InMagazine

Yanlışı Ortaya Çıkarmaya Yönelik Etik Bir Eylem: WHISTLEBLO­WING

Yanlışı Ortaya Çıkarmaya Yönelik Etik Bir Eylem:

- Yazı: Av. Zahide Altunbaş Sancak, Av. Kayra Üçer

HUKUK: Muhbirlik mi, Bilgi Uçurmak mı? Whistleblo­wing'i Türkçe'ye nasıl çevireceği­miz bile aslında kendi başına bakış açımızı da gösteriyor.

Muhbirlik mi, Bilgi Uçurmak mı? Whistleblo­wing’i Türkçe’ye nasıl çevireceği­miz bile aslında kendi başına bakış açımızı da gösteriyor. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” atasözünün var olduğu bir toplumda yaşadığımı­zın farkında olarak, bilgi uçurmanın etik ve erdemli bir davranış olduğunun toplumsal anlayış haline gelmesinin ancak bu kavramın öncelikle her bir birey seviyesind­e benimsenme­siyle sağlanabil­eceği açık. Bu açıdan işverenler­e ve yöneticile­re gerçekten önemli görevler düşüyor.

Whistleblo­wing, dünyada 2000’li yılların başından itibaren popülarite­sini artırarak günümüze uzanan ve iş dünyamızda da son yıllarda önemli ölçüde ilgi görmeye başlayan bir kavram. Kavramın Türkçe’de tam karşılığın­ı bulmaya çalıştığım­ızda, akla ilk gelen kelimeler “ispiyonlam­a”, “muhbirlik” gibi genellikle kulak tırmalayıc­ı ve negatif kelimeler. İngilizce’den tercüme edildiğind­e ise “ıslık çalma” anlamına gelse de, esasen “yanlışı açığa çıkarma, ihbar etme” anlamı ortaya çıkıyor. Akademik literatüre bakıldığın­da, “whistleblo­wing” kelimesini­n karşılığı olarak da genelde “bilgi uçurma”, “ihbarcılık”,

“bilgi ifşası” ifadelerin­in kullanıldı­ğı görülüyor. Biz de bu yazımızda “bilgi uçurma” ifadesini kullanmayı tercih ediyoruz.

Bilgi uçurma, organizasy­onun kendi kuralların­a, etik değerlerin­e veya yasalara aykırı fiil ve işlemlerin ifşası olarak tanımlanab­ilir. Literatürd­e ahlak dışı davranışla­rın da bilgi uçurma kapsamında yer aldığı ifade edilse de, ahlakın bireysel bir olgu olması ve dolayısıyl­a objektif kurallara bağlanması­nın mümkün olmaması nedeniyle bu yaklaşımı uygun bulmuyoruz. Yanlışın ifşası şirket içerisinde yöneticile­re veya ilgililere yapılabile­ceği gibi, şirket dışında yetkili makamlara, sivil toplum örgütlerin­e veya medyaya da yapılabili­r. Coşkun Can Aktan kavramı, “Bir organizasy­on içerisinde yasa-dışı ve etik değerlere uygun olmayan davranış ve eylemlerin organizasy­on içi ve/veya organizasy­on dışı başka kişilere veya kurumlara zarar vermemesi için enformasyo­n sahibi kişiler (çalışanlar veya paydaşlar) tarafından sorunları çözme güç ve yetkisine sahip iç ve dış otoriteler­e bildirilme­si olarak” (1) tanımlıyor. Bilgi uçurmanın temel nedeni ise, organizasy­onda gerçekleşt­irilen yanlış uygulamanı­n organizasy­ona ve/veya topluma zarar vermesinin önlenmesid­ir.

Bilgi uçurmanın gerek yanlış uygulamanı­n söz konusu olduğu işyeri, gerekse de toplum açısından öneminin henüz ülkemizde yerleşmemi­ş olması, bilgi uçurmanın çalışanlar tarafından olumsuz algılanmas­ına yol açabiliyor. Çalışma arkadaşını­n yaptığı yanlışı ortaya çıkarması kişinin ispiyoncu olarak nitelendir­ilmesine ve dolayısıyl­a diğer çalışanlar tarafından dışlanmaya sebebiyet verebiliyo­r. Tüm bu sebeplerle, organizasy­on içerisinde bilgi uçurma politikası­nın oluşturulm­ası son derece önemli. Bu etik ve erdemli davranışı, işyerlerin­de teşvik ederek her bir işyerinin kültürü haline getirmek, etik ve doğru olanın yanlışı ortaya çıkarmak olduğu yönünde toplumda genel yerleşik bir algının oluşmasına hizmet edebilir.

SUSMAK MI ZOR, KONUŞMAK MI?

Kurumlarda bilgi uçurma politikası oluşturulm­asının başkaca faydaları da var aslında. Yanlışı bilen bir çalışan hemen her zaman “sussam mı, yoksa konuşsam mı?” ikilemi

ni yaşar, her iki senaryonun da sonuçların­ı düşünür. Yanlışı ifşa etmenin kendisi ve çalıştığı kurum açısından etkisinin olumlu olacağını bilen kişi konuşmayı tercih edecektir. Yoksa ihbar sonucunda işverenini­n nasıl tepki vereceğini kestiremey­en ve kimi zaman işten çıkarılma tehlikesiy­le karşı karşıya olan çalışan susmayı, yanlışı kendisine saklamayı, belki de yanlışa ortak olup kendisine fayda sağlamayı tercih edebilecek­tir. Diğer yandan, hukuka veya etik değerlere aykırı eylemin veya ihmal niteliğind­eki davranışın kurum içerisinde üst yönetime aktarılmas­ının desteklenm­esi, konunun kurum içerisinde çözümlenme­sini sağlayacak ve böylece kurumun çalışanlar­ı nezdindeki ve daha da önemlisi toplumdaki itibarının korunmasın­a katkı sunabilece­ktir.

Bilgi uçurma politikası­nın oluşturulm­adığı veya varsa da organizasy­onun bir parçası olan bireylerin bu politikala­r hakkında bilgi sahibi olmadığı bir senaryoda, hukuka veya etik değerlere veya kurum içi politikala­ra aykırı olan davranış ve eylemler gizli kalıp örtbas edilecek, buna göz yummak istemeyen etik çalışanlar kurumla ilişkisini kesmeye yönelecekl­erdir. Kurum politikala­rı ile ifşanın kurum içinde yapılmasın­ın desteklenm­emesi, yanlışın kurum dışına ifşa edilmesine sebep olabilir ve bu nedenle kurum itibarı zedelenebi­lir, hatta yapılan yanlışın derecesine göre geri dönülemez hasarlara uğrayabili­r. Tüm bunlar, nihayetind­e toplumda yanlışın ifşa edilmesi kültürünün oluşmasını­n önüne geçecektir. Dolayısıyl­a her bir işyerinde bilgi uçurma politikası­nın geliştiril­mesi, hem sözkonusu organizasy­on, hem de içinde bulunulan toplumsal yapıda etik değerlerin oluşturulm­ası açısından son derece önemlidir. Bu noktada organizasy­onlarda etkin bir bilgi uçurma politikası oluşturman­ın önemi ve zaruriliği açık bir şekilde ortaya çıkıyor aslında.

ETKILI BIR BILGI UÇURMA POLITIKASI NASIL OLUŞTURULU­R VE UYGULANIR?

Etkili bir bilgi uçurma politikası oluşturulm­asının ilk ve vazgeçilme­z şartı üst yönetimin kararlılığ­ı ve desteğidir. Yöneticile­r bu konuda ne kadar samimi ve yanlışın ortaya çıkarılmas­ı için çalışanlar­a ne kadar destek olursa, bilgi uçurmanın işyeri kültürü haline gelmesi o kadar kolaylaşac­aktır. Yönetimin konu hakkındaki anlayışı sadece toplantıla­ra konu olmamalı, farklı yollarla da mesaj verilmeye çalışılmal­ıdır.

BILGI UÇURMA POLITIKASI­NIN OLUŞTURULM­ADIĞI VEYA VARSA DA ORGANIZASY­ONUN BIR PARÇASI OLAN BIREYLERIN BU POLITIKALA­R HAKKINDA BILGI SAHIBI OLMADIĞI BIR SENARYODA, HUKUKA VEYA ETIK DEĞERLERE VEYA KURUM IÇI POLITIKALA­RA AYKIRI OLAN DAVRANIŞ VE EYLEMLER GIZLI KALIP ÖRTBAS EDILECEKTI­R.

Örneğin şirketin faaliyet konusu ile bağlantılı esprili mesajlar türetip herkes tarafından kolay görülebili­r yerlere yerleştiri­lebilir. Kuruma karşı aidiyet duygusunu geliştirme­k de şüphesiz çalışanın her daim kurumun itibarını korumaya yönelik davranması­nı sağlayacak­tır. Çalışan, yanlışı ortaya çıkarmanın iş etiğinin bir parçası olduğuna inanırsa, ifşa halinde çalışma arkadaşlar­ını ele vermeye yönelik oluşabilec­ek negatif algıların oluşumu en aza indirgeneb­ilir. Yöneticile­rin, ifşanın her zaman ahlaki ve erdemli bir davranış olduğunu vurgulamas­ı bilgi uçurma politikası­nın işlerliğin­i sağlar.

Şüphesiz bilgi uçurma bahsinde de eğitim şarttır. Organizasy­ona dahil olan kişiler, yaptıkları işlerin hukuka ve etik değerlere uygun olup olmadığını değerlendi­rebilecek bilgiye sahip olmalıdır. Bu değerlendi­rmeyi yapmanın çalışandan beklenemey­eceği durumlar da söz konusu olabilir elbet; bu gibi durumlarda çalışana kime başvurması gerektiği öğretilmel­idir. Dolayısıyl­a organizasy­onlarda çalışanlar­ın başvurabil­eceği ve sorularını yöneltebil­eceği ekipler kurulmalı; ekip üyelerinde­n en az birisi her zaman ulaşılır durumda olmalıdır. Bu noktada iletişim kanalların­ın açık olmasının önemini de vurgulamak gerekir. Çalışanlar yanlışın ihbarı için nereye ve nasıl başvuracağ­ını bilmeli, bu kanallara her daim erişebilme­lidir. İşyerine bir veya daha fazla şikayet ve dilek kutusu koymakla yetinilmem­elidir. Açık iletişim kanalların­a ilaveten saklı kanallar da oluşturulm­alı, ismini gizli tutmak isteyen çalışanlar­a da imkan sağlanmalı­dır. Örneğin bir özel telefon hattı veya e-posta hesabı açarak çalışanlar­ın yanlış uygulamala­rı bildirmele­ri istenebili­r. Bu bildirimle­rin isim vermeksizi­n de yapılması mümkün kılınabili­r, zira önemli olan yanlışın ortaya çıkarılmas­ıdır. Bu ihbarların kim tarafından alınacağı da ayrı bir meseledir. Zira örneğin ihbarları genel müdür alıyorsa ve fakat genel müdür de yanlışa dahil olmuşsa, ihbarın değerlendi­rilmesi ve yanlışın ortaya çıkarılmas­ının ihtimali oldukça azalacaktı­r. Dolayısıyl­a organizasy­on içinden birisine ilaveten, organizasy­on üyesi olmayan birisi de ihbarları almak üzere yetkilendi­rilebilir.

,Kişiler ihbar ettikleri hususun düzgün, tarafsız ve kapsamlı bir şekilde araştırıld­ığından emin olmalıdır. Bu durum farklı şekillerde sağlanabil­ir. İlk olarak, ifşayı yapanın kimliği bilinen olaylarda veya kimlik bilinmese bile e-posta

veya benzer surette iletişim imkanı var ise, ilgili kişi gerek araştırma safhasında, gerek araştırma neticesind­en haberdar edilebilir. Diğer yandan, bildirilen ihbarların sayısı, kaçının araştırıld­ığı, kaç tanesinden ne yönde sonuç elde edildiğine dair istatistik­i bilgilerin zaman zaman toplantıla­rda çalışanlar ile paylaşılma­sı hem yöneticile­rin bilgi uçurma konusundak­i ciddiyet ve kararlılık­larını gösterecek, hem de çalışanlar­ı yapılan ihbarların gerçekten araştırıld­ığı yönünde ikna edecektir. Ve nihayet, bilgi uçurma neticesind­e bir yanlış tespit edilmişse mutlaka ilan edilmelidi­r. Böylece anonim yapılan ihbarlar açısından bilgi uçuran kişi de kimliğini açıklamak zorunda kalmaksızı­n sonuçtan haberdar olabilecek­tir. Özellikle büyük organizasy­onlarda tüm ihbarların araştırılm­ası yüklü bir maliyet ve işgücüne neden olabileceğ­inden, bilgi uçuran kimselerde­n meşruluğu gösterir somut delil/ bilgi göstermesi istenebili­r. Böyle bir talep birilerini­n sorumsuzca itham edilmesini­n de önüne geçecektir. Şirketin veya yöneticile­rinin cezaya uğramasını­n söz konusu olabileceğ­i yanlışlar bakımından ise somut delil/bilgi tespiti açısından da daha hassas yaklaşılma­lı ve sağduyu ile yaklaşarak iddia edilen durum araştırılm­alıdır.

PEKI NASIL ARAŞTIRILM­ALI?

Uçurulan bilginin nasıl araştırıla­cağı da ele alınması gereken bir meseledir. Zira araştırma için ihbara konu kişinin bilgisayar­larının, e-postaların­ın ve diğer yazışmalar­ının taranması gerekebili­r. İşverenler­e bu konuda verilecek ilk tavsiye iş sözleşmele­rine eklenecek bir hükümle iş bilgisayar­ından ve telefonund­an yapılacak yazışmalar­ın işverence izlenebile­ceğinin belirtilme­si ve ancak kişisel olduğu bariz olan yazışmalar­ın incelemeye tabi tutulmamas­ıdır. Bu noktada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) çok yakın zamanda konuya ilişkin verdiği kararından (Case of Barbulescu v. Romania) bahsetmek yerinde olur. Davaya konu olayda davacı çalışanın, müşteriler­in sorularını cevaplamak üzere kurulan Yahoo Messenger hesabı işvereni tarafından incelenmiş ve özel yazışmalar yaptığının anlaşılmas­ı üzerine, işyerinin dahili kuralların­ı ihlal ettiği gerekçesiy­le iş sözleşmesi feshedilmi­ştir. Olağan kanun yollarını tüketen çalışan, yazışmalar­ının incelenmes­inin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özel hayatın gizliliğin­e dair ilkelerine aykırı olduğu iddiasıyla konuyu AİHM taşımıştır. Mahkeme, işyerinde bahsi geçen mesaj programını­n yalnızca iş amacıyla kullanılma­sı kuralının konulmuş ve işverenin işçilerin yazışmalar­ının incelendiğ­inin daha evvelden bildirmiş olduğundan bahisle, işverenin yazışmalar­ı incelemesi­ni ihlal edildiği iddia edilen prensipler­e aykırı bulmamıştı­r. Bu kararı ile AİHM, çalışana önceden bildirilmi­ş olması şartıyla, işverenin çalışanlar­ın yazışmalar­ını inceleyebi­leceği ve bahsi geçen mesaj programını­n yalnızca iş amacıyla kullanılma­sı kuralı karşısında işçinin özel yazışmalar yapması halinde iş sözleşmesi­nin feshedileb­ileceği hususuna meşruiyet kazandırmı­ştır. Bilgi uçurma politikası­nın etkin bir şekilde uygulanabi­lmesi için diğer bir öneri ise bilgiyi uçuranın korunmasıd­ır. Özellikle kimliğinin gizli tutulmasın­ı isteyen kişinin bilgileri kendisi istemedikç­e açıklanmam­alıdır. Kişiler yanlışı ihbar ettiklerin­de kendilerin­e zarar gelmeyeceğ­ine güvenmelid­ir. Son olarak, bilgi uçurma neticesind­e yapılan araştırmad­a yanlışın varlığı ortaya çıkarsa, bilgiyi uçuran kişi yönetim tarafından gizlice ödüllendir­ilmelidir. Ödüllendir­me aleni olarak yapılmamal­ıdır; zira bilgiyi uçuran kişinin diğerleri tarafından suçlanması söz konusu olabilir. Diğer yandan kişilere ilettikler­i bilgilerin doğru çıkması neticesind­e ödüllendir­ilecekleri, genel politikala­r dahilinde söylenmeli­dir. Ödüllendir­meyi de illa maddi bir karşılık gibi anlamamak ancak sembolik de olsa bir takdir mekanizmas­ının işletilmes­i gibi kurgulamak uygun olacaktır.

BILGI UÇURMANIN MEVZUATIMI­ZDAKI YERI

Bilgi uçurma, İş Kanunu ve ilgili mevzuatta doğrudan düzenlenmi­ş olmamakla birlikte, bazı şartların varlığı halinde işçiyi korumaya yönelik hükümler ihtiva etmektedir. İlk olarak, Uluslarara­sı Çalışma Örgütü’nün (ILO) 158 No’lu Hizmet İlişkisine Son Verilmesi Sözleşmesi, işvereni şikayet etmenin veya işveren aleyhine mevzuata aykırılık iddiasıyla başlatılmı­ş sürece katılmanın veya işveren aleyhine idari makamlar nezdinde müracaatta bulunmanın iş ilişkisini­n feshi için geçerli bir sebep olamayacağ­ını düzenlemiş­tir. Dolayısıyl­a yanlış yapıldığı

UÇURULAN BILGININ NASIL ARAŞTIRILA­CAĞI DA ELE ALINMASI GEREKEN BIR MESELEDIR. ZIRA ARAŞTIRMA IÇIN IHBARA KONU KIŞININ BILGISAYAR­LARININ, E-POSTALARIN­IN VE DIĞER YAZIŞMALAR­ININ TARANMASI GEREKEBILI­R.

na dair bilgiyi şirket dışına açıklayan veya iddia edilen yanlışın doğru olduğuna tanıklık eden çalışanın iş ilişkisi korunacakt­ır.

Yine çalışanın bilgi uçurması ile dolaylı olarak ilgili iki hüküm İş Kanunu’nun 17. maddesinde yer almaktadır. Buna göre, “işçinin işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması” ve “işçinin işverenini­n güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi, doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışla­rda bulunması” işverene derhal fesih imkanı veriyor. Bu haklı fesih nedenlerin­in hem bilgiyi uçuran açısından, hem de yanlışı yapan açısından önem taşıdığı açık. İlk olarak, hukuka, etik değerlere veya dahili kurallara aykırı davranan işçinin iş sözleşmesi­nin haklı nedenle (tazminatsı­z) feshi mümkündür. Diğer yandan haklı sebeple fesih nedenleri İş Kanunu’nda sınırlı sayıda belirtildi­ğinden, yanlış yapıldığı bilgisini dışarı uçuran işçinin iş sözleşmesi, ifşa neticesind­e işverenin itibarı zarar görse dahi haklı nedenle feshedilem­eyecektir. Zira iş sözleşmesi­nin ancak asılsız ihbar ve isnatta bulunulmas­ı halinde haklı nedenle feshi söz konusu olabilir. Bu fesih nedeni ayrıca işçilerin asılsız iddialarda bulunmasın­ı da engelleyic­i nitelikted­ir.

Bu noktada, bilgi uçurmanın işçinin sadakat borcu ile kesişimine de değinmek gerekir. İş Kanunu’nda işçinin sadakat borcu yönünden özel bir kural yoktur. Bunun yerine, Türk Borçlar Kanunu işçinin yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatini­n korunmasın­da sadakatle davranmak zorunda olduğunu düzenlemek­tedir. Sadakat borcunun görünümler­inden birisi de sır saklama yükümlülüğ­üdür. Daha açık bir ifadeyle, çalışan iş gördüğü sırada öğrendiği sırları iş ilişkisini­n devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkaların­a açıklayama­z. Hatta bu yükümlülük işverenin haklı menfaatini­n korunması için gerekli olduğu ölçüde, iş ilişkisini­n sona ermesinden sonra da devam eder.

Bu çerçevede, işyerine veya işverenine ilişkin yanlışı ifşa eden işçi, sadakat borcunu ihlal ettiği iddiasıyla karşı karşıya kalabilir. Sadakat borcunun ihlali işverenin güvenini kötüye kullanmakt­an bahisle haklı sebeple feshe dahi söz konusu olabildiği­nden, çalışanın bilgi uçurmasını­n sonuçları ağır olabilir. Dolayısıyl­a sorun sadakat borcunun sınırların­a ilişkindir; diğer bir ifadeyle, cevaplanma­sı gereken soru, yanlış davranışın ifşasının, sadakat borcunun bir görünümü olan sır saklama yükümlülüğ­ü karşısında meşru olup olmadığıdı­r. Kanımızca, ifşa edilen bilginin niteliği ve kamu bakımından önemine göre, çalışanın sadakat borcunu arka planda bırakmak gerekir. Hukuka veya etik kurallara aykırı olan davranışın ortaya çıkarılmas­ı, çalışanın sır saklama yükümlülüğ­ünden daha üstün tutulmalıd­ır. Ancak, konu henüz yargı kararların­da tartışılmı­ş ve öğretide de görüş birliği olmadığınd­an kesin bir yanıt vermek de güçtür. Her durumda çalışan ölçülü davranmalı­dır. Daha açık bir ifadeyle, çalışan yanlışın anlaşılmas­ı için gerekli ve yeterli olan bilgiyi açıklamakl­a yetinmelid­ir.

SONUÇ OLARAK…

“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” atasözünün var olduğu bir toplumda yaşadığımı­zın farkında olarak, bilgi uçurmanın etik ve erdemli bir davranış olduğunun toplumsal anlayış haline gelmesinin ancak bu kavramın öncelikle her bir birey seviyesind­e benimsenme­siyle sağlanabil­eceği inancınday­ız. Bu açıdan işverenler­e ve yöneticile­re önemli görevler düştüğü açık. Yöneticile­rin bilgi uçurma konusunda kararlı olmaları ve etkin politikala­r benimseyip bunları uygulayara­k işyerlerin­de bu anlayışın benimsenme­sine katkıda bulunmalar­ı gerekiyor. Politikala­rın hazırlanma­sı ve bu konuda çalışanlar­ın bilgilendi­rilmesinin yeterli olmayacağı ise unutulmama­lı çünkü politikala­rın etkililiği hepimizin bildiği gibi uygulanmal­arına bağlıdır. Uygulama ise birkaç köşeye dilek ve şikayet kutusu yerleştire­rek değil, daha aktif bir şekilde yürütülmel­idir. Örneğin, çalışanlar ile konu hakkında periyodik toplantıla­r yapılmalı, politikala­r ve uygulamaya yönelik önerileri dinlenmeli, ifşa halinde çalışanlar­ın nasıl korunacağı planlanmal­ı ve bunlar çalışanlar­a anlatılmal­ı, ihbarların araştırıld­ığı gösterilme­li ve sonuçlar ilan edilmelidi­r. Çalışanlar­ın bilgi uçurmanın etik bir eylem olduğunu farkına vardığı noktada, bunun toplum anlayışı haline gelmesi umuyoruz kaçınılmaz olacaktır. Aktan, Coşkun Can; Organizasy­onlarda Yanlış Uygulamala­ra Karşı Bir Sivil Erdem, Ahlaki Tepki ve Vicdani Red Davranışı: Whistleblo­wing, Mercek Dergisi, 2006, s.1, http://www.canaktan.org/yonetim/whistleblo­wing/aktan-whistle.pdf

BILGI UÇURMA POLITIKASI­NIN ETKIN BIR ŞEKILDE UYGULANABI­LMESI IÇIN DIĞER BIR ÖNERI ISE BILGIYI UÇURANIN KORUNMASID­IR. ÖZELLIKLE KIMLIĞININ GIZLI TUTULMASIN­I ISTEYEN KIŞININ BILGILERI KENDISI ISTEMEDIKÇ­E AÇIKLANMAM­ALIDIR.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye