Refik durbaş: nâm-ı diğer "şair"i çok özlüyorum
(…) Sen gelmedin güz erken geldi / gölgem pencere önlerinden / ara sokaklarına düştü karasevdanın // Kalbim hüzün ve kedere... // Gelişini bekliyorum şimdi / gidişini özlediğim gibi... / Kara kuytusunda sevişmenin / şehvetiyle emziresin diye beni / kara urganıyla boğasın diye beni / kara karanlığında unutasın diye beni // Güz erken geldi sen gelmedin.”
Bu dizelerin yazarıyla üç yıldır sohbet edemiyor, yeni kitaplarını okuyamıyor, aynı gökyüzü altında soluyamıyorum… Anılar okyanusunda bindiğimiz teknelerde hiç sıkılmadan saatlerce yol alamıyoruz… Dünya Kitap jürilerinde de birlikte değiliz artık… Daima güvendiğim dostlarımdan birisi, seslendiğim adıyla “şair” aramızda değil. Onu, Refik Durbaş’ı 30 Kasım 2018’de, 74 yaşında kaybettik… Üç yıl geçmiş. Unutulmaz “Çırak Aranıyor” ve “Çaylar Şirketten” şiirlerinin yaratıcısıydı. Bir dizesinde “geçti mi geçen günler?” diye soruyordu. Gerçekten geçti geçen günler, dostlarım gittikçe nasıl da yalnızlaşıyorum?!
“Şair” diyordum, çünkü şairdi. Hatta şiire karasevdalı. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın sözcükleriyle “bir gözbebeğim kalsın, bir de kalem tutacak iki parmak ucum… Yeter ki ben şiir yazayım” diyebilen nadir şairlerden… Bu çileye katlanmadan şair olunamayacağını bilenlerden… Karasevdanın ilacı olur mu? Tabii ki olmaz. O da “beynine, yüreğine şiir damlası düşmüşse o bir umman olup kâğıdın yüzüne akar” diyordu.
Bir söyleşimizde şöyle anlatmıştı şiiri:
“Her duyguyu anlatmak şiir değil ki. Bu masayı sen de yaparsın, ben de yaparım, marangoz da. Ben, bir ayağını kısa yaparım, yine masa olur da eksik olur. Şiirde de böyle. O duyguları kesip biçeceksin, bir forma sokacaksın. O masayı iyi yapınca sanat devreye giriyor. Yoksa herkes duygularını anlatır. Aziz Nesin’e göre dünyanın en güzel şiiri iki kelimelik bir Eskimo şiiri, ‘Ağlama, ölmeyeceğim’… Bunun içini doldurabilirsin, ‘eve gitmeyeceğim’, ‘seni sevdim’, ‘ böyle bırakıp gitme’…”
Dönüp dönüp okuduğum şairlerden biri sevgili Refik Durbaş, hep öyle kalacak. Kimini ezbere söylediğim dizeleri sık sık elimdeki kitaplarda; Zülfü Livaneli’nin bestelediği ve okuduğu
“Çırak Aranıyor” u Hümeyra, Edip Akbayram, Selda ve Müslüm Gürses’ten; “Menzil” i Sadık Gürbüz’den dinliyorum. Yazılarını da çok seviyorum, çünkü şiir “bal damlası gibi huzme huzme” içlerine akıyor.