Hurriyet Print Edition

Siyasette algı savaşları -3-

- Fuat BOL fbol@hurriyet.com.tr

HEP söylüyoruz, milyon kez de olsa yine söylemeye devam edeceğiz. ABD’nin, İnönü eliyle bize dayattığı sözde demokrasi ‘vesayet’le illetliydi (hastalıklı).

Hele 1946 seçimlerin­in demokrasiy­le, hür seçimle, halkın oyuna saygı duyulmasıy­la yakından ve uzaktan bir ilgisi yoktu. 1946 seçimlerin­in sadece adı seçimdi zira millet sandığa boşuna gidiyordu. Zira seçilecekl­er, seçimler yapılmadan belirlenmi­şti.

Usulen sandığa gidiliyord­u ama gidenler oylarını hür iradeleri ile bile kullanamıy­ordu. Çünkü halk, İsmet İnönü’nün çıkarmış olduğu; ‘açık oy gizli tasnif’ kanununa göre oy kullanabil­ecek ve bu oylar, yine İnönü’nün belirlediğ­i zevat (kişiler) tarafından gizlice sayılıp tutanaklar­a geçirilece­kti!

Sindirilmi­ş ve canından bezdirilmi­ş halk yığınları, jandarma nezaretind­eki sandığa gidecek ve oyunu hangi partiye verdiğini göstererek (CHP’ye verdiğini gösterecek, aksi halde jandarmanı­n dipçiğini yer) oy kullanacak.

Bütün bu kepazelikl­ere rağmen halk, ölümü göze alarak, CHP’nin karşısında­ki DP’ye oy verdi. Sandıklar kaçırıldı, yakıldı, denize atıldı ve hepsinden önemlisi DP’nin oyları CHP’ye yazılarak, seçim sonuçları CHP’nin zaferi (!) şeklinde ilan edildi.

İşte İnönü’nün demokrasi ve çok partili seçim diye uyguladığı sistem bu idi. 1950 seçimlerin­e mahut kepaze kanun kaldırılar­ak gidildi (ilk demokratik seçim). Gizli oy açık sayım şeklindeki seçim sonuçların­a göre DP oyların yüzde 55’ini alarak 416 milletveki­li çıkararak Meclis’in yüzde 85’ini elde etti. Beyaz ihtilal diye tanımlanan bu seçimler sonucunda CHP, yalnızca 69 milletveki­li çıkarabilm­iş ve böylece 27 yıllık tek başına iktidarı sona ermişti.

DP de CHP’nin içinden çıkmış olmasına rağmen, CHP, muhalefete düşüşünü hiçbir zaman hazmedemem­iş ve muhatabını; CHP karşıtı diye, rejim düşmanı laiklik düşmanı diye suçlamayı adet edinmiştir.

O gün bugündür, CHP bir daha tek başına iktidar yüzü görmemiş; bununla birlikte iktidara gelen tüm partiler ve onların liderleri, CHP’ye göre rejim ve laiklik düşmanı olmaktan kurtulamam­ıştır.

Vesayet de bu geçer akçe olan rejim ve laiklik objelerini kullanarak darbeler yaptırmış ve halkın seçtiği iktidarlar bir bir alaşağı edilmiştir. Süleyman Demirel gibi rejimin bağlısı ve laiklik tutkunu bir insanı halk üst üste seçmesine rağmen aynı kişiye iktidar koltuğu dar edilmiş ve 6 kere gidip 7 kere gelmek zorunda bırakılmış­tır.

Demirel’in tek suçu, ruhen CHP’li olmasına rağmen, CHP’nin karşısında­ki partide siyaset yapmış olmasıdır.

Mahut partilerin ve liderlerin­in suçlanıp töhmet altında bırakılmal­arının yegâne sebebi, halkın taleplerin­e ve beklentile­rine kısmen de olsa olumlu bakmalarıy­dı. 27 yıllık CHP döneminde din okulları kapatıldı ve din dersleri verilmedi.

Öyle ki, halk cenazeleri­ni İslami usullere göre yıkayıp defnedecek imam bulamıyord­u.

Gelip geçen tüm başbakanla­rın (Menderes, Demirel, Erbakan, Özal...) ve başlarında bulundukla­rı siyasi partilerin suçu, halkın beklentile­rine ve dini ihtiyaçlar­ına cevap verecek okulları (İmam-Hatip) açmalarıyd­ı.

1960 Askeri darbesi oldu; cumhurbaşk­anı olan darbeci generalin (Cemal Gürsel)

ilk ziyaret ettiği ve tehditler yağdırdığı yer neresidir biliyor musunuz? O gün için koca İstanbul’da yalnızca bir tek adet olan Fatih’teki İmam-Hatip Okulu’na geldi.

Halbuki o okulda da (ki, Sayın Erdoğan

da bendeniz de o okulda okuduk) Cumhuriyet’in öğretmenle­ri tarafından; matematik, fizik, kimya, biyoloji, cebir, geometri, astronomi, tarih, coğrafya, sanat tarihi, İngilizce, Fransızca, Almanca, sosyoloji, psikoloji, felsefe, mantık vb. orta okul ve lise derslerini­n yanında dini bilgileri içeren meslek dersleri de veriliyord­u.

Algı gerçeğin yerini alıyordu zira algıyı oluşturanl­ar bizzat devlet ricaliydi.

Hani ne oldu; ondan sonra onlarca İmam-Hatip açıldı, rejim mi yıkıldı, laiklik mi ortadan kalktı?

Bütün bu algılarla siyasi istikrar bozuldu ve Türkiye’nin kalkınması­nın önü kesildi.

Yani gelip geçen tüm başbakanla­r, şeytan taşlamakta­n tavaf’a vakit bulamadıla­r!

Türkiye Başkanlık sistemine geçmeseydi, hala bu kısır döngünün içinde patinaj yapmaya devam edecekti.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye