‘YETIŞMIŞ INSAN KAYNAĞINA ÜLKEMIZ VE DÜNYA GENELINDE IHTIYAÇ OLDUĞU AŞIKARDIR’
TÜRKİYE FİNANS’IN, YABANCI HİSSE SENEDİ VE BORSA YATIRIM FONU İŞLEMLERİNİ EKLEDİĞİ TFXTARGET ÜRÜNÜ BÜYÜK İLGİ GÖRÜYOR. 2022’DE YENİ İŞBİRLİKLERİNE HAZIRLANANAN BANKA, MÜŞTERİLERİNE YENİLİKÇİ ÜRÜN VE HİZMETLER SUNACAK.
GÜNÜMÜZDE sektörü fark etmeksizin her kurum bulut teknolojisini çok çeşitli alanlarda kullanıyor. Bunun içinde yetişmiş insan kaynağına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuluyor. Yapı Kredi Teknoloji Veri ve Uç Nokta Güvenliği Müdürü Serkan Kırkkulaç, yetişmiş insan kaynağına hem ülkemiz hem dünya genelinde ihtiyaç olduğunu belirtirken, yetkinliklerin de disiplinler arası geçişken olmasının oldukça önemli olduğunu söylüyor.
Geleneksel güvenlik mimarisine sahip kurumların bulut mimarisine ve güvenliğine geçişte hangi bakış açılarına sahip olması gerekir?
“Sorunuza insan, teknoloji ve süreç boyutlarında cevap vermenin konunun anlaşılması adına faydalı olacağını düşünüyorum.
İnsan boyutunda; “Yetişmiş insan kaynağına hem ülkemiz hem dünya genelinde bir ihtiyaç olduğu aşikar.” Uzmanlaşmış insan kaynağını, erken evrede birer bulut güvenlik mühendisi, mimarı, analisti olarak yetiştirmenin, kurumlar açısından bulut mimarisine ve güvenliğine geçişte önemli bir strateji ve öncelik olduğunu düşünüyorum.
Teknoloji boyutunda; bulut mimarisine geçiş ile birlikte geleneksel olarak nitelendirdiğimiz teknolojilerin bir çoğu yerini “Cloud Native” ya da konumlandırması itibariyle geleneksel mimari de görece olarak alışkın olmadığımız bütünleşik güvenlik özellikleri sunan teknolojilere bırakmaktadır. Bugün kurumlar konteyner güvenliği, kubernetes güvenliği, SASE (Secure Access Service Edge), ZTNA (Zero Trust Network Access), CASB (Cloud Access Security Broker) ya da benzer nitelikte bulut sağlayıcılarının sağlamış olduğu güvenlik çözümlerini değerlendirmekte ya da kullanmaktadır. Bundan hareketle kurumların bulut dönüşüm stratejilerini de göz önünde bulundurarak, hedefledikleri mimari için konumlandıracakları güvenlik teknolojilerini, tüm güvenlik disiplinlerinin bir arada olacağı, disiplinler arası bakış perspektifiyle zenginleştirecekleri etkin çalışma gruplarıyla, erken evrede bu teknolojilere adaptasyonun sağlanması adına oldukça önemli görüyorum.
Süreç boyutunda; belki de bu dönüşümde en az önem verilen ancak diğer iki boyut kadar önemli bir konu olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle kurumların geleneksel güvenlik mimarisinde inşa edilen süreçlerini, bulut mimarisine geçiş ve dönüşümle paralel olacak şekilde ele alması ve kontrollerini uygulaması oldukça önemlidir. Aksi taktirde sağlıklı bir dönüşümden bahsetmemiz mümkün olmayacaktır.
Altyapı Güvenliği ve Yazılım Geliştirme döngüsünde ise konuyu ele alacak olursak; yaşanılan dönüşümle birlikte altyapılar tamamen belirli bir kod blokları üzerinde çalışacak şekilde “Infrastructure as a Code” haline dönüşmekte ve ölçeklenebilir mikro servislerle birlikte çalışmaya başlamaktadır Hatta birçok kurum kendi mimarilerini bu yapılar üzerinde aktif olarak çalıştırarak kullanmaktadır. Yazılım geliştirme süreçlerinde ortaya çıkacak güvenlik kusurlarını görünür hale getirecek, zafiyetlerin tespit edilmesini sağlayacak, belirli uyum kontrollerini yapma yeteneği olan ve genel güvenlik duruşunu gösterebilecek yetenekte, bütünleşik güvenlik çözümlerine olan ihtiyaç eskisine nazaran daha fazla ve bu tip çözümlerin kullanılmasına daha fazla ihtiyaç bulunuyor.
Diğer yandan yetkinliklerin disiplinler arası geçişken olması da bir o kadar önemlidir. Artık bir yazılım uzmanına güvenlik yetkinliği ya da güvenlik uzmanlarına yazılım geliştirme yetkinliği kazandırılmasının kaçınılmaz hale geldiğini görmekteyiz.”
Karma bulut ve orkestrasyon yapılarında ortak güvenlik standartlarını nasıl yönetiyorsunuz?
“Yaşanılan dönüşümle beraber atak yüzeyi buluta doğru genişleyerek evrildi. Dolayısıyla kullanmış olduğumuz bulut ortamlarında ve orkestrasyon yapılarında güvenlik standartlarını uygulamak oldukça önemli hale geldi. Bu nedenle karma bulut ortamlarında desteklenen yenilikçi ve bütünleşik güvenlik kontrolleri sunan çözümler aracılığıyla; güvenlik standartlarını belirli endüstri çerçeveleriyle uyumlu olacak şekilde oluşturmak, takip etmek ve otomatize olarak yönetmek önemli bir gerekliliktir.
Bununla beraber her bir güvenlik standardının ortamlarımızda birebir uygulanması da mümkün olmamaktadır. Bu nedenle; özenle her bir kontrolü içselleştirmek, ortamlarımıza uyarlamak üzere değerlendirmek ve uygulamak ayrıca önemlidir.”
İNTERNET ÜZERİNDEN, istediğiniz anda, istediğiniz yerde her türlü bilgi ve kişisel veriye erişimi mümkün kılan bulut teknolojisiyle kurumlar hız, ölçek ve maliyet avantajlarından yararlanıyor. Borusan Holding Bilgi Teknolojileri Altyapı Direktörü Tayfun Deniz; bulutun on-prem altyapılara göre çok daha entegre ve güçlü güvenlik araçları sunduğunu belirtirken, maliyetleri de şeffaflaştırdığını ifade ediyor.
Borusan Holding olarak dijitalleşme stratejilerinizde hızla büyüyen yeni nesil altyapıların genişletilmesi ve büyütülmesinde neleri gündeme aldınız? Bu süreçte bulut teknolojilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Borusan Holding olarak 2015’te hibrit bulut stratejisini benimsedik ve bugüne kadar birçok alanda paralel projeler gerçekleştirdik. Office 365’in yanı sıra, HR ve CRM alanında SaaS; veri merkezleri, felaket kurtarma ve diğer uygulamalar tarafında da Azure hizmetlerini kullanıyoruz. Bulut projelerini bir plan çerçevesinde hayata geçirmek önemli. Bir anda yapmaya çalıştığınızda, büyük güvenlik açıklarına maruz kalıyorsunuz. IoT, HPC, AI gibi büyük projeler gerçekleştiriliyor. Bu projelerin şirket içinde hayata geçirilmesi, bizim gibi teknoloji firması olmayan holdingler için kolay değil. Kendi veri merkezimizde bu teknolojileri kurmak, işletmek ve güncellemek zaman alan, maliyetli işler olduğu için biz bulutun sağladığı hazır servislerden yararlanıyoruz. Ayrıca yaklaşık 15 yıldır, sanallaştırma projeleriyle uğraşıyoruz. Sanallaştırma bize esneklik ve hız sağlıyor, ama geldiğimiz noktada artık sanallaştırmanın hızı ve esnekliği bizim için yeterli değil. Burada da bulut servisleri bize büyük faydalar getirirken, maliyetlerin şeffaflaştırılmasını sağlıyor. Bulutun yazılımcıları özgürleştirdiğini, yüklerini azalttığını ve kod yazmaya odaklanmalarını sağladığını düşünüyorum. Bulut, on-prem altyapılara göre daha entegre ve güçlü güvenlik araçları sağlıyor. Ancak bu araçları doğru kullanmayı ve tasarlamayı öğrenmeniz gerekiyor.
Önümüzdeki dönemde bu stratejiyi maliyet esnekliği, uygulama taşınabilirliği ve cloud lock-in gibi konuları adresleyebilmek adına, multi cloud stratejisine dönüştürme gibi bir planımız var. Ancak önce mevcut cloud provider’larda belirli bir olgunluğa ulaşmak gerekiyor. Türkiye’deki mevcut yetenek havuzu ve maliyetlere karşı hassasiyet düşünüldüğünde multi cloud’a daha yolumuz var.”
Mevcut işlerinizde, yeni iş modellerini geliştirmek ve iş süreçlerinizi daha hızlı, verimli ve düşük maliyetli bir yapıya kavuşmak için bulut teknolojilerini devreye alırken nelere dikkat ettiniz?
“Bulut teknolojilerini devreye almak teknik bir iş gibi gözüküyor ancak yalnızca %20-25’i teknik projeden oluşuyor. Geri kalanı eğitim, kültür, süreçler ve yönetişim. Bu konularda tüm büyük bulut sağlayıcılarının adoption framework’lerinden faydalanılabilir. Bulut devreye alınmadan önce kapsamlı bir programla ekiplerin eğitilmesi gerekiyor çünkü bulut, ancak iyi bilindiği zaman ucuz bir yer. Öğrenme maliyeti de yüksek. Ayrıca süreçler çok önemli. Dolayısıyla bulut süreçlerini güncellemek için çaba harcamak gerekiyor. Öte yandan bulut mükemmellik merkezi ile bulut yönetişimi ilkelerini belirleyen bir yapı oluşturmak, organizasyon açısından çok faydalı.
Bulut yönetişiminin maliyet yönetimi, kaynak yönetimi, kimlik yönetimi, temel güvenlik ve otomasyon olmak üzere dört-beş ayrı disiplini var. Bu konulardaki politikalarınızı belirlemeniz; hatta belirlemek yetmez; bunu bulutun içine gömmeniz lazım. Yani otomasyondan bahsediyoruz. Siz bunu yapmazsanız bulut güvenli değil. Bulut sizi güvenli hale getirmek için gerekli servisleri sağlar; bunları tasarlamak, kurmak ve işletmek size kalır. “Ben bunu buluta attım artık konuyu Microsoft çözsün” değil olay. Bulutta keskin çizgiler kalkmış durumda, şimdi DevSecOps’tan bahsediyoruz. Tek bir portal var, herkes işini oradan yapıyor. Bu nedenle rol bazlı erişim kontrolü yapmak çok kritik. Kuralları belirleyip uyguladıktan sonra servislerin güvenlik politikalarının netleştirilmesi gerekiyor. Diğer bir önemli konu da buluta nasıl bağlandığınız. Türkiye’de bir hiper ölçekli bulut sağlayıcı bulunmadığından güvenli ve erişilebilir bir bağlantı mimarisi belirlemelisiniz.
Son olarak “IaaS pahalıdır”, “PaaS ucuzdur”, “Uygulamaları cloud-native taşımak en verimli” gibi cümlelere takılmadan, her şirketin kendi ihtiyaçları ve altyapısına göre tasarım yapmak ve karar almak gerekir. Bu önermeleri kendinize göre test etmeden karar alırsanız, yanlış bir noktada olduğunuzu fark ettiğinizde çok geç olabilir.”
