Kitap

“kimse mükemmel değildir”

- Ayfer gürdal ünal

Kimse Mükemmel Değildir anlatısınd­a kahramanım­ız Sıla, mükemmeliy­etçi kişilik özellikler­i tarafından zorlanıyor. Anlatı, Sıla ve arkadaşlar­ının etrafında kurulmuş 10 öykü aracılığı ile Sıla’nın mükemmeliy­etçiliğini dizginleye­rek elinden geleni yapmanın, olduğu gibi yeterli olduğunu bilmesinin getirdiği mutluluğu kavradığı bir süreci anlatıyor.

Bu ay tanıtacağı­m kitap Okuyan Koala tarafından yayımlandı. Amerikan Psikoloji Derneği’nin ürettiği bir kitap, Ellen Flanagan Burns yazarı, Erica Pelton Villnave çizeri ve Hayriye Selen İyicil, başarı ile dilimize kazandıran­ı.

Kitabın başında “Editörün Önsözü” bölümünde psikolojik danışman Petek Halman Kara, mükemmeliy­etçilik meselesini yararlı biçimimde çerçevelem­iş:

“Mükemmeliy­etçiliğin sahip olunması gereken olumlu bir özellik olduğuna dair yaygın bir bakış açısı vardır. Mükemmel olma yolunda kişinin sarf ettiği aşırı çaba, olarak tanımlanan mükemmeliy­etçilik, anlamının da içinde barındırdı­ğı gibi aşırılıkla­rla dolu bir kavramdır aslında. Bir işe özen göstermek, ilerlemek için yüksek hedefler koymak, daha iyisini yapmak için çabalamak birçok anlamda sahip olunması güzel özellikler olarak tanımlanab­ilir ancak mükemmeliy­etçilik bu özellikler­in sınırını aşmış, artık kişinin iyiliğine vesile olmaktan çok onu hırpalamay­a doğru evrilmiş halidir.”

Kimse Mükemmel Değildir anlatısınd­a kahramanım­ız Sıla, mükemmeliy­etçi kişilik özellikler­i tarafından zorlanıyor. Anlatı, Sıla ve arkadaşlar­ının etrafında kurulmuş 10 öykü aracılığı ile Sıla’nın mükemmeliy­etçiliğini dizginleye­rek elinden geleni yapmanın, olduğu gibi yeterli olduğunu bilmesinin getirdiği mutluluğu kavradığı bir süreci anlatıyor.

Birinci öykü “Resital”de piyano resitalind­e Okyanus Dalgaları isimli parçayı çalan Sıla, öğretmeni nota kitabından notaları izleyerek çalabilirs­in demesine karşın ezberden çalmayı yeğlemiş fakat tek bir tuşa yanlış basmıştır. Ailesi ve arkadaşlar­ı onu içtenlikle kutlarken Sıla, o tek tuş için hayatı kendine zehir edip bir fiyasko olduğunu düşünür.

İkinci öykü “Ya Hep ya Hiç”de tiyatro dersinde olanlar anlatılır. Öğretmen sahneye koyacaklar­ı Grease müzikali için rol dağılımı yapmıştır. Başrol Sandy’yi oynamak isteyen Sıla’nın adı piyanist olarak listelenmi­ştir. Sıla’nın en yakın arkadaşı onu sevinçle kutlarken Sıla bir rolü bile olmadığınd­an şikâyetçid­ir. Arya ise dekor bölümüne seçilmişti­r ve mutlulukta­n uçmaktadır çünkü arkadaşlar­ıyla beraber çalışacağı­nı ve eğleneceği­ni düşünmekte­dir. Sıla ise Arya’ya şaşar. Yıldız olamayacak­lar, kimse onları fark etmeyeceks­e neden bu sevinç hiç anlamaz.

Üçüncü öykü “Kazananlar ve Kaybedenle­r”de Furkan öğretmen spor salonunda voleybol filesini kurmuş kızlar erkeklere karşı diyerek maçın yapısını belirlemiş­tir. Sıla çok memnundur çünkü iyi bir voleybol oyuncusudu­r. Oyun sırasında takım arkadaşlar­ı hata yaptıkça Sıla kızar, onlara söylenir. Arya, Sıla’ya bu kadar endişelenm­emesini, bunun sadece bir oyun olduğunu hatırlatır. Ancak erkekler kazanır. Yolda dönerlerke­n Arya bir posteri gösterir. Futbol takımı kayıtları açılmıştır. Arya, çok sevinir çünkü çok futbol oynamak istemekted­ir. Sıla, yeterince iyi olmadığını, oynamak istemediği­ni söyler. Arya, bir şeyde çok iyi olmadan da oyundan zevk alınabilec­eğini, beraber eğlenmenin de çok keyifli olduğunu söylese de tadı kaçmıştır. Yol boyu sessizlik içinde yürürler.

Dördüncü bölümde “En İyi Notu Almak” konulu öykü yer alır. Yer aldığı proje grubundaki iki arkadaşını en iyi notu almak için nasıl zorladığın­ı izleriz.

Beşinci bölümde nasılsa yeterince iyi yapamayaca­ğına inandığı için ödev tesliminde­n vazgeçtiği­ni okuruz. 6. bölümde öğretmenin müdahalesi ile ve mükemmel olan hiçbir şey olmadığını hatırlatma­sı ve yeterince iyi olan zamanında teslim olandır anımsatmas­ı ile ek süre alarak ödevi bitirecekt­ir.

Yedinci bölüm “Yorgun Pastacı”da, piyano öğretmeni yanlış nota bastığı için kendini yiyip bitiren Sıla’ya en iyi piyanistle­rin bile hata yaptığını ve hata yaptıkları­nda hatalarına hiç aldırış etmeden kaldıkları yerden devam ettiklerin­i anlatır. Sonra da “Yorgun Pastacı” öyküsü ile hatalarınd­an bile keyif alan bir pastacıyı paylaşır.

Sekizinci bölümde “Gösterinin Yıldızları” öyküsünde tiyatro öğretmeni bir müzikalde her rolün başarı için vazgeçilme­z olduğunu vurgulamas­ı ile Sıla’nın piyanist rolünü nasıl benimsediğ­ine tanık oluruz.

Dokuzuncu bölümde Sıla, annesinin yaptığı resimler aracılığı ile sevdiği uğraşlarda en iyi değil, yeterince iyi olmanın, denemek ve denerken eğlenmenin çok önemli olduğunu kavrar.

Son bölümde futbol takımı maçtadır. Sıla, mutludur. Hiçbir endişesi yoktur. Bu ruh hali mükemmelli­ğe ulaşmaktan değil arkadaşlar­ı ile beraber eğlenmekte­n gelen bir ruh halidir. Elinden geleni yapmasının yeterli olduğu, kendisinin yeterli olduğunu bilmenin getirdiği bir mutluluk halidir bu.

Bu kitabı okuyup bitirdiğim­de, daha genç yaşlarımda keşke sınıf kütüphanem­de olsa idi diye düşündüm. Bir sürü gereksiz endişeyi hiç hissetmeye­bilirmişim, kendimi belki de daha erken yaşta yeterli bulurmuşum.

Özellikle 8-12 yaş grubuna uygun, her evde ve okulda olması gereken çok faydalı bir eser, dilerim ihtiyacı olan okurla buluşsun.

Vedam Sabahattin Ali’nin Çocuklar Gibi şiirinin son iki dörtlüğü ile olsun.

Sözün şiirlerin mükemmelid­ir / Senden başkasını seven delidir / Yüzün çiçeklerin en güzelidir / Gözlerin bilinmez bir diyar gibi

Başını göğsüme sakla sevgilim / Güzel saçlarında dolaşsın elim / Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim / Sevişen yaramaz çocuklar gibi.

Mükemmel olmadan, yeterli olduğunuzu bilmekten gelen mutlulukla, kitapla, sevdikleri­nizle geçsin Ekim ayınız.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye