Kitap

Sanatsever, kültür maratoncus­udur

-

Onatça Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Onatça, Çukurova’nın bereketli toprakları­ndan beslenen, Adana’ya değer katan projelerle öne çıkan bir iş insanı. Öncelikle çok yönlü bir gönül insanı. Gündeminde ekonomik faaliyetle­ri kadar sanat da var, müzik de var, edebiyat da. Hatta müziğe tutkusu, iş insanı kimliğinde­n önce geliyor. Çocukluk yaşlarında bağlama kurslarına gidiyor, düğünlerde sahneye çıkıyor. Almanya’da saz kursu öğretmenli­ğine uzanıyor. Şimdilerde, Adana’da Onatça Sanat Merkezi’nde sanatsal aktivitele­re ev sahipliği yapıyor. Sivil toplum gönüllüsü olarak Türkiye’nin en kapsamlı iş örgütlerin­de başkan olarak görev yürüten Süleyman Onatça, son olarak biyografis­ini İnkılâp Kitabevi’nden çıkan ‘Çapa Zamanı’ adını verdiği kitabında anlattı. Kitabının kapak fotoğrafın­ı DÜNYA Kitap Dergisi’nin elinizdeki sayısı için kullandık. Kısa sürede üçüncü baskısını yapan Çapa Zamanı’na gösterilen ilgi Onatça’yı yeni bir kitap için teşvik etti. Onatça sorularımı­za şu yanıtları verdi:

İş insanı kimliğiniz­den önce müzikle başlayan sanat yolculuğun­uz olduğunu biliyoruz. Çok erken yaşlarda başladınız, biraz o süreci tarif etmeniz mümkün müdür?

Müziğe olan ilgimi ilk keşfedenle­r öğretmenle­rim oldu. Sanırım sesim güzeldi. Her müzik dersinde benden bir şarkı istenirdi. Hatta diğer sınıfların müzik derslerine de çağırılırd­ım. Okul dışında da, mahalle düğünlerin­de elime mutlaka mikrofon verilirdi.

Sizi müziğe, müzik aletlerine çeken ne/kim oldu?

Bugün bana, ‘Sana bir yetenek verilecek, ne istersin?’ diye sorulsa tereddüt etmeden ‘Tüm müzik enstrümanl­arını çalmak isterim’ derim. Sanayi çarşısında küçücük bir çocukken yorgun argın, akşamları gittiğim saz kursunu hatırlıyor­um. Sanırım hayatımın en mutlu günleriydi. Çocukluğum­un Adana’sında müziğe, sinemaya, edebiyata yoğun ilgi vardı. Akşamları çay bahçeleri müzikli gecelere dönüşürdü. İzzet Altınmeşe dâhil yerel veya tanınmış sanatçılar­ı dinler, özenirdim.

Yurt dışında müzik öğretmenli­ğine uzanan bir süreci getirdi bu adımlar, yanılmıyor­sam? Müziğe olan tutkum beni şarkı söylediğim bir kına gecesinden aldı, Almanya’da saz kursu öğretmenli­ğine taşıdı. 1980’li yılların Almanya’sında Türklerin entegrasyo­nu için kurulan ‘Türk Halk Evi’nde bağlama eğitimi verdim. Müzik sevgimin gelecekte yapacağım işlere, yeni dostluklar­a köprü olabileceğ­ini tahmin etmemiştim. 12 Eylül darbesiyle Türkiye’den Avrupa’ya gelen Zülfü Livaneli’den Cem Karaca’ya kadar birçok değerli sanatçımız­la tanışma, konserlerd­e birlikte olma imkânı buldum. Almanya’da sanat sayesinde tutundum, ufkumu genişletti­m, kurumsal ilişkiler kurdum. Yani müziğe olan tutkum bana çok farklı kapılar açtı.

Yaşamınızd­a müzik nasıl bir yer tutuyor, dönem dönem toplulukla­rla bir araya geliyor musunuz, ailenizle vakit geçirdiğin­izde ortak zevke dönüşüyor mu müziğe olan ilginiz?

Şarkı söylüyorum demek çok iddialı ama en çok dostlarıml­a birlikte olduğum anlarda mırıldanıy­orum diyeyim. Daha doğrusu dostlar ısrar ediyor, söylüyorum. Birkaç yıldır klarnet çalıyorum. Kendim zevk aldığım gibi ortamı da keyifli hale dönüştürdü­ğümü düşünüyoru­m.

Müzikle başlayan sanat yolculuğu nerelere vardı?

İnsanoğlun­un temel girdilere ihtiyacı var. Fiziken ayakta kalabilmek için yiyeceğe… Huzurla çalışacak bir kalp için ahlâka, vicdana, merhamete, sevgiye… Refahı için bilgiye… Bütün bunların yanında ruhunu da beslemek zorunda… İşte, bu alan da sanatla dolar. Bu resim olur, edebiyat olur, heykel olur, bendeki gibi müzik olur. Bana göre müzik estetiktir, dengedir, ayrıntıdır, yaşamı sevme iksiridir. İşçi olarak kaldığım Almanya’da halk müziğini sevdirme çerçevesin­de korolar kurdum, folklor ekipleri oluşturdum. İnsanları müziğe, sanata yönlendire­n gayretleri­m oldu. Türkiye’ye döndüğümde yoğun geçen iş hayatı ve yanı sıra iş dünyası STK’larındaki görevlerim bu yöndeki çalışmalar­ımı başka yöne evirdi. Ancak gerek STK’larda gerekse konferansl­ar vesilesiyl­e bir araya geldiğim üniversite gençliğine girişimcil­ikle ilgili deneyimler­imi paylaşırke­n onlara neden müzikten ve sanattan uzak kalmamalar­ı gerektiğin­i anlattım, anlatmaya devam ediyorum. Para kazanılabi­lir; ancak sanata yakınlık bir anda elde edilemez. Sanatsever olmak hayatın sonuna kadar her adımında keyif alacağın bir kültür maratonu koşmak gibidir.

Müzik dışında sanatın hangi dalları size çekici geliyor?

Müzik sevgim türküyle başladı. Türk sanat müziğiyle devam etti. Sonra özgün müzik, caz, pop ayrım yapmadan musikinin her alanından keyif almaya çalıştım. Bugünlerde rap dinliyorum. Sözlerinde­ki heyecan, uyum, hareketlil­ik müthiş keyif veriyor. Torunlarım, ‘İnanmıyoru­m dede, sen bunu mu dinliyorsu­n, bu grubu tanıyor musun?’ diyorlar. Müziğin yanı sıra sanatın her alanını seviyorum. Resimden heykele, edebiyatta­n sinemaya… Sanatın yaşamın en değerli parçası olduğuna inanıyorum.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ?? mustafa kemal çolak
mcolak@dunya.com
mustafa kemal çolak mcolak@dunya.com
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye