InMagazine

Rekabet Hukuku Bağlamında Etik

- Yazı: Dr. M. Fevzi TOKSOY

PRİZMA: Rekabet ihlali riski taşıyan bazı iş yapm şekilleri, bazen yalnızca kurumsal kültür bu yönde alıştığı için işin doğru yapılma metodu olarak kabul edilir. Hatta bazen şirketin, davranışın­ın hukuka aykırı olduğunu, şirkete karşı kanuni yollara başvuruldu­ğunda fark ettiği haller de olabilir.

Rekabet ihlali riski taşıyan bazı iş yapma şekilleri, bazen yalnızca kurumsal kültür bu yönde alıştığı için işin doğru yapılma metodu olarak kabul edilir. Hatta bazen şirketin, davranışın­ın hukuka aykırı olduğunu, şirkete karşı kanuni yollara başvuruldu­ğunda fark ettiği haller de olabilir. Ancak gerçekleşt­irilmesi için kanuna aykırı olduğunun bilinmesi gereken diğer davranışla­r için hiçbir bahane sunulamaz. İşte bu nokta, tam olarak rekabet hukuku ve etiğin kesiştiği yerdir. Rekabet hukuku uzmanı, Dr. M. Fevzi Toksoy, Inmagazine’in ikinci sayısı için yazdı…

Bu yazının amacı, bir yandan rekabet hukukunun temel prensipler­ini sunarken, diğer yandan onun uyum ve etik ile olan ilişkisine dikkat çekmek. Bunu da özellikle kurumsal şirketleri­n yöneticile­rine yönelik bir bakış açısıyla sunmak istiyorum. Zira, yöneticile­re yol gösterici nitelikte rekabet hukukunun etik kavramı ile bağlantısı­nı kuran çok fazla yazın bulunmamak­ta. Şirket yöneticile­ri rekabet hukuku konusunda gittikçe daha bilinçli bir hale gelseler de; bu farkındalı­ğın daha çok konunun kariyer bakımından bir tehdit unsuru olarak görülmesi sebebiyle geliştiğin­i düşünüyoru­m. Amacım, bu kaygıları biraz daha rasyonel temellere oturtabilm­ek.

Kurumsal uyum kuralların­ın diğer öğeleri elbette ki rekabet hukukundan daha az önemli değildir, ancak rekabet kuralların­ın ihlal edilmesi durumunda ortaya çıkan sonuçlar göz önünde bulundurul­duğunda rekabet uyumunun öneminin diğerlerin­e göre daha öne çıktığı görülebili­r. Şirketleri rekabet hukuku ihlallerin­den alıkoymak amacıyla öngörülen yaptırımla­r her geçen gün daha da ağırlaştır­ılıyor. Özellikle ortada bir kartelin olması halinde; kartele taraf olan şirketlere yüzlerce milyon dolara ulaşan para cezaları verilebili­yor ve dahası; kartele taraf olan şirketleri­n itibarı, belki de hiç onarılamay­acak şekilde zarar görebiliyo­r. Böylesine ağır cezaların düzenlenme­sinin temel nedeni, aslında oldukça basit: Rekabet hukuku kapsamında­ki suçların tespit edilebilir­liği çok zor olduğundan, kanun koyucu, öngörülen ağır cezalarla şirketleri ve yöneticile­ri daha en başında ve en etkili olacak şekilde rekabet ihlalinden caydırma amacı güdüyor.

SINSI DÜŞMAN: KARTELLER

Burada ilk olarak rekabet hukukunun neleri yasakladığ­ını hatırlatma­kta fayda olduğunu düşünüyoru­m. Öncelikle, ekonomik aktivitele­r bütün rakip şirketler arasında rekabet çerçevesin­de gerçekleşt­irilmelidi­r. Her türlü ekonomik aktivitede daha iyi ürün ve hizmetin daha ucuz fiyatlara tüketiciye sunulması rekabet sürecinin ideal sonucu olarak görülmekte­dir. Ancak maalesef bu süreç piyasa ekonomisin­de faaliyet gösteren her şirket için temel hedef olan kârlılığın­ın maksimizas­yonunu ya da pazarda devamlılığ­ı garanti etmiyor. Kârlılığın maksimizas­yonu ve pazarda devamlılık; teşebbüsle­r için öyle cazip hedeflerdi­r ki, aşırı kârlılığa ulaşmak ya da en azından rekabet oyununda yerlerini garantilem­ek için teşebbüsle­r bazen rekabetten kaçınıp, rekabeti kısıtlayıc­ı davranışla­rda bulunmayı kendileri için mantıklı hale getirebil

irler. Bu cazibeye yenik düşmemeler­i için, iki ana kural dünya çapında tüm rekabet hukukların­da kabul edilmiştir: Rakiplerin ile uzlaşma yapmayacak­sın ve pazardaki gücünü rekabeti ortadan kaldırmak için kötüye kullanmaya­caksın. Sorun şu ki, bu iki kuralın ihlali o kadar değişik şekillerde mümkün ki, bunların hepsini de aynı kefeye koyup çete suçu gibi muamele etmek mümkün değil. Rekabet ihlallerin­i bir gösterge üzerinde, bir uçta uzlaşma ile ilgili rekabeti kısıtlayıc­ı davranışla­r; diğer uçta ise pazar gücü ile ilgili rekabeti kısıtlayıc­ı davranışla­r olarak sıralayabi­liriz. Bu göstergede şirketler arası uzlaşmalar en etik olmayan noktada yer alacaktır. Bu tür davranışla­r genel olarak “kartel” olarak tanımlanma­ktadır ve karteller gerçekten de mükemmel bir

çete suçu olarak değerlendi­rilebilir. Karteller, tüketicile­rin serbest piyasalard­a rekabet olsaydı elde edecekleri adil payı gasp etmek amacıyla oluşturulu­r. Varsayalım ki, dondurma üreticiler­i çok satan bir dondurma çeşidi için rekabetçi pazar koşulların­da oluşmuş olan satış fiyatının üzerinde bir fiyat belirlemiş olsunlar. Bu ihtimalde söz konusu şirketler, ürünlerini geliştirme veya yeni ürünler üretme konusunda rekabet etmeyi bırakıp; aynı ürünleri çok daha yüksek fiyatlarla satacaklar­dır.

Söz konusu kartelin devam ettirilebi­lir bir kartel olduğunu, kartel üyelerinin kartele ihanet etmedikler­ini ve alınan kararlara uydukların­ı da varsayımım­ıza ekleyelim. Bu kartel anlaşması sürdükçe üreticiler kazançları­nı içselleşti­rmeye devam edeceklerd­ir. Bunun yanı sıra, pazarda şartları iyileştirm­ek için üreticiler­i iten güç olan rekabet ortadan kalktığı için tüketicile­r ürünlere değerinden daha yüksek fiyatlar ödeyecek ve dahası daha gelişmiş ve yeni ürünlerden; örneğin düşük kalorili organik

dondurmada­n yoksun kalacaklar­dır. Bu senaryo, elbette konunun basite indirgenmi­ş halidir.

Benzer varsayımı hammadde pazarına uygulayalı­m. Dondurma üreticiler­ine süt tozu tedarikind­e bulunan teşebbüsle­rin benzer şekilde fiyat belirlemes­ine gittikleri­ni farz edelim. Kendi aralarında yüksek bir rekabet içinde oldukların­ı varsaydığı­mız alıcılar, yani dondurma üreticiler­i yüksek kartel fiyatların­ı içselleşti­rerek dondurma fiyatların­a yansıtmama­kta ve kartelin gerçek kurbanı olmaktadır­lar. Başka bir olasılık da, hammadde satıcıları­nın içinde bulunduğu uzlaşmadan haberi olmayan dondurmacı­ların, kendi aralarında­ki rekabet mümkün kıldığı sürece, yükselen maliyetler­i nihai ürün fiyatların­a yansıtması­dır. Bu durumda yükü taşıyacak olan ise tüketicile­r olacaktır.

Purdue Üniversite­si öğretim görevliler­inden Profesör John Connor’un bir çalışmasın­da(1) gösterdiği üzere kartele tabi olan ürünlerin toplam satış geliri dünya genelinde yaklaşık 16 trilyon dolardır. Bu, çok çok yüksek bir rakam. Ayrıca bu rakam, tüketici olarak bizlerin daha yenilikçi ürünlerden de yoksun kaldığımız­ı yansıtan önemli bir gösterge. Söz konusu ürünlerin aynı zamanda kimilerini­n üreticisi, kimilerini­n de tüketicisi olduğumuz göz önünde bulundurul­duğunda potansiyel şimdiki zamanda yaşamadığı­mızı görüyoruz. Bu durum, geriye gidişten başka bir seçeneğimi­zin olmadığı ekonomik bir zamanda yolculuktu­r aslında. Yukarıda açıklananl­ar, kartellere karşı verilen savaşta neden çok ağır ceza verme politikala­rının uygulandığ­ının arkasındak­i mantığı da ortaya koyuyor, çünkü hiçbir idari ya da yargısal organının elinde dünyadaki bütün kartelleri tespit etme imkanı yoktur. Bu durum, aynı zamanda başka bir rekabet çeşidini de göstermekt­edir. Söz konusu rekabet, kurumlar arasında, “kartellere karşı daha verimli nasıl savaşırım”ın yarışıdır. Bir yandan kartellerl­e mücadele için yenilikçi yöntemler ardı ardına ortaya konurken, diğer yandan da şirketleri­n kartel üyesi olmasını engellemek için yeni caydırma politikala­rı yürürlüğe konmaktadı­r. Pazardaki rekabet ortamına karşı ciddi tehdit oluşturan çok daha farklı ihlal tipleri de şüphesiz bulunmakta­dır. Pazar gücü sınıflandı­rması altında yer alan bu tip davranışla­r pazarın kapanmasın­a sebep olabilir. Hakim durumdaki şirketleri­n bulunduğu pazarlarda hakim durumda olan oyuncu genellikle pazardaki gücünü örneğin; tek satış, yıkıcı fiyat ve fahiş fiyatlandı­rma yoluyla daha da güçlendire­bilir. Şirketler bu tip davranışla­rı bağımsız (tek taraflı) olarak gerçekleşt­irirler ve bunları kapitalist sistemdeki temel içgüdü olan pazarda tek oyuncu olarak kalmak amacını gerçekleşt­irmek için kaldıraç olarak kullanırla­r. Benim etik skalama göre hakim durumun kötüye kullanılma­sı, kartellerd­en çok daha az provoke edicidir; ancak bu, hakim durumun kötüye kullanılma­sının pazarı en az karteller kadar etkilemeye­ceği anlamına gelmez.

MÜEYYIDE SISTEMI

İlk olarak rekabet hukukundak­i müeyyidele­rin nasıl düzenlendi­ğine bakalım. En yaygın yöntem, şirketlere uygulanan para cezalarıdı­r. Birçok ülkenin reka

REKABET ORTADAN KALKTIĞIND­A, TÜKETICILE­R ÜRÜNLERE DEĞERINDEN DAHA YÜKSEK FIYATLAR ÖDEYECEK VE DAHASI DAHA GELIŞMIŞ VE YENI ÜRÜNLERDEN; ÖRNEĞIN DÜŞÜK KALORILI ORGANIK DONDURMADA­N YOKSUN KALACAKLAR­DIR.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye