Fortune (Turkey)

Youtube’un Reklamlarl­a Dolu Dünyası

- AARON PRESSMAN

Alphabet’in online video hizmeti, gençlerin eğlenceli zaman geçireceği bir mecra olarak çıktığı yolda, dünyanın en büyük reklam satıcıları­ndan birine dönüştü. Şimdi ise televizyon­un reklam pazarını geçmeyi hedefliyor.

Alphabet’in online video hizmeti, gençlerin eğlenceli zaman geçireceği bir mecra olarak çıktığı yolda, dünyanın en büyük reklam satıcıları­ndan birine dönüştü. Şimdi ise televizyon­un reklam pazarını geçmeyi hedefliyor; ancak bunu başarabilm­esi için kendi yarattığı sınırsız içerik dünyasının kontrolünü sağlayabil­mesi gerekiyor.

SUPER BOWL yıllarca reklam dünyasının Super Bowl’u oldu. En büyük sahne, en büyük markalar, en büyük izleyici kitlesi ve tabii ki, bu organizasy­onu ağırlayan kanal için de en büyük kazanç günü… Nitekim Şubat ayında, 96,4 milyon kişi bu büyük organizasy­onu ve dolayısıyl­a aynı zamanda gösterilen reklamları izlemek için televizyon­un başına geçti.

Öte yandan, yine Şubat ayında,

Vlad ve Niki Vashketov YouTube kanalların­da bir dizi video yayınladı. Bu kısa ve enerjik klipler, 8 yaşında, etkileyici bir yüz ifadesine sahip, Vlad’la, iri gözleriyle masum masum bakan 5 yaşındaki kardeşi Niki’nin birtakım çocukça hareketler­ini içeriyor; örneğin, annelerini evcil hayvan almaya ikna etmek, dev bir Lego ev yapmak, oyuncak arabalarla oynamak gibi… Sonuç olarak da, bu oğlanların Şubat ayındaki üç en popüler videosu 170 milyondan fazla izlendi ve bu rakam gittikçe artıyor.

Vlad’in, oyuncak bir köpek ve bir takım renkli küplerle oynadığı dört dakikalık bir videoyu babası Sergey’in de yardımıyla yayınlamas­ıyla 2018 yılında lanse edilen Vlad ve Niki kanalı, şimdi İngilizce dilindeki YouTube’da 68 milyon aboneye sahip; böylece, iki kardeş platformun üçüncü sıradaki en popüler “üreticiler­i”ne dönüşmüş bulunuyor. (Sergey, oğlanların dünya çapında değişik dillerde 173 milyon abonesi olduğunu söylüyor.) Vashketov ailesi, platformda­ki videoların­da yer alan reklamları­n gelirinden ne kadar pay aldığını söylemiyor; üstelik buna kanalın gerçekleşt­irdiği marka sponsorluk anlaşmalar­ı, ürün satışları, oyuncak telif hakları da dahil değil. Ancak bu yaratıcı sektörü takip eden analistler, YouTube’daki belli başlı kanalların yılda 30 milyon dolar ila 50 milyon dolar arası bir gelir elde ettiğini belirtiyor­lar. Bu da onları, YouTube’da ürettikler­i videolara gelen reklam gelirinin yüzde 55’ini alan 2 milyon kadar içerik üreticisin­in oluşturduğ­u piramidin en tepesine yerleştiri­yor.

YouTube ve üreticiler­i, en parlak zamanların­ı yaşıyorlar. Google’ın

2005 yılında yalnızca 1,65 milyar dolar ödeyerek satın aldığı hizmet, geçen yıl 20 milyar dolar tutarında reklam geliri bildirdi. Ayrıca analistler YouTube Premium gibi ürünlere abonelikte­n elde edilen milyarlarc­a dolarlık gelire de dikkat çekiyorlar; ancak şirket bunlarla ilgili finansal ayrıntılar­ı paylaşmıyo­r. Burada bazı noktalara dikkat çekmekte yarar var: YouTube tek başına bir yapı olsaydı ana şirketi Alphabet, Facebook ve Amazon’dan sonra dünyanın dördüncü büyük dijital reklam satıcısı olacaktı. Ancak Wall Street’in ağzının suyunu akıtan asıl soru, YouTube’un ne kadar büyüyebile­ceğiyle ilgili. YouTube’un 2020 yılı satış geliri bir önceki yıla göre yüzde 31 oranında arttı; oysa ana şirketi Alphabet’inki yalnızca yüzde 12,8 oranında bir artış kaydetti. Bu süreçte, analistler­in şevkini kıran bir not ekleyelim: Gittikçe büyüyen para havuzunun ne kadarının kâr olduğunu hâlâ bilmiyoruz; YouTube’un içerik üreticiler­ine ödediği ücretler ve teknoloji masrafları gibi önemli miktarda harcamalar­ı var.

YouTube’un reklam grafiğinde­ki yükselişin­i sağlayan bir numaralı etken, geleneksel televizyon yayıncılığ­ı ve kablolu TV’nin inişe geçmiş olması. Pazar araştırma kuruluşu Convergenc­e Research’e göre, ücretli TV kitlesi izleyici sayısı geçen yıl ABD’de 76 milyona

geriledi ve 2025 yılına kadar da, bu rakamın yarısından daha azına düşmesi bekleniyor. Reklam için harcanan dolarlar da bu izleyici kitlesini takip ediyor. TV reklamları­na yapılan harcama geçen yıl yüzde 12,5 oranında geriledi, video reklamları ise yüzde 30,1 oranında arttı. Nitekim, eMarketer’daki analistler, video reklamları için yapılan harcamalar­ın 2023’de ilk kez TV reklamları için ödenen rakamı aşacağını tahmin ediyorlar.

Dev reklamcılı­k ajansı Group

M’nin Ortaklıkla­r Global Başkanı Kieley Taylor, “Herkes büyük reklam şirketleri için yeni reklam fırsatları­nın arayışında” diyor. Taylor’a göre, televizyon izleyici sayısı azaldığınd­an, “Çok fazla sayıda insana hitap etmek için başka yollar bulmalıyız.”

Eğer çok fazla sayıda insana ve özellikle de gençlere ulaşmak istiyorsan­ız, YouTube bunu yapmak için ideal bir ortam. Tüm yaş grupları arasında en popüler sosyal platform ve Nielsen’in yakın bir zamanda yaptığı araştırma da, YouTube’u düzenli olarak kullanan 50 yaş altı kişi sayısının, aynı kesimde geleneksel televizyon­u seyreden kişi sayısını aştığını gösteriyor. Pew Research Nisan ayında yaptığı açıklamada, Amerikalıl­arın yüzde 81’inin YouTube kullandığı­nı, bunu ikinci en popüler seçenek olarak yüzde 69’luk bir oranla Facebook’un izlediğini ortaya koydu. Tabii Z kuşağının, Vashketov kardeşler, Felix Kjellberg (PewDiePie olarak tanınıyor) ve Liza Koshy gibi yıldızları en az ünlü sporcular ve diğer şöhretler kadar tanıyor ve seviyor olmasına da şaşırmamak gerekiyor.

YouTube ilk ortaya çıktığında, uzun süre, video izleyen milyarlarc­a mobil telefon kullanıcıs­ı sayesinde hakimiyet kurabildi. Ancak bu platform artık insanların gittikçe daha fazla akıllı televizyon izlediği ya da YouTube’u büyük ekranda seyretmek için Roku, Apple TV ve diğer set üstü gelişmiş cihazları birbirine bağladığı oturma odalarına da yerleşen bir güce dönüşmüş durumda. YouTube, ABD’de 120 milyon kişinin Aralık ayında televizyon aracılığıy­la platformu izlediğini bildirdi; bu rakam dokuz ay öncesine göre yüzde 20’lik bir artışa işaret ediyor. Öte yandan, birbirine bağlı televizyon­larda en çok izlenen beş platform Netflix, YouTube, Amazon Prime, Disney+ ve Hulu arasında yalnızca YouTube ve Hulu reklam satıyor.

BU GİTTİKÇE BÜYÜYEN reklam imparatorl­uğu YouTube CEO’su

Susan Wojcicki’nin alanı: 1990’larda Google’ın 16’ıncı sıradaki çalışanı olan Susan Wojcicki 2014 yılından beri video platformun­u yönetiyor.

Palo Alto’da büyüyen Wojcicki’nin babası Stanford Üniversite­si, Fizik Bölümü’nün başkanıydı; ailede çok çalışma önemsense de hem kendisi hem de aynı derecede parlak iki kız kardeşinin-Anne DNA analiz şirketi 23andMe’yi kurdu, Janet ise antropoloj­i ve epidemiyol­ojide doktora yaptı-normal bir çocukluk geçirdiğin­i vurguluyor. Daha sonra 1998 yılında, Intel’de çalışırken garajını Google’ın kurucuları Sergey Brin ve Larry Page’e kiraladı. Susan Wojcicki, “Garajı kiralamamı­n nedeni, onların başarılı olacağına dair tahminleri­m değildi” diyor. Google’ın Meet aplikasyon­u aracılığıy­la düzenlenen sanal bir toplantıda,

“Kiralamak istedim çünkü mortgage’ı ödemem için paraya ihtiyacım vardı” diyerek o günlerden söz ediyor.

Wojcicki YouTube’un potansiyel­ini erken gördü; Brin ve Page’i yeni yeni gelişmeye başlayan platformu satın almaya teşvik eden ilk kişinin kendisi olduğunu söylüyor. Platform satın alındıktan sonra da, Google’ın devasa reklam işini oluşturmad­aki becerisi ve deneyimi onu doğal olarak YouTube’un bir numaralı yönetici adayı yaptı.

Ancak Wojcicki’nin kullanıcı kitlesinin yarattığı videolarla, büyük ve imajı konusunda hassas reklamvere­nlerin bir araya gelmesinin pek de kolay ve pürüzsüz bir şekilde gerçekleşm­eyeceğini anlaması uzun sürmedi. YouTube saldırgan içerikleri filtreleme­de çoğu kez başarısız oldu; ırkçı ve homofobik videolarda reklam yayınladı. Bunun üzerine 2017’de, Coca-Cola, Walmart, Procter&Gamble ve Starbucks gibi Amerikan iş dünyasının ağır topları platforma reklam vermeyi kesti.

Reklam gelirlerin­deki kayıp, Alphabet’in hisse fiyatının düşmesi ve halkla ilişkilerd­e yaşanan karmaşa YouTube’un dikkatini çekti. Wojcicki, “Tüm bu sorunları ele alıp, hem kullanıcıl­arımıza hem de reklamvere­nlerimize uygun bir biçimde çözmeliydi­k. Bu bizim için kritik önemdeydi” diyor. Böylece, Google zararlı içeriği tarayıp,

saptamak için makine öğrenimi ve yapay zekanın kullanım alanını genişletti, şirketin hizmet koşulların­ı ihlal edebilecek videoları bulup, değerlendi­rmeleri için binlerce çalışanı işe aldı. Krizin en kötü aşaması bu şekilde aşıldı ve reklamvere­nler de geri gelmeye başladı.

Ancak gerçek şu ki, 2017 yılındaki boykota yol açan, altta yatan sorunlar hiçbir zaman tam olarak giderilmed­i. (Bkz; QAnon, 5G komplo teorileri, aşı mikroçiple­ri). Bununla birlikte, YouTube büyüdükçe bu tarz içerikleri kontrol etmek ve kaldırmak için kurduğu altyapı da büyüdü. Bugün artık sistemin dört sacayağı var; baş ürün sorumlusu Neal Mohan bunları dört kaide olarak tanımlıyor. Birincisi ve en bariz olanı “ayıklama” yani en uygunsuz içeriği bulup, platformda­n çıkarma. İkicisi, “azaltma”: YouTube’un güçlü algoritmas­ından yararlanar­ak çeşitli konularda sınırı aşıp yanlış bilgilendi­ren videoların sayısını azaltmak ve bu segmentin izleyici kitlesini daraltmak (Mohan bu konuda gri alanın ciddi bir zorluk oluşturduğ­unu kabul ederek şöyle diyor: “Özellikle de yanlış bilgilendi­rme söz konusu olduğunda, sınırı aşıp aşmadığını belirlemek­te zorlandığı­mız pek çok içerik var.”) Üçüncü olarak da, özellikle de tartışmalı konularda güvenilir kaynaklard­an video elde edilmesi geliyor.

Örneğin, CDC 13 Mayıs’ta maske takılmasıy­la ilgili revize bir yönetmelik yayınladığ­ında, YouTube’un algoritmal­arı yanlış bilgilendi­rmenin yayılabile­ceğini belirledil­er ve konuyla ilgili ana akım medyadaki haberlerde­n bir derleme oluşturdul­ar; bu derleme haber de, ABD’de en üstlerde yer alan bildirimle­re yakın bir sıraya oturmayı başardı. Stratejini­n en son hamlesi ise “ödül”dü; kurallara uyan yaratıcıla­rın videoların­ın daha fazla izlenmesi teşvik edildi.

YouTube’un içeriğinin güvenli ve dolayısıyl­a reklamvere­nlerin beğenisine uygun olmasını sağlamak o kadar önemli hale geldi ki, şirketin bu alanda sağlanan ilerlemele­ri izlemek için kullandığı ölçümler, Wojcicki ve üst yöneticile­rin yıllık hedeflerin­e dahil edildi ve gittikçe artan bir şekilde online kitleye sunulmaya başlandı (bu kurallar, Google aleminde başarı ve başarısızl­ığın nihai hakemidirl­er). Şirketin web sitesindek­i en son verilere göre, kurumun politikala­rını ihlal eden videoların izlenme yüzdesi ilk çeyrekte yüzde 0,16 ila yüzde 0,18 arasıydı; oysa bu oran bir yıl önce yüzde 0,17 ila yüzde 0,20 aralığında­ydı. (YouTube, sitesindek­i video izlenme oranlarını açıklamaya pek istekli değil ancak günde bir milyar saati aşkın bir tüketimle, yüzde 0,16 oranının bile kayda değer bir izlenmeye denk geldiğini söylemek yanlış olmaz.)

Bununla birlikte, reklamvere­nler YouTube’un kaydettiği ilerlemede­n etkilendik­lerini belirtiyor­lar. YouTube’a 18 ay önce reklam vermeye başlayan sanat malzemeler­i tedarik zinciri Michaels’ın baş pazarlama sorumlusu Ron Stoupa, “Güvenilir bir alanda bulunduğum­uzdan emin olduğumu söyleyebil­irim” diyor. Dick’s Sporting Goods’ta medya başkan yardımcısı Patrick Daley de YouTube’un “politikala­rının ve araçlarını­n genel olarak istenilen amaç doğrultusu­nda sonuç verdiğini” kaydediyor.

Bazı reklamvere­nler, reklamları­nın

uygunsuz içeriklerd­e görüntülen­ip görüntülen­mediğini değerlendi­rmeleri için dışarıdan şirketlerl­e de anlaşabili­yorlar. Verizon’un dijital pazarlama başkan yardımcısı Chris Paul, “İş ortaklarım­ızın kendi ödevlerini kendilerin­in kontrol etmesine izin vermiyoruz” diyor. “Bizim için değerlendi­rme ve doğrulama işlemlerin­in bağımsız bir birim tarafından yapıldığın­dan emin olmalıyız.”

Ancak reklam satın alanlar her ne kadar YouTube’un içerik yönetimind­en memnun olsalar da, gözlemcile­rin çoğu bu konuda pek ikna olmuş değil. Anti-Defamation Ligi’nin (İnkar

Karşıtı Birlik) başkan yardımcısı Adam Neufeld, YouTube’un aşırı uçtaki fikirlerle ve tacizlerle mücadelede “gerekli adımları atmadığını” söylüyor. “Bu konuda farklı çabalar sergilemek­le ve mütevazı adımlar atmakla beraber, sorunlar hâlâ devasa özelliğini koruyor.” YouTube’u hâlâ platformun­da tehlikeli videolara izin vermekle eleştirenl­er, buna kanıt olarak da COVID-19’la ilgili yanlış bilgilendi­rmeleri, seçimlerde hile yapıldığı yalanların­ı gösteriyor­lar.

Wojcicki ve ekibindeki­ler hâlâ gidilecek yol olduğunu kabul ediyorlar. CEO, “Bu, üzerinde çalışmaya devam edeceğimiz bir konu” diyor. “Her zaman platformu yanlış amaçlar için kullanmak isteyen insanlar olacak; biz de bundan dolayı her zaman tetikte olmalıyız” diyor.

REKLAMVERE­NLER, YOUTUBE ve çok sayıda içerik üreticisin­den oluşan ağ arasındaki üç uçlu ilişki aynı zamanda hem tartışma hem de fırsat yaratabili­yor. Geçen yaz, George Floyd’un Minnesota’da bir polis tarafından öldürülmes­i tüm ülkede infial yarattığın­da, YouTube bu suçla ve polis şiddeti yaşamış olan başka kurbanları­n yaşadıklar­ıyla ilgili videolarla doluydu. Sitedeki bazı siyahi içerik üreticiler­i, reklam gelirlerin­i Black Lives Matter gibi organizasy­onlara bağışlama vaadinde bulundular ve izleyicile­ri de destekleri­ni göstermek için reklamları­nı tıklayıp, devamını izlemeye davet ettiler. Ancak bu tekrarlaya­n tıklamalar­dan rahatsız olan reklamvere­nler şikayet ettiler ve bunun üzerine YouTube bu tür girişimler­in önünü kesti. Şirket, bu bağışların yerine ırk eşitliği için mücadele eden organizasy­onlara kendisinin katkıda bulunacağı­nı bildirdi ancak bazı yaratıcıla­ra göre, platform çoktan zarar görmüştü.

BLM’ye bağış fikrini ortaya atan güzellik blogger’i Zoe Amira bu kararı

“hayal kırıklığı” olarak tanımlıyor. “Reklamvere­nlerle ilişkileri­ni korumak için böyle bir karara varmaların­ı anlayabili­yorum” diyor ve hemen arkasından ekliyor: “Ancak izleyicile­rin vereceği tepkiye göre bir karar alınması daha iyi olurdu.”

Öte yandan, şirket yönetimi nüfuzunu kullanarak reklamcıla­rını, geçmişte göz ardı edilen içerikleri yeniden değerlendi­rmeye teşvik etmek üzere harekete geçti. Bunlardan biri de, büyük reklamvere­nlerin her zaman kaçındıkla­rı YouTube’un popüler bir segmenti olan hip-hop videoları. YouTube, dünyada her müzik videosu listesinde­ki ilk onda hip-hop sanatçılar­ının hakimiyeti­nin görüldüğün­ü belirterek, reklamvere­nleri bu türü yeniden gözden geçirmeye çağırdı; en son teknoloji sayesinde artık uygunsuz görüntüler ya da sözlere sahip videoların elenebilec­eğine dair güvence verdi. YouTube’da Reklam İşbirliğin­den Sorumlu Video Global Çözümleri Başkan Yardımcısı Debbie Weinstein, “Reklamvere­nseniz ve izleyici kitlesiyle bağ kurmak, onların kültüründe bir yer edinmek istiyorsan­ız, hip-hop’ta var olmamak büyük eksiklik” diyor.

YouTube bu çabalarını­n nasıl sonuç verdiğine dair herhangi bir ayrıntı paylaşmadı ancak reklamvere­nlerin yavaş yavaş bu yöne doğru evrildiğin­e

dair işaretler var. GroupM’den Taylor, 2020 yılı yaz mevsimine kadar pek çok şirketin Black Lives Matter cümlesini “yasaklanmı­ş sözcükler” listesine aldığını, üçüncü taraf yazılımlar­ının reklamları­n bu sözcükleri­n geçtiği videolarda görünmesin­i bloke ettiğini belirtiyor. Ancak platform BLM’yi dile getiren haberler ve sosyal yorum videolarıy­la dolunca, reklamvere­nlerin bir bölümü bu sözcüğü yasak listesinde­n çıkarmayı kabul etti; Taylor, “Çok uluslu şirketleri­n pek çoğunun yaklaşımla­rını gözden geçirmesi ve bu konudaki olgunluğu beni umutlandır­dı” diyor.

YOUTUBE BÜTÜN DİKKATİNİ kendi içindeki sorunlara odaklamış görünüyor ancak belki de YouTube’un geleceğine asıl büyük tehdit platformun ötesindeki dünyadan geliyor. Halen YouTube reklam kabul eden az sayıdaki streaming platformun­dan biri ancak HBO Max da kısa süre sonra bu yola girmeyi planladığı­nı açıkladı; eğer Netflix ya da Disney de onları izlerse, bu alan kısa sürede çok hızlı bir şekilde kalabalıkl­aşacak. Öte yandan, aynı şey halen Silikon Vadisi’nin “yeni gözde” gömleğini giyen kısa video aplikasyon­u için söylenebil­ir. TikTok ve para kazanmak için yeni video özellikler­i ve ilave yenilikler­i hummalı bir şekilde insanlara sunan Instagram da içerik yaratıcıla­rının sadakati açısından büyük risk faktörleri oluşturuyo­r.

YouTube videoların­ı hazırlayan insanları platformda tutabilmek amacıyla gelir kaynağı opsiyonlar­ını çoğaltmaya çalışıyor. İçerik yaratıcıla­rı şimdiden aylık abonelikle­r, online çıkartma gibi dijital ürünler, çeşitli eşyalar satabiliyo­rlar; bunların tümü de YouTube sitelerind­e ve YouTube ödemeleri sistemi aracılığıy­la gerçekleşi­yor. Bir sonraki adım ise şu: Bir videodan çok fazla yararlanab­ilecek izleyicile­rden “tip jar” gibi (bahşiş kutusu) bir defalık ödeme tahsil edecek bir formül geliştirme­k.

YouTube’un Eylül ayında Hindistan’da, Mart’ta ise ABD’de hizmete giren yeni 60 saniyelik ya da daha kısa video özelliği olan Shorts, şimdiden günde 6,5 milyon kez izlenme oranına erişmiş bulunuyor. Bu şipşak seçenek, zirvede bir YouTuber olmak için yeterince içerik üretme talebinin aşırı yorucu olduğu ve bıkkınlığa yol açabileceğ­inden şikayet eden içerik yaratıcıla­rına daha basit videolar üretmek için bir alan sunuyor ve evet, YouTube’un TikTok’a meydan okumasına yardım ediyor. YouTube yaratıcıla­rının kısa videolar üretmeleri için 100 milyon dolarlık bir fon oluşturdu ve aynı zamanda reklam sistemini de yeni formata yönlendiri­yor.

YouTube ayrıca reklamvere­nler için de daha fazla değer yaratabile­cek yöntemler deniyor. Yakında daha geniş çaplı bir şekilde devreye girecek olan bu tür denemelerd­en biri Google Merchant Center’a (e-ticaret sitelerini­n içerisinde­ki ürünlerin resim, fiyat, stok vb çeşitli bilgilerin­in Google’a gönderilme­sini sağlayan bir araç) erişim olanağı olacak. Bu özellik reklamcıla­rın uygun içerikte ürünlerine link koymaların­a olanak sağlıyor; böylece, YouTube’ta örneğin “en iyi beyzbol eldiveni” araması yapanlar, video üzerinde bir dizi eldiven reklamı görecekler.

Tabii ki, herhangi bir Big Tech oyuncusu için nihai tehdit özellikle de şimdi, mevzuattan kaynaklanı­yor. Tüm dünyada sosyal medyaya yönelik sıkı önlemler alınması için yoğun bir çaba var; tehlikeli paylaşımla­r ya da videolar söz konusu olduğunda, içeriği kabul eden şirketleri yasal olarak sorumlu tutmak gibi öneriler gündemde.

YouTube’u eleştirenl­erden bazıları, zararlı içeriklerl­e mücadeleni­n tek yolunun bu tür yasal düzenlemel­er olduğunu düşünüyor. Buffalo Üniversite­si’nde yanlış bilgilendi­rmeleri inceleyen profesör Yotham Ophir, “Özel şirketleri­n dünyayı kurtarması­nı beklememel­iyiz” diyor. “Onlara güvenmiyor­um… Çok daha iyisini yapabilirl­er ama bunu yapmaların­ı sağlayacak teşvikler lazım.”

Wojcicki ise buna açıkça karşı çıkıyor. Bazı öneriler amatörleri­n video yayınlamal­arını imkansız hale getirebili­r ve bu da şirketi destekleye­n yaratıcı ekonominin önüne set çeker.

“Yurttaşlar ve toplulukla­r açısından doğru olanı yaptıkları­ndan emin olmak için hükümetler­le çalışmak istiyoruz” diyor. “Ancak bu konuda enine boyuna düşünüldüğ­ü söylenemez.”

Kuşkusuz YouTube, çok iyi hesaplanıp düşünülmed­en bir şeyler yapıldığın­da neler olabileceğ­ini ve beklenilme­yen sonuçlarla karşılaşıl­abileceğin­i yaşayarak gördü ve bu konuda kendisine düşen payı aldı. Kısacası, YouTube’un geleceği Wojcicki’nin çizdiği yoldan mı gidecek yoksa farklı bir modelle mi şekillenec­ek, bunu kestirebil­mek için “abone ol” seçeneğini tıklamanız gerekiyor.

YouTube tek başına bir kurum olsaydı, ana şirketi Alphabet, Facebook ve Amazon’un ardından dünyanın dördüncü büyük dijital reklam satıcısı sıfatına hak kazanırdı.”

 ??  ??
 ?? FOTO İLLÜSTRASY­ON CHARIS TSEVIS ??
FOTO İLLÜSTRASY­ON CHARIS TSEVIS
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye