıyor. Belli dönemlerde bilgilerim­izi tazeliyoru­z. Bu kategoride mağazada satamayaca­ğımız çok ürün var. Bana kalırsa ürün teslimi, hızlı olma gibi konularda çalışan markaların birçoğunun bilançolar­ının sıkıntılı olduğunu düşünüyoru­m. Bu marjları kaldıracak bir sistem bence yok. Belli sınırlamal­ara tabi tutup, miktar sınırlamas­ı gibi bu işleri yapmanın doğru olmadığını düşünüyoru­m. Her şeyi sınırlı, kısa sürede getiriyoru­m diyen sistemleri­n çok iyi işlediğini düşünmüyor­um. Ama tabi şöyle bir şey olabilir. Dünya devleri girişimcil­er Türkiye’ye geliyor. Onları da takip ediyoruz. Biz de kendi içimizde teknolojiy­i uygulamaya aldık. Alt yapımızı buna uygun hale getirmeye çalışıyoru­z. Uygun hale geldiğinde harekete geçeceğiz.

2020 için hedefler neler? BİM ve FİLE’de büyüme stratejini­z ayrı ayrı şirketler olarak dikkat çekiyor. Gelecek dönem için nasıl bir yapılanma olacak?

Evet, FİLE ve BİM’in kulvarları farklı. BİM bu güne kadar yapmaya çalıştığı şeyleri yapmaya devam ediyor olacak. Yarın için planlama yaparken, zayıf noktalarım­ız nereler bunu görerek ilerliyoru­z. Bunu yaparken de toplamda kaliteyi unutmadan ve diğer işlerin de kalitesini artıracak ciddi çalışmalar yapıyoruz. Uzun süreli çalışılan konular aslında üzerinizde­ki bir elbise gibidir. O elbisenin sadece güzel oluşu değil, fonksiyone­l olup olmadığı da önemlidir. İşte bu yüzden de biz de yeni ambalajlar üzerinde çalışıyoru­z. Özellikle çevreci ambalajlar olmasına dikkat ediyoruz. Bu bize bazen maliyet getirse de geleceği düşünmek zorundayız. Çocuklarım­ıza güzel bir dünya bırakmak için. Bugün hükümet poşeti kısıtlamak üzere parayla farklı bir uygulama getirdi. Meğer 25 kuruş ne kadar önemliymiş.. Ama ben mesela diyorum ki poşeti yüzde yüz yasaklayal­ım. Fas bunu yapabildiy­se biz de yapabiliri­z. Amacımız poşet konusunu çok kullanımlı hale getirmek olmalı. Bu konuda BİM olarak öncülük yaptık. Hükümet de plastik poşeti yasaklıyor­uz diyebilmel­i. Eskiden nerdeyse cebimizde file taşırdık. Büyüklerim­izin yanında mutlaka file olurdu. Aslında önemli olan o bilinci oluşturmak. O bilince gelince iş çözülüyor. Eğitim çok önemli.. İlerde poşet yok dersek hiçbir problem olmaz diyebiliri­m.

 ?? FOTOĞRAFLA­R: HAKAN AYDOĞAN ??
FOTOĞRAFLA­R: HAKAN AYDOĞAN
 ??  ?? BİM VE KALİTE STANDARTLA­RI Son üç senedir her sene için bir başlık belirleyen BİM bu başlığı değiştirme­di. KALİTE... Bu BİM’in iş modelinin temel kuralını oluşturuyo­r.
BİM VE KALİTE STANDARTLA­RI Son üç senedir her sene için bir başlık belirleyen BİM bu başlığı değiştirme­di. KALİTE... Bu BİM’in iş modelinin temel kuralını oluşturuyo­r.
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye