İSKENDER BEY’İN SULTAN’IN SAR AYINDA HİZMET ETME EFSANESİ
SANILANIN AKSİNE, KANITLAR İSKENDER BEY’İN ÖZEL BİR OSMANLI ORTAMINDA BÜYÜMEDİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR
İskender Bey’in sözde Müslümanlaştırılması ve Osmanlı sarayında geçen çocukluğu, iyi bir pazarlama yöntemiyle ve etkili olarak anlatılan bir hikayenin ne kadar ileri gidebileceğinin açık bir örneğidir. Çağdaş biyografi yazarı Marin(us) Barleti(us) tarafından anlatılan ve Gibbons’tan Toynbee’ye kadar klasik tarihçiler tarafından benimsenen bu hikaye, kesinlikle çarpıcı değerlere sahiptir. Georg Castrioti adında bir çocuğun, ağabeyleriyle birlikte Osmanlılar tarafından “kan vergisi” olarak o zamanki başkent Edirne’ye götürülmesinden bahseder. Anlatılanlara göre; üçü daha sonra zehirlenir, en küçüğü ise sünnet edilerek Müslümanlaştırılır. Sultanın gözdesi olur ve sultan ona İskender Bey lakabını verir. Bu isimi Gibbon tarafından “Şanının ve kulluğunun silinmez bir hatırası” olarak nitelendirilir. Bu ismin Batı dillerindeki kelime karşılığı Lord İskender’dir ve Büyük İskender’i anımsatır. Bize anlatıldığına göre İskender Bey, sultanın lüks sarayında yetiştirilir ve tüm ayrıcalıklardan yararlanır. Ancak daha sonra Hristiyanlık inancına olan sıkı bağlılığı nedeniyle muharebe sahasında Sultan’ı terk eder.
Ancak tarihi gerçekler dikkate alındığında Osmanlılar, Timur’un Sultan I. Bayezid’i yenip öldürdüğü 1402 Ankara Savaşı’ndan sonra büyük bir gerileme yaşadı ve İskender Bey’in çocukluk yıllarının çoğu bu düşüş dönemine denk geldi. Devşirme, “kan vergisi” veya Osmanlı ordusu için Balkanlar’daki Hristiyan erkek çocuklarının toplanması, ancak 1421’de II. Murad’ın iktidara gelmesinden sonra yeniden yürürlüğe konuldu ve bunun Arnavutluk’a ulaşması birkaç yıl aldı. Diğer argümanlar bir yana, 1426 tarihli bir beratta İskender Bey’in babası Yuvan Kastrioti ve dört oğlunun Aynoroz Dağı’nda bulunan Sırp Kraliyet Manastırı
Chilandar’a iki köy hediye ettiğini okuyoruz. Bu gerçek, ailenin İskender Bey yirmili yaşlarının başındayken bir arada olduğunun ve dolayısıyla muhtemelen 1430’ların sonlarında Osmanlılara tabi olduklarının kesin kanıtıdır.
Yine de İskender Bey çocukken Sultan’ın hizmetinde olmasa da II. Murad ile arasında yaşanan gerilimin gerçek olması mümkündür. Osmanlıların kendisine verdiği isim ve kardeşlerin en küçüğü olan İskender Bey’in nispeten büyük mülklere sahip olması, Sultan’a hizmet ettiğine dair birer işarettir. Çünkü sahip olduğu topraklar mirasından fazladır. Bu hizmet her ne kadar fazla önemli olmasa da bu Arnavut gencini öne çıkaran kişi Sultan olmuştur. Selanik fatihi II. Murad’ın İskender Bey gibi nispeten önemsiz bir yerel reise karşı bizzat seferler düzenlemesindeki kişisel kin duygusu böylece kolaylıkla anlaşılabilir.