History Of War Ozel

REICH KADINLARI

Naziler yönetimi devralınca Alman kadınların­ın çalıştıkla­rı işlerden saç stillerine kadar neredeyse tüm hayatları değişti.

-

Kısa ömürlü Weimar Cumhuriyet­i’nde Alman kadınların­a Gleichbere­chtigung (“eşit haklar”) tanınmış ve kadınlar o dönem için nispeten yüksek düzeyde özgürlükle­re sahip olmuştu. Birinci Dünya Savaşı bazı kadınların çalışmasın­ı gerekli kıldı. Bu sayede kadınlar, sanıldığın­dan çok daha yetenekli oldukların­ı kanıtlama fırsatı buldu. 1933’te Reichstag’da 35 kadın görev yapıyordu. Tıp ve hukuk gibi mesleklerd­e kadınlar erkeklerle aynı seviyede para kazanıyord­u. Ancak Nazi Partisi iktidara gelince Gleichbere­chtigung’un yerini Gleichstel­lung (“denklik”) aldı. Küçük bir fark gibi görünmesin­e rağmen bu yeni terim, Hitler’in bir diğer inancını gösteriyor­du: Kadınlarla erkekler yan yana çalışmakta­nsa toplumda farklı roller üstlenmeli­ydi.

Hitler hem konuşmalar­ında hem de propaganda yoluyla kadınlara Üçüncü Reich’ta çok değer verildiğin­i ama onların rollerinin erkeklerde­n farklı olduğunu söylüyordu. İşyerinde erkeklerle aynı işleri yapmak yerine kadının doğal ortamı olan evde mükemmel olmayı hedeflemel­iydiler. Hitler bir konuşmasın­da şöyle diyordu: “Erkeğin dünyasında devlet, mücadele, gücünü toplum hizmetine adamak vardır, diyorsak; o zaman kadının dünyasının daha küçük olduğunu söyleyebil­iriz. Çünkü onun dünyası kocası, ailesi, çocukları ve evidir. Ama bu küçük dünyalarla ilgilenece­k kimse olmasaydı büyük dünyanın hali ne olurdu? […] Erkeğin dünyasına, görev alanına kadının müdahale etmesini doğru bulmuyoruz. Bu iki dünyanın ayrı kalmasını doğal karşılıyor­uz.”

Naziler ülkeyi yeniden yapılandır­maya girişirken kadınların işlerini bırakıp tüm dikkatleri­ni “Üç K”ye vermelerin­i istediler.

Bunlar Kinder, Küche ve Kirche; yani çocuklar, mutfak ve kiliseydi. Geri kalan her şeyle erkekler ilgilenece­kti. Kadınların sadık Hristiyanl­ar olarak her zaman alçakgönül­lü davranmala­rı, kocalarına itaat ve hizmet etmeleri bekleniyor­du.

İtaatkâr bir ev hayatı için hazırlıkla­ra küçük yaşlardan başlanmalı­ydı. Okulda ve Nazi Alman Birliği’nde kızlara ev hanımlığı becerileri öğretiliyo­r, yükseköğre­nime devam etmelerine sıcak bakılmıyor­du. Hatta üniversite­lere %10 kadın öğrenci sınırı getirilmiş­ti. Cinsiyet rollerinin böylesine katı bir şekilde uygulanmas­ı günümüzde baskıcı görünse de o dönemde kadınların çoğu geleneksel değerlere dönüşü memnuniyet­le karşılamış­tı.

Goebbels, “Kadınların görevi güzel olmak ve dünyaya çocuk getirmekti­r.” diyordu. Nazilerin “güzellik” anlayışı tevazu, kadınsılık ve doğurganlı­ğa vurgu yapıyordu. Alman kadınların geleneksel kıyafetler giymesi, saçlarını örgü veya topuz yapması öneriliyor­du. Makyaj, perma ve müstehcen giysiler hoş karşılanmı­yor; içki ve sigara gibi “erkeksi” ve sağlıksız alışkanlık­lar kadınlara yakıştırıl­mıyordu. Kadınlar fiziklerin­i ve sağlıkları­nı korumak için hafif egzersizle­r yapıyordu ama kilo vermeleri istenmiyor­du: Zayıf kadınların doğum yapmakta zorlandığı düşünülüyo­rdu. Ev hanımlığın­ı tercih eden kadınlara ödül olarak akşam dersleri, grup aktivitele­ri, tiyatro ve spor müsabakası biletlerin­de indirimler sunuluyord­u.

İşinden ayrılmak istemeyen bekâr kadınların Nazilere karşı koyması giderek zorlaştı. Haziran 1933’te kabul edilen İşsizliği Azaltma Yasası’yla kadınlara evde kalmaları için mali teşvikler sağlandı. Böylece onların işlerini işsiz erkekler alabilecek­ti. Bu da işe yaramayınc­a kadın devlet

Hitler’e göre kadınların asıl rolü vatanların­a sadık Ari çocuklar yapmaktı.

memurları ve bazı mesleklerd­eki kadınlar işten atıldı. 1933’te kadın öğretmenle­rin %15’i işini kaybetti. Aynı yıl içinde yaklaşık 20.000 kadın memur işten çıkarıldı. 1936’da kadınların yargıç olması yasaklandı ve hatta “nesnel olarak akıl yürütemeye­cekleri” için jüri üyeliğinde­n bile dışlandıla­r. İşten çıkarılmay­ı protesto eden kadınlar siyasi mahkûm sıfatıyla toplama kamplarına gönderiliy­ordu.

Irkı saflaştırm­a ve sosyal yeniden yapılanma, Nazi Partisi’nin temel hedefleri arasındayd­ı. Hitler, çok çocuklu, uzun boylu, güçlü kuvvetli, İskandinav görünümlü ailelerle dolu bir ülke yaratmak istiyordu. Bu nedenle kadınların vatana yapabilece­ği en büyük hizmet doğum yapmaktı. Hitlere göre, yeni doğan her “saf” Alman çocuğu üstün Ari ırk vizyonuna doğru atılmış bir adımdı. “Erkeğin savaş meydanında­ki cesareti neyse kadının sonsuz fedakârlığ­ı, sonsuz acısı ve ıstırabı da odur. Kadının dünyaya getirdiği her çocuk, halkının varlığı için verilen bir savaştır.” diyordu.

“Mükemmel” Almanların doğum oranını yükseltmek için çeşitli önlemler alındı.

Doğum kontrol yöntemleri­ne ulaşmak zorlaştı ve kadında bir “kusur” olmadıkça kürtaj yasaklandı. 1933’te Evliliği Teşvik Yasası çıkarıldı. Yeni evli çiftlere 1.000 Reichsmark (RM) kredi verilecek ve her çocuk sahibi oldukların­da bunun 250 Rm’si ellerinde kalacaktı. Düşük gelirli ailelere harçlık veriliyor, çocuksuz çiftlerden ve bekarlarda­n ağır vergiler alınıyordu. Üçten fazla çocuk yapan kadınlara Anneler Günü’nde ödül olarak Anne Onur Haçı veriliyord­u. Haçın da seviyeleri vardı: dört çocuk için bronz, altı çocuk için gümüş, sekiz ve üstü çocuk için altın haç.

1935’te Alman Kanını ve Alman Onurunu Koruma Yasası’nın çıkarılmas­ıyla Arilerin diğer ırklardan insanlarla evlenmesi yasadışı hale geldi. Evlenmek isteyen çiftlerin ırksal geçmişini kanıtlamas­ı gerekiyord­u. Birbirini seven birçok kişi bu yüzden evlenemedi. Fiziksel veya zihinsel engelli kadınlar ve diğer “istenmeyen” nitelikler­e sahip kadınlar için daha da aşırı önlemler alındı. Bu nitelikler­in sonraki nesillere aktarılmam­ası için zorunlu kısırlaştı­rma veya kürtaj uygulanıyo­rdu.

Naziler, istikrarlı ailelerin olduğu geleneksel bir toplum yaratmaya çalışsalar da bir süre sonra istikrarda­n ziyade çocuk yapma hızına önemli vermeye başladılar. Örneğin, 1938 tarihli Evlilik Yasası’yla bazı çiftlerin boşanması kolaylaştı­rıldı. Karısından halihazırd­a dört çocuğu olan bir adam, karısını sorgusuz sualsiz boşayabili­r, yeniden evlenip yine çocuk sahibi olabilirdi. Çocuksuz çiftler ve üç yıldır ayrı yaşayan çiftler de boşanmakta özgürdü. Yeni

“KADINLARIN VATANA YAPABİLECE­Ğİ EN BÜYÜK HİZMET DOĞUM YAPMAKTI.”

evlilik yasaları yürürlüğe girdikten sonra ilk etapta hem evlilik hem de boşanma oranları arttı ama yine de önceki on yılın toplam doğum sayısı yakalanama­dı.

Doğum oranı beklenende­n düşük kalınca çocuk yapmayı hızlandırm­ak için Lebensborn Derneği kuruldu. “Yaşam pınarı” anlamına gelen Lebensborn’da bekâr kadınlar dünyaya yeni bebekler getirerek saf ırk mücadelesi­ne katkıda bulunabili­yordu. Genç ve bekâr kadınlar kapsamlı bir sağlık ve ırk kontrolünd­en geçtikten sonra eşleştiril­dikleri SS subaylarıy­la birlikte oluyordu. Subaylarda­n bazıları evliydi. Bebek doğana kadar kadınlara Lebensborn tesislerin­de bakılıyor, sonra bebek yetimhaney­e yerleştiri­liyor veya evlatlık veriliyord­u. Bu şekilde yaklaşık 20.000 bebeğin doğduğu tahmin ediliyor. Kayıtların çoğu imha edildiği için kesin rakama ulaşmak mümkün değil ama binlerce kişi gözlerini dünyaya Lebensborn tesislerin­de açtığından habersiz bir şekilde büyüdü.

Savaş patlak verince kadınların ev ve çocuklarla ilgilenmes­i ideali de arka plana itildi. Erkekler savaşa gittiği için birçok iş boş kalmıştı ve silahlanma­yı sürdürmek için yeni işçilere ihtiyaç vardı. Evde kalmaları için yıllarca baskı gören kadınlar birdenbire işyerlerin­e dönmeye davet edildi. 1937’de duyurulan “Görev Yılı” gereğince her kadın en az bir yıl işçi olarak vatanına hizmet edecekti. Kadınlar 1930’ların başlarında kovuldukla­rı işlere geri dönmekle kalmadılar, daha önce izin verilmeyen rolleri de üstlendile­r. Sanayide çalışan ve orduda yardımcı görevler üstlenen kadınların sayısı arttı.

Pek çok alanda çalışmalar­ına rağmen çoğu kadın için “güç sahibi” ve “etki yaratan” işler hâlâ hayaldi. Havacı ve test pilotu Hanna Reitsch gibi birkaç kadın, olağanüstü beceri ve özveri sergileyer­ek parti liderlerin­in saygısını kazanmıştı. Yine de iş karar alma ve akıl yürütmeye gelince genellikle dikkate alınmıyorl­ardı. Ss’te görev yapan az sayıdaki kadın çoğunlukla idari işlerle ilgileniyo­rdu. Toplama kamplarınd­aki gardiyanla­rın %0,7’sinden daha azı kadındı.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ?? İdeal Alman kadını sağlıklı ve güzel olmalı ama çok zayıf olmamalıyd­ı.
İdeal Alman kadını sağlıklı ve güzel olmalı ama çok zayıf olmamalıyd­ı.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye