“Değişimi yönetebilmelisiniz”
Dünyanın en büyük şirketi CEO Doug McMillon yönetiminde iş gücünü daha çevik hale getirmek amacıyla milyarlarca dolarlık yatırım yaptı.
5 NO.
Walmart CEO’su Doug McMillon’un telefonu çaldığında eşiyle öğle yemeğine gidiyordu. Günlerden 3 Ağustos, cumartesiydi ve zaten şirkette oldukça sıkıntılı ve çalkantılı bir haftayı geride bırakmıştı. Birkaç gün önce, Miss. Southaven’daki Walmart’ta bir iş arkadaşı-Walmart çalışanlarına bu şekilde hitap eder-mağaza müdürünü ve departman sorumlusunu silahla öldürmüştü. Şimdi ise McMillon’a telefonda, yeni bir krizle karşı karşıya olunduğu anlatılıyordu: El Paso’daki Walmart mağazasında silahlı bir saldırgan vardı.
McMillon karısını uygun bir yerde indirip hemen yolunu değiştirerek Walmart’ın Arkansas, Bentonville’deki merkezine yöneldi. Doğrudan Walmart’ın güvenlik, operasyon ve insan kaynakları ekiplerinin durumu izledikleri acil operasyonlar merkezine (EOC) gitti. Southaven trajedisi hâlâ belleğine tazeydi. “Ancak EOC’a girer girmez, bu kez durumun farklı olduğunu anlamam uzun sürmedi” diyor.
Bu kez saldırgan bir çalışan değil 21 yaşındaki bir gençti; anlatılanlara göre, Dallas yakınlarındaki evinden 10 saatlik bir araba sürüşüyle, Meksika kökenli insanları öldürmek üzere El Paso’ya gelmişti. AK-47 silahıyla 22 kişiyi öldürdü ve 24 kadarını da yaraladı. O gece Dayton’da ikinci bir kitlesel saldırıyla, silahlı şiddetle ilgili yeni bir ulusal tartışma başladı; Walmart da bu tartışmanın merkezindeydi.
Saldırıyı izleyen günlerde New York
Times’tan Andrew Ross Sorkin McMillon’a açık bir mektup yazarak, şirketin nüfuzunu ve
ikna gücünü kullanıp, yıllarca sürdürülebilirlik konusundaki çabalarına benzer şekilde, silah endüstrisi üzerinde baskı oluşturması çağrısında bulundu. Kaliforniya’da yaşayan 23 yaşındaki eski bir Walmart çalışanı da Walmart’ta ateşli silahların satışının durdurulması için change. org üzerinde imza kampanyası başlattı. Bu dergi (Fortune ABD) baskıya girdiğinde 73 bini aşkın imza toplanmıştı.
McMillon şimdiye kadar hep daha büyük çaplı siyasi tartışmalara girmekten kaçındı. Saldırıyı izleyen salı günü mağaza müdürleri ve çalışma arkadaşlarıyla bir araya gelmek, “yalnızca insanları kucaklamak ve onları dinlemek” için Teksas’a gitti. Aynı gün McMillon Walmart’taki iş arkadaşlarına açık bir mektup yayımlayarak, saldırıların trajik boyutuna değindi ancak halihazırda önceliği şirketin El Paso’daki iş arkadaşlarına ve müşterilere yardım etmeye ve kanun koyucularla işbirliğine vereceğini belirtti.
McMillon şirketin bu saldırılara nasıl bir yanıt vereceğiyle ilgili “iyice düşünüp, müzakere edeceğini” yazdı. Birkaç gün sonra bu konuda nasıl bir yol izleneceğiyle ilgili tartışmalara katılacağına karar verip vermediği sorulduğunda McMillon henüz doğru zamanın gelmediğini söyledi. “Kuşkusuz bütün dikkatler şirketin üzerinde” dedi. “Ancak henüz bu konuda konuşmaya hazır değilim.”
McMillon’un da çok iyi bildiği gibi sorular hemen ortadan kalkacak değil. Karmaşık sosyopolitik konuları ele almak, dünyanın en büyük ve orta ölçeli bir ülkeninki kadar da ayak izine sahip bir şirketi yönetme yükü ve sorumluluğunun bir parçasıdır. Walmart 514 milyar dolarlık satış geliri sayesinde bu yılki Fortune Global 500’de kolayca birinci sıraya yerleşti. Ve de tüm dünyada 2,2 milyon çalışma arkadaşıyla-yalnızca ABD’de 1,5 milyon-şirket dünyanın en büyük, devlete ait olmayan şirketi.
52 yaşındaki McMillon bütün kariyerini devasa perakendecide yaptı. Ancak beş buçuk yıl önce tepe göreve geldiğinde-ikonik kurucu Sam Walton’un ardından Walmart’ı yöneten dördüncü kişi-şirketi biraz sönük buldu. Walmart yalnızca online’da fena halde Amazon’un gerisinde kalmayıp aynı zamanda ABD’deki başlıca mağazalarının da can çekişmesine tanık oluyordu. McMillon daha nitelikli çalışma arkadaşları bulmak, insanları işte tutmak ve bunu yaparken de mağaza deneyimini iyileştirmek amacıyla iş gücüne yatırım yapması gerektiğine karar verdi.
Ancak bu genel olarak benimsenen popüler bir fikir değildi. McMillon Wall Street’e çalışma arkadaşlarının maaşlarını artırmayı düşündüğünü bildirdikten sonra Walmart’ın hisseleri değer kaybetti. 2015 yılında Fortune’da McMillon’la ilgili bir portre yazısı yazarken stratejisi henüz herhangi bir sonuç ortaya koymamıştı. Şirket altıncı ardışık mali çeyrekte de ABD’deki satışlarında negatif ya da durağan satış rakamları bildirmişti. Bundan tam dört yıl sonra ise Walmart art arda 19 mali çeyrekte ABD’deki satışlarda artış bildiriyordu. Kasım 2015’teki düşüşün ardından Walmart’ın hissesi yüzde 86 oranında değerlendi; aynı dönemde S&P 500’deki artış yüzde 43’le sınırlı kalmıştı; Walmart’ın piyasa değerinde böylece 119 milyar dolarlık bir artış meydana gelmiş oluyordu.
Walmart Fortune’un Dünyayı Değiştirenler listesinin yayımlanmaya başladığı beş yıl boyunca her yıl düzenli olarak sıralamaya giren tek şirket. Walmart geçmişte iş uygulamalarında, faaliyetlerinde ve tedarikçi ağı aracılığıyla sürdürülebilirliği ön plana çıkardığı için listede yer alabildi. Ancak bu yıl Walmart kendi çalışanlarına yaptığı uzun vadeli yatırımların gücü için listede bulunuyor. Bu yatırım ise sıradan bir ücret artışının çok ötesinde: Şirket Akademi programı sayesinde yüz binlerce çalışma arkadaşına eğitim hizmeti sundu.
Şimdi ise Walmart Live Better U girişimiyle bu attığı temelin üzerinde yeni bir şey inşa ediyor. Şirket geçen yıl programı lanse etmek için Guild Education’la işbirliği yaptı. Söz konusu girişim günde 1 dolar karşılığı, borçlanmadan üniversite eğitimi ve çeşitli becerilerle ilgili sertifikalar almalarına olanak tanıyor. Altı bin kadar Walmart çalışanı şimdiden harekete geçip program aracılığıyla okula kaydoldu ve dört bin kadarı da bu sonbaharda başlayacak. Bu fikir kısmen, ekonomik gelişmeye paralel olarak meydana gelecek değişikliklere uyum için gereken beceri ve dayanıklılığı edineceklerine dayanıyor. McMillon, “değişimi yönetebilmelisiniz. Yeni işleri öğrenebilmelisiniz” diyor. “Bazı insanlar bu eğitimi aldıktan sonra şirketten ayrılacaklar ancak bu sorun değil.”
McMillon’un perspektifinden Live Better U süregelen bir şeyin bir parçası; bu da Walmart’ın bir “öğrenme” organizasyonu olmaya devam etmesini güvence altına alacak uzun vadeli bir çaba anlamına geliyor. Bu tür bir öğrenme hem ekonomik hem de duygusal açıdan işgücünü daha sonra karşı karşıya kalınabilecek gelişmelere hazırlıklı kılabilir.