Finansal başarılar, sosyal faydalarla taçlandırılmalı
Yurt içi ve dışında yılda 100 milyona yakın yolcuya dokunan TAV Havalimanları, sanat ile içiçe olabilme adına muazzam avantajların farkında olarak hizmet üretiyor. Kurucu CEO Sani Şener’in önderliğinde, işletilen 15 havalimanında, geniş alanların sunduğu imkânlarla sergiler açılıyor, konserler düzenleniyor. Çalışanlara dans gibi imkânlar yaratılırken yayın dünyasına önemli destekler veriliyor. TAV CEO'su Sani Şener, “Finansal başarılarınızı sosyal faydalarla taçlandırmazsanız başarılı olmuş sayılmazsınız. Kültür ve sanatın -sizin alanınız ne olursa olsunmutlaka size ve ürününüzün gelişimine katkıları sonsuz olur” diyor.
TAV Havalimanları, Türkiye’nin ilk özel havayolu işletmeci şirketi olarak 21 yıl önce kuruldu. İstanbul Atatürk Havalimanı’yla özel sektör havalimanı işletmeciliğinin ilk girişimi oldu. Gösterdiği başarı, yeni yatırımların önünü açarken bugün sektör haline gelen havalimanı işletmeciliğinde Türkiye’de olduğu kadar dünyanın dört bir yanında kritik sorumluluklar üstleniyor.
TAV, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 8 ülkede 15 havalimanı işletiyor. Yan işkolları gastronomi ve salon hizmetleriyle birlikte bakıldığında sorumluluk alanı 26 ülkede 92 havalimanına kadar uzanıyor. Kuruluşundan bu yana 1 milyar 180 milyon kişiye hizmet veren TAV, yalnızca 2019 yılında 100 milyona yakın yolcuya ev sahipliği yaptı.
Havalimanlarının geniş mekânları, sanat ve kültürel aktiviteler için de çok önemli altyapı imkânları kuşkusuz. Bu potansiyeli iyi değerlendiren TAV, havalimanlarını âdeta birer sanatsal etkinlik alanları olarak konumlandırmış. Bünyesindeki TAV Galeri’de, bugüne kadar 90’ın üzerinde sergiye imza atılmış. Piyanist Kerem Görsev’in konserleri, bale sanatçısı Tan Sağtürk’ün TAV çalışanlarıyla bir yıl boyunca dans eğitimleri diğer etkinliklerden sayılabilir. En son Kazakistan yatırımı ile Asya pazarına güçlü giriş yapan TAV Havalimanları’nın başında, ilk iş gününden itibaren kurucu yönetim kurulu üyesi ve CEO olarak bulunan Sani Şener, bu aktivitelerin en büyük örgütleyici ve destekleyicilerinden. Şener’in sanata ve edebiyata düşkün yapısı, TAV’da birbirinden değerli çalışmaların ortaya çıkmasına yol açmış.
Birden fazla kitabı aynı süreç içerisinde bir arada okumayı tercih eden Şener, “Herkes kitap okumalı. Nasıl zaman buluyorsunuz? dediniz mi, bu kitaplara hakaret olur” diyor. Sani Şener, dolu dolu geçen aşağıdaki soru yanıtta, birbirinden değerli yorumları paylaşıyor:
Nobel ödüllü Fizikçi Franck Wilczek “Dünya güzel fikirleri cisimleştirebilir mi?” diye soruyor. Fikirler ayrı şey, fiziksel cisimler ayrı. Devam ediyor ve diyor ki: “Fikirleri ancak sanatçılar cisimleştirebilirler, düşsel tasavvurlardan başlayarak fiziksel nesneler üretirler, ya da sese dönüştürüp yarı fiziksel ürünler üretirler.”
“Her CEO haftada bir kitap okumalı” diyorsunuz. Edebiyatın iş yaşamlarına olan katkısı hakkında neler söylersiniz?
Her CEO haftada bir kitap okumalı, diye sadece ben demiyorum, herkes diyor... Bunu CEO’larla sınırlandırmamalıyız, herkes kitap okumalı. Nasıl zaman buluyorsunuz? dediniz mi, bu kitaplara hakaret olur. Kitap okumak işinizin bir parçası, çünkü çok değişik konuların bilgileri beyninize depolandıkça, beyniniz rengârenk bir bilgi tarlası haline dönüyor. Beyniniz rengârenk olunca
da farklı disiplinlerin ilişkili olabilecek bilgilerini birbirine bağlama kabiliyetiniz gelişiyor. Bu kabiliyet zaten inovasyona, değişik düşünmeye yol açıyor.
Bir beslenme kaynağı, çeşitliliği ve iş dünyasının renklenmesi gibi bir durum tarif ettikleriniz.
Claude Shannon diye bilişim çağını başlatan önemli bir mühendis Michigan Üniversitesi’nde elektrik mühendisliği okurken, kredilerini tamamlamak için felsefe dersi almış. Bu derste de 19. yüzyıl İngiliz mantıkçısı George Boole’un çalışmalarını incelemiş. Boole mantık problemlerinin matematik denklemleri gibi çözüleceğini gösteren bir felsefeci. Diyor ki, doğru önermelere “1”, yanlış önermelere “0” değeri vererek problemleri matematiksel denklemler haline dönüştürebilirsiniz. Shannon daha sonra AT&T'de, Bell Laboratuarları’nda staj yaparken, telefon çağrı yönlendirmelerinin, Boole’un önermesinde olduğu gibi, gelen bilgiyi elektronik olarak kodlayarak aktaran bir mantık sistemi ile birleştirilebileceğini görüyor. Yapılan bu işlemin bilgisayarların temel kavramı olduğunu herkes bilir. Shannon’a bunu nasıl becerdiğini sorduklarında, “o dönemde bu iki alanda bilgi sahibi olan başka kimse yoktu, bana kısmet oldu,” demiş. Olay bu kadar basit aslında, farklı disiplinleri birbiriyle ilişkilendirerek bambaşka bir sistem veya ürün yaratmak...
Yani 21. yüzyılda, üniversite öğrenciliği bitip yaşamın öğrencisi oldunuz mu, tek şeritli bir yolda gidemezsiniz artık. 10 gidiş 10 gelişli 20 şeritli bilgi otobanında hareket etmeniz lâzım. Bunun için de çok değişik konularda devamlı okumanız ve araştırmanız gerek.
Yandaki kutuda da tarif ettiğiniz gibi çocukluk ve eğitim yıllarınız edebiyatla iç içe geçiyor. Peki, bu alanlar iş yaşamlarında neleri, nasıl etkiler?
Kitaplar da, her türlü sanat eseri de, bir beste de güzel fikirlerin cisimleştirilmiş, fiziksel ürünleridir. Fiziksel dünya ile ilgili her türlü bilgi için biliminsanlarına başvururuz ama yaptığınız işin hakkını vermek istiyorsanız iyi sanatçıların içgörülerini ve katkılarını da işin içine sokmanız lâzım. Kültür ve sanatın -sizin alanınız ne olursa olsun- mutlaka size ve ürününüzün gelişimine katkıları sonsuz olur.
Havalimanlarına indirgersek sorumuzu, bu geniş mekânların sanat aktivitelerine dönük avantajları hakkında neler söylersiniz?
Havalimanları toplumsal kullanım mekânlarıdır. Bulunduğu ülkelerin mühendislik, mimari, işletmecilik kabiliyetlerinin; finansal gücünün ve kültürünün temsil edildiği yerlerdir. Ülkelerin vitrinleri gibidir. Bizim her havalimanımızda sergi alanımız vardır; ülkemiz sanatçılarına kapıları her zaman açıktır. Kültürümüzü tanıtacak, sanatımızın gelişmesine katkıda bulunacak bir dolu projeye 20 yıldır destek oluyoruz.
Sanat ve kültür aktiviteleri adına mesai arkadaşlarınızdan ne tür fikirler geliyor?
Esenboğa Havalimanı’mızın Genel Müdürü Nuray Demirer okumaya çok meraklı bir arkadaşımızdır. 2006’dan beri orada çalışan işçi, teknisyen, tekniker, güvenlik görevlisi kim varsa onlarla okuma grupları düzenledi. Hayatında kitap okumamış arkadaşlarımız vardı. Müthiş bir alışkanlık geliştirdi, o arkadaşlarımızın çocukları, babaları ve annelerindeki bu değişime hayran oldular. Onlar da motive oldu. Meslek lisesi mezunları iki yıllık üniversiteye gidip teknisyen oldular. İki yıllık mezunlar dört yıllığa tamamladılar. Okudukça görüşleri ve vizyonları gelişti. Hedeflerini yükselttiler.
Çaycı bir kadın arkadaşımız vardı, çok başarılı bir oğlu olduğunu söylüyordu, oğlunu destekledik, ODTÜ’yü dereceyle bitirdi. Abu Dabi havalimanı inşaatımıza yolladık. Orada MBA yaptı çok başarılı bir mühendis oldu. Çalışanlarımızın çocuklarından ne mühendisler ne işletmeciler çıktı. Çalışanlarınızın eğitimine ve gelişimine yaptığınız katkı katlanarak toplumsal bir faydaya dönüşür.
Sürdürülebilir, toplumsal fayda yaratan bir iş felsefesinin özellikle günümüzde önemi hakkında neler söylersiniz?
Finansal başarılarınızı sosyal faydalarla taçlandırmazsanız başarılı olmuş sayılmazsınız. Bunu hep söylerim, yukarıda anlattığım da aynen buna bir örnektir. Bizim işimiz sadece havalimanı işletmek ve oradan para kazanmak derseniz, olmaz. Kurumsal kültürünüze yansıyacak sosyal faydalar, kurumunuzun sürdürülebilirliği açısından çok önem verilmesi gereken bir alandır. Sosyal faydalar başarılarınızın toplumsal başarıya katkıda bulunmasına yardımcı olurlar.
Çevreye ve iklim değişikliğine önem vermeyen, eğitime, kültüre ve sanata destek olmayan şirketlerin çalışanları mutsuz, umutsuz olur. Çalışanlar mutsuz olursa, müşteriniz de mutsuz olur. Mutsuz müşteri de kurumunuzun ömrünü kısaltır. Uzun soluklu olmak için ülke sorunlarını içselleştiren, toplumsal faydalar peşinde koşan şirketler olmalıyız. Çalışanlarınızı eğitmeniz, gelişimlerine katkıda bulunmanız ve yön vermeniz gerekir. TAV’da bunu çok da iyi yaptığımıza inanıyorum.