Metin sözen ile yaşamı paylaşmak
YAŞAMI PAYLAŞMAK, PROF. DR. METİN SÖZEN, ÇEKÜL VAKFI YAYINLARI, 207 S.
O“Dostlar / Dostluklar” diyor. İş, anlaşılan o denli geniş bir pota oluşturmuş olmalı ki, Metin hocanın evi “Müessese”, onun da yönetici adı da “Canşef” olmuş. Listesi çok uzun...Hoca bu dostlarını “Onların ortak özelliği yalın, hassas, kendinin çok bilmediğini sandığın şeyleri bilen ama ‘Ben bunu biliyorum’ demeyen, bildikleri kadarını öğretmeye çalışan zarif insanlar olmalarıydı” şeklinde niteliyor. Kitabının fihrist bölümünde anılan yaklaşık 480 dostu onun geniş dost-insan halesinin simgesi.
Bunun bir de “yerel dostluklar” ayağı var, hoca bu konuda bir üretken dinamo... Kapadokya yerelinde sağladığı bir bilgi için “Halkla kurulan ilişki önemli. Buradan, bilim insanlarının yerel halkla iletişim becerilerinin yararlı olduğu ortaya çıkıyor. Uzman olup halkla ilişki kuramayanlar böyle bilgilere güç ulaşır” sözlerinin altı çizilmeli.
Metin hoca için gel-geç ilişkilerin yeri yok. Bu yüzden birlikteliğin sürekliliğine inanıyor ve “Üretmek kadar yaşatabilmek önemlidir” diyor. Tüm dostlarını ve dostluklarını bir kurum çatısı altında toplamak onun yaşam şiarı.
Metin hoca hem öğrenmeyi hem de dinlemeyi bilir.
“Özel bir kimlik” diye tanıttığı Manyas Kuş Cenneti’nin mimarı Ord. Prof. Curt Kosswig. “Doğa ve kültürümüze katkı, bugün ayrı bir anlam taşıdığı için Kosswig’i yakından izledim” diyor. Çıkardığı ders, “Kosswig ve arkadaşları, bizlere yeni kurulan bir devletin gayet sınırlı olan olanaklarıyla bile çok şey yapılabileceğini gösterdiler.”
İkinci isim, modern arkeolojinin isim babalarından olan Ord. Prof. Ekrem Akurgal. Yer Pamukkale. Ekrem hoca ile birlikteler. Metin hoca bir yerde “Hocam bize soğukkanlı düşünmeyi, çok yönlü tartışmayı öneriyorsunuz. Bu da çok kolay olmuyor, büyük bir birikimi içermesi gerekiyor” diyor. Aldığı cevap ders oluyor:
“Başlarsan olur, bunu özellikle sana söylüyorum...”
Olağanüstü iyi olan belleği ile insanlarda gözlediklerini ve paylaştıklarını hep anımsaması, onun ayrı bir özelliği.
“Anadolu Medreseleri” başlığını taşıyan doktora tezini yedi yılda tamamlamasını, hocanın tutkulu ve odaklı bir Anadolu Çelebi’si olmasına bağlarım. Tekrar / tekrar / tekrar, sonu gelmez Anadolu turları ona Anadolu’nun kültürel coğrafyasını avucunun içi gibi konuma getirdi. Bunlar içinde Mimar Sinan’ı bizlere armağan eden Kayseri Ağırnas’ın yeri ayrı.
Ağırnas için “50’li yıllardan başlamak üzere Ağırnas’ı hep bu bölgedeki araştırmalarının çıkış noktası olarak değerlendirdi. Ağırnas’ın tümüyle yaşatılmasına, geçmişin önemli yaratıcılarının, dönemlerinin siyasal-toplumsal-ekonomik- kültürel yapısı içinde değerlendirilmesine yönelik bir dizi araştırma ve uygulamayı sürdürdü” denilir.
Küçük ve Büyük Menderes, Yukarı Fırat, GAP, Kelkit Havzası ve Birgi’de koruma politikalarının geliştirirken oluşturduğu bu “Ağırnas Modeli” rehber oldu.
Metin hocanın savı şu: Bizim toplumun bir kesiminin değişmez bir huyu var: Düşünülmüş, doğru kurulmuş kurumlara en kısa zamanda karşı güç oluşturmak ve karalamak. Bu durumun bilim-kültür ortamlarında da geleneğe dönüşmüş olması, toplumsal bir yara oluşturuyor.
Bu yüzden önayak olduğu ve sonra başkanlığını üstlendiği ÇEKÜL Vakfı onun âdeta çocuğu, bu çocuğun üstüne titredi, ÇEKÜL de güzel serpildi, çeyrek yüzyılı geride bıraktı. İlkelerini üç sözcükle “Doğa ve Kültürle Varız!” şeklinde açıklıyor, ama daha önemlisi kenetlenmesini “kamu-yerel-sivil-özel” başlıkları altında odaklıyor. ÇEKÜL ülkemizde bunu gerçekleştiren ilk ve hatta tek örnek. “Kavramların uygulamaya dönüşmesi her ölçekte koruma, tasarımdan uygulamaya ulaşılmasıyla mümkün oldu. Umudumuz, ülkemizde kültür-sanat öncelikli kalıcı değerlere dayalı sivilleşmeyi egemen kılmaktı…”
Tarihi Kentler Birliği’ni (TKB) anmazsam, Metin hocaya haksızlık olur. 52 üye ile başlayan TKB yolculuğunu 500 yerel yönetimden oluşan üye sayısına ulaştıran “yerelin kimliğini öne çıkardı, korumayı halkla buluşturarak birlikteliği sağladı” başarısında, TKB’nin “danışmanı” ama kanımca aslında fiili “başkanı” olan Metin Sözen’in payı çok ama çok büyük.
Aşiyan Camisi’nin altındaki kahvede “Aşk oluverdi aşinalık” sözleriyle selamladığı Betül hanımla 1969’da evlendi. O gün / bugün, Betül hanım onun hem sırdaşı hem de bulunduğu kurumların “gizli” yöneticisi. 25 yıldır ÇEKÜL bir vakıf olarak ayaktaysa bunda bu kurumun genel sekreterliğini yapan Betül hanımın hakkını teslim etmek gerek.
Sözenhoca için Eskişehir ayrı bir anlam taşır. Eskişehir’deki dostları olarak andığı isimler Prof. Orhan Oğuz, o tarihlerde bir asistan olan Prof. Yılmaz Büyükerşen ve “Eskişehir için büyük düşünen” Mümtaz Zeytinoğlu. Hoca soruyor:
“Niçin bu parantezi açtım? Bir üniversite kentin tüm kesimlerinin birlikteliğine dayanarak kurulduysa, doğru kurulmuş demektir. Dikkat ederseniz kent ile üniversite yeni bir Eskişehir yarattı, bu bir bakıma bizim ÇEKÜL’de ifade ettiğimiz ‘ kamu-yerel-sivil-özel’ birliktenliğini eyleme dönüştürme denemesiydi.”
Metin hoca “Yaşamım boyunca hep bu soruyu sordum kendime: Şimdi nerelerdeyiz?” diyor ve sonra şöyle sürdürüyor: “Büyük değişimlerin içinde yaşadım. Gördüklerim hiç de iç açıcı olmadı. Yıllar hep çekişme içinde geçti, zaman yitirildi. (Zamanı doğru kullanan uluslar) bunun aydınlık, çağdaş, çağın ötesini gören anlayışı gündemde tutarak gerçekleşeceğini unutmadılar. Herkesin bildiği bu süreci niye yineliyorum? Hiç kuşkusuz bizim nerede durduğumuzu sağlıklı saptamak için.”
Ve sonra bir 21. yüzyıl mesajı veriyor: “Sürekli olumsuzluğa gündem oluşturduğum sanılmasın sakın. O zaman ‘yaşamı paylaştığım’ insanların varlığını gözardı etmiş olurum. Onlar her koşulda doğruları aramayı bildiler ve gösterdiler. Çünkü bizler umutsuz her günde umudu aradık...”
Anadolu toprakları ve insanı Metin hocayı bağrına basmayı bildi. 20’ye yakın cadde ismi, 10’a yakın kültür evi ona adandı.
Vefalı insan ve has Antepli dostum Dr. Asım Güzel’in öncülüğünde, ÇEKÜL üyesi mimar Sinan Polvan’ın tasarladığı ve Gaziantep Metin Sözen Eğitim ve Kültür Merkezi’nin önüne yerleştirilen anıttaki şu ifade ona dönük en güzel nişanedir:
“Bu anıt, Anadolu toprağının doğa, kültür ve insan gerçeği ile varolmuş kimliğine kendini adayan Prof. Dr. Metin Sözen’e Gazianteplilerin bir hemşehrilik armağanıdır.”
Metin hoca!
Bu topraklardan aldığını / bu topraklara verdin, ne mutlu sana...
Sağol / varol!
Zor pandemi koşullarında VEKAM, 2021 yılını nasıl geçirdi?
VEKAM, 2019 yılında Doç. Dr. Çiğdem Maner ve Özlem Dengiz Uğur yürütücülüğünde, koruma bilincinin aktarılmasına katkıda bulunacak farklı yöntemleri paylaşarak bu konuda çalışanlar için yeni fikirlerin oluşmasını ve sürdürülebilir kültürel miras eğitimini desteklemeyi hedefleyen bir çalıştay dizisi başlatmıştı. Serinin ikinci çalıştayı Öğretmen Odaklı Uygulamalar temasıyla 29-30 Nisan tarihlerinde çevrimiçi olarak gerçekleşti.
2014 yılından beri Orta Çağ’da Anado
Kitap, dergi yayınlarınızdan ve arşiv, kütüphane çalışmalarınızdan söz eder misiniz?
VEKAM, 2021 yılında Prof. Dr. Sinan Niyazioğlu tarafından kaleme alınan, Türkiye’de millî yazılı kültürünü belirleyen Alfabe Devrimi’nin ve millî matbuat kültürünü biçim