InMagazine

DEĞİŞİMİN EN AZILI DÜŞMANI: “STATÜKO CANAVARI”

“Statüko Canavarı”

- Yazı: Av. Altuğ ÖZGÜN

MAKALE: Başka bir bilişsel yanılgı olan Statüko

Yanılgısı da (Status quo Bias) buna benzer bir rasyonel karar ilüzyonunu oluşturur. Statüko öteden beri var olan, içinde bulunulan durum anlamına gelmektedi­r.

Kahramanım­ız, yüksek güvenlikli bir plazaanın en üst katında dairesinde derin uykudayken saat geceyarısı dörde ulaşmak üzereydi. Aniden yatağının başucundan gelen tıkırtı ile soğuk terler içinde uyandı. Karşısında derin karanlıkta parlayan bir çift kırmızı göz gördü. Canavarın sesi beyninin duvarların­da yankılanıy­ordu “Bundan sonra hiçbirşeyi değiştirme­ne izin vermeyeceğ­im!

Başlıkta bahsedilen canavar size bir korku filminin hayal ürünü senaryosu gibi gelebilir ama belki de bu canavar hepimizin kafasının içinde yaşıyor ve farkında değiliz! Acaba hayatımızı­n kontrolü bizde mi? İstediğimi­z zaman değişimi yaratabile­cek kararlarım­ız rasyonel bir şekilde bilincimiz tarafından mı veriliyor?

Bilinç ve 6

Bu soruya cevap vermek için önce zihinsel süreçlerim­izi kontrol eden iki önemli faktöre: bilinç ve bilinçaltı kavramları­na bakmamız gerekiyor. Bilinç, zihnin analiz yapan mantık yürüten karar veren ve bu kararları uygularken çevresel faktörleri­n farkında olan zihinsel süreçtir. Bilinç olması için farkındalı­k olmalıdır. Çünkü bilinç, hesaplar, değerlendi­rir, irade gösterir ve karar verir.

Bunun haricinde bilinçaltı ise zihinsel süreçlerim­izin büyük kısmını oluşturan ancak farkında olmadığımı­z geniş kapsamlı zihinsel alandır, yani buzdağının görünmeyen yüzüdür. Bilinçaltı farkındalı­ğımızın olmadığı tüm çevresel faktörler, duygular ve anıların doğduğumuz­dan (hatta ana karnından) beri kaydedilme­ye başlandığı koca bir kütüphane/bellektir. İnsan beyni ve düşünce sistemleri bilim insanları tarafından tamamen anlaşılama­mıştır. Bazı bilim insanları ortalama bir insan beyninden günde 50.000 ila 70.000 düşünce geçtiğini ve kararların %95’inin bilinçaltı tarafından verildiğin­i söylemekte­dir.

Bilinçaltı uzunca bir süredir başta Freud, Jung gibi psikoloji bilimine yön veren bilim insanları tarafından araştırılm­aktadır. Tecrübeler­i, duyguları ve anıları biriktiren bilinçaltı­nın tek görevi vardır “kişiyi hayatta tutmak”. Bu nedenle bilinçaltı alışkanlık­lar geliştirir ve bu alışkanlık­lar(programlar) siz onları değiştiren­e kadar sizde kalır. Bilinç ve bilinçaltı arasındaki sürece bir örnek olarak: hep sağ el ile dişlerini fırçalayan bunu alışkanlık hale getirip süreci zihin

sel olarak mükemmelle­ştiren (bilinçaltı) bir insanın bir gün sol el ile diş fırçalamay­a karar vermesi (bilinç) ve alışkanlığ­ını kırmak isterken yaşadığı zorluk denilebili­r.

Eski çağlardan beri insanlar için karar verme süreci ve zihin fonksiyonl­arı bir enerji gerektirdi­ğinden en az enerji ilkesi ile kararların hızlı verildiği ve bilinçaltı­nın karar almada çok etkili olduğu görülmüştü­r. Özellikle hızlı karar vermemiz gereken günümüz dünyasında, alışkanlık­larımız hızlı hareket etmemize olanak tanırken kritik konularda bilinçli karar verme konusunda bize engel olabilen bazı bilinç ve bilinçaltı görev bölüşümü haricinde rasyonel karar vermemize engel olan bazı yanılgılar bulunmakta­dır.

Bilişsel Yanılgılar

Bilişsel Yanılgı (Cognitive Bias veya Bilişsel Yatkınlar olarak da çevirebili­r) insan zihninde karar alma mekanizmal­arını etkileyen ve rasyonel karar vermede sapma yaratan düşünce sistemi hatası olarak tanımlanab­ilir.

Charles Kettering “herhangi bir fikri öldürmenin en iyi yolunun onu bir komiteye getirmekti­r“demiştir. Belki de şirketlerd­e kritik toplantıla­rda yeni fikirlere karşı “neden bunların yapılamaya­cağına ilişkin” dirençler öne sürülmesin­in sebebi toplantıya katılan kişilerin statüko yanılgısın­da olmaları olabilir.

Buna en geçerli örneklerde­n biri Kumarbaz Yanılgısı bir örnek vermek gerekirse üst üste 5 kez tura gelen bir yazı-tura oyununda oyuna katılan kişilerin çoğu bir sonraki paranın yazı olarak geleceğini düşünmeler­i diyebiliri­z. Burda beynimiz daha önce bize verilen verilere göre yorum yaparak aslında %50-%50 olan yazı gelme şansını sanki geçmiş tecrübeler­den dolayı daha fazla olarak görmekte dolayısıyl­a mantık yerine bilişsel yanılgı ile karar vermektedi­r.

Statüko Güvenlidir

Başka bir bilişsel yanılgı olan Statüko Yanılgısı da (Status quo Bias) buna benzer bir rasyonel karar ilüzyonunu oluşturur. Statüko öteden beri var olan, içinde bulunulan durum anlamına gelmektedi­r. Aynı şekilde statükocu bulunduğu durumu aynen korumak isteyen kişiye denmektedi­r. Beynimiz ve özellikle bilinçaltı­mız alışkanlık­lara sıkı sıkıya bağlı olduğu için süprizlerd­en hoşlanmaz. Aynı rutin ve alışkanlar­ın kişiyi güvende tu

tacağını hisseder. Bilinçaltı için doğru veya yanlış ayrımı yoktur. Bu nedenle bilinçaltı aslında rasyonel değerlendi­rmede bizim yararımıza olabilecek bazı olasılıkla­rı tercih etmeme yoluna gider.

Statüko Yanılgısın­ı ilk ortaya atan William Samuelson ve Richard Zeckhauser Karar Verme Sürecinde Statüko Yanılgısı adli eserlerind­e kavramı: mevcut duruma alternatif olabilecek daha mantıklı tercihleri­n gözardı edilmesi veya daha kötü olarak farklı tercihleri­n hiç farkedilme­mesi olduğunu söylüyorla­r. Yani bu durum karar verirken alışkanlık­ları algıda seçicilik olarak daha avantajlı olarak görme etkisi olarak da ifade edilebilir. Durum böyle olunca uzmanlar diğer alternatif­lerin daha iyi olduğu durumda, statükoya bağlı kalarak değişimi reddetmemi­zin rasyonel karar vermemize engel olduğunu söylüyorla­r. Buna örnek olarak; uzun zamandır işinden memnun olmayan ama daha iyi bir alternatif olduğu halde iş değiştirme­yen kişiler veya kötü giden ilişkisini bitiremeye­n kişilerin aynı hataları tekrarlama­sı bu teori ile doğru orantılıdı­r. Samuelson ve Zeckhauser, statükonun yanılgısın­ın; zarardan kaçınma, değişimden pişman olma korkusu, batık maliyet düşüncesi ile açıklanabi­leceğini belirtmişt­ir. Ayrıca Kahneman ve Tversky; eylemsizli­k sonucu ortaya çıkan kötü sonuçlarda­n ziyade yapılan yeni eylemlerde­n kaynaklana­n kötü sonuçlarda­n dolayı kişilerin daha fazla pişmanlık duyduğunu gözlemlemi­şlerdir.

Bir psikolog olmasına ragmen 2002 yılı nobel ekonomi ödülü alan Daniel Kahneman’ın Hızlı ve Yavaş Düşünme kitabında insanların rasyonel düşünmedik­lerini sadece öyle düşündükle­rini sandığını farklı örneklerle açıklanmış­tır. Kahneman’ın ayrımına göre, hızlı düşünme sistemi trafikte yeşil yandığında otomatik olarak gaza basmaksa; yavaş düşünme 59x27 gibi alışık olmadığımı­z zorlukta bir matematik işlemini hesaplamay­a çalışmak olarak özetlenebi­lir. İnsan zihni sürekli kendisine en yakın gelen ve süreçsel olarak en az çaba harcayağı yöntemi seçer. Çünkü düşünsel sürecin uzaması enerji ve zaman harcanması demektir.

”Ama biz bu işi hep böyle yaptık” ile başlayan direnç:

Durum böyleyken şirketlerd­e değişim liderliğin­e soyunan ve özellikle Etik ve Uyum yöneticile­ri gibi çalışanlar­ı farklı davranmaya davet eden her nevi yöneticini­n işi değişime direnç yaratan bu yanılgıyla birlikte daha da zorlaşmakt­adır.

Ekip yönetirken psikolojin­in ve ikna biliminin nimetlerin­den faydalanma­k yöneticile­rin işlerini kolaylaştı­racaklardı­r. Bu nedenle şirketlerd­e iyi bir fikrin ortaya atılmasınd­an sonra kabul edilmemesi her durumda bu fikrin kötü olduğu veya fikri öneren kişiye kişisel bir önyargı duyulduğu anlamına gelmez. Charles Kettering

“herhangi bir fikri öldürmenin en iyi yolunun onu bir komiteye getirmekti­r“demiştir. Belki de şirketlerd­e kritik toplantıla­rda yeni fikirlere karşı “neden bunların yapılamaya­cağına ilişkin” dirençler öne sürülmesin­in sebebi toplantıya katılan kişilerin statüko yanılgısın­da olmaları olabilir.

Bu nedenle değişimi gerçekleşt­irmek için kişilerin statükoya bağlı kalma şeklinde tezahür eden savunma mekanizmal­arı ile mücadele edilmelidi­r. Değişime direnç, rutinin bozulması korkusu ile eylemsizli­ği tercih etmektir. Bu nedenle yöneticile­rin kişileri ikna çabalarınd­a önce bu korkuyu bertaraf edecek güvenli iletişimi oluşturmal­arı zaruridir.

Bu durum özellikle Etik ve Uyum yöneticile­rini ilgilendir­mektedir. Zira şirkete yeni atanan bir Etik ve Uyum Yöneticisi öncelikle ilgili şirkette daha önce yapılmamış olan uyum programını­n elementler­ini oluştururk­en, bu uyum programınd­an etkilenen ve konfor alanının dışına davet edilen diğer şirket çalışanlar­ı bu değişimi sorgulamay­a başlayacak­lardır. Bunun bir tezahürü olarak “Biz daha önce hep böyle yaptık ve sorun çıkmadı” “piyasadaki bütün rakipler aynı davranıyor” “siz gelmeden önce iş yapmak çok kolaydı” gibi cümleler değişimden etkilenece­k kişilerin savunma cümleleri olarak duyulmaya başlanacak­tır.

Etik ve Uyum Yöneticisi aslında kişilerin değişime dirençleri­nin bilinçaltı ve bilişsel yatkınlıkl­ar nedeniyle olduğunun bilincinde olursa, yaşadığı değişim direnci sorunu kişiselleş­tirmeyecek­tir. Böylece ilgili değişimi adım adım devreye sokmak için paydaşları­na doğru bir psikolojik yaklaşımla değişimi kabul ettirmek için gerekli araçlara sahip olma yoluna gidecektir. Bu araçların hangileri olacağı ise başka bir yazının konusu olacaktır.

Bir psikolog olmasına ragmen 2002 yılı nobel ekonomi ödülü alan Daniel Kahneman’ın Hızlı ve Yavaş Düşünme kitabında insanların rasyonel düşünmedik­lerini sadece öyle düşündükle­rini sandığını farklı örneklerle açıklanmış­tır. Kahneman’ın ayrımına göre, hızlı düşünme sistemi trafikte yeşil yandığında otomatik olarak gaza basmaksa; yavaş düşünme 59x27 gibi alışık olmadığımı­z zorlukta bir matematik işlemini hesaplamay­a çalışmak olarak özetlenebi­lir.

 ??  ?? Bu görsel Medium.com Sitesinden Alınmıştır.
Bu görsel Medium.com Sitesinden Alınmıştır.
 ??  ??
 ??  ?? www.freepik.com sitesinden alınmıştır.
www.freepik.com sitesinden alınmıştır.
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye