YAPAY ZEKA, ETIK, HUKUK VE UYUM
TEKNOLOJİ: Yapay zeka, bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü robotun, akıllı varlıklara özgün görevleri yerine getirme yeteneği olarak tanımlanmakta ve insanların entellektüel becerileriyle donatılmış, mantıklı düşünme, anlam bulma, genelleme ve geçmiş deneyimlerden öğrenme gibi fonksiyonları içeren bir sistem olarak ifade edilmektedir.
TDK tanımından yola çıkarak yapay zeka tanımı için, insan kelimesinin yerine robot, bilgisayar, makina vb. cihazların düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamıdır diyebilir miyiz? Bu tanımdan bir başka soru daha doğuyor yapay zeka, insan zekası ile gerçekten de ikame edilebilir mi? Yapay zekanın duyguları var mıdır?
Zekanın tanımı TDK’da “İnsanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı..” olarak tanımlanmaktadır. Yapay zekanın tanımının ne olduğu konusunda ise netlik bulunmamaktadır.
Zekanın tanımı TDK’da “İnsanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı..” olarak tanımlanmaktadır. Yapay zekanın tanımının ne olduğu konusunda ise netlik bulunmamaktadır.
Yapay zeka, bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü robotun, akıllı varlıklara özgün görevleri yerine getirme yeteneği olarak tanımlanmakta ve insanların entellektüel becerileriyle donatılmış, mantıklı düşünme, anlam bulma, genelleme ve geçmiş deneyimlerden öğrenme gibi fonksiyonları içeren bir sistem olarak ifade edilmektedir.
TDK tanımından yola çıkarak yapay zeka tanımı için, insan kelimesinin yerine robot, bilgisayar, makina vb. cihazların düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamıdır diyebilir miyiz? Bu tanımdan bir başka soru daha doğuyor yapay zeka, insan zekası ile gerçekten de ikame edilebilir mi? Yapay zekanın duyguları var mıdır?
“Tarihte üç büyük olay vardır. Bunlardan ilki kainatın oluşumudur. İkincisi yaşamın başlangıcının olmasıdır. Üçüncüsü de yapay zekanın ortaya çıkışıdır.” – MIT Bilgisayar Bilimleri Laboratuvar Yöneticisi Edward Fredkin’in BBC ile söyleşisinden.”
Peki yukarıda atıfta bulunulan söyleşiden yapılan alıntı kapsamında yapay zeka gerçekten de yaşamın başlangıcı gibi yeni, çok büyük ve iddialı bir başlangıç mıdır? Ceviz Kabuğundaki Evren kitabında Stephen Hawking, işlemcilerin kapasitesinin her sekiz ayda bir iki katına çıktığını göze alarak teknolojide de tıpkı biyolojide olduğu gibi bir evrim olgusunun tartışmaya açık olduğunu ifade etmiştir.
Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte yapay zeka hayatımızın her alanında yer edinmeye başladı. Bir takım tabiat olaylarına ya da insan fiillerine bağlı hukuki sonuçların ortaya çıkması durumunda hukuk sistemleri devreye girer. Yapay zekaya bağlı ortaya çıkacak hukuki sonuçlar bakımından hukuk sistemleri ne yapacak? Yapay zeka içeren sürücüsüz bir araç yaralamalı ya da ölümlü bir kazaya karıştığında hukuki ve cezai sorumluluk kim de olacak? Yapay zekada mı yoksa onu tasarlayan insanda mı?
Bu yazı ile ilk bölümde yapay zekanın tarihsel gelişiminden ve tanımından bahsediyor olacağım, ikinci bölümde yapay zekanın bir hukuk süjesi olarak tanımlanıp tanımlanamayacağı, dolayısıyla hukuk sistemlerinde insana tanınan hak ve sorumlulukların yapay zeka bakımından nasıl ele alınabileceği hususlarına değinip son bölümde ise hızla gelişen teknolojiler ışığında hukuksal düzenlemeler ile yapay zeka alanındaki dilemmaları tartışıyor olacağım.
YAPAY
ZEKANIN TARİHSEL GELİŞİMİ VE TANIMI
Yapay zekânın tarihsel olarak ilk çıkışının Leibniz’in dört işlem yapan hesap makinası ile olduğu söyleniyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında kod kırıcı (kriptograf) olarak çalışan Alan Turing ise, bilgisayarların temelini oluşturacak ilk fikirleri geliştiren, yapay zekânın babası olarak tanımlanmaktadır. Turing, yapay zekânın temel sorusunun cevabını bulan kişi olarak ifade ediliyor. Turing, insanların yapabilip makinaların yapamayacağı hiçbir şey olmadığını belirtmiş. Turing’in 1950’de önerdiği ve bilgisayarların insan bir sorgucuyu kandırabilecek düzeyde insan taklidi yapmalarını öngören “Turing testi” senaryosu, halen yapay zekâ sistemlerinin temel hedefi olarak değerlendiriliyor.
Yapay zeka, bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü robotun, akıllı varlıklara özgün görevleri yerine getirme yeteneği olarak tanımlanmakta ve insanların entellektüel becerileriyle donatılmış, mantıklı düşünme, anlam bulma, genelleme ve geçmiş deneyimlerden öğrenme gibi fonksiyonları içeren bir sistem olarak ifade edilmektedir.
Yapay zeka, dar zeka ve yapay genel zeka olarak ikiye ayrılmakta. Yapay genel zeka; “biyolojik olarak insan sinir sisteminden esinlenerek matematiksel olarak tasarlanan görsel algılama, konuşma ve ses tanıma, hareket, muhasebe ve muhakeme yeteneğine sahip, kendi kendine öğrenme işlemlerini sürdürebilen yazılımsal ve donanımsal sistemler bütünü” olarak tanımlanırken yapay dar zeka ise; belirli bir problemin çözümü için geliştirilen ve veriden öğrenen dar kapsamlı yapay zeka sistemleri olarak ifade edilmektedir.
HUKUK SUJESİ BAĞLAMINDA YAPAY ZEKA
Hukuk sistemlerinde tanınan hak ve yükümlülükler insana tanınmaktadır. Hukuk sujesi ise, hakkını kullanan ve bu kullanışı hukuk düzeni tarafından kabul edilen ve korunan kişi olarak ifade edilebilir. Türk Medeni Kanunu Madde 8’de “her insanın hak ehliyeti vardır denilmektedir...” denilmektedir. Görüleceği üzere hukuk düzeni halihazırda insana bir takım hak ve sorumluluklar yüklemektedir. Yapay zekanın bir hukuk sujesi olarak tanımlanması ve belli hak ve yükümlülükler bahşedilmesi mümkün olabilir mi?
Çok yakın bir zamanda yapay zekanın, insan zekasına üstün geleceği tartışılmakta iken yapay zekayı hukuk sistemi içerisinde belli hak ve yükümlülüklerden muaf tutmak mümkün müdür?
2017 yılında “Ponanza” isimli bir yapay zekanın satranca çok benzeyen “shogi” isimli bir japon oyununda prestijli profesyonel bir oyuncuyu yenmesi de örneklerden birsi olarak gösterilmektedir. ‘ALPHAZERO’ adlı yapay zeka programının, insanlığın modern satrançla ilgili 1200’lü yıllardan beri bildiği herşeyi 4 saatte öğrendiği satranç oyununda ‘şampiyon’ unvanına sahip olan rakibi ‘Stockfish 8’ adlı programı yenmesi de yapay zekanın üstünlüğü konusunda örnek olarak gösterilmektedir.
Cyborg olarak adlandırılan insan ve robot karışımı varlıkların da yeni bir hukuk sujesi kategorisi oluşturmaya aday olduğu tartışılmaktadır. Buna en iyi örnek olarak da robotik bir kola sahip insan, yapay bir kalp ile yaşayan insan, beyninin dışarıdaki bir aygıt ile iletişim kurmasını sağlayan implantların kullanıldığı insanlar gösterilmektedir. Hâlihazırda Sophie isimli bir robota Suudi Arabistan’da vatandaşlık verildi.
Yapay zekanın hukuk sistemleri içerisinde bir suje olarak nitelendirilmesi kaçınılmaz görünüyor. Diğer taraftan belli koruyucu hukuki tedbirlerin de alınması gerekiyor. İleride yapay zekanın insan ırkı için tehlike oluşturması durumunda fişlerini çekerek eylemlerini sonlandırmak, onları durdurmak için yeterli olacak mı? İnsan zekasının üstüne çıkan bir yapay zeka fişinin çekilmesi durumunda hayatta kalmak için yeni yöntemler üretmesi mümkün görünüyor.
YAPAY ZEKA, DUYGULAR, AHLAKİ VE ETİK YAKLAŞIM
Yapay zekanın duygularının olup olmayacağı da tartışılmaktadır. Bilimsel araştırmalarda duyguların zeka üzerinde olumlu etkisinin olduğu söylenmekte. Duyguların yapay zekanın fonksiyonunun arttırılması bakımından da önemi vurgulanmakta ve buna yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
Yapay zeka içeren robotların insan hayatında sıkça yer alması (evimizde temizlik yapan rabot, evcil hayvan olan robot, yaşlı bakımından kullanılan robot gibi) sosyal etkileşim gereksinimlerini de arttırmıştır. Bu çerçevede, yapay zeka içeren otonom makinalar yanında “kolektif davranışlı robotik” ve “sosyal etkileşimli robotik” alanlarındaki bilimsel araştırmalar çoğalmıştır.
Ülkemizde Boğaziçi Üniversitesi tarafından TÜBİTAK 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı desteğiyle geliştirilen “Robot El’in”, birkaç yıl içinde duyuları olacağı ve hissedebileceği söyleniyor.
İlk kez 1942 yılında kısa öykü yazarı Isaac Asimov, “Robotbilimin Üç Yasası”nı ortaya atar. Asimov Kuralları olarak bilinen bu üç yasaya göre “Bir robot, bir insana zarar veremez ya da zarar görmesine seyirci kalamaz. Bir robot, birinci kuralla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır. Bir robot, birinci ve ikinci urala çelişmediği sürece kendi varlığını korumakla mükelleftir.”
Amerikan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü tarafından geliştirilen, ayakları olmayan sadece kafadan oluşan insansı bir robot olan Kismet’in, insansı görünen yüzü sayesinde kızdığını, sevindiğini, üzüldüğünü, heyecanlandığını ve diğer benzer duyguları gösterebildiği görülmüş.
İnsanlar ile olan sosyal etkileşimi sayesinde duygusal bir bağın kurulabildiği yapay zekalar bakımından belli ahlaki ve etik kuralların da tanımlanması gerekmektedir.
Google’ın sahibi olduğu Boston Dynamics isimli şirket tarafından köpek formunda geliştirilen robotun tekmelenmesi, aynı firma tarafından geliştirilen ve insana benzeyen Atlas robotun insanlıktan uzak muamele görmesi sosyal medya üzerinden oldukça fazla tepki almıştır. Bu durum yapay zeka ve insanlar arasında duygusal bağın kurulduğunun en önemli örnekleridir.
ABD’li Amazon’un işe alımlarında kullanılmak için geliştirdiği yapay zeka programının, kadınlara karşı ayrımcılık yaptığı gerekçesiyle iptal edilmesi de etik açıdan yapay zekanın tartışıldığı bir başka boyuttur. Yapay zeka içeren robotların asker vb. amaçlarla insanları öldürme yeteneklerinin olması durumunda bu tür bir yapay zekaya ne kadar özgürlük tanınacağı da önemlidir.
Bütün bunlar yapay zekanın etik ve ahlaki boyutunda tartışmaya değer konular olarak karşımıza çıkıyor.
Yapay zekanın bir hukuk süjesi olarak tanımlandığı durumlarda, yapay zekaya doğrudan kötü muamele ve işkenceye maruz kalmama, yaşam hakkı, gibi belli haklar tanınabileceği gibi, etik olmayan davranışlar bakımından da belli sınırlamalar getirilebilir. Ancak aşağıda değinileceği üzere özellikle doğrudan yapay zekaya sorumluluklar yüklenmesi konusu çok kolay çözüm bulunabilecek bir alana benzemiyor.
YAPAY ZEKA VE HUKUKSAL DİLEMMA
Yapay zeka teknolojileri çok hızlı bir şekilde ilerlemekte. Gelecekte birçok mesleğin yerini yapay zekanın alacağı da sıkça tartışılıyor. Yapay zeka başta otomotiv sektörü olmak üzere birçok alanda kullanılmaya başlandı. Bu durum belli hukuki düzenlemelerin yapılmasını da gerekli kılmaktadır. İnsansız bir araç bir kişiye zarar verir ise hukuki ve cezai sorumluluk bağlamında ne olacak? Kaza anındaki kararları yapay zeka hangi refleks ile verecek? Sigorta kapsamındaki mevcut düzenlemeler otonom araçlardan kaynaklı kazaları kapsıyor mu? Karayolları kanunları gibi yasal düzenlemeler otonom araçlar için düzenlemeler içeriyor mu?
İnsanlar yapay zekaya ne kadar güvenebilecek? Yapay zekanın ürettiği çözüm önerisi işe yaramadığı durumda kim veya kimler
sorumlu olacak? Yapay zeka mı? Tasarlayan ya da geliştiren kişi mi? başlangıçta verilen veri mi? algoritma mı? kullanıcı mı? Bütün bu sorular çözüm bekleyen en önemli alanlar arasında görünüyor.
İnsan-makine etkileşimli iş yerleri arttıkça konunun iş hukuku boyutundaki sorunların nasıl aşılacağı da cevap bekleyen bir başka konudur. Mevcut düzenlemeler birçok soruya cevap vermemekte. Yapay zeka tek bir kişinin ürünü olmayabilir, birçok kişi tarafından üretilmiş olabilir, bu durumda cezai sorumluluk kimde olacak, haklar kime nasıl tanımlanacak gibi konulara da cevap bulunması gerekiyor.
Yapay zeka yeni bir kitap yazabiliyorsa ya da tablo çizebiliyorsa sahip olduğu haklar var mıdır? Söz konusu haklar nedeniyle elde edeceği gelir kimin olacak, nasıl kullanılacak gibi konular ise yapay zekaya tanınacak haklar bakımından tartışılması gereken önemli alanlardan sadece bir kaçıdır.
İlk kez 1942 yılında kısa öykü yazarı Isaac Asimov, “Robotbilimin Üç Yasası”nı ortaya atar. Asimov Kuralları olarak bilinen bu üç yasaya göre “Bir robot, bir insana zarar veremez ya da zarar görmesine seyirci kalamaz. Bir robot, birinci kuralla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır. Bir robot, birinci ve ikinci urala çelişmediği sürece kendi varlığını korumakla mükelleftir.”
Söz konusu bu kuralların yukarıda tartışılan ihtiyaçlar ile örtüşmediği nettir. Hukuki ve cezai sorumluluklar, hukukun diğer alanları, etik kurallar, mahremiyet ve verilerin korunması gibi hususlarda düzenleme ihtiyaçları öne çıkmaktadır. Diğer taraftan sektörler özelinde gelişen teknolojilere göre ayrı ihtiyaçlar da doğabilecektir.
SONUÇ:
Yukarıdaki tartışmalar ışığında bilm-kurgu filmlerinde gördüğümüz hususların çoğunun gerçek olmasına çok uzak değiliz. Yapay zeka içeren sistemlerin birbirleriyle insanların anlamayacağı bir dilde konuşmaları ve dünyayı ele geçirme planları yapmaları halinde bunlara yönelik nasıl önlemler alınacak. Akıllı zeka içeren savaşçı robotların, makinaların kontrolsuz bir şekilde kadın, çocuk, insan öldürmesi nasıl engellenecek. Duyguları olan konuşabilen ve insanlarla sosyal iletişime giren yapay zekalı makinaları şiddetten nasıl koruyacağız.
Yapay zekalı makinaların verdiği zararlar sonucundaki sorumluluklar nasıl düzenlenecek. Yapay zeka içeren sistemlerde big data hızlı bir şekilde yer alıyorken işin mahremiyet kısmı nasıl güvence altına alınacak. Yapay zekalar yeni eserler meydana getirebiliyorsa bu teknoljiler bağlamında hukuki haklar (fikri ve sınai mülkiyet hakları, vb.) nasıl tanımlanacak.
Bahsedilen tüm bu hususlar yanında yapay zekanın hem hukuk hem de etik ve uyum alanlarında hayatımıza bazı kolaylıklar getirmesi de kaçınılmazdır. Hızla gelişen ve insan zekasına üstün geleceği tartışlan yapay zeka bakımından hukuki ve etik tedbirlerin de, gelişen teknolojiler hızında, geç kalınmadan alınması gerekiyor. Yeni bir uyum alanı olarak, yapay zeka teknolojileri kullanan toplumların, bireylerin, şirketlerin hayatlarına da söz konusu hukuki düzenlemeler ve etik kuralların girmesi kaçınılmaz görünüyor.