Türkiye’nin bugünü ve gelece geçmişten süzülüp gelen çok
Bilmem sizin için de geçerli mi? Ne zaman Türkiye kalkınma yarışında geriye düşse üzülüyorum. Belki de milli takımın uluslararası bir spor karşılaşmasını kaybetmesinden de fazla. Bir türlü gelişmiş ülkeler ile aramızdaki uçurumu kapatamıyoruz. Üstelik mesela 1979 yılında kişi başına milli gelir açısından bizimle aynı düzeydeki Güney Kore gibi ülkeler bize birkaç tur bindiriyor. Âdeta kahroluyorum. Sonra da başlıyorum suçlu aramaya... Bulduğum suçlular da daha çok yöneticiler ve politikacılar oluyor. Bakıyorum onlar da suçluları ülke dışında arıyor. Suçlu ya dış güçler ya da Türkiye’nin kötülüğü için çalışan birtakım mihraklar. Teşhisi böyle koyunca, eh gerisi kolay.
Öyle ya, işlerin yolunda gitmesini engelleyenler, politikacılar ve yöneticiler ise bizlerin tek tek parmağımızı taşın altına koymamıza gerek yok. Ya da suçlu büyük güçlerse, IMF gibi büyük güçlerin yönettiği uluslararası kuruluşlarsa, politikacıların da yapacak pek bir işi kalmıyor. Gelgelelim, böyle kendimizi rahatlatsak, birey ve toplum olarak özeleştiri yapmasak da aslında hepimiz biliyor ya da seziyoruz ki, gerçek bambaşka. İşte duayen ekonomi gazetecisi Faruk Türkoğlu’nun yaptığı da bu. Verilere ve olgulara dayanarak gerçeklerle bizi yüzleştirmek. Meslek büyüğümüz Faruk ağabey, kitabının da adını oluşturan ‘neden geç kaldık’ sorusu ile hepimize ayna tutuyor.
ivmeleri neden sürdürülememiş, bu fırsatların kıymeti neden bilinememişti?
Türkiye’de 1980’den itibaren 2020’ye kadar beş daralma (1980, 1994, 1999, 2001, 2009) ve üç durgunluk (1989, 1991, 2019) yaşanmıştı. Türkiye ile benzer koşullara sahip bir ülkede örneğin Endonezya’da ise aynı dönemde iki daralma (1998, 2020) ve bir durgunluk (1999) ortaya çıkmıştı. Türkiye ekonomisindeki bu kırılganlığın nedenleri neydi?
1936 yılında İktisat Bakanı Celal Bayar devalüasyon söylentileri çıkınca, ‘Bu, tasarruf sahibinin cebinden ve tasarrufundan o miktarı çalmaktır, tasarruf hareketini zehirlemektir’ demişti. Ancak sonraki on yıllarda Türk Lirası’nın değeri neden korunamamıştı? Her kur depreminin fiyatlarda bir tsunami etkisi yaratması neden önlenememişti?
Bir entegre demir-çelik fabrikasının kurulması için ilk karar 1925’te alınmıştı. Sektörü inceleyen uzmanlar, 21. yüzyılın başında neden ‘Türkiye’nin uzun ürün üretimi, tüketiminin yaklaşık bir kat fazlasıdır. Yassı ürün üretimi ise talebin yarısı kadardır’ demişti? Kurulan üç yüksek fırınlı tesise rağmen hangi hatalı kararlar, 75 yıl boyunca sektörde sıkıntılar yaşanmasına yol açmıştı?
Stokçulukla mücadele konusunda