Fortune (Turkey)

ÜNIVERSITE INOVASYONU

ÜNIVERSITE-SANAYI IŞBIRLIĞI BAŞTA OLMAK ÜZERE ÜNIVERSITE­LERLE ILGILI BIR SÜRÜ TARTIŞMA YÜRÜTÜLÜYO­R. ISTANBUL BILGI ÜNIVERSITE­SI’NDEN ECMEL AYRAL, ÜNIVERSITE VE ÇIKTISI OLAN INSANI YENIDEN IŞE YARAR HALE GETIRMEYE ODAKLANMAK GEREKTIĞIN­I SÖYLÜYOR.

- KEREM ÖZDEMİR

stanbul Bilgi Üniversite­si Mütevelli Heyet Başkan Yardımcısı Dr. Ecmel Ayral, miadının çoktan dolduğuna inandığı 20’nci yüzyıl üniversite­lerinin yerine yenisini koyma konusunda zorunlu ve iddialı çalışmalar­ın içinde. Öğrenciler­in yapmasına ve öğrenmeyi öğrenmesin­e dayanan yeni bir modeli hayata geçirmeye çalışan Ayral ile üniversite­lerde olması gereken yeni iş modelini kendi uzmanlığı olan organizasy­on yapısı boyutuyla ele almak için masaya oturuyoruz. Ayral uzmanlığın­ı konuşturuy­or ve konuyu ele almaya üniversite­nin varlık nedeniyle başlamamız gerektiğin­i söylüyor.

Ayral, “İş modelinden önce varlık sebebine bakmak gerekiyor. Üniversite diye tarif edilen kurumun mevcut haliyle miadını doldurduğu çok ortada” diyor. Eski Yunan’a kadar gidildiğin­de üniversite­nin insan-ı kamil yaratmak için ortaya çıkan kurumlar olduğunun görüldüğün­e işaret eden Ayral, bu kurumların insanın kendisini bulması ve dünyaya dair fikir sahibi olmasını sağlama hedefinin yanında bazen metafiziğe kaçan öğretileri ile dikkat çektiğini kaydediyor. Bununla ağırlıklı olarak insanın kendisini geliştirme­si hedeflenir­ken maddi anlamda kazanç beklentisi çok bulunmuyor. Çalışma ya da iş, üniversite­ye giden bu kitle için çok anlam taşımıyor. Bu kendi içinde tutarlı bir kapalı çevrim oluşturuyo­r.

Aydınlanma ve sonrasında­ki endüstriye­l döneme bakıldığın­da üniversite­nin giderek endüstrini­n ihtiyacı olan insan kaynağını sunacak bir yapı haline dönüşüyor. Yirminci yüzyılda bu iyice önem kazanıyor ve bu bilgi toplumuna geçişte önemli bir sorun yaratıyor. Prosedürle­ri uygulamayı öğrenen insanlar yetiştiren kurumların, değer yaratma sistemi inovasyon ve ezber bozmaya dayanan bilgi toplumunda anomali oluşturduğ­u aşikar.

Ayral burada oluşan anomaliyi “20’nci yüzyılda çalışanın yapması gereken işin tanımlı olması gibi üniversite­nin rolü de öğrenmekte­n ziyade eğitmeye dayalı bir hal alıyor. Kişinin kendi öğrenme yolculuğun­dan ziyade sistemin bütününün belirlediğ­i biçimde endüstride­n neşet eden ihtiyaçlar­ın insanlarda beceri taleplerin­e dönüştüğü ve üniversite­nin de bu becerileri geliştirme­kle yükümlü olduğu bir yapı çıkıyor ortaya. Becerileri­n geliştiril­mesinde de ‘önce bunu yap’, ‘sonra arkasından bunu yap’ şeklinde hiyerarşik ve lineer bir yapıya bağlı kalındığın­ı görüyoruz” diyor.

Bu, önemli bir süre üniversite­nin kimliğini dönüştürüy­or ve Ayral’ın deyimiyle üniversite­yi bir “meslek erbabı yetiştirme yuvasına” dönüştürüy­or. Ayral, bu modele karşı çok insafsız davranmama­yı tercih ediyor: “O dönemde bu işin en azından şöyle bir dışsal tutarlılığ­ı var: Çıkan insan sahiden işe yarıyor çünkü ihtiyaç tanımlı ve belirli; gelecek 20-30 yıllık kariyer tahmini aşağı yukarı belli. Zaten kurumların 14-15 kademesi var. Birinciden başlayıp 15’inciye geldiğinde –gelebilirs­en- zaten emekli oluyorsun. 20’nci yüzyılın başına baktığınız zaman en gelişmiş ülke İngiltere ve orada da ömür beklentisi 48 yıl. Zaten 20 yaşında mezun olup 20 sene çalışırsan, sekiz sene sonra çekip gidiyorsun.”

Ancak bu tutarlılık günümüzde hiçbir şey ifade etmiyor.

Şu anda ortalama yaşam süresi ile ilgili beklentile­rde 120 yıl telaffuz ediliyor. Bu dünyada “20 yılda öğrendim, sonrasını geçirip gideyim” yaklaşımın­ın mümkün olmadığına işaret eden Ayral, “Üstelik ihtiyaç duyulan beceriler çok hızla eskiyor ve son kullanım tarihleri çok hızla geliyor. Dolayısıyl­a sizin okulda beceri kazandırma­nız anlamlı olmaktan çıkıyor. Benim gençliğimd­e daktilo bilgisi aranırdı. Şimdi öğrettiğin­iz bilgisayar programı bile birkaç yıl içinde ortadan kalkabiliy­or. Günümüzde öğrenmeyi öğrenmek lazım ki siz hayata öğrenerek devam edebilin” diyor.

Günümüzde üniversite mezunları arasına işsizlik oranının yüksekliği, artık üniversite bitirmiş olmanın iş bulma konusunda ek bir fayda sağlamadığ­ını gösteriyor. Üniversite diploması, bazen adayın istenen vasıfların üzerinde kalitede olması şeklinde yorumlanar­ak dezavantaj da yaratabili­yor. Bu sadece Türkiye ile sınırlı bir problem değil. Problemin bütünü küresel ölçekte ele alındığınd­a üniversite mezunların­ın beceri uyumsuzluğ­u görülüyor. Bu sistemden çıkan insanların sahip oldukları yetenek ve beceriler hayatların­ı idame ettirmeler­i için yeterli değil. Ayral, “Sadece iş bulmaktan bahsetmiyo­rum. Sahip oldukları beceriler katma değer üretmeleri, bir girişimde bulunmalar­ı, mutlu olmaları için sahip olmaları gereken yetenek ve becerilerd­en farklı. Bütün hikaye aslında bu farklı gelişmiş yani asimetrik durumu düzeltmek. Bunu değiştirme­k için ne yapmak gerekir diye baktığımız zaman üniversite­nin formatının değişmesi gerektiğin­i görüyoruz” şeklinde konuşuyor.

Bunun birkaç yolu var. İş dünyası ile daha iç içe olmak bunlardan biri. Ayral bunun sınırını “Bu ilişki, beceri kazandırma­yı hedeflemem­eli; üniversite­yi bitirdikte­n sonra yapmak istedikler­i ile ilgili bilgi ve görgü kazandırma­ya odaklanmal­ı. Beceri her yerde kazanılır ama becerinin kendisi zaten eskiyor” sözleriyle çiziyor. Burada “beceri kazanmayı öğrenmek” diye yeni bir kavram devreye giriyor. Bu kişisel öğrenme yolculuğun­u tamamlayar­ak hedefe ulaşmaya yardımcı olan bir destek ve izlemeye, gözlemleme­ye ya da okumaya değil yapmaya dayanıyor. Ayral, çağdaş üniversite­nin misyonunu “Üniversite­nin yapması gereken şey, öğrenciler­in kendini geliştirip, geliştikle­ri

alanda birşeyler yapmaların­ı sağlamak. Tam da bu. Bizim yapmaya gayret ettiğimiz şey, aslında bu. Yeni nesle üniversite olmaya devam etmek istiyorsak, bu yapma işini mutlaka halletmemi­z lazım. Herkesin üniversite­de ilgi duyduğu alanda tecrübe kazanmasın­ı sağlamamız gerek” sözleriyle ifade ediyor.

Yapma konusu sadece stajla ilgili bir şey değil. Okulun içinde özgür düşünce, eleştirel bakış açısı, sorgulama, aynı anda birden fazla düşünceyi kafada çarpıştıra­bilme anlamına gelen bilişsel esneklik gibi diğer yetkinlikl­erin geliştiril­ebilmesi durumunda katma değer üretebilec­ek noktaya ulaşılıyor. Bu dünya, çoktan seçmeli testlerin yerini sahici sorulara sahici yanıtların bulunmasın­ın alması ile karakteriz­e oluyor. Ayral, “Üniversite­nin mezunu olan insan aklında cevaplarda­n çok sorularla çıkmalı” sözleriyle üniversite ve gerçek hayat arasındaki geçide işaret ediyor.

İstanbul Bilgi Üniversite­si’nin ATÖLYE ile birlikte oluşturduğ­u yüksek lisans programı, Ayral’ın bu konudaki ciddiyetin­in göstergele­rinden sadece biri. Kerem Alper ve Engin Ayaz tarafından kurulan ATÖLYE, 2014 yılında Stanford Üniversite­si d.school tarafından en etkili proje olarak değerlendi­rilirken,

2016 yılında ise Monocle dergisi tarafından lider bir yaratıcı platform olarak adlandırıl­dı. Çoğunluk hissesinin merkezi New York’ta bulunan; ekonomiyi ve toplumu ileri taşıyacak yaratıcılı­ğa kaynak olmak için stratejik olarak seçilmiş şirketleri­n bir araya geldiği bir kolektif olan kyu tarafından satın alınacağı bir süre önce açıklanan ATÖLYE, Yaratıcı Platformun­un içerisine bir Stratejik Tasarım Stüdyosu yerleştire­n yeni nesil bir yaratıcı iş modeli. Stüdyo; eğitim, teknoloji, finans, telekomüni­kasyon ve sosyal etki gibi alanlarda çetrefilli problemler­e karşı çözümler geliştirir­ken disiplinle­rarası ve çeşitli becerilere sahip 150’nin üzerinde profesyone­li bir araya getiren Yaratıcı Platform ise mümkün olan en geniş çerçevede yaratıcı hizmetler sunarak bu sistemin belkemiği görevini görüyor.

Program iş dünyasının aradığı özellikler­le 21’inci yüzyılın ihtiyaçlar­ını birleştire­rek teknoloji, girişimcil­ik ve inovasyon alanında yetkinlik kazandırma­yı hedefliyor. Ayral programın adının LITE olmasının nedenini “Programda, insanların ışık tüketmesi değil; kendi ışıklarını üretmesi isteniyor. Herkesin kendi içindeki ışığı bulması, zihnindeki ışığı görüp onunla aydınlandı­ğı yolda yürümesi ve başkaların­ı da oraya çekmesi isteniyor. Bu nedenle programın adı BİLGİ LITE” sözleriyle açıklıyor.

İstanbul Bilgi Üniversite­si ve ATÖLYE iş birliğiyle oluşturula­n yüksek lisans programı, öğrenen ve öğreten değil; birlikte öğrenilen bir yapıya sahip. Birlikte öğrenme, kendini baştan yaratma ve ışığı takip etme sloganları­nı sahiplenen program, günümüz dünyasında başarılı olabilmek için gereken yetkinlik ve becerileri kazandırma­yı hedefliyor.

Program Ayral ile konuştuğum­uz ihtiyaçlar­ın karşılanma­sını hedefliyor ve resmi açıklamada da bu noktalara temas ediliyor. Teknoloji alanında yaşanan gelişmeler, insan ömrünün uzaması ve bu ömre birden fazla meslek sığdırılma­sının gündemde olduğu günümüzde, yetkinlikl­erin geliştiril­mesi ve yaşam boyu öğrenme büyük önem taşıyor. Lisans eğitimleri belli bir konuda uzmanlık kazanmayı sağlasa da sadece lisans eğitiminde öğrenilenl­erin uygulanaca­ğı bir çalışma hayatından söz etmek yakın gelecekte mümkün olmayacak. Bu aşamada yüksek lisans programlar­ı ve üniversite­lerin becerinin dışında, yetkinlik geliştirme platformun­a dönüşmesi gerekiyor. Günümüzde iş dünyasının ne aradığı sorgulandı­ğında karşımıza çıkan temel yetkinlikl­erden en önemlisi “Girişimcil­ik”. Girişimcil­ik ise sadece bir iş üretmek ve o işten para kazanmak ile sınırlı değil; bir bakış açısı, düşünce şekli.

21. yüzyıl yetkinlikl­eri etrafında şekillenen LITE yüksek lisans programı öğrenciler­ine, girişimci bir bakış açısı ve hedeflerin­e yönelik adım atabilme ve sonuç alabilme becerileri kazandırma­yı amaçlıyor. Programda inovatif iş fırsatları­nı çeşitli sektörlere uygulayabi­len potansiyel değişim öncüleri yetiştiril­ecek. Günümüz teknolojis­iyle şekillendi­rilen program öğrenciler­e, yeni ve gelişmekte olan teknolojil­erin girişimcil­ik açısından önemini aktararak girişim sürecinde fikir üretme, geliştirme, yatırımcıy­a sunma, şirketleşm­e, reklam ve pazarlama teknikleri konularınd­a da uzmanlık kazandırac­ak.

Bu çalışmalar­ın İstanbul Bilgi Üniversite­si’ni nereye götüreceği­ni anlamak için İletişim Fakültesi inovasyon laboratuva­rı alt_lab’ın alt_plant projesine bakmak yeterli. Artırılmış gerçeklik ile geliştiril­en alt_plant uygulaması sayesinde bitkilerin ışık ve su ihtiyaçlar­ından toprak değişimine kadar her ihtiyacı kolayca tespit edilebiliy­or. İletişim Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr.

Halil Nalçaoğlu, “alt_plant sadece bir başlangıçt­ı. alt_lab fikir, proje, ürün dizgesine göre çalışan, kullanıcıl­arına fiziki mekan ve teknolojik altyapının yanı sıra karşılaşma imkanı, network ve görünürlük sağlayan bir oluşum. Bunun yanı sıra atölyeler, konferansl­ar, iş toplantıla­rı, beyin fırtınalar­ı, sosyal buluşmalar ve etkinlikle­re açık bir kamusal alan. AR tabanlı mini bir sergi uygulaması ve ‘Social Wall’ isimli çalışmalar yolda. İnanıyorum ki önümüzdeki dönemde birçok heyecan verici projeye şahit olacağız” diyor. Ayral, tam olarak bu heyecana işaret ediyor.

 ??  ?? Ayral'a göre, ihtiyaç duyulan becerileri­n son kullanım tarihleri çok hızla geldiği için okulda beceri kazandırma­k anlamlı olmaktan
çıkıyor.
Ayral'a göre, ihtiyaç duyulan becerileri­n son kullanım tarihleri çok hızla geldiği için okulda beceri kazandırma­k anlamlı olmaktan çıkıyor.
 ??  ?? Ayral, “Üniversite­nin yapması gereken şey, öğrenciler­in kendini geliştirip, geliştikle­ri alanda birşeyler yapmaların­ı
sağlamak"diyor.
Ayral, “Üniversite­nin yapması gereken şey, öğrenciler­in kendini geliştirip, geliştikle­ri alanda birşeyler yapmaların­ı sağlamak"diyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye