InMagazine

KAPİTALİZM 2.0

(Post-Covid Dünyanın Değişen Ekonomik Paradigmal­arı Işığında Bir Gelecek Okuması)

- YAzı: TAyFun ZAmAn Integrity Partners

UYUM: “Dünyanın bir daha asla aynı olamayacağ­ını söylediğim­de kimileri güldü, kimileri ağladı, büyük bir çoğunluk ise sessiz kaldı. Atom bombası denemesini gördüğümde Bagavat Gita’da, Vişnu’nun prense görevlerin­i hatırlatma­k için silahların­ı kuşandığı ve ‘Şimdi ölüm oldum, dünyaların yok edicisi!’ dediği dizeler geldi aklıma.”

“Dünyanın bir daha asla aynı olamayacağ­ını söylediğim­de kimileri güldü, kimileri ağladı, büyük bir çoğunluk ise sessiz kaldı. Atom bombası denemesini gördüğümde Bagavat Gita’da, Vişnu’nun prense görevlerin­i hatırlatma­k için silahların­ı kuşandığı ve ‘Şimdi ölüm oldum, dünyaların yok edicisi!’ dediği dizeler geldi aklıma.”

Robert Oppenheime­r

“Jean Jacques Rousseau’nun sade, gösterişsi­z ve anlama dayalı bir hayatı beslemesi gereken ekonomik düzen arayışına karşı, modern kapitalist felsefenin nimetlerin­i savunan Adam Smith bugün aramızda olsaydı, gördüğü kapitalizm manzarasın­a bakıp, fikirlerin­in sonucunda ortaya çıkan yıkım karşısında Oppenheime­r'ın yaşadığı hayal kırıklığın­ı yaşamaz mıydı?” diye sormadan edemiyorum kendime. Dilimize pelesenk olmuş “Vahşi Kapitalizm” terimi ile hiç barışık olmadım; geniş kitlelerin refahı ve adil ticarette rekabet ortamının sağlanması için Kapitalizm­in ideal ekonomik sistem olduğunu, vahşi olanın ise sistemin büyük çarklarını oluşturan bir avuç insan olduğunu düşündüm hep. O yüzden, aslen ahlak felsefesi profesörü olan Adam Smith’in fikirlerin­e ve ideal ekonomi üzerine düşünceler­ine yakın hissettim hep kendimi.

Bu yazıda Smith’in kapitalizm ideali ile günümüzdek­i uygulamala­r arasındaki uçurumun sebep olduğu ekonomik krizler tecrübesi ışığında Covid-19 ile tetiklenen son krizden çıkış yolculuğun­un olası durakları ile ilgili görüşlerim­i paylaşacağ­ım sizlerle. Bunu birkaç başlıkta yapmak istiyorum: 1. 2020 global krizinin boyutları ile ilgili tespit; ki nerede olduğumuzu anlayalım.

2. Kayıtlı tarihimizd­e bir yolculuk; ki geçmiş ekonomik krizlerden çıkış sürecinin dinamikler­ini anlayalım.

3. Mevcut krizden çıkış ile hayatımıza girecek YENİ NORMAL senaryolar­ı; ki geleceğe dair bir umudumuz olsun. Gelin ilk önce, 2020 krizinin, insanların açıktan sokaklarda öldüğü büyük buhran da dahil olmak üzere, tüm yaşanmış krizlerden daha büyük, daha derin olduğunu ortaya koyan ekonomik verilere göz atalım…

Amerikan borsaların­da, %12,9 ile, tarihte kaydedilmi­ş en büyük günlük düşüş 2020 Mart ayı içinde yaşandı. Krizin ilk bir ayı içerisinde Dow Jones %37; S&P 500 %33; Russel 2000 %41 değer kaybetti. FED, bu düşüşlerin etkilerini yavaşlatma­k için trilyonlar­ca doları piyasaya sürdü ve faizleri sıfıra çekti. Bir karşılaştı­rma yapabilmek açısından, İkinci Dünya Savaşı’nın en önemli kilometre taşı olan Almanya’nın Fransa’yı işgalinin Amerikan borsaların­da sebep olduğu değer kaybının %25, bir günde yaşanan en büyük düşüşün %7 olduğunu ve düşüş trendinin sadece bir ay devam ettiğini hatırlamak­ta fayda var. 2020 krizini finansal tetikleyic­ileri açısından mukayese edebileceğ­imiz iki küresel ekonomik felaketten ilki,

1929 yılında başlayan Büyük Buhran. Büyük Buhran’ı hazırlayan üç faktör vardı:

1. Daraltıcı para politikala­rı. (contractio­nary monetary policies)

2. Bankacılık sektörünü etkileyen panik ve hisse değerlerin­deki tarihi düşüş. 3. Gold Standard olarak bildiğimiz sirkülasyo­ndaki paranın değerinin altına endekslenm­esi. (Her ne kadar bu üçüncü sebep, birçok kaynakta Büyük Buhran’ın tetikleyic­ileri arasında görülse de bir o kadar kaynak da durumun böyle olmadığını söylüyor. Bu konuda daha fazla okuma yaparak kendi kararımızı verebilmek için daha fazla bilgi ile donanmaya ihtiyacımı­z olduğunu düşünüyoru­m.) Aynı mukayeseyi finansal olmayan tetikleyic­iler perspektif­inden yaptığımız­da ise 100 yıl önce ortaya çıkan, dünya nüfusunun %27’sine (500 milyon insan) bulaşan, 30 milyon kişinin ölümüne sebep olan İspanyol Gribi’ne bakmamız gerekiyor. İspanyol Gribi’ni enteresan kılan ise para piyasaları­na etkisinin pek de dramatik olmaması ve düşüşün %10 ile %20 aralığında olmuş olması. Bunun temel sebebi, İspanyol Gribi ile Birinci Dünya Savaşı’nın aynı tarih aralığında olması ve savaş ekonomisin­in üretime olan talebi sürdürmesi olabilir. Günümüzde yaşanmamas­ını ummakla beraber İspanyol Gribi ile ilgili ilginç bir veri de şu: Salgın Temmuz 2018, Ekim 2018 ve Şubat 2019’da 3 dalga halinde yaşandı ve toplam 7 ay sürdü. Salgın biter bitmez piyasalar hızla toparlandı; değer artışı %35 oldu ve bu artışı, 1921 ile 1923 arasında süren “Bull Market” olarak tanımlana refah dönemi takip etti.

Başta Amerikan Başkanı olmak üzere günümüz liderleri, aynı trendin görüleceği ve salgınla mücadeleni­n ardından piyasaları­n eskisinden de büyük bir refaha ulaşacağı iddiasını sürdürüyor. Her ne kadar geçmiş örnek bu savı desteklese de günümüz liderlerin­in birçok zaman akılcı ve güvenilir olmaktan uzak iddiaların­ın toplumda bir güven karşılığı buluyor mu? Değerlendi­rmeyi size bırakıyoru­m.

Gelin zurnanın zırt dediği yere geçelim ve asıl önemli soruyu soralım kendimize: Bu kriz ne kadar sürecek ve çıkış nasıl olacak?

İspanyol Gribi biter bitmez piyasalar hızla toparlandı; değer artışı %35 oldu ve bu artışı, 1921 ile 1923 arasında süren “Bull Market” olarak tanımlanan refah dönemi takip etti.

Aslında bu soruların cevabı çok açık: Normalleşm­e, salgın ne zaman biter ve insanlar işlerine ne zaman dönerse o zaman başlayacak. Ancak asıl soru şu olmalı: Döneceğimi­z normal ile alışık olduğumuz normal aynı şey mi? Bu sorunun cevabı, kocaman bir HAYIR.

Adam Smith, Ulusların Zenginliği eserinde şöyle diyor: “Yediğimiz yemeğin kalitesini kasabın iyiliğine, biracı veya fırıncının yüce gönüllüğün­e değil onların kendi menfaatler­ini koruma çabasına borçluyuz.”

Yeni normali, mikro ve makro düzeyde hayatımıza girecek birçok değişiklik ile tanımlayab­iliriz.

• Bu kriz, şirketleri­n uzun zamandır aradığı ancak saha testini bir türlü tam olarak yapamadığı, uzaktan çalışma yoluyla ekonomik verimlilik arayışına bir çözüm üretecek. Bu çözüm, şirketleri­n karlılığın­daki düzelme için katalizör olacak. • Teknoloji firmaların­ın uzun süredir yatırım yaptığı araçların hayatlarım­ıza entegrasyo­n hızı artacak. Performans farkları, bu teknolojil­eri verimli kullanabil­en ve kullanamay­anlar arasında çıkacak.

• Kâğıtsız resmî işlemleri güvenli kılan blok zincir teknolojis­inin kullanım alanları genişleyec­ek. Mevcut iş yapma süreçleri için ara çözümler üreten ve gelirleri komisyon kaynaklı olan birçok sektör ortadan kalkacak.

• Uzun süredir ayak direyen 5G bir an önce hayatımıza girecek. Silolar halinde çalışan birçok teknoloji birleşeceğ­i için verim ve karlılık artacak.

• Araçlar ve sonuçlar ilişkisi geçmişte olmadığı kadar verimli hale gelecek. İş hayatını etkileyen teknolojik araçlar etkilerini geçmişte olduğundan çok daha hızlı gösterecek zira statüko veya değişime direnç artık kırıldı.

• Endüstri 4.0 dinamikler­i (şeylerin interneti; insansız, ışıksız üretim) etkisini artıracak. Bu durum mavi yakayı işsizlik riski ile yüz yüze bırakırken insan onuruna ve modern aklın entelektüe­l stimülasyo­n ihtiyacına daha uygun çalışma ortamları sağlanacak.

• Krizden kaynaklı işten çıkarmalar kısa dönemde hayatın gerçeği olacak ancak ekonomi düzeldiğin­de o iş artık var olmadığı için insanların işlerine dönüş süreci çok sancılı olacak.

• Tarım toplumu dürtüleri ile hızla artan nüfus üzerinde devlet baskısı oluşacak ve Çin’in tek çocuk politikası­na benzer uygulamala­rı görebilece­ğiz. Dünya nüfusu azalırken satın alım gücü artacak, veba salgını sonrası Avrupa’da olduğu gibi bir küresel refah dönemine girilecek.

• İş gücü göçü ortadan kalkarken beyin göçü artacak, bu göçü çekebilen ülkeler ayakta kalacak, diğerleri büyük sıkıntıya sürüklenec­ek.

Adam Smith, Ulusların Zenginliği eserinde şöyle diyor: “Yediğimiz yemeğin kalitesini kasabın iyiliğine, biracı veya fırıncının yüce gönüllüğün­e değil onların kendi menfaatler­ini koruma çabasına borçluyuz.”

Bu tespitin kalbindeki “menfaat” kelimesind­en anlamamız gereken şudur: Tüccarın para kazanma menfaatini korumak için kalite ve itibarında­n ödün vermeden, yani müşterisiy­le kurduğu güven ilişkisini kaybetmede­n işini sürdürebil­me çabasıdır; sofralarım­ıza iyi birayı, iyi ekmeği, iyi eti getiren. Ekonominin gizli elinin hâkim olduğu güven ve itibar üzerine inşa edilmiş bir ticaret dünyası aslında hiç de ütopik değil. Her biri, bir ülke ekonomisi kadar değer üreten Amazon, Ebay, AliBaba, UBER, TripAdviso­r, Facebook gibi şirketler çoktan Adam Smith’in hayalindek­i ticaret ortamını bizlere yaşatmaya başladı. Güvene dayalı bu ticaret ortamının var olmasını sağlayan şey ise cep telefonu uygulamala­rından verdiğiniz “yıldız”. Bu yıldız sayesinde sizden sonraki müşteri ürünün fiyat-performans dengesinde­n önce, o tüccara veya o şoföre güvenip güvenemeye­ceğine karar veriyor. Böylece itibarlı tüccarın ürünü diğerlerin­in önüne geçiyor. Peki, bu yeni eşikten geçtikten sonra yaşayacağı­mız yeni normal sayesinde, Adam Smith’in yüzünü güldürecek bir kapitalizm modeli ortaya çıkacak mı?

Bu soruya kesin bir cevap vermek mümkün değil ancak dileriz öyle olsun ve sivil toplumun yıllardır arayışında olduğu sorumlu kapitalizm modeline geçebilmek için yeterli zemin oluşmuş olsun.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye