BILIM ILE HAYALLER BULUŞUNCA...
Bilim, somut olgular üzerinde duygusallığa kapılmadan yol alırken hayalciliğe fazla yer bırakmıyor. Ancak Sabri Ülker
Bilim Ödülü Jüri Başkanı Prof. Dr.Gökhan Hotamışlıgil’in bir bilim insanı olarak söyledikleri, bilimin dünyayı etkileme potansiyelinin hayal gücü ile bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.
BILIMIN SAYGINLIĞI mı yoksa insanlığın sorunlarına çare bulmak için hata yapma olasılığı yüksek olan gerçek zamanlı konu değerlendirmelerine mi girmesi daha doğrudur? Hatasız bir araştırmacılık ve çözümleme mi, yoksa hata yaparak öğrenen bir bilim anlayışı mı yerinde olur? Bunlar bilim dünyası ile ilgili olarak ortaya çıkan yeni sorular.
Eskiden statüko çok netti: bilimsel araştırmalar dünyayı daha iyi anlamamızı sağlar, sonra bunun üzerine mühendisler tarafından bunun üzerine teknoloji inşa edilir ve nihayetinde iş insanlarının devreye girmesi ile ticarileşmiş ürün ve hizmetlerin ortaya çıkmasıyla insanların hayatını iyileştiren bir süreç işlerdi. Ancak zamanın çok hızlı akmaya başlaması başta olmak üzere yaşanan birçok değişim günümüzde bu statükoyu geçersiz kılıyor.
Özellikle pandemi döneminde her şeyin gerçek zamanlı operasyon özelliği taşımasının zorunlu hale gelmesi, bilim, teknoloji ve ekonominin oyuncuları arasında yeni ilişkilerin kurulmasını zorunlu hale getiriyor. Bu zorlu sınav aynı zamanda bilimsel araştırma ve inovasyon arasındaki ilişkiyi yeniden değerlendirmeyi de zorunlu kılıyor.
Dünyanın çok hızlı değiştiği bir diğer dönem olan siyasi devrimler çağında felsefe alanında yaşanan “Sefaletin Felesefesi-Felsefenin
Sefaleti” tartışması, günümüzde bu sefer insanların hayatını tehdit eden pandemi koşullarında karşımıza çıkıyor. Bilim, dünyayı açıklamalı mı yoksa onu değiştirmeye hizmet mi etmeli? Pandemi sürecinde, insanların hayatını kurtaracak yeni koşulları ortaya çıkaran bir değişim zorunluluğu ağır basıyor. Yine de sorun bu kadar basit değil.
Son dönemde yeniden popüler olan Karl Marx’ın zamanında Proudhon ile yaptığı bu tartışma, şaşırtıcı bir biçimde 2004’te Frank Coraci tarafından çekilen 80 Günde Devrialem filminde de ele alınıyor. Bilim dünyasında yeni ufuklar açmada hayal gücüne hizmet ederek önemli bir katkı sunan Jules Verne’in öyküsünde bu sefer, Jackie Chan oynamış. H.G. Wells’in Zaman Makinesi (The Time Machine) ise bilimin insanlığın bütün sorunlarını çözdüğü bir dünyada insanın hiçbir sorununu çözemez hale geldiği bir dünya oluşması riskine işaret ediyor. Isaac Asimov’un yazdığı kitaplar
ise, robotlardan zihin okuyan uygarlıklara kadar yeni bir dünya sistematiğini kurmanın bilimini ortaya koyuyor.
Bütün bu birikim sadece üzerinde düşünülmesi gereken soruları ortaya çıkarırken Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil ile sohbetimiz, bu sorulara yanıt bulmak için bilime değil, bilim insanlarına ve davranışlarına odaklanmak gerektiği sonucuna varmama neden oldu. Formülde çok çalışma –Hotamışlıgil’in laboratuarı 25 yıldır kesintisiz çalışıyor-, uyum sağlama –Massachusetts eyaleti kapandığında laboratuar faaliyetleri minimale indiriliyor ve Hotamışlıgil dört ay boyunca COVID-19’u anlamaya zaman harcıyor-, odaklanma –yeni koşullar altında bile metabolizma üzerindeki çalışmalara yönelik odak kaybolmuyor- ve belki de hepsinden önemlisi hayal gücü – Hotamışlıgil, geleceğe yönelik umut veren bilim insanlarının ödüllendirilmesine yönelik Sabri Üker Vakfı Bilim Ödülü Jüri Başkanı olarak daha iyi bir geleceği kuracak bilim insanı ağını hayal ediyor-.
Bir saate yakın sohbetin özeti bu şekilde ve özellikle son bölümdeki hayal gücü en önemli boyutu oluşturuyor. Sabri Ülker Vakfı Bilim Ödülü, Hotamışlıgil için geleceğin dünyasını oluşturacak genç bilim insanı ağını oluşturmanın aracı olarak geleceğe dönük bir hayalin önemli bir unsuru. Mutevazı bir tavırla işin daha çok başındayız dese de yapılan işin önemi gözden kaçmıyor.
Hotamışlıgil, “Ödüller birçok değişik platform ve kriter üzerinden verilebiliyor. Büyük ödüllere bakarsanız, bunlar akademik yaşamın neredeyse son dönemine rastlayan bir süreçte veriliyor ve o zamana