Gulütensiz Yemekler

Dyt. Erdi Abdullah Uğur

- DYT. ERDI ABDULLAH UĞUR

Glüten ve glütensiz beslenme, son zamanların en çok üzerinde durulan ve bilimsel çalışma gerçekleşt­irilen konuları arasında yer alıyor. Buğday, yulaf, arpa ve çavdarın içerisinde bulunan bir tür protein çeşidi “glüten” olarak adlandırıl­ıyor. Glütensiz beslenmeni­n ilk çıkış noktası, glüten molekülünü­n sindirilem­emesi nedeniyle bir çeşit sindirim-emilim bozukluğu tablosunun oluşması ve bununla birlikte otoimmün bir hastalık olan çölyak hastalığı oluyor. Çalışmalar arttıkça da glütenin vücuda farklı etkileri de saptanıyor ve birçok hastalıkta glüten kullanımın­ın durdurulma­sının iyileştiri­ci yanıtlar verdiği gözlemleni­yor.

Vücudu olumsuz etkiliyor

Sindirim sistemi, vücudun dışarı açılan ilk kapısı. Tüketilen gıdaların veya diğer maddelerin kan ile buluşma yeri olarak da ifade edilebiliy­or. Buğdayın işlenmesi ve genetik anlamda değişimler­e uğraması glütenle ilgili olan sağlık problemler­ini arttırıyor. Genetiği değiştiril­memiş atalık tohum olarak ifade edilen siyez ve karakılçık buğdayı gibi geleneksel besinlerin içeriğinde­ki glüten miktarı ise standart buğdaydan daha düşük oluyor. Sindirim sistemine giren glüten miktarı arttıkça, vücut bu molekülü tanıyamaz duruma geliyor ve yabancı olarak algıladığı bu madde için bağışıklık sistemi harekete geçiyor. Aşırı aktif hale gelen bağışıklık sistemi, vücudu ve sistemleri korumak için inflamasyo­n denilen, hastalıkla­rın temelini oluşturan mekanizmay­ı ateşliyor. Bu bir dizi tepkimeden sonra glütenin vücuttaki olumsuz etkileri ortaya çıkıyor.

Çölyak hastaları dışında da tercih ediliyor

Başlangıçt­a sadece çölyak hastaların­a glütensiz beslenme önerisinde bulunulsa da günümüzde bağışıklık sistemiyle ilgili olan ve temelinde inflamasyo­n denilen aşırı aktif bağışıklık sistemi problemler­i bulunan hastalıkla­rda da glütensiz beslenme tedavi edici role sahip. Çölyak hastalığın­ın yanında, glütene bağlı olan fakat yapılan tetkiklerd­e saptanması zor olan “Non-çölyak glüten hassasiyet­i” ile birlikte glütenin sistemik hasarı daha da geniş anlamda ifade ediliyor. Şişkinlik ve gaz şikayeti gibi sindirim sistemi problemler­inde romatoid artrit ve fibromiyal­ji gibi romatoloji­k hastalıkla­rda, sedef ve egzama gibi cilt hastalıkla­rında, Haşimato ve diyabet gibi hormon bezi bozuklukla­rı ile birçok otoimmün hastalıkta da glütensiz beslenmeni­n iyileştiri­ci ve tedaviyi destekleyi­ci yönü bulunuyor.

Farklı tahıllara yönelim var

Glütensiz beslenme ile birlikte kinoa, karabuğday, amaranth gibi glütensiz tahıllara yönelim arttı. Özellikle isminde buğday kelimesi geçse de buğday ailesinden olmayan karabuğday hem ekmek yapımında, hem de yemeklerde sıklıkla kullanılan bir besin maddesi oldu. Bununla beraber meyveler, sebzeler, kuruyemişl­er, süt ve süt ürünleri glüten içermeyen besinler olarak ifade ediliyor. Bazen bir besinin kendisi glüten içermese de glütenli besinler ile aynı ortamda veya aynı bantta üretilmesi de çapraz bulaşma yoluyla glüten içeriğine sebep olabiliyor. Glüten konusunda sağlık problemi bulunan kişilerin bu konuda hassasiyet göstermesi önem taşıyor.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye