Dünyanın Borcu
Dünya, tüm zamanların en yüksek borç rakamına ulaştı. Küresel borç miktarı yıl sonunda 277 trilyon dolara ulaşacak.
ULUSLARARASI FINANS ENSTITÜSÜ’NÜN (IIF) “Küresel Borç Monitörü” raporuna göre, yılın üç çeyreğinde küresel borç tutarı 15 trilyon dolar artarak 272 trilyon dolara yükseldi. Dünya gelmiş geçmiş en yüksek borç rakamına koşar adım ilerliyor. Rapora göre kaygı verici bu artış devam edecek. Yıl sonunda bu rakamın 277 trilyon dolara ulaşması öngörülüyor.
Enstitünün raporuna göre, toplam GSYH’ye oranları dikkate alındığında, yılın üçüncü çeyreğinde hane halkına ait borçlar yüzde 49,2’ye yükseldi. Bu rakam önceki yıl yüzde 47,1’di. Finansal olmayan şirketlere ait borçlar yüzde 79,6’ya (2019’da 73,7) yükseldi. Aynı dönemde, kamuya
Dünya, tüm zamanların en yüksek borç rakamına ulaştı. Covid-19 pandemisinin yol açtığı hasarlar devam ederken Uluslararası Finans Enstitüsü’nün raporuna göre; 272 trilyon dolara yükselen küresel borç miktarı yıl sonunda 277 trilyon dolara ulaşacak.
şirketlere ait borçlar yüzde 25,2’den yüzde 28,7’ye yükseldiği belirtiliyor. Kamuya ait borçların ise yüzde 32,3’ten yüzde 43’e yükseldiği vurgulanıyor.
SİSTEM YENİLENİYOR
Dünya, tedarik zincirlerinde devrim niteliğinde değişikliklere hazırlanıyor. Tedarik zincirleri çocuk işçiliğin önlenmesi, insan hakları, çevre ve doğayı korumaya yönelik daha etkili yasalarla baştan sona yeniden şekilleniyor,
Birçok ülkenin sürdürülebilir kalkınma stratejileri doğrultusunda tedarik zincirleriyle ilgili somut adımlar atmaya başladıklarını belirten Dünya Ekonomik Forumu’nun Kurucusu Klaus Schwab, buna göre şirketlerin önümüzdeki dönemde insan hakları ve ekolojik standartlara bağlı kalmak zorunda olacaklarını söylüyor. Örneğin, Hollanda 2022’de yürürlüğe girecek “Çocuk İşçiliğine Karşı Önlem” yasasına göre tedarik zincirinin herhangi bir noktasında çocuk işçi çalıştırılan hiçbir ürün ülkeye giremeyecek. Fransa, İngiltere ve Avustralya’da da benzer önlemlere hazırlanıyor. İsveç’inde gündeminde önemli yasal düzenlemeler var. İsveç, hazır giyimde geri dönüşümlü materyal yerine kimyasal kullanımına önümüzdeki yıldan itibaren ek vergi getirecek. En önemli ticari partnerlerimizden biri olan Almanya’da tedarik zinciriyle ilgili yeni bir yasa hazırlıyor. Özetle gelişmiş ülkeleri birbiri ardına adeta jet hızıyla yeni tedbirler alıyor. Bu yeni yasal düzenlemeler ihracatçılarımız da yakından takip ediyorlar. Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, küresel tedarik zincirinde adil yapılacak ticaret, toplumun refahı, sürdürülebilir kalkınma, ülkenin gelişimi ve iklim kriziyle mücadelede belirleyici olacağına dikkat çekiyor. Eskinazi, “Küresel ekonomi, insan ve doğanın sömürülmesi, çocuk işçiliği temeline dayanmamalı. Üretimden ürün teslimine kadar her aşamada büyük bir sorumluluk içinde hareket etmeliyiz” diyor.
PİYASAYA GÜVEN ARTIYOR
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB), politika faizini 475 baz puan artırarak yüzde 10,25’ten yüzde 15’e çıkarmasını değerlendiren Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Emre Alkin, “Faiz artırımından kaçıldıkça
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Emre Alkin maliyet artıyordu. Karar piyasanın güvenini pekiştirdi” diyor. Faiz artırım kararından kaçıldıkça maliyetin arttığına dikkat çeken Alkin, “Hep de şu örneği verdim: Denize 10 kamyon çakıl atmak gereken yerde, ‘4 tane akşam atayım, geri kalanı sabah atarım’ dersek, sabah uyandığımızda akşam attığımız çakılların dalgalar tarafından götürüldüğünü görürüz. Dolayısıyla işin maliyeti 14 kamyona çıkar. Kısacası ısrar ettikçe maliyet büyür. 22 Ekim’deki Para Politikası Kurulu toplantısında 200 baz puan artırılmayan Merkez Bankası’nın tabela faizinin maliyeti bu sabah 400 civarına çıkmıştı.
Faiz artırım kararı ile iş nihayet tamamlanmış oldu” diyor. Alkin, yüksek faizin olumsuz etkileriyle ilgili eleştireler hakkında şöyle bir değerlendirme yapıyor: “Yatırımların faizden daha az kâr getirdiği bir ülkede çözüm faizleri zorla düşük tutmak değil, üretenin kârını artıracak ortamı yaratmaktır. Bu da risklerin ve enflasyonun azaltılması, yapısal reformların kararlılıkla hayata geçirilmesiyle ilgilidir. O zaman faiz de düşer.” Yapısal reformlara başlamak için 2013 şartlarına dönmenin yeterli olacağını da belirten Alkin, “O dönemde Türkiye’nin CDS primlerinin 120 civarındaydı, kredi notu da ‘Yatırım yapılabilir’ seviyedeydi” diyor.