Küresel e-ticaret pazarına oynuyor
E-ticaret firmalarına yönelik otomatik rakip fiyat takip ve optimizasyon yazılımı Prisync, farklı özellikleriyle küresel pazardaki tüm rakiplerine fark atıyor. Prisync CEO’su Burç Tanır, “Yüzde 100 SaaS modeliyle, self-servis kullanım ve erişilebilir fiyatımız aslen diğer şirketlerden en temel farkımız” diyor.
PRISYNC, KOSGEB ve TÜBİTAK tarafından desteklenen bir Ar-Ge projesi olarak faaliyetlerine başlayan yerli bir teknoloji firması. E-ticaret sitelerine hitap eden bir start-up olarak Boğaziçi Üniversiteli genç girişimciler tarafından 2013’te kurulan firmanın ilk iki yılı ağırlıklı olarak ürün geliştirme ve ürünün daha çok yerel pazarda “product&market fit”ini arama çalışmalarıyla geçiyor. Bu çalışmalar paralelinde o dönemde GBA&BIC melek yatırım ağlarından 150 bin tutarında bir melek yatırım alıyor. Prisync, bu yatırımla birlikte SaaS iş modeliyle küresel pazara açılıyor. Dijital pazarlama öncelikli bir büyüme stratejisi izliyor. Firma, bugün 50’den fazla ülkede müşterilerine hizmet veriyor. Prisync, e-ticaret firmalarının duyduğu çok önemli bir ihtiyaç ve eksiklikten yola çıkarak fiyat takip ve optimizasyon yazılımı geliştirdi. Prisync, mevcut ürünlerle kıyaslandığında müşteri hizmetleri ve teknoloji kullanımı alanında inovasyon ve yaratıcılığı sayesinde önemli farklar yaratıyor. Bu sayede çok hızlı bir büyüme trendi yakalayan Prisync’in girişimcilik başarısını, yenilikçilik ve yönetimsel açılardan performansını Prisync CEO’su Burç Tanır ile konuştuk.
Başlangıçta şirketiniz için nasıl bir strateji izlediniz?
Kuruluş aşamasında, fikirden prototipe geçme noktasında bir öz sermayemiz bulunmadığı için mevcuttaki Ar-Ge proje ve teşviklerinden faydalandık. Bu sayede ürünümüzü herhangi bir yatırım ihtiyacı duymadan prototip aşamasına taşıyabilip iç pazarda denemeye sunabildik. Bu denemeler ışığında da global pazarda rekabete hazır bir SaaS ürünü ortaya çıkarabildik.
Şirketinizin gelişim aşamalarında ne tür zorluklar yaşadınız?
Henüz yüzde 100 hazır bir ürün yokken satış yapmak aslen ciddi riskler barındırıyor. Çünkü bir bakıma daha iyi bir ürünle karşısına çıkma şansı da bulabileceğimiz firmalara, eksikliklerini bizim de bildiğimiz bir ürün ile çıkıyoruz. Bunun olumsuz sonuçlarını yaşayıp, bazı büyük firmalara ilk günlerimizde satış yapma şansını kaçırmış olduğumuz gibi, bugün hala bir Prisync kullanıcısı olan ve bizim tüm teknik ve ticari yolculuğumuzun bir bakıma paydaşları haline gelen firmalarla da çalışma şansı da yakaladık. Ofisimiz Boğaziçi Üniversite Kampüsü’nde yer aldığı için, ilgili rollerde tecrübesi bulunan kıdemli adayları bir startup macerasına katmakta zorlandığımız noktada, belki tecrübesiz ama yüksek potansiyelli yarı zamanlı öğrenci ya da tam zamanlı yeni mezun arkadaşlarla çalışma şansı bulduk. Bu model aslen global faaliyet gösteren ve yeri geldiğinde Fortune 500 şirketlerine bile satış yapan bir ürün firması için aslen bir riskti. Ancak, bugün dönüp baktığımızda güçlü bir ekip kurmamızın temelini teşkil eden bir karardı bu aynı zamanda.
Prisync’in gelişim sürecini nasıl özetlersiniz?
Prisync, kurulduğu günden beri yalın metodolojilerle ilerleyen bir startup. Buradaki en önemli nokta da aslında, daima piyasa ile haşır neşir olma, kendi içimizdeki varsayımlarla süreci yönetmeme olarak özetlenebilir. Prisync, aslen 2013-2015 yılları arası bir bakı
ma iç pazarda prototipleşen, ilk SaaS ürünün validasyonunu yapan, 2015 sonrası da bu SaaS ürününü yüzde 100 global pazara sunup sürekli bir gelişim içinde tutan bir firma.
Rakiplerinizden farklı yönleriniz nelerdir?
Biz bir ürün firmasıyız, dolayısıyla temel faaliyetimiz ürünümüz Prisync’e endeksli. Prisync, e-ticaret firmalarına yönelik bir otomatik rakip fiyat takip ve optimizasyon yazılımı. Hali hazırda 50’den fazla firmadan 100’lerce firmaya hizmet veren Prisync, bugün küresel pazarda, en çok kullanıcıya hizmet veren ve bu kullanıcılar nezdinde G2, Capterra gibi önemli mecralarda en fazla sayıda ve en yüksek puan seviyelerinde yorumlanmış bir firma. Bu noktada, Prisync’in aslen küresel rakiplerinden ayrıştığı en temel nokta, sunmuş olduğu hizmeti yüzde 100 SaaS modeliyle self-servis bir kullanımla erişilebilir fiyatlarla sunması. Piyasadaki yerel global birçok rakibin iş modeli çok sayıda manuel efor ya da kurulum entegrasyon çabası gerektirmekte ve bu uğraşlar da kullanıcı firmaların tercih etmediği bir tecrübe yaratıyor. Prisync, tüm değer önerisini self-servis kullanılan ürününü merkezde tutarak, bunu tüm dünyadan kullanıcılarına sunduğu 7/24 canlı müşteri hizmeti ile destekleyerek küresel pazardaki tüm rakiplerinden ciddi ölçüde ayrışmış durumda.
Bu anlamda girişimcilik başarınızı nasıl özetlersiniz?
Herhangi bir özkaynak kullanmadan, daima müşteri odaklı yaklaşımlarla kendini finanse etmeyi önceliklendiren ve bunun sonucunda 2020 yılına kadar ciddi bir yatırım almadan yüzde 100 global bir firma halinde ulaşabilmiş bir startup’ız. Tüm bunları yaparken de aslen startup hayatının zaman zaman insanı sevk edebildiği önceliklendirme hatalarından kendimizi koruyup, en doğru ve gerekli işleri ve kararları önceliklendirerek (ki bunlar doğru bir ekip kurmak/ yaşatmak ve ölçeklenebilir bir ürün geliştirmek ve bunun dışında kalan birçok konuyu o an için ertelemek) ilerlemiş bir ekibiz.
Yeni hedefleriniz hakkında neler söylemek istersiniz?
Aslen Prisync’le bugünden ileriye dönük amaçlarımızın temelinde etki alanımızı çok daha arttırarak yüzlerce müşteriye değil binlerce, onbinlerce hizmet verebilmek var. Bu yılbaşı almış olduğumuz 1.1 milyon dolarlık yatırımın temel gerekçesi de bu amaç. Bir gün dünyadaki tüm e-ticaret sitelerinde listelenen tüm ürünlerin fiyatlarını takip edip bilen bir veritabanı söz konusu olacaksa, bu veritabanının Prisync’e ait olması kuvvetle muhtemel olacak.