Sanat, paylaşmak ve paylaştırmaktır
Can Elgiz’i Türkiye’nin saygın sanat insanları arasına dahil eden birkaç neden sayabiliriz. İTÜ’de geçen lisans eğitiminde sanatçı hocalarından aldığı eğitimlere, bu alandaki yayınları takip ederek devam eden Can Elgiz, yıllar boyu yurt içindeki ve dünyanın dört bir tarafındaki sanat etkinliklerini sıkı sıkıya izlemeyi de görev edindi . Kuruluşuna imza attığı Türkiye’nin ilk özel müzesi de bu eğitim süreçlerinden aldığı ilhamın bir sonucuydu. Uzun yıllardır sanatçı adaylarına ‘el vererek’, sanat eserlerini paylaşarak devam ediyor yoluna.
Koleksiyonerliğim önceye dayanır. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunuyum. İTÜ’de çok iyi eğitim aldık. 5 yıl yüksek mimar mühendisliği okudum. Yanı sıra 15 yıl öğretim üyeliği yaptım. Ercüment Kalmuk, Şadan Bezeyiş değerli hocalarımızdandı. Sanat tarihi hocamız, Sabahattin Eyüboğlu idi, heykeltraş Yavuz Görey Renk Şekil Kompozisyonu dersimize gelirdi. Çamurdan heykeller, ağaç şekiller yaptık. Dengeyi öğrendik, estetiği gördük. Hocaların hocası Doğan Kuban, mimarlık hocamızdı. Mimarlık, çizim sanatın âdeta bir koludur. Sanatın içinde olan hocalarımızla mimarlığın sanatsız olmayacağı varsayımıyla, mühendislik eğitimi de alıp sanatla karışık tasarım yaptık.
Ailem de sanata düşkündü, ancak koleksiyoner değillerdi. Koleksiyonerlik başkadır.
Öncelikle prensip olarak pahalı ürünü almaz. Sanatçıyı vaktinde yakalar, genç veya tanınmamış döneminde sanatçıyı keşfeder. Koleksiyonerlik farklı bir kavramdır. Koleksiyon, sanat eserinde bütünün oluşmasıdır, bir araya geliştir.
Bu alandaki ilk eğitimimi İTÜ’de aldığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Yanı sıra tabii ki ailem. Midilli’ye gidip gelmeye başladığım yıllarda büyük dedemin sanata ilgisini, döneminde tablo topladığını öğrenince genetik olduğunu da düşünüyorum. (Büyük dedesi Halim Bey ve sanat merkezine dönüşen Midilli’deki konağıyla ilgili bilgiler yandaki kutuda)