Dyt. Emre Uzun
21. yüzyılda olduğu gibi insanoğlunun hayatındaki birçok döneme damga vuran tahıllar, hepimiz için oldukça büyük öneme sahip. Tahıl emsallerinden oluşan buğday, arpa ve çavdar ise glüten adı verilen bir protein grubundan oluşuyor.
Birçoğumuzun keyifle tükettiği tatlı, hamur işi, ekmek gibi besinler glüten içeriyor. Ancak glüten, içerisinde barındırdığı proteinler sebebiyle bu proteinlere hassasiyeti olan bazı insanlarda alerjik durumlara sebebiyet verebiliyor. Çölyak hastalığı, ince bağırsağın glütene ömür boyu süren alerjisi olarak biliniyor ve tek çözümü ise glüten içeren besinleri diyetinden uzaklaştırmak. Buğday, yulaf, arpa, çavdar gibi tahıllarda bulunan glüten proteini normal bir bünyede probleme yol açmazken, glüten duyarlılığı olan kişilerin vücutlarında şişkinlik, kabızlık, ishal, yorgunluk gibi pek çok rahatsızlığa sebep olabiliyor. Glütenin bu özel durumu göz önüne alınarak, son dönemde bilim insanları glüten ile ilgili birçok araştırma yapıyor ve glütensiz beslenme ile alerjik reaksiyon gösterebilecek kişiler için bir açık kapı bulmaya çalışıyordu. Bunların yanı sıra daha hafif ve zinde hissetmek, kilo vermek içinde talep gören glütensiz beslenme diyetleri de son dönemin en popüler akımlarından biri haline geldi.
Peki, glütensiz beslenmenin diğer beslenme şekillerinden farkı nedir?
Glütensiz beslenmede; buğday, arpa, çavdar unu içeren besin türlerinin tüketilmesi yasaklanıyor. Mısır ve pirinç zararlı olmayıp, diğerlerinin yerine kullanılabiliyor. Öte yandan Tip 1 diyabet, bağırsak hastalıkları ve dermatolojik hastalıkların tedavisinde de glütensiz beslenmenin pozitif etkileri görülüyor.