Birgün yeni telefonunuz eski telefonunuzdan yapılabilir
Küresel bir elektronik devi gittikçe büyüyen e-atık sorununu ele alıyor.
Austin’deki endüstriyel parkın ücra bir köşesinde, Apple Maps’te göze çarpmayacak kadar gizli bir lokasyonda Apple’ın en son teknolojilerinden biri için hummalı bir çalışma yürütülüyor. Cam fanusun içinde otomatik robot kolları hızla ve büyük bir kesinlikle döner bantta sola, sağa, yukarıya, aşağıya doğru hareket ediyor.
Mavi laboratuvar önlük giymiş, güvenlik gözlükleri ve eldivenleri olan bir dizi teknisyen, camlı oda içindeki eksi 45 derece soğuğun yarattığı sisin kollardan birinin etrafını sarmasını izliyor. Yüksek sesli mekanik dövme sesi durağan bir tok, tok, tok sesiyle çalışan makinelerin sesini bastırıyor.
Daisy adlı bu komplike sistem otomasyonu ve insan elinin dokunuşunu birleştirerek Apple’a göz alıcı sonucu sunuyor: Kullanılamayacak durumdaki iPhone’lardan elde edilen plastik, metal ve cam kırpıntılar. Apple’ın çevre, politika ve sosyal girişimlerden sorumlu başkan
yardımcısı Lisa Jackson “Daisy ürünleri verimli ve etkili bir şekilde parçalara ayırmamızı kontrol etmekle görevli” diyor.
Daisy yalnızca elektronik yeniden dönüştürme çabalarında bir dönüm noktası olmakla kalmayıp-elektronik cihazı robot aracılığıyla parçalara ayırma- aynı zamanda çevre üzerindeki etkiyi azaltmak için bir yol haritası niteliği de taşıyor. Apple özellikle çevreye gösterdiği duyarlılıkla övünüyor; örneğin, tedarik zincirinin büyük bir bölümü yenilenebilir enerjiye dayanıyor. Şimdi ise dikkatini aynı derecede zor bir başka soruna yöneltiyor: Hızla artan ve sıklıkla da zehirli olan elektronik atıklar.
Apple 2017’ de tüm ürünlerini yeniden dönüştürülmüş ya da yenilenebilir materyallerden üretme hedefini açıklamıştı. Apple bunun ne zaman gerçekleşebileceğini açıklayamıyor (hemen olmayacak). Ancak nisan ayında açtığı Materials Recovery Lab binası şirketin bu amaca ulaşabilmek için araştırmalar yaptığı yer.
Faks makinelerinden akıllı saatlere kadar atılmış araç gereçlerin yarattığı bir kategori olan e-atığın yönetimi gittikçe daha fazla karmaşık bir sorun haline geliyor. Global E-Waste Monitors’a göre, dünya 2016 yılında 44 milyon ton e-atık üretti. Bir fikir vermek gerekirse, bu rakam yaklaşık 4 bin 500 Eyfel Kulesi’nin eşdeğeri.
Ev elektronik atığı tüketici elektroniği dahil, bu yığının küçük bir parçası. Rochester Institute of Technology’deki Golisano Institute for Sustainability’ye göre, ev elektronik atığı geçen yıl 1,6 milyon tona ulaştı. Golisano Institute’ten doçent Callie Rabbitt’e göre, şirketler daha küçük çaplı ve zarif ürünler geliştirdikçe toplam e-atık yığını küçülüyor. Ancak anlattığına göre, yeni bir sorun yükselişte: “Halen kullandığımız ürünler nadir bulunan materyallerle değerli madenlerin karışımına dayanıyor.” Ve de şirketler gittikçe artan bir hızda yeni ürünler ortaya koyduklarından otomatik sistemler bile bu hıza yetişmekte zorlanıyor.
Apple kendi e-atık ayak izinin boyutu hakkında bir tahminde bulunmaktan kaçınıyor. Şirket geçen yıl 217,7 milyon iPhone sattı. Bir telefonun yaklaşık 140 gram ağırlığı olduğu hesaplanırsa, Apple’ın yalnızca telefonlarla bile evlere yaklaşık 31 bin ton materyal soktuğu görülüyor; bu da tüketicilerin daha iyi bir opsiyona sahip olmaması halinde bazılarının kaçınılmaz olarak atığa dönüşeceğinin göstergesi.
Apple’a katılmadan önce ABD Çevre Koruma Ajansı’nı beş yıl boyunca yöneten Jackson Daisy’nin Apple’ın amaçlarını gerçekleştirmesi yönünde “çok önemli bir adım” attığını belirtiyor. Geçen yıl piyasaya çıkan robot saatte 200 cihazlık bir hızla 15 farklı iPhone modelini (iPhone 5’ten başlayarak) parçalara ayırabiliyor. Austin laboratuvarındaki makine ve Hollanda’da bir başka laboratuvardaki makine Apple’ın nisan ayından beri toplanan 9 milyon telefonun yaklaşık bir milyonunu işliyor. (Geri kalanların çoğu çöpe gidiyor ve yeniden satılıyor.)
Apple tam olarak yeniden işlemeyi düşündüğü ürünlerinde kullanılan 14 malzemeyi sıralıyor. Bunlardan biri ayrışması yüzlerce yıl süren ve yabani yaşama tehdit oluşturan, paslandığında da zararlı toksinler yayabilen plastik. Diğeri ise yeniden şarj edilebilir pillerde bulunan ve toprak altından çıkarılması çevre üzerinde ciddi bir tahribat oluşturan lityum. Şirket Daisy’nin yardımıyla yeniden çevrim için 14 elementi geri elde etmeyi başardı; MacBook Air gibi yeni Apple ürünlerinde zaten alüminyum ve tenekeyi yeniden kullanılıyor.
Geleneksel e-atık yeniden işleme tesisleri Daisy kadar zarif değil. Çoğu ürünleri parçalamak için ağır makineler kullanıyor; ortaya çıkanlar da karışık parçacıkların bulunduğu çöp tenekelerine atılıyor. Bu karışık atıklarını geri dönüştürmek çok daha zor ve bazı unsurlar da işlem sırasında kayboluyor, sıkışıyor ya da bozuluyor. Jackson Apple’ın yalnızca kendi işlemlerini değil daha geniş çaplı olarak endüstrinin yaklaşımını da iyileştirmek istediğini kaydediyor. Austin’deki tesisi, gelişmekte olan inovasyonların tüm yeniden işleme tesislerinin daha fazla materyel toplanmasını sağlayacağı umuduyla daha geniş çaplı bir e-atık yeniden işleme ARGE’sine atfedilmiş; böylece müşteri-teknoloji tedarik zincirinin iyileştirilmesi hedefleniyor.
Apple’ın hedefleri gerçekleşecekse, endüstrinin sayısız parçasının süreçte rol almasını gerektiren uzun bir yol söz konusu. Hatta Jackson bile ilk başta bunun mümkün olabileceğine ikna olmadığını itiraf ediyor. Ancak mühendislerle ve grup üyeleriyle konuştuktan sonra toplam geri dönüşümün yalnızca mümkün olmakla kalmayıp aynı zamanda yaşamsal bir gereklilik olduğunun da farkına varmış. “Eğer donanım uzun süreli kullanılacak, materyaller ise yeniden işlenecek şekilde yatırım yapmazsak, üstesinden gelemeyeceğimiz bir sorunla karşı karşıya kalacağız.”
EĞER DONANIM UZUN SÜRELİ KULLANILACAK, MATERYALLER İSE YENİDEN İŞLENECEK ŞEKİLDE YATIRIM YAPMAZSAK, ÜSTESİNDEN GELEMEYECEĞİMİZ BİR SORUNLA KARŞI KARŞIYA KALACAĞIZ.”