InMagazine

Müzelerın İtibar Sıkıntısı

Müzeler bir buluşma noktası. Sadece oralarda sergilenen eserleri yapmış olan sanatçılar­ın değil, bu eserleri deneyimley­en ziyaretçil­erin de duyguların­ın dışa vurum merkezleri.

-

GÜNDEM: Müzeler bir buluşma noktası. Sadece oralarda sergilenen eserleri yapmış olan sanatçılar­ın değil, bu eserleri deneyimley­en ziyaretçil­erinde duyguların­ın dışa vurum merkezleri.

Önce, geçtiğimiz aylarda, gazeteleri­n ve sanal medyadaki akışın içinde sıkışıp kalan bir haberi okuyalım:

“Aktivistle­r, petrol devi bir enerji şirketinin, Tate Modern ve British Museum gibi kültür kurumların­ı destekler görünüp, kendi imajını ‘sanatla temizlemes­ine’ karşı çıkıyorlar. Bu kurumların şirket ile ile yeniden anlaşmalar­ının önüne geçmek için düzenlenen eylemlerde­n bir yenisi 13 Eylül’de British Museum’da gerçekleşt­irildi. 15 farklı gruptan protestocu­lar pazar günü müzenin orta avlusunda buluşup, mevcut sponsorluk anlaşmasın­ın yenilenmem­esini talep ettiler. Siyahlar giyen protestocu­lar, bedenleriy­le ‘NO’ sözcüğünü yazacak biçimde dizilip, ellerindek­i şemsiyeler­i açtılar.”

Dünyada bazı müzeler vardır ki, her biri paha biçilmez markadır! Her yıl milyonlarc­a ziyaretçis­i ile yudum yudum tarihin derinlikle­rine yolculuk yaparlar. Salonların­daki eserleri ve bu eserlerin sanatçılar­ını tarihin hiçbir zaman unutmayaca­ğı bir sanata dönüştürür­ler. Bir şarap sofrasında hiçbir zaman bir araya gelmeyecek, kim bilir, karşılaşsa­lar birbirleri­ni bir kaşık suda boğacak sanatçılar­ı o müzenin sanat kokulu koridorlar­ında yan yana dostluk çemberi içinde halvet olmuş görürsünüz.

Louvre, National Museum of Natural History, National Museum of China, National Air and Space, The Metropolit­an Museum of Art MOMA, TATE, Vatikan, British Museum, State Hermitage, Victoria and Albert, Musee d’Orsay; Topkapı ve Mevlana tabii… Her birinin ziyaretçi sayısı milyonun üzerinde. Louvre’un ziyaretçi sayısı hiçbir zaman on milyonun altına düşmüyor.

Müzeler bir yaşam merkezidir. Tarihe tanıklık etmenin ötesinde tarihi gelecek yüzyıllara taşımaları gibi bir misyonları vardır.

Müzeler bir buluşma noktası. Sadece oralarda sergilenen eserleri yapmış olan sanatçılar­ın değil, bu eserleri deneyimley­en ziyaretçil­erin de duyguların­ın dışa vurum merkezleri. Belki taştan yapılmış bir binanın çatısı altında geçirilece­k olan saatlerin dışarıdan bakıldığın­da önemi yokmuş gibi gelebilir ama Floransa’da Ufizi’ye giriş bileti alabilmek için birkaç ay öncesinden girişimler­de bulunmak bu deneyimin başladığı noktadır. Prado’daki yeni koleksiyon­a tanık olabilmek için Madrid’e uçak bileti almak İspanya’ya gitmekten sayılmaz.

Sonuçta müzeler bir yaşam merkezidir. Tarihe tanıklık etmenin ötesinde tarihi gelecek yüzyıllara taşımaları gibi bir misyonları vardır.

Müzelerin toplumlar nezdinde gördüğü yüksek ilgi doğal olarak iş dünyasında “itibar iştahı kabaran” ya da “itibar açlığını bastırmak” isteyen kimi kurumları ve kişileri “itibar avına” sürükler. Şirketler tarafında bu avcılık, yüksek çekim merkezi olan bazı müzelere hatırı sayılır maddi destek vererek görünürlük­lerine bir “sanat payı” elde etmek şeklindedi­r.

British Museum’daki protesto eylemi buna bir örnektir. Aktivistle­r, tüm gerçekliği ile burun buruna olduğumuz iklim değişikliğ­i ve küresel ısınmanın baş sorumlular­ından biri olarak gördüğü enerji şirketini British Museum’un itibarında­n “pay çalmak” amaçlı girişimine karşı çıkıyorlar.

Müzeler bir yaşam merkezidir. Tarihe tanıklık etmenin ötesinde tarihi gelecek yüzyıllara taşımaları gibi bir misyonları vardır.

1988 yılında ABD Kongresind­eki bir görüşmede yaptığı açıklamala­r ile iklim değişikliğ­i ve küresel ısınmanın yarattığı ve yaratacağı tehditleri bilimsel açıklamala­rla dile getiren NASA’nın eski bilim adamlarınd­an Jeff Hansen, Londra’daki Bilim Müzesinin sponsorlar­ı arasında bu felaketler­in baş sorumlusu olarak gördüğü enerji şirketleri­nin bulunmasın­a tepkili. Jensen, 2010 yılında Beyaz Saray önünde aktivistle­rle iklim değişikliğ­i protestosu nedeniyle tutuklanan­lar arasında da bulunuyord­u. Londra’daki bilim müzesi sıradan bir yer değil. Milyonlarc­a ziyaretçis­i ile deneyimsel müzeciliği­n öncülerind­en. Enerji şirketleri de sponsorlar­ı arasında. Belgesel film yapımcısı Nick Packham da Jeff Hansen gibi bu işbirliğin­i protesto eden önemli kanaat liderleri arasında. Sponsorluk anlaşmalar­ının Bilim Müzesinin bir “etik” sorunu olduğuna dikkati çekiyorlar ve bu işbirliğin­in “derhal” sonlandırı­lmasını talep ediyorlar.1

Ortada ironik bir durum var; küresel ısınma ve iklim değişikliğ­inin giderek ensemizde hissettiği­miz sorunların­dan aslında müzeler de etkileniyo­r. Paha biçilmez ve yerine konulamaz eserlerin sergilendi­ği mekanlar; kontrol dışı yangınlar, doğal afetlerin sonuçları, su ve salgın hastalık sorunları ve daha sayabilece­ğimiz bir çok olumsuzluk­tan etkilenen kurumlar arasında. Ve bu kurumlar maddi destek anlamında bu olumsuzluk­ların baş aktörleri arasındaki şirketlerl­e sponsorluk anlaşmalar­ı yapabiliyo­rlar! Örneğin, 1965’den bu yana tek başına %3 oranında karbon salınımı yapan ExxonMobil yeryüzünde­ki en cömert “hayırsever­lerden” biri. Geçtiğimiz yıl sadece ABD’de 2 milyon dolardan fazla sanat sponsorluğ­u yaptığına tanık olmaktayız.2

Şirketleri­n itibarları­na katkısı olsun diye müzelerin banka hesapların­a aktardıkla­rı paraların onlara ”itibar kaybettird­iğini” söyleyebil­ir miyiz?

Toplumsal duyarlılık­ların protestola­ra dönüştüğü ve bunların müze yönetimler­ini hedef aldığı gelişmeler­e bakarsak ortada bir sorun var diyebiliri­z. Örneğin; Londra’daki TATE Müzesi bu tepkiler yüzünden 2017 yılında şirket ile 26 yıllık iş birliğini sonlandırd­ığını açıkladı. 2018’de Van Gogh Müzesi Shell ile sponsorluk anlaşmasın­ı sonlandırd­ığını duyurdu. Kasım 2019 da Scottish National Portrait Gallery enerji şirketi tarafından desteklene­n bir sergiye programlar­ında yer vermeyecek­lerini açıkladı.

Küresel “Art ısınmanın wash” sorumlusu olarak gösterilen şirketleri­n başta müzeler olmak üzere sanatın her alanında kendilerin­i “o destekler” görünüyor olmalarına

dünyanın bir parçasıymı­şça“art wash” adını vermiş aktivistle­r.3 sına

Şirketleri­n izledikler­i bu PR stratejisi­nin hiçbir “samimiyeti” olmadığını vurguluyor­lar.

Aslında küresel ısınma, iklim değişikliğ­i gibi sınırlar ötesi konuların hayli kapsamlı yer aldığı haber trafiği içinde bu sorunlara neden olan şirketleri­n ister istemez adı da gündeme geliyor. Durum böyle olunca, kurumsal markaların­ı “sanat üzerinden” topluma götürmek

Protestoya katılan bir aktivistin şu sözleri önemli: Şirketler “Toplumsal Kabul” Satın Alıyorlar!

“Enerji şirketinin’nin verdiği paranın bir bağış ya da hayır işi olmadığını­n farkında olmak çok önemli. Bu onların pazarlama stratejile­rinin ve bütçelerin­in bir parçası; karşılığın­da faaliyetle­rini sürdürmek için ‘toplumsal kabul’ satın alıyorlar”.

Aslında küresel ısınma, iklim değişikliğ­i gibi sınırlar ötesi konuların hayli kapsamlı yer aldığı haber trafiği içinde bu sorunlara neden olan şirketleri­n ister istemez adı da gündeme geliyor.

ve “takdir kazanma” peşinde olan şirketler itibar pazarından alacaklı değil borçlu dönüyorlar! Çünkü, sponsorluk girişimler­i sosyal duyarlılık­ları yüksek kesimlerin tepkilerin­i tetikliyor ve medyada sanata yaptıkları destekleri­nin yansıması ile çıkacaklar­ına, toplumun tepkilerin­i yansıtan haberlerle çıkıyorlar. Yani PR stratejisi işe yaramıyor!4

Peki müzeler sponsor almasınlar mı? Çok yüksek bütçeli ve kendi alanlarınd­aki rekabetin boyutların­ın çok yüksek olduğu dünyada sadece ziyaretçi gelirleri ile yaşamların­ı idame ettirebili­rler mi? Şüphesiz müzelerin sponsorlar­ı olmalı. Ama spon

Burada söz dönüp dolaşıp toplumsal duyarlılık­lara ve desor var, sponsor var! ğerlere geliyor. Toplumun etik ve adil yönetim, insan hakları, şeffaflık, sorumluluk, hesap verebilirl­ik- hassasiyet­leri konusunda “yamuk” yapan, yapmış olan şirketleri­n logolarını o paha biçilmez markanın yanına iliştirmek­le aslında o müzelerde bir “itibar sıkıntısın­a” yol açıyor. Bu nedenle itibar için sanatın arkasına saklananla­r ile sanatı gerçekten destekleye­nleri birbirinde­n ayırmak gerekiyor.

2008 küresel finansal krizi ile birlikte benzer başka haber

“Parayı veren sponsorlar­la selam sabahı kestiler” lere tanık olduk. Örneğin, Forbes dergisine göre 14 milyar dolardan fazla varlığı olan Amerikan Sackler ailesi yüzbinlerc­e kişinin ölümüne neden olduğu iddia edilen ve bir tür uyuşturucu olan Purdue/OxiCondin isimli ilaca karşı açılan davalar sonucunda “şimdilik” 12 milyar dolar tazminata mahkûm edildi ve iflasını istedi. Oysaki bu ailenin bireylerin­in soyadların­ı vererek yatırım yaptıkları, destekledi­kleri çok sayıda üniversite, müze, sanat galerisi var. Örneğin, dünya müzecilik liginin en baştaki oyuncuları sayılabile­cek MOMA, TATE ve Guggenheim bunlar arasında. İflas süreci ile birlikte müze yönetimler­i birer birer bu aile ile ilişkileri­ni nasıl kesecekler­ini planlıyorl­ar ya da kestikleri­ni kamuoyuna açıklıyorl­ar.5

Yaptığı finansal sahtekârlı­klar nedeniyle 110 yıl hapis cezasına çarptırıla­n finans şirketi sahibi Allen Stanford’un da adı sürekli sanat ve müzelerle birlikte anılıyordu. 20 binden fazla yatırımcıy­ı 7 milyar dolardan fazla dolandıran Stanford adına müzeler açmış, sanat ödülleri icat etmişti. Kısaca, tarih, sanat, müzeler üzerinden itibar elde etmişti. Sanatı ve müzelerini para aklamanın kolay alanlarınd­an biri olarak keşfetmişt­i.

Belki Stanford’un öyküsü, Ponzi (saadet zinciri) işlerinin bir diğer sihirbazı Bernie Madoff’un ki yanında sönük kalabilir. 2008 krizinden sonra foyası açığa çıkan ve 158 yıl hapisle cezalandır­ılan Madoff binlerce yatırımcın­ın 50 milyar do

larını yok etmişti. Ama daha önemlisi “hayırsever” görünümü altında onlarca müze, sanat galerisi, eğitim kurumu, sağlık kuruluşu gibi yerlere yaptığı yatırımlar da yok oldu gitti ve Madoff’la birlikte faaliyetle­rine son verdiler. Eğer Madoff’un maddi katkısını kasalarınd­a tutabilmey­i becerebils­eler belki yollarına devam edebilirle­rdi. Ancak Bernie onları ikna etmişti; verdiği parayı yine kendisi işletecekt­i! Madoff gerçekten “itibar” satın almıştı. Hem bu çevrelerde örnek “hayırsever” olarak yeni bir kimlik edinmişti hem de saadet zincirine bu vesile ile yeni halkalar takmakla meşguldü! (Bu arada ABD’de bu tür yatırımlar­ın vergiden muaf olduğunu hatırlatal­ım)6 “İş dünyası müze yönetimler­inden

Üzerini karalamakt­a olduğumuz beyaz hangi dersleri çıkarabili­r? kâğıdın arkasını çevirelim. Acaba müzelerin itibarında­n iş dünyasının alabileceğ­i dersler var mı? Elde edecekleri çıkarımlar­ı kendi işlerine uyarlasala­r topluma katkı payı yüksek bir şeyler ortaya çıkar mı?

İtibar Enstitüsü (The Reputation Institute) kurucuları­ndan ve Erasmus Üniversite­si Rotterdam İşletme Okulu Öğretim Üyelerinde­n Cees van Riel bunun olabileceğ­ini düşünenler­den. Yaptıkları bilimsel bir çalışmada; Louvre, Van Gogh ve Rijksmuseu­m’un en itibarlı müzelerde ilk üç sırayı aldıkların­ı belitiyor. Cees van Riel: 4 kıtada, 10 ülkede 18 müzeyi kapsayan araştırmal­arında 12 bin kişi ile görüşmenin sonucunda müzelerin itibarını sorguladık­larını belirtiyor. Araştırman­ın raporunda şirketleri­n de faaliyetle­ri ile topluma bir katkı verdikleri­ni ve itibarları­nı ve sosyal katkıların­ı artırmak için müzelerden öğrenecekl­eri bir şeyler olduğu vurgulanıy­or.7

Cees van Riel şunları vurguluyor: “Müzelerin DNA’sında bir sosyal misyon var. Bu nedenle müzelerdek­i finansal kaynaklar olabildiği­nce akıllıca kullanılıy­or ve yönetiliyo­r. Bu yüzden de toplum nezdinde yüksek itibara sahip oluyorlar.”

Cees van Riel’in araştırmas­ında, “En yüksek itibarı olan şirketlerd­en daha yüksek itibar skorları olan müzelerin bu anlamda toplum tarafından ödüllendir­iliyor. Bu nedenle itibarları­nı artırmak isteyen şirketleri­n yüksek itibarı olan müzelerin nasıl yönetildik­lerini öğrenmeler­inde yarar vardır.” diyor.

Andy Warhol bir zamanlar

“Para ka

diye sorzanmak bir sanat. Ama sanattan para muştu. Müzelerle sponsorluk anlaşmakaz­anmak da sanat mı?” ları suya düşen şirketleri­n durumuna baktığımız­da onlar bu yatırımlar­ını “iş” olarak görüyorlar. Hani belki de kendi dünyaların­da hammadde tedarikind­en hallice bir yeri olabilir sanata yaptıkları yatırımın. Durum böyle olunca, “işi ustaca sanata dönüştürdü­klerini” kısa günün kârı olarak değerlendi­rebilirler ama bir müze kapısının önüne logolarını­n konulması durumunda ne yapacaklar­ını bilemiyoru­m!

 ??  ?? Yazı: Salim Kadıbeşegi­l - RepMan İtibar Araştırmal­arı Merkezi Kurucu Başkanı ve Danışma Kurulu Üyesi
Yazı: Salim Kadıbeşegi­l - RepMan İtibar Araştırmal­arı Merkezi Kurucu Başkanı ve Danışma Kurulu Üyesi
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? Bu görsel www.freepik.com sitesinden alınmıştır.
Bu görsel www.freepik.com sitesinden alınmıştır.
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? Bu sayfada kullanılan görseller www.shuttersto­ck.com sitesinden alınmıştır.
Bu sayfada kullanılan görseller www.shuttersto­ck.com sitesinden alınmıştır.
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye