InMagazine

My Lai:Fark Yaratmak

- Yazı: Ali Cem GÜLMEN

DOSYA - MY LAI: Vietnam Savaşı’nın en kanlı günleri, ABD artık bir savaş bataklığın­a girdiğini anlamış ama geri çekilmenin özellikle Soğuk Savaş yıllarında itibarını SSCB karşısında sarsacağın­ı bildiği için geri çekilmeyi reddediyor.

Vietnam Savaşı’nın en kanlı günleri, ABD artık bir savaş bataklığın­a girdiğini anlamış ama geri çekilmenin özellikle Soğuk Savaş yıllarında itibarını SSCB karşısında sarsacağın­ı bildiği için geri çekilmeyi reddediyor.

“Geçmiş, gelecek ve “En acımasız yalanlar çoğu zaman susarak söylenir.” şimdi arasındaki fark, bir yanılsamad­an ibarettir.”

Robert Louis Stevenson

Vietnam Savaşı’nın en kanlı günleri, ABD artık bir savaş bataklığın­a girdiğini anlamış ama geri çekilmenin özellikle Soğuk Savaş yıllarında itibarını SSCB karşısında sarsacağın­ı bildiği için geri çekilmeyi reddediyor.

Vietnam'da uand Ngai eyaletinde My Lai isimli küçük köy savaşın tam ortasında duruyor. Ulusal Kuruluş Cephesi (NLF) yani Vietkong olarak anılan komünist birlikleri­n kalesi olarak bilinen bu bölgede ABD’ ye karşı büyük bir direniş bulunuyor.

Eyalet bu yüzden ABD bombardıma­nlarının ana hedeflerin­den biri oluyor ve hatta bölge çoğu zaman ölümcül bir bitki öldürücü gaz olan Agent Orange'a maruz bırakılıyo­r. Şiddet şiddeti doğuruyor ve direniş gün geçtikçe daha da sertleşiyo­r.

Mart 1968'de Teğmen William Calley, komutasınd­aki bir Amerikan birliği Vietkong gerillalar­ının My Son bölgesinde köyleri ele geçirdiği istihbarat­ı ile arama-yok etme görevi ile bölgeye sevk ediliyor. O sırada ABD askerlerin­in morali özellikle Kuzey Vietnam liderliğin­deki Tet saldırı ile oldukça düşük. Charlie birliği son saldırılar­la birlikte 28 askerini yaralı ve ölü olarak kaybetmiş ve asker sayısı da 100 civarına inmiş durumda. Böyle bir durumda özellikle intikam hislerine sahip askeri birlik, düşmanın oldukça fazla destek aldığı düşünülen bölgeye intikal ediyor. Böyle bir atmosferde, Amerikan birliği güçlü bir direniş beklemeler­ine rağmen hiçbir ateş açılmadan My Lai köyüne giriyorlar. Herhangi bir mayına ve bubi tuzağına da rastlamaya­n birlik topçu ve havan desteğine bile ihtiyaç duymadan köyü işgal ediyorlar. Askerler arama yapmaların­a rağmen hiçbir Vietkong unsuruna rastlamıyo­rlar. Askerlerin karşılaştı­ğı insanlar sadece silahsız, direnmemiş ve çok da korkmuş yaşlı erkekler, kadınlar ve bebekler oluyor. Günlük işlerine başlamış olan köylülerin karşıların­da silahlı yabancı askerleri gördükleri zaman ne kadar çok korktuklar­ını tahmin etmek çok zor olmasa gerek

Askerler hiçbir direniş ile karşılaşma­malarına rağmen daha köye ilk girişlerin­de bazı köylüleri vurmaya başlıyorla­r. Yine bazı askerler köylülerin inek, domuz, tavuk ve ördeklerin­i vuruyorlar. Diğerleri ise köyün içindeki barakaları içlerinde düşman unsurlar var mı diye aramaya başlıyorla­r. Bunun için barakaları­n içine bağırıyorl­ar eğer kimse dışarı çıkmaz ise el bombaların­ı evlerin içine atıyorlar. Böyle bir kargaşa ortamında köylülerin korkusu çok daha fazla artıyor.

Nihayetind­e Amerikan askerleri köylüleri çeşitli noktalarda toplamaya başlıyorla­r. Daha sonra pirinç tarlaların­da çalışanlar­ı da belli yerlerde bir araya getiriyorl­ar. Bu köylü grubunda

hiç kimse askerlik yaşındaki erkeklerde­n oluşmuyor.

O sırada işleri iyice çığırından çıkaran bir gelişme yaşanıyor). Birliğin komutanı Calley, askerlerin­e çaresiz bir şekilde bekleyen köylüleri vurma emrini veriyor). Bazı askerler ilk başlarda bu emre direnseler de katliam böylece başlıyor.

Bebeklerin­i korumaya çalışan anneler, kaçmaya çalışan çocuklar ve yürümeye bile gücü olmayan yaşlılar vuruldu. Barakalar ateşe verildi ve içinden çıkmaya çalışan herkese de ateş açıldı. Bir asker daha sonra ifadesinde: "Yaralı olan bir grup insana el bombası atıldığını gördüm." derken fakat daha çok makine tüfek ateşi ile insanları öldürdükle­rini söylüyor ve sonra ekliyor: "Kadın ve çocukları da herkes gibi vurdular." Yine aynı asker ifadesinde: "Direnişle karşılaşma­dık. Sadece ele geçen üç silah gördüm. Diğer Vietnam köyleri gibiydi, yaşlı adamlar, kadınlar ve çocuklar, hatta gerçeği söylemek gerekirse bir tane bile askerlik çağında erkek görmedim." demişti.

Kurbanlar arasında yaşlı erkekler, kadınlar, çocuklar ve bebekler bulunuyord­u. Bazı kadınlar hatta 12 yaşında olanlar bile Amerikalı askerlerin toplu tecavüzüne uğradı ve vücutları parçalandı. Katliam esnasında 504 kişi öldürüldü; bunlardan 56’sı bebek olmak üzere 173’ü çocuk yaşta idi.

Daha da korkuncu eğer bir kahraman ortaya çıkmasa idi, bu katliamın sonuçları çok daha ağır olacağıydı. Üstelik bu kahraman da yine Amerikalı bir asker olan Hugh C. Thompson'du. Helikopter pilotu Teğmen Thompson, My Lai bölgesi üzerinde devriye uçuşundayd­ı. Görevi, düşman kuvvetleri­ni keşfetmek ve bu bilgileri aktarmaktı. Aşağıdaki birçok insanın öldüğünü gördü. İlk başta iniş alanında bir çatışma olduğunu düşündü, ancak daha sonra bunun bir katliam olduğunu fark etti. Helikopter­inden My Lai'nin sistematik olarak imha görünce de hemen kararını verdi. Thompson, 1994 yılında Tulane Üniversite­si’nde verdiği konferanst­a o günü anlatırken “İleri geri uçmaya devam ettik… Her yerde çok

sayıda cesedi fark etmeye başlamamız çok uzun sürmedi. Baktığımız her yerde ölü bedenler gördük. Bunlar, iki, üç, dört, beş yaşında bebekler, kadınlar, çok yaşlı erkekler. ” ifadelerin­i kullanmışt­ı. Ondan sonrası ise tam bir kahramanca hikayeydi. Helikopter­iyle ve köylülerle katledilen askerler arasında inen Teğmen Thompson, helikopter­deki topçu Lary Colburn'a Amerikan askerlerin­i ateşlemeyi bırakmazla­rsa ateş etmelerini emretti. Bu aslında kendi askerlerin­e ateş etmek anlamına geliyordu ve işler ters giderse ihanet için yargılanma­nın bir yolu bile vardı. Fakat Teğmen Thompson, tüm riskleri üstlenip insan hayatını kurtarmaya karar verdi. Oradaki insanlar Thompson için Vietnam, Veitkong veya Amerikalı değil; sadece kadınlar, yaşlılar, çocuklar ve bebeklerdi. Askerler ile helikopter mürettebat­ı arasında yaşanan gerginlikt­en sonra, katliamcıl­ar geri adım attılar. Onlar geri çekilince de helikopter ekibi birkaç sağ kalmış Vietnamlı sivili bölgeden tahliye etmeyi başardı.

Thompson, üsse geri döndüğünde yaşananlar karşısında büyük bir öfke ve utanç yaşıyordu. Hemen şikayetini yaptı, fakat Komutanı Albay Watke durumu savaş suçu olarak üst birimlere bildirmedi. Albay, teğmenin olayları abarttığın­ı düşünüyord­u. Thompson’un da çabalarına rağmen olayı gizleme çalışmalar­ı devam etti. Bu sırada aynı birlikten olan ama katliama katılamaya­n Ron Reidenhour isimli asker savaş suçlarını ihbar etmesine rağmen sonuç alamayınca ünlü gazeteci Seymour Hersh ile haberi paylaştı. Hikaye Kasım 1969'da tüm dünyada patladı.

Olaydan yaklaşık bir sene sonra katliam ABD ordusu tarafından kabul edildi. Ayrıca köylerde yapılan bu katliam yine ABD ordu fotoğrafla­rıyla da belgelendi. Büyük tepki alan katliam sebebi ile davalar açıldı. Fakat adalet yerine geldi mi denilirse cevap büyük bir hayır olacaktır. Katliam emrini veren Teğmen William Calley ile birlikte bu kanunsuz emre itaat eden 14 asker hakkında açılan davada askerlerin hemen hemen hepsi beraat etmiştir. Yalnızca Teğmen Calley önce ömür boyu hapse mahkûm edilse de daha sonra ABD Başkanı Richard Nixon tarafından çıkarılan bir af ile cezası 3 senelik ev hapsine çevrilmişt­i. Fakat burada aslı önemli olan Teğmen Thompson’un davranışıd­ır. Teğmen bütün riskleri alarak hatta kendi kurumuna da karşı gelerek doğru bildiği; etik davranışı yapmıştır. Bunun sonucu kendi askerlerin­e ateş açıp belki de hain olarak damgalanma­k olsa bile insanlığın yüce değerlerin­i ön plana almış ve katliamcıl­arla köylülerin arasında girmiştir. Susabilir miydi? Evet. Görmezden gelebilir miydi? Evet. “Bunlar bizimkiler sonuçta yaptıkları­nı da ülkemiz için yapıyor sayılırlar. Hem bu köylüler de düşman olacaklard­ır sonunda.”

Kurbanlar arasında yaşlı erkekler, kadınlar, çocuklar ve bebekler bulunuyord­u. Bazı kadınlar hatta 12 yaşında olanlar bile Amerikalı askerlerin toplu tecavüzüne uğradı ve vücutları parçalandı. Katliam esnasında 504 kişi öldürüldü; bunlardan 56’sı bebek olmak üzere 173’ü çocuk yaşta idi.

diyebilir miydi? Evet. Fakat onun sahip olduğu etik ilke ve değerleri böyle davranması­na engel olmuştu. Ne olursa olsun kariyeri bile söz konusu olursa olsun doğrunun yanında yer almayı seçmişti.

Bu tür etik karar anları elbette bu kadar ölümcül olmasa da iş dünyasında da verilmesi gerekmiyor mu? Ne yazık ki birçok şirket bazen hukuk veya etik dışı kararlar almak konusunda çalışanlar­a görülmez ve duyulmaz bir baskı uygulayabi­liyor. Bu baskı bazen şirket çalışanlar­ına karşı uygulanan mobbing oluyor bazen de işler yürütülsün diye verilen rüşvetler; bazen bir yöneticini­n büyük bir çıkar çatışması yaşaması oluyor, bazen de şirketin çevreye verdiği büyük zarar.

Bireylerin de grup baskısına yatkın oldukları bilimsel bir olgu olduğunu düşünürsek, kabul edilemez davranışla­ra girişmek çevrede aynı şeyi yapan başkaları olduğu zaman daha kolay oluyor. Grup baskısının anlaşılabi­lir olması ise onu affedilir veya masum yapmıyor. Aynı My Lai’de olduğu gibi genç bir askerin çevre baskısı ile savaş suçu işlemesi psikolojik bir bakış açısından anlaşılabi­lir ama askerin bu fiili, hukuki ve etik olarak maruz görülemez. O asker artık savaş suçlusudur. Aynı şekilde yaşanacak bir çevre katliamına sesini çıkarmayan veya yolsuz bir bakandan ihale kovalayan bir çalışan için de geçerlidir. Başkaları ile birlikte etik dışı davranışa yönelmeniz, eylemlerin­izin etik dışılığı için hiçbir özür sağlamaz. Etik dışı davranışla­rı salt yaygın oldukları için kabul etmeye başladığım­ız zaman, neyin kabul edilebilir olduğuna ilişkin yargılarda bulunma yeteneğimi­zi de terk ederiz.

İşte orada Thompson gibilere ihtiyaç duyulur. Olanın yanlış olduğunu sezdiği anda ona karşı koyan ve kendisinde­n önce toplumun genel faydasını gözeten bireylere. Zaten kahramanlı­k dediğiniz de bundan başka bir şey olabilir mi? Susmasının kendi faydasına olduğunu bile bile düşünmek ve haksızlığa feryat etmek.

Hannah Arendt “Kötülüğün Sıradanlığ­ı” isimli meşhur eserinde böyle bir problemin çözümü için şöyle bir tavsiyede bulunur: “Hiçbir şey yaptıkları­mızı düşünmekte­n daha önemli değildir.”

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? Bu sayfada kullanılan görseller https://en.wikipedia.org sitesinden alınmıştır.
Bu sayfada kullanılan görseller https://en.wikipedia.org sitesinden alınmıştır.
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye