Aksiyonu bol bir roman
sveçli popüler yazar Camilla Läckberg, Fjällbacka adında küçük bir balıkçı kasabasında doğmuş. Göteburg Ekonomi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra bir süre Stockholm’de ekonomist olarak çalışmış.
Hep hayalini kurduğu yazarlığa, katıldığı yaratıcı yazarlık kursu sonrasında adım atmış: 2003 yılında ilk romanı Buz Prenses yayınlanmış. Sonrasında sırasıyla Vaiz, Taş Ustası, Yabancı, Saklı Çocuk ve diğer kitaplar piyasaya çıkmış.
Läckberg, polisiye romanları dışında çocuk kitapları ve yemek kitapları da yazıyor. Yayınlanmış çeşitli novellaları da var. Yazarın eserleri altmıştan fazla ülkede okuyucuları ile buluşmuş durumda. Polisiye kitapları sadece ülkesi İsveç’te değil, Danimarka, Fransa ve İspanya’da da çok satanlar listesinde bir numaraya çıkmış. 2008 Grand Prix de Littérature Policière ödülünün de sahibi olan Läckberg, 2011’de Avrupa’nın en çok satan 6. yazarı olmuş. Polisiye romanları The Fjällbacka Murders isimli televizyon dizisine ilham vermiş. Buz Prenses ve diğer polisiye romanlarını doğduğu kasabada kurgulayan Läckberg, kitaplarının kahramanı olarak da Erica Falck adında bir yazar ve Patrick Hedström adında bir detektifi seçmiş. Bu ikili, kasabanın tarihi ile bağlantılı pek çok cinayeti birlikte çözüyorlar. Türkçeye yeni çevrilen Hayalet Adası, bu serinin yedinci
kitabı. Bu yeni öyküde dedektif Patrick, geçirdiği kalp krizinin ardından işine geri döner. Eşi Erica ise, ölümcül bir trafik kazasından karnındaki ikizleri ile sağ kurtulur; ancak ablası Anna, aynı kazada bebeğini kaybedip ağır bir depresyona girer. Patrick ve Erica, kendi bebekleri için sevinirken Anna’ya karşı da suçluluk hissederler.
Çift, Anna’ya, eşi ve çocuklarına nasıl yardımcı olabileceklerine kafa yorarken, kasaba, Erica’nın lise arkadaşı Mats Sverin’in cinayeti ile çalkalanır. Herkes tarafından sorumluluk sahibi, güvenilir, dışa dönük ve başarılı bir genç olarak tanınan Sverin’in nasıl öldürüldüğünün ortaya çıkarılması Patrick ve ekibinin uzun ve hummalı çalışmalarını gerektirecektir. Sverin’in özel yaşamını ne anne-babası ne de arkadaşları ile paylaşmıyor oluşu da işleri hiç kolaylaştırmayacaktır.
Olayı soruşturan polisler, bir sevgilisi olup olmadığı, kimlerle arkadaşlık ettiği, Göteburg ’dan ansızın neden eski kasabasına dönüp belediye meclisinde işe başladığı ve evinin önündeki çöp kutusunda bulunan kokain poşetinde neden elizi olduğu sorularının cevaplarına ulaşamazlar. Aynı dönemde oğlu ile Hayalet Adası’na yerleşen Sverin’in eski sevgilisi Nathalie, gizemli tavırları ve kocasının ölü bulunması ile polisin dikkatini çeker. Bu iki cinayet arasında bir bağlantı var mıdır? Dedektiflerimizin Göteburg Polis Merkezi ile ortak çalışarak aydınlatmaya çalışacağı nokta bu olacaktır.
Läckberg, bize aksiyonu bol bir roman sunarken, kadına ve çocuğa yönelik şiddete dikkat çekmek istemiş. İnsan, İsveç gibi çağdaş ülkelerde yaşayan kadınların daha eğitimli, daha özgüvenli, daha güçlü olduğuna; yasaların da kadın ve çocuğu daha iyi koruduğuna inanıyor.
Hal böyle olunca bizde yaşananlara benzer şiddet öyküleri insanı şaşırtıyor açıkçası. Anlaşılan toplumsal cinsiyet baskısı ve kaba şiddet toplumdan topluma farklı görüntülerde olsa bile ağırlığını her şekilde koruyor. Olan da yine savunmasız masumlara, zayıflara ya da kasten zayıf bırakılanlara oluyor.
Yazarın romana paralel olarak anlattığı Hayalet Adası’nın öyküsünün de, öyküyü romana ilintileme şeklinin de çok etkileyici olduğunu belirtmeliyim. Öykünün gerçek mi masal mı olduğunu bilmiyorum ama Läckberg ’ in akış aralarındaki bu acıklı anlatısı insanı hüzünlendiriyor.
Camilla Läckberg, Hayalet Adası isimli kitabında kadına ve çocuğa yönelik şiddete dikkat çekmek istemiş.
HAYALET ADASI, Camilla Läckberg, Türkçesi: Güneş Becerik Demirel, Doğan Kitap, 496 s.