DİJİTAL BANKACILIK faaliyetleri son dönemde büyük hız kazandı. Bu ivmede pandeminin ve global teknoloji trendlerinin payı çok büyük. Özellikle finans ve bankacılık sektöründe dijitalleşmenin etkilerini derinden hissediyoruz. Sektör, bu alanda köklü değişimler geçiriyor. Türkiye Finans’ta sadece pandemi döneminde değil uzun yıllardır dijital bankacılık kanallarına ve inovasyona yatırım yapıyor. Pandemi döneminde ise dijital yatırımlarını daha da arttırdı.
Türkiye Finans Perakende Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı M. Necati Özdeniz, “Daha hızlı, daha çevik ve daha dijital bir sürece geçtik. Tabii müşterilerimizin dijital bankacılık süreçlerine olan ilgileri de dijital bankacılık yatırımlarımızı artırmamızda büyük etkiye sahip oldu” diyor. Yapılan araştırmalar banka müşterilerinin yüzde 93 gibi büyük bir oranının bankacılık işlemlerini dijital kanallar üzerinden yürütmeyi tercih ettiğini gösteriyor. Yani müşterilerin finans sektöründeki dijital dönüşüm sürecine hızlı bir şekilde uyum sağladıkları görülüyor. Özdeniz, “İhtiyaç anlarının 7 gün 24 saate çıktığı yeni dünyada ihtiyacın doğduğu an doğduğu yerde onların taleplerini karşılamamız çok önemli”
diyor. Finansal hizmetlerin fiziksel mekâna ve zamana bağımlı olmaktan çıktığı yeni dünyada bankacılıkta dijital kanalların kullanım oranı artarken şube işlem sayıları azalıyor. Artık bankaların şube sayıları ile değerlendirildiği günler geride kaldı. İster denizin ortasında olsun ister dağ başındaki bir köyde, akıllı telefona ve internete sahip herkes yalnızca birkaç dokunuşla ihtiyaç duyduğu tüm işlemleri kolayca yapabilir hale geldi. Kredi kartı talebinden finansman kullanmaya kadar artık müşteriler pek çok bankacılık işleminde şubelere gidip, uzun uzadıya prosedürlerle uğraşmak istemiyorlar.
DİJİTAL KANALLAR
Katılım finans sistemine dair dünyadaki uygulamaların geneline baktığımızda; Türkiye’deki katılım bankacılığının ihtiyaç duyulan yenilikçi ürün ve hizmet geliştirme konusunda iyi bir noktada olduğu görülüyor. Hatta Türkiye’deki katılım bankaları inovasyon ve dijitalleşme gibi konularda yurtdışına örnek gösteriliyor. Peki, Türkiye Finans dijital bankacılık alanında hangi özellikleriyle fark yaratıyor? Türkiye Finans dijital bankacılık kanallarını sadece müşterilerinin kendilerine en hızlı şekilde ulaşmalarını sağlayan bir araç olarak görmüyor. Banka bunu müşterilerini daha iyi tanıma ve kişiselleştirilmiş
çözümler ile hayatlarını kolaylaştıran deneyim bazlı ürün ve hizmetler olarak konumlandırıyor. Yeni ürünler geliştirmeye devam ettiklerini belirten Özdeniz, “Ancak bunu basit, etkin ve hızlı yapmalıyız. Her şeyden önce bankacılıkta kuralları değiştiren gelişmelere ilk uyum sağlayan banka olmanın gururunu taşıyoruz. Hayata geçirdiğimiz inovasyonlar, ürünlerimize eklediğimiz özellikler, yenilikçi iş modelleri, ilkler dendiğinde katılım finans prensiplerine uygun, sektörde ezber bozan tüm ürün ve hizmetlerin altında bankamızın imzası var. Bu anlamda sektörümüzün öncü kuruluşu olduğumuzu söyleyebilirim.
Daha güncel ve somut bir örnek vermem gerekirse, bankacılıkta kuralları değiştiren tüm gelişmelere ilk uyum sağlayan banka olma iddiamızı uzaktan müşteri edinimi sürecinde de başarıyla ortaya koyduk. Bunun için yatırımlarımızı, süreçlerimizi, kaynak atamalarımızı en hızlı şekilde düzenledik. Bir kez daha altını çizmek isterim ki, dijitalleşmeye yaptığımız yatırımlar ve yenilikçi yaklaşımımız sayesinde bu yeni döneme en hızlı uyum sağlayan bankalardan biri olduk ve bayrağı en önde taşıyan örnek bir kurum haline geldik” diyor.
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK 12. BANKASI
Türkiye Finans, dijitalleşmeye yaptığı yatırımları artırırken insan odağından ayrılmadan sürdürülebilir büyümeyi öncelik alıyor. Şu an Türkiye’nin en büyük 12. Bankasını olduklarını vurgulayan Özdeniz, “Dijitalleşme yatırımlarımızı artırarak Türkiye’nin en büyük ilk 10 bankası arasına girmeyi hedefliyoruz. Yeni dönemde müşterilerimizin sadece bankamızın dijital kanallarından değil, iş birliği yaptığımız fintechler ve mobil platformlar üzerinden de uzaktan müşteri olabilecekleri iş modelleri üretiyoruz. Henüz açık bankacılık kavramı yeni yeni ülkemizde kabul görmeye başlamışken, biz banka olarak geliştirdiğimiz API’ler üzerinden fintechlerle ortak işler yapıyor; dijital müşteri deneyimi kavramını benimsetmek amacıyla inovasyon rasyosu yüksek çalışmalar hayata geçiriyorduk. Finans sektörünün ilk API marketini yapan banka olma misyonuyla günümüz bankacılık dünyasını geliştirmek, iş ortaklarımızdan aldığımız sinerji ile müşterilerimize gelişmiş ürün ve hizmetler sunabilmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz” diyor. Bunun en güncel örneklerinden biri eXtra Limit isimli ürünü. Tüketiciler, artık banka şubelerine gitmelerine gerek kalmadan dijital kanallardan veya bankanın anlaşmalı olduğu firma uygulamalarından müşteri olabiliyorlar. Yani Türkiye Finans, üçüncü parti uygulamalar üzerinden de uzaktan müşteri edinimi gerçekleştirmeye başladı.
Özellikle e-ticaret tarafındaki belirli uygulamalar üzerinden uzaktan müşteri olabileceğiniz ve finansman ihtiyaçlarınızı mobil uygulamadan ayrılmaya gerek kalmadan bu uygulamalar üzerinden karşılayabiliyorsunuz. Banka, eXtra Limit ürünü üzerinden ilk dijital entegrasyonu, pazarlama ve sadakat platformlarından biri olan ZUBİZU ile başlattı. Özdeniz, “Bankacılık sektöründe ilk olma özelliğini taşıyan eXtra
Limit ile uzaktan müşteri edinimi ve finansman süreçlerini dijital olarak entegre ettiğimiz yepyeni bir iş modeli tasarlamış olduk” diyor. Tüketiciler, uzaktan müşteri edinimi sayesinde birkaç dakika içerisinde müşteri olabiliyor ve hemen ardından sanal kartlarına tanımlanan finansman limitiyle ister online isterse mağazalardan QR Kod ile alışveriş yapabiliyorlar.
TFXTARGET’A YENİ ÖZELLİKLER EKLENDİ
Türkiye Finans’ın diğer ön plana çıkan ürünü ise son gerçekleştirdiği hamleyle uçtan uca dijital bir yatırım platformu haline getirdiği TFXTARGET. Geçen yılın başında hisse senedi ve yatırım fonu alış-satış işlemleri eklenen TFXTARGET’a çok kısa bir süre önce yabancı hisse senedi ve borsa yatırım fonu işlemlerini de eklendi. Bu güncellemeyle birlikte katılım bankacılığı sektöründe bir ilki gerçekleştirmiş oldu. Artık platform üzerinden ABD ve Avrupa borsalarında işlem gören; teknolojiden otomotive, gıdadan sağlığa kadar global ölçekli birçok şirketin hissedarı olabiliyorsunuz. Bankanın müşteri edinim kanallarından biri olan ve katılım bankacılığı sektöründe ilk olma özelliği taşıyan Hızlı Finansman ve Ödeme Platformu’da dikkat çeken uygulamalardan biri. Özdeniz, “Biz pandemiden çok önce dünyanın gittiği yönü ön görüp, ülkemizin en büyük yerel ve uluslararası markalarıyla iş birliği yaparak şube dışı Hızlı Finansman ve Ödeme noktaları kurduk. Türkiye’de on binlerce mağazada Türkiye Finans şubelerinin olduğunu söylemek mümkün. Anlaşmalı noktalarda; beyaz eşya, elektronik, mobilya, taşıt gibi herhangi bir mağazadan satın alma yapmak isteyen müşterilerimizin finansman ihtiyaçlarını banka şubesine gitmeye, ek bir prosedür ile uğraşmaya gerek kalmadan sadece dakikalar içerisinde karşılayabiliyoruz. Hızlı Finansman hizmetimiz öyle büyük bir ilgi gördü ki bu iş modeli üzerinden son iki senede ekonomiye 2 milyar
TL’ye yakın katkı sağladığımızın altını çizmek isterim. Açık bankacılık alt yapısıyla geliştirdiğimiz yeni iş modelleri ile bankacılık ürün ve hizmetlerini müşterilerimize günlük olağan hayatları içinde ek bir süreç yaratmadan hızlı, güvenli ve kolay bir deneyimle sunmayı hedefliyoruz. Embedded Finance olarak da nitelendirdiğimiz bu yaklaşımın bizleri geleceğin bankacılık dünyası olarak tanımlanan “Görünmez Bankacılık” seviyesine ulaştıracağına inanıyoruz” diyor.
YAPAY ZEKA TABANLI SÜREÇLER
Finansal işlemler teknik anlamda basit gibi gözükse de arkada çok detaylı bir çalışma var. Türkiye Finans, kurum içi iş yapış süreçlerine dijitalleşmeyi entegre ederken, hata oranlarını en aza indirgeyecek yapay zeka ve robotik otomasyon projelerini hayata geçiriyor. Karar alma süreçlerinin hızlandırılmasında ve özellikle finansman tarafındaki öngörü ve tahminleme gibi konularda (Limit, fiyat) yoğun olarak bu teknolojilerden faydalanıyor. Gelecek dönemde hayata geçireceğimiz en kritik aktivitelerde de yapay zeka bileşenlerini kullanmaya devam edeceklerini belirten Özdeniz, “Örnek vermem gerekirse; kurum içerisinde hayata geçirdiğimiz yapay zeka tabanlı robotik süreç otomasyonu (RPA) projesi olan Roboteam’de toplam dokuz yazılım robotu ile yılda 40 bin işlem gerçekleştiriyoruz. Robotlarımız yaklaşık 55 iş sürecinde aktif rol alıyor. Roboteam ile şubelerimizde ve genel müdürlük birimlerimizde yılda 120 bin saate yakın iş gücü tasarrufu sağladığımızı söylemek isterim. Robotik otomasyon teknolojisi sayesinde tekrarlayan ve zaman alan işlemlerin otomatize edilmesi mümkün hale geliyor. Kurum içi dijitalleşme sayesinde daha önce de söylediğim gibi dönemsel yoğunluğu ortadan kaldırıyor; yüksek verimlilik ve hız elde ediyoruz. Böylece mevcut müşterilerdeki memnuniyeti yüksek tutmak çok daha önemli olurken müşteri deneyimi rekabet çıtasını yukarıya taşıyan en önemli gündem maddesi oluyor” diyor.
ÜRETIME VE IHRACATA DESTEK
Türkiye Finans, katılım bankacılığı ekseninden ayrılmadan dijital bankacılık ve inovasyon kaslarını kuvvetlendiriyor. Katılım finans sisteminin özü olan üretim ve ticaretin büyümesine katkı sunduklarını belirten Özdeniz, “Bankamız; üretime destek verirken, iş fikirlerini geliştirmek ve gerçekleştirmek isteyen girişimcilere, finans ve bankacılık sektörünün herkese eşit fırsatlarda açılmasına katkı sunan fintech’lere, finansal işlemlerde sınırları ortadan kaldıran ve ticareti daha akışkan hale getiren açık bankacılık vizyonuna ve farklı sektörlerin birbirleriyle etkileşim halinde olmalarının önünü açan teknolojilere destek olmayı sürdürecek. Türkiye Finans olarak 2022 yılında da önceliğimiz insan odaklı finans yönetimi anlayışından ayrılmadan dijitalleşme yatırımlarımızı artırmak; müşterilerimizin ihtiyaçlarını yer ve zamandan bağımsız olarak karşılayabilmek olacak. Bu kapsamda basit, hızlı, kolay ve güvenli ürünler geliştirmeye; yenilikçi iş modelleri ile sektörümüze ve bankamıza yeni müşteriler kazandırmayı umuyoruz” diyor. Başta dijital bankacılıkta olmak üzere yenilikçi ürün ve hizmetler geliştirmeye, yeni iş birlikleri ve iş modelleri üretmeye devam edeceklerini belirten Özdeniz, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Ancak bunu yaparken insana yatırım yapmaktan, daha sürdürülebilir bir dünya için, ülkemiz ve toplumun farklı kesimleri için değer üretmeyi sürdüreceğiz. Dijitalleşme ile insan odağını entegre eden iş modelleriyle var olmayı hedefleyeceğiz. Ayrıca banka olarak her zaman üretimin destekçisi olacağız. Yeni dönemde üretim önemini daha da artıracak. Sürdürülebilir büyüme için ülkemizin üretime dönüşü çok önemli. Biz gücünü üretimden alan katılım finans sisteminin bir parçası olarak üretim ve ihracata çok inanıyoruz. Tüm sektörleriyle üretimi teşvik eden bir ekonomik model, ülkemize orta vadede büyüme getirecektir. Bir katılım bankası olarak bugüne kadar hep üretimin ve ticaretin içinde olduk, olmaya da devam edeceğiz. Reel kesime sağlayacağımız destekle hem sektörümüzü hem ülkemizi büyüteceğiz. Son olarak müşterilerimizin emek ve özveri ile elde ettiği birikimlerini en doğru şekilde değerlendirmelerine destek oluyoruz. Reklam filmlerimizde yer alan, İstanbul sokaklarının meşhur pilavcısı Sedat Usta ve eşi Gül Hanım’ın veya pazarcı Orhan Bey ve eşi Şengül Hanım’ın birikim hikayelerinde olduğu gibi büyük küçük demeden emeğimizi kuruşu kuruşuna değerlendirmeli, zor günler için birikim yapmalıyız. Çünkü bizim bankamız için küçük birikim yoktur, bütün birikimler büyüktür. Bunu her fırsatta dile getiriyoruz. İnsanımızın binbir zorlukla elde ettiği birikimleri korumanın bizim için ne kadar değerli olduğunu herkese göstermeli; birbirimize örnek olmalıyız. Sadece maddi değil müşterilerimize sunduğumuz ayrıcalıklı değer tekliflerimiz ile de onların hayata güven ve huzurla katılabilmelerini kolaylaştırmalıyız. Her zaman söylediğimiz gibi; mesele azı çoğaltmak, aza değer katmak.”