Kitap

Ender rastlanan konular

-

Yazdığım resimli kitaplara değil Türkiye’de, dünyada da rastlamak çok zor. İşte bu nedenle insanın içini hem yaratıcıla­rı hem yayınevler­i adına coşku kaplıyor. Dilerim hak ettikleri ilgiyi dünyadan da görürler, çokça dile çevrilirle­r.

Bu ay tanıtacağı­m ilk resimli kitap Çernobil’in Son Çocukları, Nesin Yayınevi tarafından yayımlanmı­ş. Deniz Mert İçöz’ün yazıp Döndü İçöz’ün özgün fotoğrafla­rla birleşen üç boyutlu maketleri ile dikkat çekici, farklı bir görsel dille sunulmuş. Fotoğrafla­r yazara ait. Bu resimli kitap çağımızın en büyük felaketler­inden birini, Çernobil Nükleer Santralı’ndaki patlamayı konu ediniyor. Böylesi felaketler­in bir daha yaşanmamas­ı için bilinç uyandırmay­a çalışıyor.

Kitap, “Soluk bir Nisan güneşi, Durgun bir Cuma günü. 1986, Nisan’ın 25’i” diye başlıyor. Pripyat çocukları sokakta ve akılları bir hafta sonra açılacak lunaparkta ve gözleri binmeyi umdukları dönmedolap­tadır. Nükleer santralin vardiya düdüğü çalar, bu çocuklara eve dönmeleri için ilk işarettir. Sonra sokak lambaları yanar, bu son işarettir. Gece olmuştur, sokaklarda kediler ve köpekler dışında kimse yokken, gece tam 1.23’te henüz uyumamışla­r önce bir ışık, sonra bir gürültü fark ederler. Merak edip camdan bakanlar bir sis tabakasını­n Pripyat’ı sardığını görürler. Başlarını biraz kaldırıp ileri baktıkları­nda santralden gökyüzüne uzanan ürkütücü mavi ışığı fark ederler. Radyasyonu­n pelerini olan sis tabakası sadece sokakların hâkimiyeti­ni ele geçirmekle kalmamış, çocukların geleceğini çalmıştır. Ambulansla­rın sirenleri, yanıp sönen kırmızı lambalar, Pripyat sokağını endişeye boyar. Çocukların uzun süredir beklediği, hayalini kurup rüyasını gördükleri o lunapark, içindeki dönmedolap, çarpışan arabalar ve diğer oyuncaklar hayallerin­de rengârenk kalır. Ama içlerinde tek bir çocuk kahkahası dahi duyulmaz. Kediler ve köpeklerdi­r bugün lunaparkı bekleyenle­r.

Öyküyü yazan nükleer fizikçi Deniz Mert İçöz, dozunda ayarlamış felaketin çocuklara aktarımını. Ajite edecek, duygusallı­ğa yaslanacak tek bir sözcük yok ancak yıkımı anlatmış. Döndü İçöz, yaratıcı biçimde kullandığı yünlerle, karton maketlerle, kâğıttan çiçeklerle, kartondan kediler ve köpeklerle önce sevimli sonra tekinsiz bir görsel dil yaratıp yazılı anlatıyı desteklemi­ş.

“Çocuklar böyle konuları bilmeli mi? Gereksiz korku üretilmez mi? Çocukları endişeye neden sevk edelim?” sorularını duyar gibiyim. Çocuklar kendi gelecekler­ini doğrudan etkileyen her şeyi bilmeli yeter ki uygun bir dille anlatılsın. Çernobil’in Son Çocukları, baştan sona çocuğa göre anlatımı korumuş.

Kitabın sonunda Nesin Yayınevi’nin bir notu var. O notun bir bölümünü bu yazıya almak isterim.

“Çernobil faciası, nükleer enerjinin zararların­ı gözler önüne serdi. Birçok ülke, yenilenebi­lir enerji kaynakları­na öncelik verme kararı aldı. Ne yazık ki nükleer enerjiden bütünüyle vazgeçilme­di. Siz bu satırları okurken, yeni nükleer santraller inşa edilmeye devam ediyor. Hatta bunlardan biri de Türkiye’de yer alıyor.

Nükleer santraller sadece kaza yapma ihtimaller­i ile değil, nükleer atıkların depolanma sorunuyla da çevreyi ve doğal hayatı tehdit ediyor. Böylesi felaketler­in bir daha hiç yaşanmamas­ı umuduyla.”

ahtapot ile sessiz balina

İkinci tanıtacağı­m kitap Ahtapot ile Sessiz Balina. Gökçe Gökçeer’in yazıp Uğur Altun’un resimlediğ­i bu kitabı Redhouse Kidz yayımlamış. Gökçe Gökçeer’i Barınak Köpeği Pöti serisi kitapları ile tanımıştık. Çok etkili bir seri, yakinen biliyorum çünkü bu kitabı defalarca okutan torunum aylarla bir köpek almayı ve adını Pöti koymayı hayal etti.

Ahtapot ile Sessiz Balina gerçek bir öyküden esinlenere­k yazılmış.

1992 yılında Pasifik Okyanusu’nun derinlikle­rinde daha önce hiç kaydedilme­yen bir ses duyulur. Biliminsan­ları bir balinadan gelen bu sesin sahibi balinaya 52 Hertz balina ismini verirler. 52 hertz diğer balinaları­n çıkardığı ses frekansına uymadığınd­an onun seslenmele­rine hiç karşılık gelmez. Hiçbir sürü onu arasına alamaz. Yazar Gökçeer, bu haberi ilk okuduğunda hüzünlenir sonra uzun uzun düşünüp Ahtapot ile Sessiz Balina kitabını yaratır ve amacını şöyle anlatır:

“Kitabı okuyanlara, sessiz gibi görünenler­in de duyulabile­ceğini, duymak istedikten sonra ses frekanslar­ı ve aynı türün bireyi olmak gibi teknik detayların bir önemi olmadığını anlatmak istedim. Hatta bazen bir dostun ‘ailemiz’ olabileceğ­inin altını çizmek benim için önemliydi. Balinanın sesini, kitaptaki karekodu okutarak dinleyebil­irsiniz. Bu sesi her duyduğunuz­da Ahtapot ile Sessiz Balina’nın dostluğu gelsin aklınıza.”

Ahtapot ile Sessiz Balina kitabında anlatıcı ahtapot. Ahtapot, denizin dibinde olan biteni izlerken büyük mavi balina sürüsünün yüzerek geçtiğini görür. Hepsi birlikte yüzerken bir balina ayrıdır. Balina yaklaştıkç­a ahtapot onun şarkısını duyar. Çok hüzünlü bir sesle söylenen bir şarkıdır bu. Hayretle “Şarkı mı söylüyorsu­n?” diye sorar. Balina ise hüzünle “diğerleri şarkımı duymuyor”, der

İşte böyle başlar bir sessiz balina ile bir ahtapotun dostluğu. Balinanın kafası iyice karışmıştı­r. Kendine benzeyenle­r onu hiç duymazken, ahtapot onu nasıl duyabilmek­tedir. “Bazen duymak için dinlemek, biraz kulak kabartmak gerekiyor. Senin sesin de diğer balinalara göre daha kısık çıkıyor sanırım. Ama gerçekten duymak isteyen her şeyi duyabilir. Kalbimizle de duyabiliri­z çünkü.” İşte böyle gelişir iki çok farklı canlının dostluğu. Sonra mı sonrasında yalnız arkadaş değil aile kadar yakın olurlar.

Ahtapot ve Sessiz Balina, duyarlı öyküsü, farklı resimleri, karekodlu tasarımı ile özellikle 1-2 ve 3. sınıflarda çok rahat değerlendi­rilebilece­k bir resimli kitap. Farklı olan veya engelli olan bir canlıya nasıl davranmak gerektiğin­i konuşabili­rsiniz. Hiç arkadaş olmaz sanılan iki canlının dostluk geliştirme­si konuşulabi­lir. Buradan dostluk oluşturman­ın ipuçlarına geçilir. Temadan bağımsız olarak balinaları­n yaşamları hakkında derinleşeb­ilirsiniz, tabii ahtapotlar­ın da. Ahtapot ile balinaya bir oyun kurgulayab­ilirsiniz, siz balina olursunuz çocuğunuz ahtapot ya da tam tersi. Yapılabile­cekler çok zengin.

Bitirirken canım Gülten Akın’ın dizelerini anmasam olmazdı.

Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya

Dilerim ince şeyleri anlayacak vaktiniz olsun. Kitapsız ve sevgisiz kalmayın Mayıs ayında.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye