Dijitalleşme öncelik belirleme sanatıdır
Trend avcısı Benedict Evans, 2017’de otonom sürüş trendine işaret ettikten sonra başka alanlara eğiliyor. Dijital dönüşümde trend ve rota belirleme dersi veren Evans, dönüşümün öncelik belirleme işi olduğunu da gösteriyor.
uzunca bir süreden beri herkesin gündeminde ve pandemi sürecinde de ciddi biçimde gündemi işgal ediyor.
Ancak bu terim şimdiden ikiye bölünmüş durumda. Bir yanında dijitalleşme, diğer yanında dönüşüm bulunuyor. Dijitalleşmenin, adının kullanılmayacağı biçimde dönüşüme konu olan bütün organizasyon ve iş modeline sirayet etmesi gerektiğini iş dünyasının liderleri kavradı veya kavrıyor. Dijitalleşme ise geleneksel iş modellerinin yerine dijital araçlara dayanan uçtan uca iş süreçlerinin tanımlanması ile mümkün oluyor. Böylece dijital işletmeler ortaya çıkıyor ve bu büyük bir dönüşüm.
Bu sene Brandweek’e konuşmacı olarak katılan Benedict Evans, bu denklemin üçüncü bacağını oluşturan öncelik belirleme konusunda kılavuz olarak karşımıza çıkıyor. Yazdıklarını incelediğimde, 2017’de otonom sürüş üzerine yazılar yazdığını ve bugünse elektronik ticarete odaklandığını gördüm. Herşeyden bahsetmek yerine önemli olana odaklanmak, pandemi sürecinde daha net öğrendiğimiz ve dönüşüm projelerinin başarısı için zorunlu olan bir kural. Bu aynı zamanda pandemi sonrasındaki yeni normalde sürdürülebilirlik ekseninde daha da önemli hale gelecek bir olgu.
Evans, “İlgi çekici soruların hangileri olduğuna ve farklı ve yeni bir şey söylemek için boşluk bulunan yerlere odaklanıyorum. Teknoloji ile ilgili önemli nokta, bir şeyi anlamaya başladığınızda onun, artık önemli ya da ilgi çekici olma özelliğini yitirmiş olmasıdır” şeklinde konuşuyor. Evans, geçmişte önemli bir süreyi mobil ve ardından cep telefonarına odaklanarak harcamış ama artık bunlarla ilgilenmiyor.
“Artık herkesin akıllı telefonu var ve akıllı telefonlar artık ilgi çekici değil” diyen Evans, “Bir sonraki sorunun ne olacağını düşünmemiz gerekiyor. Ocak ayı ile bugünün teknolojisi arasında karşılaştırma yaparsam, nereye gideceğimizi öngörebiliriz. Pandemiden önce dev şirketlere 25 yıl boyunca herkesi bağlantılı hale getirmekten bahsettik. Bunu başardık. Dünya üzerindeki insanların 4-4,5 milyarının akıllı telefonu bulunuyor. Bu bütünüyle tamamlanmış bir süreç değil ama büyük mesafe kat etmiş durumdayız” şeklinde konuşuyor ancak bunun büyüsüyle kendinden geçmiş değil.
Evans, bugünkü sorunun, herkesin cebinde akıllı telefon olmasının ne anlama geldiğinin bulunması ile ilgili olduğunu ifade ediyor. Bundan sonra ne olacak sorusunun yanıtı e-ticarette yatıyor. Evans, “Birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede perakende satışların yüzde 10 ila 20’si e-ticaret olarak gerçekleşiyor” diyor. Değişim bununla sınırlı değil. Streaming’in toplam içindeki payı yüzde 50’lere yükselirken medya dünyası da televizyonların normalinden uzaklaşıyor.
Bu dünyanın ortaya çıkardığı yeni sorular yanıt bekliyor. “Amazon her şeyi kontrol mü ediyor?” ile “Procter&Gamble hangi mecraları kullanacak?” sorularının arka arkaya sıralanması, reklam dünyası ile ilgili sorulara bağlanıyor. Google ve Facebook online takibin işleyişini değiştirirken, farklı bir soru, e-ticaret şirketleri paralarını kiraya mı yoksa ücretsiz teslimata mı harcamalı şeklinde karşımıza çıkıyor. Diğer seçenekler koşulsuz ürün iadesi veya instagram’da reklam yapmak.
Uyum sağlamanın her alanda en önemli konu olarak karşımıza çıktığı bugünlerde soruların sayısını istendiği kadar artırmak mümkün. Evans, “Bu noktada bir seviye yukarı çıkalım ve şu değerlendirmeyi yapalım: İnternet benim için hayatım boyunca çok ilgi çekici oldu ama diğer birçok insanın hayatında bir önemi yoktu. İnternet oradaydı ve hakkında çok konuşuluyordu ama birçok insanın hayatının merkezinde yer almıyordu. Bu değişti. Artık akıllı telefonlar ve internet herkesin hayatının merkezinde yer alıyor” diyor.
Yeni normal, yükselen ve düşen rakamları ağzı açık seyretmekten ziyade bu değişimlerle ilgili soru sorup doğru hareket zeminini oluşturmayı gerektiriyor.
William Shakespeare’in deyimiyle “Olmak ya da yok olmak. İşte mesele bu”