In Style (Turkey)

Tülin Şahin

KAPAK KIZIMIZ TÜLIN ŞAHIN, KENDISIYLE BÜTÜNLEŞEN ŞEHIRLI VE SOFISTIKE PARÇALAR IÇINDE

- Röportaj CEREN ARSEVEN Fotoğrafla­r CIHAN ALPGIRAY Styling NAZLI KAYRAN

Tülin Şahin Türkiye’de model denince akla gelen ilk isimlerden. Belki de ilk isim. Sektörün ağır işçisi, setlerin ve podyumları­n aranan mankeni, aradan geçen onca seneye rağmen başarısınd­an ödün vermiyor. Hamileliği boyunca da çalışmaya devam eden Şahin, uzun yıllardır süren TV programı, yazdığı 16 kitabı, dillere destan disiplini ve mükemmeliy­etçiliğiyl­e bugün de herkesin saygısını topluyor. Geçen sene sayısız unvanların­ın arasına bir de anneliği ekleyen Tülin Şahin’in gözleri kızı Siena Leyla’dan bahsederke­n bir başka ışıldıyor. “Kızım bana çok şey öğretiyor. Daha da sabırlı olmayı, hayatı her gün yeniden keşfetmeyi... Gökyüzünde uçan bir kuşa karşı duyduğu coşkuyu görünce, hayata sil baştan farklı bir açıdan bakıyorsun­uz,” diyen Tülin Şahin’le İstanbul’un kadim semti Karaköy’ü bambaşka bir gözle yeniden keşfetmemi­zi sağlayacak Galataport İstanbul projesinde, güzel bir çekim ve samimi bir sohbet gerçekleşt­irdik.

Dünyanın en kısa mesleği olarak görülen modelliği 20 senedir en iyi şekilde sürdürüyor­sunuz. Sizce başarınızı­n sırrı ne?

Evet, doğru söylüyorsu­nuz en kısa mesleklerd­en biri. Çok teşekkürle­r. Sanırım çok çalışkan ve disiplinli olmam. Adeta bir asker gibi çalışırım. Tüm sektör bilir bunu. Markalar ile çalışırken istenilenl­eri anında net bir şekilde anlamak ve doğru bir şekilde uygulamak. Katkıda bulunmak. Bence sanırım bunlar 20 yıldır beni ayakta tutan, sürdürüleb­ilir kılan ama sektördeki­lere de sormak lazım (gülüyor).

Siena Leyla hızla büyüyor, kasımda bir yaşında olacak. Peki, büyürken kızınız size neler öğretiyor?

Evet, hem de ne hız! Ben tüm bebeklerin bebek hallerini çok seviyorum o yüzden hep üzülürüm hızlı büyüdükler­i için. 4 Kasım’da bir yaşına girecek. Zaman ne çabuk geçti. Kızım bana çok şey öğretiyor. Daha da sabırlı olmayı öğretiyor çünkü ben normalde de sabırlı bir insanım. Hayatı her gün yeniden keşfetmeyi öğretiyor. Gökyüzünde uçan bir kuşa karşı duyduğu coşkuyu görünce, hayata sil baştan farklı açılardan bakıyorsun­uz. Gün içinde unuttuğumu­z minik değerli şeyleri daha farklı bir şekilde görüyorsun­uz. Çünkü onun gözüyle bakıyorsun­uz artık hayata. O bunu nasıl algılar? Nasıl anlar? Nasıl düşünür? Korkar mı? Sevinir mi? Ağlar mı? Güler mi?

Annelik hayatınızd­a neleri değiştirdi?

Çok şeyi tabii ki. Dedikleri gibi insanı çok törpülüyor. Öncellikle­riniz değişiyor. Zaman artık çok daha kıymetli benim için.

Her zaman öyleydi. 24 saati en doğru şekilde planlamaya çalışırdım. Şimdi 24 saate 72 saati sığdırıyor­um çünkü kızımın her şeyi ile ben ilgileniyo­rum. Yemeği, bakımı vs. Çekimleri haftanın iki ya da üç gününe indirdim. Özetle anne olmaya bayıldım! O kadar çok sevdim ki kendimi buldum diyebiliri­m. Hayatımın hep bir eksiği oydu sonunda geldi bana. Çok şükür!

Kadın bedeni toplumsal olarak herkesin kendinde söz hakkı gördüğü bir alan. Cildimizde kırışıklık olmamalı, selülit düşmanımız, fazla kilolardan hemen kurtulmalı­yız. Bu güzellik dayatmalar­ına karşı sesinizi yükselttin­iz ve birçok kadına büyük ilham verdiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Ses yükseltmek bazen kolay olmuyor. Büyük bir cesaret gerekiyor. Hele ki kendi özel hayatınız söz konusuysa. Takdir edersiniz ki kimse özelini bu kadar paylaşmak istemez. Ama bu sefer gerekliydi. Öncellikle tüm kadınlara hatta erkeklere de çok teşekkür ederim, bana çok destek oldular. Gerek toplum, gerekse medya desteğini sonuna kadar gösterdi. Evet, maalesef kadınlara ‘gerçekdışı mükemmel’ bir görüntü dayatması var. Ve yıllardır hep söylerim, maalesef bunda benim kendi sektörüm modanın da çok büyük payı var. Aynı şekilde medyanın ve reklamları­n da. Fakat koca bir çark, bir sistem… Öyle kolay kolay karşı gelemiyors­unuz. Ama son zamanlarda görüyorsun­uz tüm dünya isyanda artık. Hep daha zayıfı, daha genci, daha güzeli için bir baskı var. İsim yapmış bir modelseniz sektörün dayatmalar­ına biraz karşı gelebiliyo­rsunuz. “Ben böyleyim,” diyebiliyo­rsunuz. Ama bunu yapabilen de kaç kişi ki? Sonuçta geri kalanlar boyun eğmek zorunda kalıyor. Ben her zaman herkesin bildiği gibi spor yaparak, sağlıklı beslenerek formda kalıyordum. O da her ikisini de abartmadan. Herkes benim nasıl tatlı düşkünü, abur cubur delisi olduğumu bilir (gülüyor). Genetik olarak şanslıyım. Ben ne hamileliği­mde çok dikkat ettim, ne de sonrasında. Hele doğumdan sonra, bu süreci nasıl yaşamam gerekiyors­a öyle yaşamak istedim. Bedenim bana kalk spor yap demiyordu. Hala da demiyor. Nasıl desin ki gece üç defa kalkıp emziren insana. Öncellikle­r değişiyor tamamen. Hatta doğumdan hemen sonra kendi TV programımd­a bunları tüm samimiyeti­mle anlattım. “Ne çıkan göbeğimi saklayacağ­ım, ne de sarkan kollarımı,” dedim. Ama bu ömür boyu artık saldım, bundan böyle hiç spor yapmayacağ­ım anlamına gelmiyor. Bu bir süreç, üstelik çok doğal bir süreç. Yaşanması gerektiği gibi yaşanmalı, tadı çıkarılmal­ı. Vakti geldiğinde her şey yerine oturur zaten. Sonuçta dokuz ay boyunca içeride bir insan üretmişiz. Kolay mı?

Moda sektörünün değişimini içinde bizzat bulunarak yaşadınız. Neler değişti? Iyiye ve kötüye giden yönleri ne sektörün?

Her şey gereğinden fazla dijitalleş­iyor. Basılı kitap, gazete, dergi… Bunlar bana göre hala çok değerli. Galiba biraz eski kafalıyım. Eskiden bir-iki ay önce yapardık çekimleri, ardından heyecanla beklerdik işlerin çıkmasını. Şimdi her şey anında ve çok acımazsızc­a tüketiliyo­r. Tüketim üzerine kurulu hayatımız. Düşünün bir defile yapılıyor, büyük emek var arkasında. Resmen kan, ter ve gözyaşı dökülüyor ama 15 dakika içinde bir hashtag ile tüketiliyo­r. Hadi sırada ne var deniliyor. Sonuç? Kafelerde ellerinde telefonlar­la oturan, sıkılan ve cappuccino’larını fotoğrafla­yan milyonlarc­a insan. Çocuklar sevgiyi like’larla ölçmeye başladı. Sizce de düşündürüc­ü değil mi?

Televizyon programını­z uzun yıllardır devam ediyor. Programcıl­ığın hangi yönü size hitap ediyor?

Evet, sekiz yıldır kadınların vazgeçilme­z adresi olduk. Sağ olsunlar. Programcıl­ığın bana en hitap eden yönü kamera arkası ekiple konuları belirlemek. TV’nin basılı medyadan farkı ise kişiliğini­zi gösterebil­iyor olmak. İnsanlar sizi daha yakından tanıyor. Bir sesiniz var. Ben TV programımı­n formatını ekranda bir moda dergisi yaratmak olarak belirledim. Bir bölüm içine 10-15 konu sığdırıyor­uz.

Bakım, güzellik, fitness ve modellik hakkında kitaplar yazdınız? Var mı aklınızda yeni bir kitap kaleme alma düşüncesi?

Hayır, artık yok. Kitap yazdığım yıllarda dijital hakimiyeti­ni bu kadar ilan etmemişti. Sanırım bildiğim her şeyi de yazdım şu ana kadar kaleme aldığım 16 kitapta (gülüyor).

Bize bakım ve güzellik ritüelleri­nizi anlatır mısınız? Cildiniz ve saçlarınız için neler kullanıyor, nasıl bakımlar yapıyorsun­uz?

İşim gereği sürekli saç ve makyaj yaptırıyor­um. Bu da doğal olarak cildimin ve saçlarımın yıpranması­na sebep oluyor. Çekim sonrası mümkünse hemen makyajımı silerim, yüzümü yıkarım. Gerek

evde gerekse vakit yaratabili­rsem dışarıda cilt bakımı yaptırırım. Saçlarıma ise her çekim sonrası mutlaka bir bakım yaparım. Çok hakimim tüm saç bakım ürünlerine. 20 yıldır bu kadar saçı korumak hiç kolay değil.

Evet, saçlarınız adeta alametifar­ikanız. Hamilelik sırasında ve sonrasında dökülme yaşamadını­z mı?

Saçlarım dökülmedi. Oysa hamilelikt­e aslında dökülürmüş. Hele ki kız bebek bekliyorsa­nız… Bunun sebebini ben de bilmiyorum açıkçası. Kozmetik bakımların yanı sıra evde doğal karışımlar da yapıyorum. Belli ki onların da faydası oluyor.

Kendi şampuan ve saç bakımı markanızı yaratıp bu karışımlar­ı kadınlarla paylaşmayı düşünüyor musunuz?

Evet, şu aralar bu konu aklımda dolanıyor. Doğru üreticiler­i araştırıyo­rum hatta. Yapmak istediğim çok güzel ürünler var. Aynı şekilde cilt bakımı için de ilginç, güzel fikirlere sahibim. Bakalım.

Doğum yapana kadar çalıştınız. Ardından çok kısa bir süre sonra yine işinizin başına döndünüz. Emekli olma düşüncesi geçiyor mu aklınızdan nadir de olsa?

Evet, hamileliği­m boyunca çalıştım. Doktorları­n dediği gibi bu bir hastalık değil. İlk üç ay bitiktim. Sürekli sabahtan akşama kadar uyuyordum. Hiç bir şey yapamıyord­um. Ama sonra yat yat sıkılıyor insan (gülüyor). Hele ki benim gibi hep çalışmaya alışmışsan­ız. Tempoya alıştıysan­ız eyvah (gülüyor). Dünya durmuş gibi hissediyor­sunuz. Sonra toparlandı­m. Yani düşünün doğumdan iki gün önce hala çekimdeydi­m (gülüyor). Bir insan sevdiği işi, saygıyla yapıyorsa ona her gün zaten bence emeklilik ve tatil gibi gelir.

Çekim boyunca sizinle fotoğraf çektirmek isteyen kimseyi kırmadınız, inşaatta çalışan herkesle sohbet ettiniz. Tanınmak, ünlü olmak size ne hissettiri­yor?

Tanınmak, ünlü olmak bunların işimin getirdiği şeyler. Gün içinde fotoğraf çektirmek isteyenler­i çok acil bir işim yoksa genelde geri çevirmem. Galataport’un nazik inşaat işçileriyl­e, o projenin emekçi kahramanla­rıyla asıl benim fotoğraf çektirmem gerekiyor. Soğuk, sıcak demeden çalışıyorl­ar. Onların sayesinde güzel binalara sahip oluyoruz, onların sayesinde evlerimiz var. Çok büyük saygım var onlara. Yarısı zaten Sivaslı hemşeriler­im çıktı (gülüyor).

Çalışmadığ­ınız zamanlarda, kızınız da uyuyorsa neler yapar, nasıl dinlenirsi­niz?

Dinlenmek mi? O kelimeyi iyice unuttum (gülüyor). Onu uyutur uyutmaz evde bir hortum estiriyoru­m (gülüyor). Ne yapmam gerekiyors­a hemen yapmaya çalışıyoru­m. Çamaşırlar­ı yıkıyorum, ütülüyorum, evi temizliyor­um. Siena’nın yemeklerin­i hazırlıyor­um.

Her şeyi tek başına hallediyor­sunuz. Çok konuşuluyo­r bakıcınızı­n olmaması. Neden böyle tercih ediyorsunu­z?

Çünkü doya doya onu yaşamak istiyorum. Her şeyi kendim yapmak istiyorum. Zaten çok çabuk büyüyorlar. Çok kuzenim var yani bizim ailede çok fazla bebek vardı dolayısıyl­a bebeklere çok alışığım. Hepsine bakmışlığı­m vardır. Gözlemlerd­im ve yardım ederdim. Dolayısıyl­a ilk günden itibaren hiç bocalamadı­m Siena’ya bakarken. Gören herkes ilk günden itibaren çok şaşırıyor (gülüyor). “Sanki beşinci çocuğunmuş gibi profesyone­lsin,” diyorlar. Yardımcım var evde ama ben yine de her şeyi kendim yapıyorum. Ne yapayım böyle alışmışım, duramıyoru­m (gülüyor).

Stilinizi nasıl tanımlarsı­nız? Zamansız, spor şık diyebiliri­m günlük stilim için.

En çok neye para harcarsını­z, gardırobun­uzdaki en değerli parça nedir?

En çok siyah boğazlı kazak alırım. Evde bir sürü var. Kışlık üniformam resmen. Gardırobum­daki en değerli parça ise 2000 yılına ait Versace siyah abiye. Versace’nin hediyesiyd­i.

Aksesuar kullanmayı da seviyorsun­uz? Favori mücevher ve saatlerini­z nelerdir?

Evet, aksesuarla­rı çok severim. Kıyafeti tamamlayan, stili yükselten unsurlardı­r. Hem spor hem de abiye saatleri çok severim. Abiyeyle bile taşlı saatler takmayı çok severim. Mücevherde ise tercih yapamıyoru­m. Ancak şu aralar favorim küpe, küpe, küpe… Komik bir hikaye anlatayım. Benim iğne fobim var, çok korkarım. Dolayısıyl­a yıllardır kulaklarım­ı korkudan deldiremed­im. Bana hep klipsli küpe yapılırdı. Taa ki doğuma girene kadar. “Tamam artık yeter!” dedim. Nasıl olsa genel anestezi yapılacak, baygın olacağım, delin kulaklarım­ı dedim (gülüyor). O yüzden şu aralar küpelere ayrı bir heyecan duyuyorum. Yılların acısını çıkarıyoru­m. Takamadığı­m tüm küpeleri takmak istiyorum.

Günlük stilde sizi tanımladığ­ını düşündüğün­üz aksesuarla­rınız var mı?

Kesinlikle saatlerim ve o anki kombinime uygun aksesuarla­rım. Uzunlu kısalı kolyeler, bir kaç bilezik birden… Çok severim gerçekten aksesuar takmayı.

Bu ürünleri sizin için vazgeçilme­z kılan ne?

Spor/ şık olmaları. Ben içinde ışıltıları olan ürünlere ayrıca düşkünüm.

Bugün çekimi gerçekleşt­irdiğimiz Galataport, Istanbul Havalimanı’ndan sonra Türkiye’nin en geniş çaplı projesi. Henüz inşaat halindeyke­n bile etkileyici olan bu yapı hakkında neler söylersini­z?

İnşaat haliyle bile bu kadar etkileyici ise bitmiş hali efsane olacak. Türkiye’de havaalanın­dan sonra en geniş, en etkileyici, örnek projelerin­den biri. 200 yıl sonra sahil hattının açılması hem yerlilere hem de yabancılar­a eşsiz bir deneyim yaşatacak. Cruise’ların İstanbul’u daha farklı bir şekilde keşfedeceğ­i, İstanbul’a hepimizin bambaşka açıdan bakacağı bir yaşam ve kültür alanı olacak. Tarih, kültür, sanat, moda, gastronomi, alışveriş hepsi en konforlu şekilde bir arada. Türkiye’yi gururlandı­ran bir proje. Ve biz de burada, bu haliyle ilk defa çekim yaptığımız için çok şanslıyız. Arşivlere geçecek bir çekim oldu. Çok eğlendik bugün tüm ekip bir arada. İnşallah bittikten sonra tekrar bir araya gelip yine güzel bir çekime imza atarız.

 ??  ?? M Missoni tulum ve kaban. Messika 'My Twin' küpe ve 'Move Noa' bilezik, Quadran Luxury Timepieces. Breitling 'Navitimer 35' saat, Quadran Luxury Timepieces.
M Missoni tulum ve kaban. Messika 'My Twin' küpe ve 'Move Noa' bilezik, Quadran Luxury Timepieces. Breitling 'Navitimer 35' saat, Quadran Luxury Timepieces.
 ??  ?? Loro Piana panço, kazak ve pantolon. Christian Louboutin ayakkabı. Messika 'Move Uno' kolye, Quadran Luxury Timepieces.
Loro Piana panço, kazak ve pantolon. Christian Louboutin ayakkabı. Messika 'Move Uno' kolye, Quadran Luxury Timepieces.
 ??  ??
 ??  ?? Loro Piana kazak, kaban ve pantolon. Gucci çanta. Eleventy ayakkabı. TAG Heuer 'Carrera' saat, Quadran Luxury Timepieces. Messika 'Move 10th' küpe ve 'Mova Noa' bilezik, Quadran Luxury Timepieces.
Loro Piana kazak, kaban ve pantolon. Gucci çanta. Eleventy ayakkabı. TAG Heuer 'Carrera' saat, Quadran Luxury Timepieces. Messika 'Move 10th' küpe ve 'Mova Noa' bilezik, Quadran Luxury Timepieces.
 ??  ?? Gucci elbise ve kaban. TAG Heuer 'Carrera' saat, Quadran Luxury Timepieces.
Gucci elbise ve kaban. TAG Heuer 'Carrera' saat, Quadran Luxury Timepieces.
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? Eleventy kazak, kaban, pantolon ve çizme. TAG Heuer 'Carrera' saat, Quadran Luxury Timepieces.
Eleventy kazak, kaban, pantolon ve çizme. TAG Heuer 'Carrera' saat, Quadran Luxury Timepieces.
 ??  ?? Gucci kazak ve şort.
TAG Heuer 'Carrera' saat, Quadran Luxury Timepieces.
Gucci kazak ve şort. TAG Heuer 'Carrera' saat, Quadran Luxury Timepieces.
 ??  ??
 ??  ?? Eleventy elbise ve ayakkabı. Messika 'Move Romane' küpe ve 'Move Uno' bilezik, Quadran Luxury Timepieces. Frederique Constant 'Small Seconds' saat, Beymen.
Styling asistanı: Ekin Su Oktar, Tuğçe N. Gürsoy Saç: Nuri Şekerci Makyaj: Erkan Uluç, Beauty Retouch Fotoğraf Asistanlar­ı: Kıvanç Yörüten, Emre İbiş, Muzaffer Temiz, Serkan Sanlı. Mekan: Galataport.
Eleventy elbise ve ayakkabı. Messika 'Move Romane' küpe ve 'Move Uno' bilezik, Quadran Luxury Timepieces. Frederique Constant 'Small Seconds' saat, Beymen. Styling asistanı: Ekin Su Oktar, Tuğçe N. Gürsoy Saç: Nuri Şekerci Makyaj: Erkan Uluç, Beauty Retouch Fotoğraf Asistanlar­ı: Kıvanç Yörüten, Emre İbiş, Muzaffer Temiz, Serkan Sanlı. Mekan: Galataport.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye