ÜÇÜNCÜ REICH’IN GELECEĞİ
Üçüncü Reich’ın gelecek nesillerini hazırlamakla görevli gençlik örgütlerini inceliyoruz.
1930’ların Almanya’sında macera arayan bir çocuk olsaydınız uğrayacağınız ilk yerler gençlik grupları olurdu. İzciler, Katolik Gençlik Hareketi gibi bazı seçenekler vardı ama bunlar uzun ömürlü olmayacaktı. 1933’ten sonra katılabileceğiniz tek bir grup vardı: Hitler Jugend, yani Hitler Gençliği. 1922’de Münih’te kurulan ve başlangıçta Jugendbund der NSDAP adını kullanan grubun amacı basitti: erkek çocukları Kahverengi Gömlekliler’e (SA) katılmaya hazırlamak.
Hitler Gençliği, tüm erkeklerin katılmaya can attığı havalı bir grup gibi tanıtılıyordu. Kasabalar ve şehirler afişlerle donatılıyor, heyecan arayan çocukların dikkatini çekmek için kamp ve yürüyüş gibi izcilik tarzı etkinlikler düzenleniyordu. 1933’ten itibaren bu faaliyetlerin gerçekleştirilebileceği başka bir yer yoktu çünkü izci dernekleri kapatılmıştı. Kaçınılmaz olarak Nazi Gençliği’nin üye sayısı arttı. 1933’ün başında 50.000 olan üye sayısı yıl sonunda 2 milyona fırladı.
1936’da erkek çocuklar için üyelik zorunlu hale geldi. Aslında bu gelişme çok da önemli değildi çünkü çocuklar zaten örgüte katılmak için muazzam bir baskı altındaydı. Üye olmayanlar diğer öğrenciler ve öğretmenleri tarafından hor görülüyor, “Neden Hitler Gençliği’ne üye değilim?” konulu ödevler yazmaya zorlanıyor, hatta diplomaları verilmeyebiliyordu. 1940’a gelindiğinde üye sayısı 8 milyonu bulmuştu.
Hitler Gençliği’nin asıl amacı Üçüncü Reich’ın yeni neslini hazırlamaktı. Gençlik grupları sayesinde çocuklar ebeveynlerinden uzaklaştırılıyordu. Böylece, ebeveynleri Nazi ideolojisinin bazı ilkelerine katılmasa bile çocukların beyinleri genç yaşta yıkanmaya başlıyordu. Toplantı ve mitinglerde çocuklara Nazilerin ırksal saflık hakkındaki görüşleri öğretiliyor, zihinleri antisemitizme açılıyordu. Elbette Yahudi çocukların örgüte katılmaları yasaktı. Vatanseverlik kisvesi altında gençlerden anne babalarının uygunsuz davranışlarını devlete ihbar etmeleri isteniyordu.
Erkekler yaşlarına göre üç gruba ayrılıyordu. 6-10 yaşları arasındakiler Pimpfe’ye (Küçük Yaramazlar) katılarak eğleniyor, yürüyüş yapıyor, gezi ve kamplara katılıyordu.
Açık hava sporları mecburiydi. 10 yaşına gelenler faaliyetlerin biraz daha militarist hale geldiği Deutsche Jungvolk’a (Alman Gençleri) geçiyordu. Bu gruptakiler harita okumayı öğreniyor, siyah şortları ve ten rengi gömlekleriyle geçit törenleri düzenliyordu. Son olarak, 14-18 yaşları arasındakiler Hitler Gençliği’ne katılıyordu. Burada silah kullanmayı öğreniyor, kendilerini askerlik hayatına hazırlayacak tatbikatlar yapıyorlardı. Sonraki yıllarda II. Dünya Savaşı şiddetlenirken bu eğitimlerin çok faydasını gördüler.
Savaşın ilk günlerinde Hitler Gençliği Almanya’daki uçaksavar birimlerinde çalıştı, hatta bazı üyeleri Hitler’in bürosunu korudu. 1940’ta Hitler Gençliği bir yardımcı kuvvete dönüştürüldü. Alman itfaiye ekiplerine yardım etmenin yanı sıra Müttefik Devletlerin bombaladığı şehirlerdeki kurtarma operasyonlarına katıldılar. Ancak üç yıl sonra işler kötüye gitmeye başladı. Alman kuvvetleri azalıyordu ve askere yazılanların sayısı yetersizdi. 1943’te Hitler, Hitler Gençliği’nin asker olarak kullanılmasını onayladı. Müttefikler Normandiya’yı işgal ettiğinde Alman ordusundaki 20.000 kişi 18 yaşından küçüktü ve bunların 3.000’i hayatını kaybetti.
Ama daha kötüsü de var. 1945’te Naziler iyice çaresiz kalınca 12 yaşındaki erkek çocukları orduya almaya başladılar. Nazilerin kalbine vurulan son darbe olan Berlin Muharebesi’nde Hitler Gençliği üyeleri, işgalci Kızıl Ordu karşısında ölümüne savaşan son savunma hattına katıldı. O gün savaşan cesur çocuklardan sadece ikisi sağ çıkabildi.
Hitler Gençliği 10 Ekim 1945’te dağıtıldı ve daha sonra Alman Ceza Yasası’yla yasadışı ilan edildi, ancak hayatta kalanların dünya görüşlerinin değişmesi kolay olmadı. Çocuklukları boyunca Führer’e sadakatin her şeyden önce geldiği öğretilen bu insanların çoğu yeni düzene alışmakta zorlandı. Sonunda bunu başardıklarında hem bir özgürlük hissi hem de öfke duyduklarını söylüyorlardı. Ne de olsa çocuklukları ellerinden alınmıştı. Peki, o sırada kızlar ne yapıyordu?
Nazi Almanyası’nda kızların yeri basitti: Büyürken kadınlık görevlerini yerine getirmeyi öğrenecek ve iyi birer Alman annesi olacaklardı. Üçüncü Reich’ın güçlü askerler elde etmesinin yolu bundan geçiyordu. Genç kızların öğrenim görmesi veya silah tutması gerekmiyordu. Hayattaki tek amaçları yeni nesil Almanları doğurmaktı.
1920’lerde birçok kız grubu kurulmuştu ama 1933’te hepsi birleştirildi. Erkekler altı yaşında Nazi Partisi’nin genç kanadında yolculuklarına başlarken kızlar on yaşında Jungmädel’a (Genç Kızlar) katılıyordu. Burada kızlara sağlıklı yaşam kuralları öğretiliyor, iyi bir anne ve ev hanımı olmanın ilk adımları atılıyordu.
Kızlar 14 yaşına gelince Deutscher Mädel’a (Alman Kız Birliği) geçiyor, buradaki eğitimleri 21 yaşına kadar sürüyordu. Alman Kız Birliği’ne geçiş töreni her yıl 20 Nisan’da, yani Hitler’in doğum gününde yapılıyordu. 1932’nin sonunda üye sayısı 15.000’e ulaşmıştı.
Tıpkı erkekler gibi kızların da Nazi ideolojisi, antisemitizm fikirleri ve Nazilerin Ari saflığına dair görüşlerle beyinleri yıkanıyordu. Hitler
“HİTLER GENÇLİĞİ ÜYELERİ, BERLİN’DE KIZIL ORDU’YA KARŞI ÖLÜMÜNE SAVAŞTI.”
ise peygamber gibi yüceltiliyordu. Birliğe üye olmayan kızlar dışlanıyordu ve 1939’da üyelik zorunlu hale getirildi.
Alman Kız Birliği üyelerinin de evde anne babalarından duyduğu ve rejime aykırı olabilecek her şeyi ihbar etmeleri tembihleniyordu. Holokost’tan sağ kurtulan Dorothy Fleming, bir öğretmeninin şöyle dediğini yazıyor: “Evde gözlerinizi dört açıp anne babanızın, onların arkadaşlarının ve kardeşlerinizin söylediklerini dikkatle dinleyeceksiniz. Yeni sistemimiz hakkında nahoş veya eleştirel bir şey söylediklerini duyarsanız bana haber vereceksiniz.” Alman Kız Birliği her eve casus yerleştirmenin mükemmel bir yoluydu.
Üyeler genellikle başka işler için de gönüllü oluyordu. Kız Toprak Hizmeti kapsamında birçok genç kız tarımda görev aldı. Kadın İşçi Hizmeti’ne katılanlarsa altı ay boyunca tarımda veya ev hizmetlerinde çalışıyordu. Kadın İşçi Hizmeti 1939’da zorunlu hale geldi. Üyeler ayrıca korolarda Nazi öğretilerine uygun halk şarkıları söylüyordu. Hatta savaşta yaralı birliklere şarkı söylemeleri için korolar taşınıyordu. Alman Kız Birliği üyeleri lacivert etek, kahverengi ceket, siyah atkı ve beyaz bluz giyiyordu. Makyaj kesinlikle yasaktı. Üniformaya parası yetmeyen kızlarla dalga geçiliyordu. Nazilerin çok sevdiği uyumu sağlamak için herkes aynı görünmeliydi.
Spor, erkekler için olduğu kadar kızlar için de önemliydi. Güçlü kızların daha çok çocuk sahibi olabileceğine inanılıyordu. Kızlar en çok atletizm ve jimnastiğe, biraz da yüzmeye ağırlık veriyordu. Ancak bu kızların bir kısmı kendilerine “uygun” görülen erkeklerden çocuk sahibi olmak yerine savaşa destek vermenin başka yollarını buldu.
Şehirler bombalanınca birlik üyeleri, tahliye edilen kız öğrenciler için kamplar kurdu. Kırsaldaki üyeler ise çiftçilik ve hasat işlerine yardım etti. Savaş sürerken bazı kızlar uçaksavar bariyerlerinde Hitler Gençliği’ne destek verdi, bazıları da Ss’in kadın bölümünün muhabere birliklerine katıldı. Kızların bir kısmı gönüllü hemşire olarak cepheye giderken bir kısmı da Nazi bürolarında memurluk yaptı.
Kızlar giderek daha fazla askeri roller üstlenmelerine rağmen 1944’te olanları kimse beklemiyordu. Savaşın gidişatı Müttefiklerin lehine dönünce Hitler, kızların savaşa hazırlanmalarına dair bir kararname çıkardı. Kızlara bubi tuzakları kurma; yolları, demiryollarını ve telefon hatlarını sabote etme eğitimleri verildi. Düşmanı dağıtmak için tamamı kızlardan oluşan gerilla grupları kuruldu ve hatta kızlar bazı şehirleri savundular.
Berlin Muharebesi patlak verince kızlar Hitler Gençliği ile birlikte son nefeslerine kadar başkenti savunmaya çağrıldı. Kızıl Ordu şehri ele geçirirken kızlar, Nazi sancakları düşene dek tanklara ve askerlere karşı koymaya çalıştı; ancak sonuç felaket oldu. Birçoğu tecavüze uğrayıp öldürüldü, öldürülmeyenler ise karınlarında taşıdıkları Sovyet bebeklerini doğar doğmaz evlatlık verdi. Savaş, genç kızların hayatlarını sonsuza dek değiştirdi ve bir neslin neredeyse yarısı yok olup gitti.