DEĞİŞİMİN EN AZILI DÜŞMANI: “STATÜKO CANAVARI”
“Statüko Canavarı”
MAKALE: Başka bir bilişsel yanılgı olan Statüko
Yanılgısı da (Status quo Bias) buna benzer bir rasyonel karar ilüzyonunu oluşturur. Statüko öteden beri var olan, içinde bulunulan durum anlamına gelmektedir.
Kahramanımız, yüksek güvenlikli bir plazaanın en üst katında dairesinde derin uykudayken saat geceyarısı dörde ulaşmak üzereydi. Aniden yatağının başucundan gelen tıkırtı ile soğuk terler içinde uyandı. Karşısında derin karanlıkta parlayan bir çift kırmızı göz gördü. Canavarın sesi beyninin duvarlarında yankılanıyordu “Bundan sonra hiçbirşeyi değiştirmene izin vermeyeceğim!
Başlıkta bahsedilen canavar size bir korku filminin hayal ürünü senaryosu gibi gelebilir ama belki de bu canavar hepimizin kafasının içinde yaşıyor ve farkında değiliz! Acaba hayatımızın kontrolü bizde mi? İstediğimiz zaman değişimi yaratabilecek kararlarımız rasyonel bir şekilde bilincimiz tarafından mı veriliyor?
Bilinç ve 6
Bu soruya cevap vermek için önce zihinsel süreçlerimizi kontrol eden iki önemli faktöre: bilinç ve bilinçaltı kavramlarına bakmamız gerekiyor. Bilinç, zihnin analiz yapan mantık yürüten karar veren ve bu kararları uygularken çevresel faktörlerin farkında olan zihinsel süreçtir. Bilinç olması için farkındalık olmalıdır. Çünkü bilinç, hesaplar, değerlendirir, irade gösterir ve karar verir.
Bunun haricinde bilinçaltı ise zihinsel süreçlerimizin büyük kısmını oluşturan ancak farkında olmadığımız geniş kapsamlı zihinsel alandır, yani buzdağının görünmeyen yüzüdür. Bilinçaltı farkındalığımızın olmadığı tüm çevresel faktörler, duygular ve anıların doğduğumuzdan (hatta ana karnından) beri kaydedilmeye başlandığı koca bir kütüphane/bellektir. İnsan beyni ve düşünce sistemleri bilim insanları tarafından tamamen anlaşılamamıştır. Bazı bilim insanları ortalama bir insan beyninden günde 50.000 ila 70.000 düşünce geçtiğini ve kararların %95’inin bilinçaltı tarafından verildiğini söylemektedir.
Bilinçaltı uzunca bir süredir başta Freud, Jung gibi psikoloji bilimine yön veren bilim insanları tarafından araştırılmaktadır. Tecrübeleri, duyguları ve anıları biriktiren bilinçaltının tek görevi vardır “kişiyi hayatta tutmak”. Bu nedenle bilinçaltı alışkanlıklar geliştirir ve bu alışkanlıklar(programlar) siz onları değiştirene kadar sizde kalır. Bilinç ve bilinçaltı arasındaki sürece bir örnek olarak: hep sağ el ile dişlerini fırçalayan bunu alışkanlık hale getirip süreci zihin
sel olarak mükemmelleştiren (bilinçaltı) bir insanın bir gün sol el ile diş fırçalamaya karar vermesi (bilinç) ve alışkanlığını kırmak isterken yaşadığı zorluk denilebilir.
Eski çağlardan beri insanlar için karar verme süreci ve zihin fonksiyonları bir enerji gerektirdiğinden en az enerji ilkesi ile kararların hızlı verildiği ve bilinçaltının karar almada çok etkili olduğu görülmüştür. Özellikle hızlı karar vermemiz gereken günümüz dünyasında, alışkanlıklarımız hızlı hareket etmemize olanak tanırken kritik konularda bilinçli karar verme konusunda bize engel olabilen bazı bilinç ve bilinçaltı görev bölüşümü haricinde rasyonel karar vermemize engel olan bazı yanılgılar bulunmaktadır.
Bilişsel Yanılgılar
Bilişsel Yanılgı (Cognitive Bias veya Bilişsel Yatkınlar olarak da çevirebilir) insan zihninde karar alma mekanizmalarını etkileyen ve rasyonel karar vermede sapma yaratan düşünce sistemi hatası olarak tanımlanabilir.
Charles Kettering “herhangi bir fikri öldürmenin en iyi yolunun onu bir komiteye getirmektir“demiştir. Belki de şirketlerde kritik toplantılarda yeni fikirlere karşı “neden bunların yapılamayacağına ilişkin” dirençler öne sürülmesinin sebebi toplantıya katılan kişilerin statüko yanılgısında olmaları olabilir.
Buna en geçerli örneklerden biri Kumarbaz Yanılgısı bir örnek vermek gerekirse üst üste 5 kez tura gelen bir yazı-tura oyununda oyuna katılan kişilerin çoğu bir sonraki paranın yazı olarak geleceğini düşünmeleri diyebiliriz. Burda beynimiz daha önce bize verilen verilere göre yorum yaparak aslında %50-%50 olan yazı gelme şansını sanki geçmiş tecrübelerden dolayı daha fazla olarak görmekte dolayısıyla mantık yerine bilişsel yanılgı ile karar vermektedir.
Statüko Güvenlidir
Başka bir bilişsel yanılgı olan Statüko Yanılgısı da (Status quo Bias) buna benzer bir rasyonel karar ilüzyonunu oluşturur. Statüko öteden beri var olan, içinde bulunulan durum anlamına gelmektedir. Aynı şekilde statükocu bulunduğu durumu aynen korumak isteyen kişiye denmektedir. Beynimiz ve özellikle bilinçaltımız alışkanlıklara sıkı sıkıya bağlı olduğu için süprizlerden hoşlanmaz. Aynı rutin ve alışkanların kişiyi güvende tu
tacağını hisseder. Bilinçaltı için doğru veya yanlış ayrımı yoktur. Bu nedenle bilinçaltı aslında rasyonel değerlendirmede bizim yararımıza olabilecek bazı olasılıkları tercih etmeme yoluna gider.
Statüko Yanılgısını ilk ortaya atan William Samuelson ve Richard Zeckhauser Karar Verme Sürecinde Statüko Yanılgısı adli eserlerinde kavramı: mevcut duruma alternatif olabilecek daha mantıklı tercihlerin gözardı edilmesi veya daha kötü olarak farklı tercihlerin hiç farkedilmemesi olduğunu söylüyorlar. Yani bu durum karar verirken alışkanlıkları algıda seçicilik olarak daha avantajlı olarak görme etkisi olarak da ifade edilebilir. Durum böyle olunca uzmanlar diğer alternatiflerin daha iyi olduğu durumda, statükoya bağlı kalarak değişimi reddetmemizin rasyonel karar vermemize engel olduğunu söylüyorlar. Buna örnek olarak; uzun zamandır işinden memnun olmayan ama daha iyi bir alternatif olduğu halde iş değiştirmeyen kişiler veya kötü giden ilişkisini bitiremeyen kişilerin aynı hataları tekrarlaması bu teori ile doğru orantılıdır. Samuelson ve Zeckhauser, statükonun yanılgısının; zarardan kaçınma, değişimden pişman olma korkusu, batık maliyet düşüncesi ile açıklanabileceğini belirtmiştir. Ayrıca Kahneman ve Tversky; eylemsizlik sonucu ortaya çıkan kötü sonuçlardan ziyade yapılan yeni eylemlerden kaynaklanan kötü sonuçlardan dolayı kişilerin daha fazla pişmanlık duyduğunu gözlemlemişlerdir.
Bir psikolog olmasına ragmen 2002 yılı nobel ekonomi ödülü alan Daniel Kahneman’ın Hızlı ve Yavaş Düşünme kitabında insanların rasyonel düşünmediklerini sadece öyle düşündüklerini sandığını farklı örneklerle açıklanmıştır. Kahneman’ın ayrımına göre, hızlı düşünme sistemi trafikte yeşil yandığında otomatik olarak gaza basmaksa; yavaş düşünme 59x27 gibi alışık olmadığımız zorlukta bir matematik işlemini hesaplamaya çalışmak olarak özetlenebilir. İnsan zihni sürekli kendisine en yakın gelen ve süreçsel olarak en az çaba harcayağı yöntemi seçer. Çünkü düşünsel sürecin uzaması enerji ve zaman harcanması demektir.
”Ama biz bu işi hep böyle yaptık” ile başlayan direnç:
Durum böyleyken şirketlerde değişim liderliğine soyunan ve özellikle Etik ve Uyum yöneticileri gibi çalışanları farklı davranmaya davet eden her nevi yöneticinin işi değişime direnç yaratan bu yanılgıyla birlikte daha da zorlaşmaktadır.
Ekip yönetirken psikolojinin ve ikna biliminin nimetlerinden faydalanmak yöneticilerin işlerini kolaylaştıracaklardır. Bu nedenle şirketlerde iyi bir fikrin ortaya atılmasından sonra kabul edilmemesi her durumda bu fikrin kötü olduğu veya fikri öneren kişiye kişisel bir önyargı duyulduğu anlamına gelmez. Charles Kettering
“herhangi bir fikri öldürmenin en iyi yolunun onu bir komiteye getirmektir“demiştir. Belki de şirketlerde kritik toplantılarda yeni fikirlere karşı “neden bunların yapılamayacağına ilişkin” dirençler öne sürülmesinin sebebi toplantıya katılan kişilerin statüko yanılgısında olmaları olabilir.
Bu nedenle değişimi gerçekleştirmek için kişilerin statükoya bağlı kalma şeklinde tezahür eden savunma mekanizmaları ile mücadele edilmelidir. Değişime direnç, rutinin bozulması korkusu ile eylemsizliği tercih etmektir. Bu nedenle yöneticilerin kişileri ikna çabalarında önce bu korkuyu bertaraf edecek güvenli iletişimi oluşturmaları zaruridir.
Bu durum özellikle Etik ve Uyum yöneticilerini ilgilendirmektedir. Zira şirkete yeni atanan bir Etik ve Uyum Yöneticisi öncelikle ilgili şirkette daha önce yapılmamış olan uyum programının elementlerini oluştururken, bu uyum programından etkilenen ve konfor alanının dışına davet edilen diğer şirket çalışanları bu değişimi sorgulamaya başlayacaklardır. Bunun bir tezahürü olarak “Biz daha önce hep böyle yaptık ve sorun çıkmadı” “piyasadaki bütün rakipler aynı davranıyor” “siz gelmeden önce iş yapmak çok kolaydı” gibi cümleler değişimden etkilenecek kişilerin savunma cümleleri olarak duyulmaya başlanacaktır.
Etik ve Uyum Yöneticisi aslında kişilerin değişime dirençlerinin bilinçaltı ve bilişsel yatkınlıklar nedeniyle olduğunun bilincinde olursa, yaşadığı değişim direnci sorunu kişiselleştirmeyecektir. Böylece ilgili değişimi adım adım devreye sokmak için paydaşlarına doğru bir psikolojik yaklaşımla değişimi kabul ettirmek için gerekli araçlara sahip olma yoluna gidecektir. Bu araçların hangileri olacağı ise başka bir yazının konusu olacaktır.
Bir psikolog olmasına ragmen 2002 yılı nobel ekonomi ödülü alan Daniel Kahneman’ın Hızlı ve Yavaş Düşünme kitabında insanların rasyonel düşünmediklerini sadece öyle düşündüklerini sandığını farklı örneklerle açıklanmıştır. Kahneman’ın ayrımına göre, hızlı düşünme sistemi trafikte yeşil yandığında otomatik olarak gaza basmaksa; yavaş düşünme 59x27 gibi alışık olmadığımız zorlukta bir matematik işlemini hesaplamaya çalışmak olarak özetlenebilir.